Suriye, İsrail açısından bakıldığında çok önemli bir yere
sahip. İsrail’in kuruluşunu takip eden dönemden başlayarak bölgedeki belli
başlı savaşlarda iki ülke sürekli olarak karşı karşıya gelmiş durumda. 1948
Arap-İsrail Savaşı, 1967 Altı Gün Savaşı, 1973 Yom Kippur Savaşı’nda savaşan
iki devlet, bunun dışında Lübnan İç Savaşı döneminde de karşı karşıya geldi.
Suriye’de yakın zamanda devrilen Baas iktidarı İsrail’i bir devlet olarak
tanımıyordu. Benzer şekilde İsrail de Suriye’yi kendisini yok etmeye çalışan
düşman bir devlet olarak tanımlıyor, temel siyasetini buna göre belirliyordu.
Bu anlamda Suriye, İsrail için sıradan bir ülkenin çok ötesinde öneme sahip.
Golan Tepeleri, İsrail-Suriye ilişkilerinde çok önemli bir
yere sahip. Bu bölgenin adlandırılması, aslında konuya yüzeysel bakıldığında
çok büyük bir yanlışlığa yol açabilecek bir kestirmecilik içeriyor. Sadece
ismine bakılırsa burasının birkaç tepeden ibaret olduğu sanılabilir. Ancak
aslında burası yaklaşık 1800 km2 büyüklüğünde bir bölge (Büyüklüğün
anlaşılabilmesi için Ankara Çankaya ilçesinin alanının 483 km2, İstanbul'un
Beykoz ilçesinin alanının 310 km2 veya İzmir'in Aliağa ilçesinin alanının 379
km2 olduğu düşünülebilir.). 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı sonrası İsrail
burayı işgal etti.
İsrail ordusu işe bölgedeki Suriyelileri kovarak başladı.
Süreç içinde yaklaşık 100 bin kişi evlerini terk etmeye zorlanarak bölgeden
atıldı. Aynı yıl kurulan Merom Golan adlı kibbutz bölgedeki ilk İsrail
yerleşimi oldu. 1970 yılında artık bölgede 12 yeni yerleşim kurulmuş
durumdaydı. Suriye 1973 Yom Kippur Savaşı sırasında bölgenin güneyine girse de
savaşın sonunda bölgeden atıldı. İki ülke arasında ilan edilen ateşkes
sonrasında sınır hattında oluşturulan yaklaşık 235 km2 büyüklüğündeki şerit
Birleşmiş Milletler bünyesinde görev yapan gözlem kuvveti komutasına verildi.
1981 yılında Golan Tepeleri İsrail tarafından ilhak edildi.
Karar, 14 Aralık 1981 tarihinde İsrail parlamentosu Knesset’te 21 karşı oya
rağmen 63 oyla kabul edildi. İlhakın ardından bölgede yaşayan ve yoğunlukla
kibbutzlarda çalışan Dürziler protesto edip genel grev ilan etti. İsrail ise
greve bölgedeki köyleri kuşatmayı alarak, köylülerin tarlalarına gitmesini
engelleyerek cevap verdi. Zorla dağıtılan İsrail kimliklerin alınmasını şart
koştu. Ancak yerel halkın direnişini kıramayan İsrail, 1982 yılında patlak
veren Lübnan Savaşı nedeniyle Dürzilerle uzlaşarak askere alınma şartını kaldırıp,
bölgeye çeşitli özel haklar tanıyarak krizi çözdü.
İsrail’in bütün bu tek taraflı uygulamalarının Birleşmiş
Milletler ve uluslararası kamuoyu tarafından protesto edildiğini ancak sadece
ABD tarafından desteklenen İsrail’in geri adım atmadığını da ekleyelim.
İsrail tarihinde çok önemli bir yeri olan Suriye, Arap Baharı sürecinde emperyalizm ve ona bağlı teröristler tarafından sarsılsa da yıkılmamıştı. Suriye İç Savaşı sürecinde ülkesinin tamamında egemenliğini sağlayamasa da yıkılmayan Esad yönetimi, emperyalizmin yenilenen müdahalesine beklenen yanıtı üretemedi. El Kaide eskisi Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm veya Şam Kurtuluş Heyeti (HTŞ) adı verilen terörist grup tarafından kısa sürede devrildi.
