Fransa’nın ev sahipliğinde 13 Şubat 2025 Perşembe günü
Paris’te Uluslararası Suriye Konferansı düzenlendi. Bölgede marjinalleştirilen
ve oyun dışı kalan Fransa, yeniden oyuna giriyor.
Daha önce, 14 Aralık 2024’te Ürdün’de ve 12 Ocak 2025’te
Suudi Arabistan'da düzenlenen toplantıların devamı niteliğinde olduğu ifade
edilen Suriye Konferansı’na bölgedeki Arap ülkeleri, Türkiye, G7 ve bazı Avrupa
ülkeleri, genellikle bakanlar düzeyinde temsil edildi. İsrail ve PKK
yönetimindeki SDG temsilcileri toplantıda yer almadı. ABD ise toplantıya düşük
düzeyde gözlemci olarak katıldı. Konferansta Türkiye’yi Dışişleri Bakan
Yardımcısı Nuh Yılmaz temsil etti. Suriye heyetine ise Avrupa’ya ilk ziyaretini
yapan Dışişleri Bakanı Esad Hasan el-Şibani başkanlık etti. Ayrıca konferansa
Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler (BM) Dünya
Gıda Programı temsilcileri de katıldı.
Elysée Sarayı’ndan yapılan açıklamada, Suriye'deki mevcut
durumdan kaynaklanan önemli meselelere yanıt vermek üzere tasarlanan bu
etkinliğin üç ana odağı olduğu belirtildi: Suriye'de barışçıl ve temsili bir
siyasi geçiş için çabaları koordine etmek, Suriye'nin ana ortakları arasında
işbirliğini geliştirmek ve Suriye halkına yönelik yardımları koordine etmek.
Ayrıca, geçiş dönemi adaletinin örgütlenmesi ve cezasızlıkla mücadele de
vurgulandı.
L’Opinion gazetesinden Pascal Airault, “Emmanuel Macron,
Ahmed Şara ile havuç stratejisini oynuyor” başlıklı haberinde, “Fransız
makamları, Şam'da devam eden geçiş sürecini desteklemek ve ülkenin geleceğini
etkilemek için bölgesel ve uluslararası eylemleri daha iyi koordine etmeye
çalışıyor” ifadelerini kullandı. Airault, konferansı şu şekilde değerlendirdi:
“Paris ayrıca mart ayında Brüksel'de gerçekleşecek bir Avrupa bağış toplama
konferansının hazırlıklarında da yer alıyor. Ancak bu siyasi ve ekonomik yardım
koşulsuz değildir. Buna karşılık Fransa, Rusya ve İran'ın müdahalesine son
verilmesi, devrik rejimin intikam eylemleri olmaksızın işlediği suçların
yargılanması, mültecilerin geri dönüşü, yeni yetkililerin İslam Devleti'ne
karşı mücadeleyi sürdürme taahhüdü, Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) saygı
gösterilmesi, sürecin kapsayıcılığı ve laiklerin ve Kürtlerin çıkarlarının
ulusal gündemde olmasının sağlanması gibi şartlar öne sürmektedir. Kimyasal
silahların imha edilmesini savunan Fransa, İran'ın Hizbullah'ı yeniden
silahlandıramaması için Lübnan sınırını kontrol etmekte ısrar ediyor.”
Konferansa katılan 20 ülkenin imzaladığı sonuç bildirisinde,
"BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararının temel ilkelerinin ruhuna
uygun olarak Suriye önderliğinde ve Suriye'ye özgü bir süreç çerçevesinde Esad
sonrası geçişin başarıya ulaşmasını sağlamak üzere çalışacakları, terörist
grupların Suriye topraklarında yeniden güvenli bir liman bulmasını engellemek
için gereken desteği sağlayacakları" ifade edildi. Suriye toplumunun
tamamının ülkenin yeniden inşasından faydalanması gerektiğini vurgulayan
katılımcılar, Suriyeli mültecilerin güvenli ve gönüllü bir şekilde evlerine
dönmelerini ve aynı zamanda sağlık, eğitim, istihdam ve kültürel mirasın
korunması gibi çeşitli alanlarda Suriye yönetimiyle işbirliği yaparak ülkenin
kalkınmasına yardımcı olmayı arzuladıklarını belirtti. Konferansa düşük katılım
gösteren ABD ise bildiriyi imzalamadı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, ABD'nin
Suriye'deki pozisyonuna ilişkin bir soruya, "Terörle mücadele küresel bir
güvenlik meselesi olmaya devam ediyor ve Amerikan güçlerinin aceleyle geri
çekilmesi Suriye'deki geçiş sürecine zarar verebilir." yanıtını verdi.
"Eğer böyle bir şey olursa, Fransa kararlılığını sürdürecektir çünkü
Fransız halkının güvenliği de söz konusudur." dedi.
Fransız Bakan, Suriye’nin yeniden inşasının BM tarafından
400 milyar dolardan fazla tutacağının tahmin edildiği bir dönemde, Avrupa
Birliği’nin Suriye'deki çeşitli sektörlere yönelik ekonomik yaptırımları
"hızlı bir şekilde kaldırmak için çalıştığını" ifade etti.
“Önemli bir mali destek olmadan geçiş süreci işleyemez.”
diyen Avrupalı bir diplomatik kaynak, mevcut küresel ortamda BM tarafından
yeniden inşası için 400 milyar doların üzerinde bir harcama yapılmasının
öngörüldüğünü ve Suriye için bir ‘Marshall Planı’ oluşturulabileceğini
belirtti. AB, geçtiğimiz ay ilkesel olarak yaptırımların kaldırılmasını kabul
etmişti ancak Yunanistan ve Kıbrıs'ın, Suriye ve Türkiye arasındaki deniz
sınırı görüşmelerine itirazları nedeniyle herhangi bir ilerleme kaydedilemedi.
Konferansın kapanış konuşmasını yapan Fransa Cumhurbaşkanı
Emmanuel Macron, Suriye'nin yeni geçici lideri Ahmed Şara ve hükümetine,
“Kürtlerin ağırlıkta olduğu ve DEAŞ'a karşı mücadelede Batı'nın müttefiki olan
Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) önümüzdeki geçiş sürecine tam olarak entegre
etmeleri” çağrısında bulundu.
Macron, PKK yönetimindeki SDG güçleriyle ilgili olarak,
“Bugünkü sorumluluğunuz, sizi istikrarsızlaştıran terörist gruplara karşı
savaşmak için onları aynı hedefle entegre etmektir.” dedi ve ekledi: “Sizin ve
komşularınızın güvenliği için bunu yapmanıza yardımcı olmak üzere elimizden
geleni yaparız.”
Ayrıca, “Suriye bir işbirliği teklifine karar verirse,
Fransa buna hayırseverlikten öte kararlılıkla bakacaktır.” ifadelerini
kullandı.
Konuşmasında İran ve Hizbullah’ı hedef alan Macron,
“Öncelikli hedef güvenliktir; Suriye'nin, İran'la bağlantılı ve bölgeyi
istikrarsızlaştırma gündeminin bir parçası olan milisler için lojistik bir
platform haline gelmemesini sağlamaktır.” dedi. Macron, Batı'nın “herkese saygı
duyan kapsamlı yönetim” çağrısını yinelerken, Suriye’de Beşar Esad'ın
devrilmesinin ardından göreve gelen geçici yönetimin yerine 1 Mart'ta, Suriye
halkının “çeşitliliğini” yansıtan bir hükümet atanacağını duyurdu/aydınlık