"KOMİSYON KURULSUN"
"Bu kapsamda önümüzdeki dönemin yol haritasını
belirlemek üzere anayasal görev, yetki ve sorumlulukla birlikte milli iradenin
tecelligahı olan TBMM’nde bütün toplumsal kesimlerin temsilcileri olan siyasi
partilerin katılımı ile bir komisyon kurulması akla en yatkın seçenektir"
diyen Bahçeli "Teamüllere uygun olarak TBMM Başkanı’nın çağrısı ile “Yeni
Yüzyılın Terörsüz Türkiye Stratejisi; Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu”
kurulması samimi teklif ve temennimizdir" dedi.
Bahçeli açıklamasında şunları kaydetti:
"Şayet doğru bakılırsa, şayet dikkatle okunup
anlaşılırsa yaşanmış hayat ve hadiseler mecmuunun kovuklarından sızan ve
süzülen tarihi tecrübeler istikbalin karanlıkta kalan noktalarını tıpkı bir
deniz feneri gibi aydınlatacaktır.
Elbette zaman geriye değil ileriye doğru akmaktadır.
Ancak ilerinin ve ilerlemenin sırrına hakim ve vakıf
olabilmenin gerek şartı adım adım yürünerek geride bırakılan çetin, çetrefilli
ve çileli yolları her cihetiyle idrak etmektir.
Millet olmayı başarmış toplumlar tarihin fırtınalı
dönemlerinde sadece ayakta kalmayı başarmakla iktifa etmemiş, sert ve şiddetli
mücadele süreçlerinde akıl, ahlak, cesaret ve asalet cevherlerini elbirliğiyle
gün ışığına çıkarmasını bilmişlerdir.
Hiç kuşku yoktur ki, milletleşme en medeni insanlık
seviyesidir.
Söz konusu yüksek demokratik ve gelişmiş beşeri mertebeden
bihaber olanların komünal toplum önermesi emperyalizmin bayatlamış bir telkini,
bayağı bir tembihidir.
Bu merkezde olmak suretiyle, Türk milleti tarihin gerisine
asla düşmeyecek, etnik kalıntıların zoraki ittifakı veya kabilelere ayrılmış
parçalı toplum yapısı halinde tarif, tahdit ve tefrik edilemeyecektir.
Devlet ve millet harici toplumsal sistem önerilerinin
tartışılıp gündemde tutulması, bu öneri sahiplerinin ciddiye alınması abesin ve
akıl dışılığın son eşiğinden başka bir şey değildir.
Türkiye’miz muktedir idare ve irade marifetiyle terörsüz
geleceğin kalın perdesini aralamış, daralan husumet çemberini yarmak için
vaziyet almış, milli birlik ve beraberliği bozucu tesirlere her kesimin katılım
ve desteği mucibince, üstelik tamamıyla karşı ve kapalı bir evreye geçmiştir.
Bölücü terör örgütü PKK’nın 12 Mayıs 2025 tarihinde
silahları bırakma ve örgütsel fesih kararını ilan etmesiyle hassas, nazik,
kırılgan ve bir o kadar da sabır gerektiren yeni bir aşamaya geçilmiştir.
Provokasyon ortamının tahrik ve tahkimine, sudan sebeplerden
dolayı yeşerecek alınganlıklara ve yanlış anlamalara fırsat verilmemelidir.
Herkesin sorumlu bir dil kullanması, sonu uçuruma açılan
polemik dehlizlerine kapılmaktan uzak durulması, siyasi ve ideolojik çıkar
hesaplarına itibar edilmemesi, sağduyu ve aklıselimin çizgisinden sapılmaması
hayati değer ve önemdedir.
Papaza kızıp oruç bozmak bizim itikat ve inancımızda olmayan
bir şeydir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti meşru, hukuki, egemen varlığını
sonuna kadar müdafaa etmekle birlikte, terörizmle müzakere ve mütareke çaba ve
çalışmasında hiç olmamış, bundan sonra da olmayacaktır.
Gerçekçi, gelişmiş ve geniş kapsamlı barış gönüller ve
görüşler arasında yapılandır.
Barış tek kanatlı kuş değildir.
Kaldı ki tek kanatla havalanmak mümkün değildir.
İkinci kanadın takılarak uçuşun sağlanabilmesi milletimizin
tamamının özverisine, özgüvenine, alicenaplığına, metanetine, duasına ve
sahiplenmesine bağlıdır.
Türk milleti terörsüz Türkiye hedefini ve atılan sağlam
adımları doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle sevinçle karşılamış ve
bağrına basmıştır.
Geldiğimiz bu süreçte Türkiye artık terörle anılan, hüzünlü
manşetlerle hafızalara kazınan bir ülke olmayacaktır.
Terörsüz Türkiye, hukukunun üstünlüğünü esas alan eşit hak
ve yükümlülüklerin egemen olduğu kapsayıcı ve kucaklayıcı, demokrasisini
güçlendirmiş, ekonomik refahını artırmış bir Türkiye’dir.