Esad’ın devrilmesinde aktif rol alan İsrail, 8 Aralık
itibarıyla rejimin dağılmasıyla beraber sınır bölgesinde harekete geçti. Önce
işgal harekâtına yasal kılıf uyduruldu, Suriye ile 1974 yılında yapılan ateşkes
antlaşmasının geçersiz olduğu ilan edildi. İsrail zırhlı birlikleri Birleşmiş
Milletler denetimindeki bölgeye girdi. Elbette, Birleşmiş Milletler bu harekâtı
protesto etti ama bunun ötesinde bir şey yapmadı. İsrail bu bölgeyi işgal
ettikten sonra ilerlemeye devam etti. Her gün değişen cephe hattında durum 1967
sonrasında Golan’da olduğu gibi devam ediyor.
İşgal edilen köylerdeki halkın evlerini terk etmeleri
isteniyor. Direnenler tutuklanıyor, öldürülüyor. Protesto gösterilerine ateş
açılıyor. Direniş devam ediyorsa sokağa çıkma yasağı ilan edilip tarımsal
faaliyetler durma noktasına getiriliyor. Köylerin su ve elektriği kesiliyor.
İşgal edilen bölgelere askeri tesisler ve tahkimat inşa edilerek ilhak için
zemin hazırlanıyor. Bugün işgal edilen sınır bölgesindeki çok sayıda köyün
boşaltılıp Golan Tepelerindeki kibbutz sisteminin buraya da getirileceği
söylentileri yayılıyor. İsrail bölgede henüz Filistin topraklarına yönelik
yaptığı silahlandırılmış milisler kartını burada oynayamıyor. Ancak ilhak
edilen topraklarda aşırı milliyetçi yerleşimciler çoğaldıkça bölgede bu tarz
saldırıların da başlayacağını tahmin etmek zor değil. Öte yandan işgal edilen
bölgelerde Suriye halkının İsrail işgaline karşı kendilerini korumayan, hatta
İsrail tarafından desteklenen HTŞ rejiminin yapmadığını yapıp, direniş için örgütlenmeye
başladığını, bölgedeki İsrail askeri varlığını hedef alan saldırılarda
bulunmaya başladığını da ekleyelim.
Suriye'de Barolar Birliği, TSK ve SMO'nun kontrol ettiği
bölgelerde dağıtılan kimlikleri ve alınan mahkeme kararlarını geçersiz kılan
bir karara imza attı.
Suriye'de Aralık 2024'te Baas yönetimini devirerek iktidarı
ele geçiren HTŞ güçleri Suriye
Demokratik Güçleri'nin (SDG) devlet yönetimine katılmasına ilişkin mutabakata
varırken, güneyde ise Dürzilerle güvenlik güçlerini kendilerinin seçmeleri
konusunda anlaşmıştı.
Anlaşmalar HTŞ'nin ülkenin batısında "Esad rejimi
kalıntıları"na yönelik olduğu iddiasıyla düzenlediği
"operasyon"larda binin üzerinde Alevi sivilin katledilmesinin
ardından geldi.
Suriye'de Türkiye'nin askeri ve idari varlığına ilişkinse
soru işaretleri sürerken AKP destekli Suriye Milli Ordusu'nun bu bölgelerde dağıttığı
kimlik belgelerinin tanınmayacağına ilişkin bir karar Şam'daki Suriye Barolar
Birliği'nden geldi.
Kararda Bab, Azez, Cerablus ve Afrin gibi SMO kontrolündeki
bölgelerde dağıtılan kimliklerin hukuki bir geçerliliği olmadığı vurgulandı.
Suriye Arap Cumhuriyeti Barolar Birliği'nin resmi Facebook
sayfasında 11 Mart'ta yayınlanan duyuruda birlik konseyinin Avukat Ahmed
Duhan'ın başkanlığında toplandığı, toplantıda vekaletname düzenleme konusunun
ele alındığı bildirildi.
Yapılan görüşmeler sonucunda oybirliğiyle alınan karara göre
vekaletname düzenlemesi için zorunlu olan belgeler şöyle sıralandı:
"Suriye kimliği, icra hükümeti kimliği, seyahat belgesi ve vekil edilen
kişi için nüfus kayıt örneği ile üzerinde resmi mühür bulunan kişisel fotoğraf gibi
belgelerin zorunlu olduğu belirtildi."
Alınan kararın, uygulanmak üzere ilgili makamlara iletilmesi kararlaştırıldı.
Bu karar, SMO'nun kontrolündeki bölgelerde yaşayan
Suriyelilerin hukuki statülerini doğrudan etkiliyor. Karar bu bölgelerdeki
kimliklerin ve mahkeme kararlarının tanınmaması anlamına geliyor/sol