İmam Hamanei’nin konuşmasının önemli başlıkları şöyle:
‘Amerika ile pazarlık
yapmak ne akıllıca, ne mantıklı ne de onurlu bir davranıştır ve ülkenin
sorunlarının çözümüne hiçbir etkisi yoktur. Bunun nedeni geçmişteki
tecrübelerdir.
Biz 2011 yılında ABD ile yaklaşık iki yıl kadar oturup
müzakere ettik ve bir anlaşma gerçekleşti. Elbette Amerika tek başına değildi,
başka ülkeler de vardı ama eksen Amerika'ydı, esas olarak Amerika'ydı. Bizim
hükümetimiz toplandı, görüştü ve o zamanki hükümet gidip geldi, oturup kalktı,
görüştü, konuştu, güldü, el sıkıştı, dost edindi, herkes çalıştı ve bir anlaşma
sağlandı. Bu anlaşmada İran tarafı oldukça cömert davrandı, karşı tarafa birçok
taviz verdi. Ancak Amerikalılar aynı anlaşmayı uygulamadılar. Şimdi iktidarda olan
aynı kişi anlaşmayı yırttı. ABD bu anlaşmayı yırtacağını söyledi ve öyle de
yaptı. Harekete geçmediler. Ondan önce de bu anlaşmayı yapanlar anlaşmayı
yerine getirmediler. Anlaşmanın amacı ABD yaptırımlarının kaldırılmasıydı ancak
ABD’nin yaptırımları kaldırılmadı. ABD yaptırımları kaldırmadı! Birleşmiş
Milletler'e gelince, onlar da İran'ın üzerinde sürekli bir tehdit unsuru olarak
yaranın üzerinde bastılar. Bu anlaşma, aşağı yukarı iki yıl süren müzakerelerin
ürünüydü.’
İslam İnkılabı Rehberi, İran’ın Dışişleri Bakanlığı'nın
dünyadaki tüm ülkelerle müzakere, ziyaret ve anlaşmalar imzalamak için
gerçekleştirdiği yoğun çabalara değinerek şunları vurguladı: ‘Bu konuda tek
istisna ABD'dir. Elbette Siyonist rejimi istisna olarak belirtmiyoruz, çünkü bu
rejim özünde bir hükümet değil, toprak gasp eden bir suç çetesidir.’
İmam Hamanei, Amerika'nın müzakerelerden istisna
tutulmasının nedeni hakkında şunları söyledi: ‘Bazıları masaya oturunca belli
bir sorunun çözüleceğini iddia ediyor ama doğru anlamamız gereken gerçek şu ki,
Amerika ile müzakere etmenin ülkenin sorunlarını çözmeye hiçbir etkisi yok.
Bu bir tecrübe ve deneyimdir, bundan ders almalıyız. Tavizler
verdik, pazarlıklar yaptık, alttan aldık, uzlaştık ama istediğimiz sonuca ulaşamadık.
Karşı taraf aynı anlaşmayı bütün kusurlarıyla birlikte tahrip etti, ihlal etti
ve yırtıp attı.’
İmam Hamanei, mevcut ABD Başkanı'nın Nükleer Anlaşma’yı
yırtıp atma yönündeki açıklamalarına değinerek şunları söyledi: ‘Ondan önce de
önceki ABD yönetimi anlaşmayı kabul etmesine rağmen gereğini yapmamış,
kaldırılması gereken ABD yaptırımları da kaldırılmamış, BM meselesi kabuk bağlamayan
bir yara gibi kalmış ve İran için her zaman bir tehdit olmaya devam etmiştir.
Böyle bir hükümetle pazarlık yapılmaz. Pazarlık yapmak
akıllıca, mantıklı ve onurlu değildir.
Elbette içeride sorunlarımız var; Sorunların varlığını kimse
inkâr etmiyor. Geçim noktasında toplumun hemen her kesiminin sorunları ve sıkıntıları
var ama bu sorunları çözecek olan içsel faktörlerdir.
Sorunları çözecek olan bu iç faktörler kararlı ve sözünde
duran yetkililerin halkın desteği ile çabaları ve himmetidir. Bunu ve halkın
birliğini Allah’ın izniyle yürüyüşlerde göreceksiniz. Her yıl kutlanan 22.