Mezkur hedefin uzun süreli kalıcı başarıya ulaşması
“terörsüz Türkiye” stratejisinin geniş bir toplumsal uzlaşmayla milli gayeler
doğrultusunda inşasını gerektirmektedir.
Bu kapsamda önümüzdeki dönemin yol haritasını belirlemek
üzere anayasal görev, yetki ve sorumlulukla birlikte milli iradenin tecelligahı
olan TBMM’nde bütün toplumsal kesimlerin temsilcileri olan siyasi partilerin
katılımı ile bir komisyon kurulması akla en yatkın seçenektir.
Teamüllere uygun olarak TBMM Başkanı’nın çağrısı ile “Yeni
Yüzyılın Terörsüz Türkiye Stratejisi; Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu”
kurulması samimi teklif ve temennimizdir
Evvelemirde, komisyon çalışmalarının geniş katılımlı
ve şeffaf yürütülmesi amacıyla, Gazi Meclis’te temsil edilen 16 siyasi parti
temsilcilerinin bulunacağı komisyon 100 üyeden oluşmalı, çalışma şartlarına
göre komisyonlar kurulmalıdır.
İkinci olarak, TBMM’de temsil edilen her siyasi parti
en az bir üye ile temsil edilmeli, diğer üyeler grubu bulunan partilerin temsil
oranına göre belirlenmelidir.
Üçüncü olarak, TBMM’de temsil edilen her siyasi parti
komisyonda çalışmak üzere alanlarında uzman iki kişi görevlendirebilmelidir.
Dördüncü olarak, komisyon çalışma usul ve esaslarını
kendi belirlemelidir.
Beşinci olarak, TBMM Başkanı komisyona başkanlık
etmelidir.
Altıncı olarak, komisyonda kararlar salt çoğunlukla
alınmalıdır.
Yedinci olarak da, komisyonda alınan kararlar
milletvekilleri tarafından teklif haline getirilerek ilgili ihtisas
komisyonlarına ve TBMM Genel Kurulu’na sunulmalıdır.
Bölgesel ve küresel gelişmelerin hız kazandığı; siyasi,
ekonomik ve diplomatik ilişkilerin devamlı farklı yüz ve yönlerinin tezahür
ettiği bir dönemde, Türkiye’mizin aracısız ve bağlantısız şekilde, yalnızca
kendi imkanlarıyla terörsüz yeni yüzyılı inşa etmesi muazzam bir olaydır.
Hepsinden daha mühimi ise Türkiye’miz ülkeler arası
ihtilafların çözüm adresi, diplomatik manevraların ve diyalog manivelaların
güvenilir merkezi, barış ve huzur arzularının sivrilen mihveridir.
Uluslararası müesses nizamın aldığı yıkıcı darbelerle yeni
bir dünyanın doğum sancıları günbegün yoğunlaşıyorken, iç cephe ve barış
ortamımızı adil, adalet ve hakkaniyet ölçülerine müzahir olarak güçlendirmek
hem tarihe, hem ecdada, hem de gelecek nesillere vefa borcumuzdur.
Bu borç mutlaka ödenecek, Türkiye Cumhuriyeti bölücü terör
musibetini gündeminden söküp atacaktır.
Statüko kaybetmiş, ezberler bozulmuş, tabular birer birer
devrilmiştir.
27 Şubat İmralı çağrısıyla kabuğunu kıran, 10 Mart’ta
PYD/YPG’nin silahları Suriye Arap Cumhuriyeti’ne teslim etmeyi, yeni yönetimin
kurumlarına entegre olmayı bir mutabakat zaptıyla kabule dayanan, 12 Mayıs’ta
ise PKK’nın silah bırakma ve fesih işlemini teyit eden zincirleme gelişmeler
Türkiye ve bölge ülkeleri adına çok hayırlı adımlardır.
Ok yaydan çıkmıştır
Geriye dönüş yoktur.
Bunun hilafına herhangi bir eylem, tertip, tuzak, kara
propaganda ve ajitasyon vahim sonuçları teşhir edecek, tedavüle sokacaktır.
Türkiye hepimizindir
Türk milleti büyük ve kudretli bir ailedir.
Merhum düşünürümüz Ziya Gökalp bir defasında şöyle
yazmıştır:
“Türklerle Kürtler muazzez vatanımızı düşmandan, mukaddes
dinimizi fesattan esirgemek için daima birlikte cihada atılmıştır.”
Ayrıca şunları ifade etmiştir:
“Milli Misakımızın Türklerle Kürtlere aynı kıymeti, aynı
ehemmiyeti vermesi gösteriyor ki, Türklerle Kürtler arasındaki vefa bağları,
sadakat rabıtaları her türlü tasvirin fevkinde bir samimiliğe maliktir.”
Bin yıldır biriz, beraberiz ve kardeşiz.
Hep birlikte Türk milletiyiz.