Behmen (11 Şubat) yürüyüşleri her yıl İran’da milli birliğin sembolüdür. Basiret
sahibi bir millet ve yorulmak bilmeyen yetkililer; işte sorunlarımızı çözecek
olan budur.
Yetkililer çok meşguller, Allah’a hamd olsun bir şeyler
yapıyorlar, ben de bu hükümetin halkın geçim sıkıntısını en azından
azaltabileceği konusunda çok ümitliyim.’
İmam Hamanei konuşmasının devamında şu ifadelerde bulundu: ‘Amerikalılar
oturup kâğıt üzerinde dünya haritasını değiştiriyorlar. Elbette bu sadece kâğıt
üzerinde ve hiçbir gerçekliği yok. Bizim hakkımızda da yorum yapıyorlar, bizim
hakkımızda konuşuyor, görüş beliriyor, bizi tehdit ediyorlar. Onlar bizi tehdit
ederse biz de onları tehdit ederiz. Onlar bu tehdidi gerçekleştirirse biz de
tehdidi gerçekleştiririz. Eğer onlar bizim milletimizin güvenliğine
saldırırlarsa biz de onların güvenliğine hiç tereddüt etmeden saldırırız.
Bu davranış Kur'an'dan ve İslam öğretilerinden aldığımız bir
derstir ve bizim görevimizdir. Allah-u Teâla’nın bizleri görevlerimizi yerine
getirmekte muvaffak kılmasını niyaz ediyoruz.’
İmam Hamanei, kararların yerinde ve doğru zamanda
alınmasının çok önemli olduğunu belirterek şunları kaydetti: ‘Tevvabin Aşura
günü İmam Hüseyin'in (a.s) yardımına gelmediler, fakat daha sonra isyan ettiler
ve hepsi öldürüldüler, fakat iş zamanında olmadığı için sonuçsuz kaldı.’
İmam Hamanei, 19 Behmen’in (11 Şubat) bir diğer özelliğinin
akılcılık ve doğru hesaplama olduğunu belirterek şu ifadelerde bulundu: ‘Bazıları
inkılap hareketinin akılcılığın tersi olduğunu düşünürler, ama inkılap hareketinin
diğer her hareketten daha fazla hesap ve akılcılığa ihtiyacı vardır.’
İmam Hamanei, inkılabın bir diğer belirgin özelliğinin de
düşmanın ihmalkârlığından faydalanmak olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘Özellikle
hava kuvvetlerinde, karşı istihbarat örgütleri ve ordu komutanları bu hareketi
tespit edemediler, tahmin edemediler ve aslında hiç beklemedikleri yerden
vuruldular.’
İmam Hamanei, Pehlevi rejiminin orduyu Amerika’nın askeri
teşkilatlarına bağlı olarak tanımlamasına değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Ordunun
teşkilatlandırılması, silahları ve eğitimi Amerika’ya aitti ve önemli atamalar
ve hatta silahların kullanımı bile Amerika’nın iznine dayanıyordu. Bağımlılığın
boyutu o kadar büyüktü ki İranlıların parçaları açmasına ve onarmasına bile
izin verilmiyordu.’
İmam Hamanei, İmam Humeyni’nin (r.a) 1964 yılı Kasım
ayındaki teslimiyete şiddetle karşı çıkan konuşmasını, Amerika'nın ordu ve ülke
üzerindeki aşağılayıcı egemenliğine karşı bir protesto olarak nitelendirdi ve
şunları söyledi: ‘Pehlevi yetkililerinin en üst düzeyde kabul ettiği anlaşmaya
göre, hiçbir Amerikalı İran'da herhangi bir suçtan dolayı yargılanmayacaktı.
Kutsal Savunma, dönüşen ordunun yeteneklerinin tezahür
sahnesidir. Binlerce şehit, İran tarihinde parlak yıldızlar gibi parlıyor.
En büyük öncelik İran’ı savunmaktır ve en önemli görev ise
orduyu güçlendirmektir. Ordunun, insan gücü, silah, eğitim, muharebe ve savunma
hazırlığı bakımından güçlendirilmesi, zayıflıkların ve potansiyel hasarların
giderilmesi, her gün yeniliklerin yapılması ve yenilikçi ürünler üretilmesi,
çok daha büyük işler başarabileceğinin ispatlanması gerekiyor.’