Hiçbir emperyalist komplo, hiçbir yabancı senaryo ve oyun,
hiçbir yalan ve dedikodu aramıza giremeyecek, millet çınarında buluşan ebedi
dost ve kardeşliği heba ve israf edemeyecektir.
19 Mayıs 1919’da Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a
çıkışının bariz ve bilinen motivasyonu topyekun Türk milletinin bağımsızlığına
duyduğu emsalsiz hayranlık, hürmet ve haysiyetli bağlılık olduğu tartışmasız
bir tarih gerçeğidir.
Biri kadın, üçü çocuk 79 yolcu, altı at ve bir de otomobil
ile 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra saat 16.30’da Galata Rıhtımı’ndan
kalkan vapur üç günlük yolculuğun ardından 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a
ulaşmıştı.
Samsun’a atılan ilk adım, girdiği dünya savaşında yıkılmış,
parça parça edilmiş ve işgale uğramış mağrur İmparatorluğumuzun kırık dökük
harabelerinden yeni bir Türk devletinin inşa amacıydı.
Bandırma Vapuru Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkülerini
taşımıştı.
Şunu bir defa kaydetmek ve açık açık ifade etmek
arzusundayım ki, 19 Mayıs atılımı o güne kadar temerküz ve temayüz etmiş Türk
devlet şuurunun ayağa kalkışı, kuvveden fiille geçişi, ölü toprağını üzerinden
atışıdır.
Nitekim 19 Mayıs 1919, Türk devletinin asırlar içinde
oluşturup olgunlaştırdığı muhteşem bir mukavemet yeteneğidir.
Muhasım ve müstevli unsurların işgal ve istilası gözü kapalı
izlenemez, aciz ve korkak halde seyredilemezdi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun üst düzey devlet ricali
felaketleri göğüslemek, esaret ve sömürgeleşmeyi önlemek amacıyla ufuk ötesini
kavrayan, muhtemel beka sorunlarını önceden sezen, aziz millet varlığının
bekasını muhafaza için canını dişine takan bir akla, bir anlayışa, maşeri
vicdanın sessiz çığlığına tercüman olan derin bir müktesebata haiz ve sahipti.
Bundan mütevellit, çareler aranmış, projeler hazırlanmış, bu
süreçte de devletin her kademesinde görev alan vatansever ve milletsever
kumandanlar ve siyaset insanları vazifeler üstlenmişti.
19 Mayıs hamlesi ezcümle Türk devletinin göz kamaştıran
stratejik hamlesidir.
Yıkım sürecinde dahi yeni bir Türk devletinin kuruluşunı
düşünmek, bunu da zora ve zorbalığa direnerek hayata geçirmek esasen Türk
milletinin zamanlar üstü muvaffakiyet beratıdır.
19 Mayıs 1919, 29 Ekim 1923’ün kuluçkasıdır.
Tarihten ibret almayanların sonu ise vahi akıbettir.
9 Mayıs 1919’a müdrik olmayanların durmaksızın hamaset ve
habaset saçmaları, tekrar Samsun’a çıkmayı duyuran aklıevvel ahmakların
saçmalıkları aslında terörsüz Türkiye’den korkmaları, kendilerine ve küçücük
siyasetlerine yer bulamayacaklarını hissetmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.
Fakat korkunun ecele faydası yoktur.
19 Mayıs, zulme karşı milli onurun dik duruşu, taviz ve
teslimiyeti reddeden şerefli tutumudur.
19 Mayıs, anlık dürtülerin veya dar bir kadronun kararı
değil, Türk devlet aklının Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla eyleme
geçmesidir.
Dün vatanı kurtarmak için sergilenen milli diriliş, bugün
yine Türkiye Yüzyılına taşıyacak iradeyi ortaya koymaktadır.
Ülkemizin karşı karşıya kaldığı badireler dikkate
alındığında Cumhur İttifakı temelinde şekillenen tarihi ve milli mutabakata
aziz milletimizin sonuna kadar destek vereceğinden de şüphem yoktur.
1919’dan 2025 yılına kadar geçen 106 yıllık dönem tarihin
yeniden uyanışına ve büyük Türk milletinin şahlanışına şahitlik etmektedir.
Türk milletinin istiklal ve istikbali can pahasına
korunacaktır.
Kim ne yarsa yapsın, hangi kirli ve karanlık hesabın içinde
olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti devletini takatten düşürmeye kimsenin gücü ve
nefesi yetmeyecektir.
19 Mayıs şuuru geçmişte olduğu gibi canlı, Samsun’a çıkan
irade hala meydandadır.
Muhtaç olduğumuz kudret ise damarlarımızda akan kanda
gizlidir.
Bu düşüncelerle, 19 Mayıs 1919’un 106’ıncı yıldönümünde,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Mücadele kahramanlarımızı, aziz
şehitlerimizi şükranla, minnetle ve rahmetle anıyor, muhterem hatıraları önünde
hürmetle eğiliyorum.
Türk gençliğinin ve Türk milletinin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma
Gençlik ve Spor Bayramı’nı yürekten kutluyorum.
Odatv