Hadisleri Anlamanın Önkoşulu

GİRİŞ: 20.05.2025 14:37      GÜNCELLEME: 20.05.2025 14:37
Rasthaber -  Hadisi anlamak için çaba göstermeden önce iki soruya cevap verilmelidir:

1. Elimizde bulunan metin acaba hadis midir?

2. Acaba hadisin metni bundan mı ibarettir?

İlk soruya cevap verme işi, çok sayıda araçtan yararlanarak metnin sahte olmadığından emin olmamızı sağlayan veya mesela
“حسنات الأبرار سیّئات المقرّبین” ve “الصلاة معراج المؤمن” gibi bazı meşhur metinlerin hadis olmadığını ilan eden rical ve tahric ilminin uhdesindedir.

Ama ikinci sorunun incelenmesi gerekmektedir. Çünkü birçok yanlış anlamalar ve anlaşılması güç hadisler kıraatteki hatadan ve çeşitli nüshalarda mevcut hadislerin yazımından kaynaklanmaktadır. Tahrif ve hataları da buna eklersek bütün nakilleri ve elde edilmiş nüshaları incelemek ve anlama sürecinde onları daima hesaba katmak zorundayızdır. Mesela “من ینال فوق قدره إستحقّ الحرمان”[1] (Her kim çapının ötesine geçerse başarısızlığı hakeder) metniyle karşılaşan kişi, mümkündür ki onu teville ve yorumlayarak kabul edecektir. Ama eğer bu rivayetin
“من سأل فوق قدره إستحقّ الحرمان”[2] (Her kim çapının ötesine geçmeyi talep ederse başarısızlığı hakeder) şeklinde geçtiği başka bir nüshaya ulaşabilirse anlama süreci çok kısalacaktır.

Dolayısıyla harekeler ve harfler ve onların terkiplerdeki rolünün büyük önemi vardır. O kadar ki, izafe harflerin değişmesi, şedde, bir zamirin takdim ve tehiri cümleden anlaşılan veya ilka edilen mana üzerinde etkiye yol açabilmektedir.

İşi daha da hassaslaştıran diğer nokta, imamların (a.s) yüksek görüşü ve varlık hakkındaki derin bilgilerinin onun genişliği ölçüsünce olduğunun göz önünde bulundurulmasıdır. Ledünni ilim ve gaybi yardımla kıldan ince binlerce noktayı varlığın mırıldanmasından işiten onlar, konuşma sırasında kelimeleri öyle kullanır ve birbiriyle öyle terkip yaparlar ki mananın tazeliği lafzın tazeliğini aşılar. Bu nedenle kimi zaman onlarda sehven ve taammüden yol açılacak bir değişiklik, konunun tazelik, derinlik ve zarafetine zarar verebilir. Harfler, kelimeler ve terkiplerde vuku bulacak küçük bir değişiklik kastedilen mananın esasını altüst edebilir, doğru ve makbul manaya ulaşmada bizi hayal kırıklığına uğratabilir. Şimdi, hadisin asıl metnini elde etmemize yardımı dokunacak şeylerden bazılarını sayacağız. Fakat ondan önce söylemek gerekir ki, o kadar da kolay olmayan bu süreci kat etmek her yerde gerekli değildir. Kitap ve onun tashih edilmiş nüshalarının muteber ve güvenilir olduğu yerlerde bu uzun süreci kat etmekten kaçınabilir ve yalnızca anlamanın güç olduğu veya karmaşa bulunduğu, lafız ve metinde düğümlerle yüz yüze geldiğimiz yerlerde çeşitli nüshalara bakabiliriz.

Muhtelif Nüshaları Bulmak

Buraya kadar anlatılanlar dikkate alındığında ve hadisin nispeti ve rivayet kaynaklarından birinde nakledilmesinin doğruluğu kesinleştikten sonra hadisin metninin çeşitli nüshalarını aramaya koyulmak ve onları asıl metinle karşılaştırmaya girişmek gerekecektir. Çok sayıda nüsha iki farklı şekilde elde edilebilir:

a) Diğer elyazmalar ve müellifin ya da çeşitli kâtiplerin nüshası; müellifler çağdaş olsun veya olmasınlar.

b) Aynı hadisi nakleden diğer kitaplar; bu kitaplar (Biharu’l-Envar’a nispetle Şeyh Saduk’un kitapları gibi), ister kitabımızın kaynağı olsun ya da olmasın ve başka tarikten hadisi nakletsin (el-Kafi’ye nispetle Men La Yahduruhu’l-Fakih kitabı gibi).

Aynı hadisin şerhlerde ve rivayet külliyatlarında, incelemeye konu edindiğimiz rivayetin geçtiği aynı kaynağa istinatla nakledilmesinin de faydalı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Biharu’l-Envar’ın Saduk’un Emali’sinden, Vesailu’ş-Şia’nın Kütübü Erbaa’dan nakletmesi gibi. Zira bazen mevcut nüshalar, rivayet külliyatlarının müellifleri nezdinde elimizdeki nüshalardan daha fazla ve daha sahih bulunuyordu.[3]

Günümüzde metinlerin ihyası ve tashihinde masdarı temin, benzer metinleri bulma ve metni desteklemede diğer nakiller, kitaplar ve rivayet külliyatlarından yardım alınmaktadır.

Şimdi, bu işin zaruretinin ve onun hadisinin manası üzerindeki etkisinin anlaşılmasını sağlamak üzere bu kısımların her biri için farklı misaller vereceğiz:

a) Birinci türde, yani bir kitabın muhtelif kâtiplerin elyazmalarına başvurulmasında çoğu yerde birbirinden dikkat çekici farklılıkları bulunmayan başka kelimeler ve cümleler buluyoruz.

Misal 1: İmam Seccad’dan (a.s) rivayet edilmiştir:

لا تُعادِینَّ أحَداً و إن ظَننتَ أنَّهُ لا یَضُرُّکَ، وَ لا تَزهَدَنَّ فی صَداقَةِ أحَدٍ و إن ظَننتَ أنَّهُ لا ینفَعُک؛ فإنَّک لا تَدری متی تَرجو صَدیقَک، و لا تَدری متی تخافُ عَدُوَّک. و لا یَعتذِرُ إلیکَ أحَدٌ إلا قَبِلتَ عُذرَهُ إن عَلِمتَ أنَّهُ کاذِبٌ، وَلْیَقِلَّ عَیبُ النسِ عَلی لِسنانِک[4]

Sana hiçbir zarar veremeyeceğini düşünsen de kimseye düşmanlık etme. Sana hiçbir faydası dokunmayacağını düşünsen de hiç kimseye dostlukla ilgili kayıtsız davranma. Çünkü dostundan ne zaman ümitvar olacağını ve düşmanından hangi sırada korkacağını bilemezsin. Yalan söylediğini bilsen bile özrünü kabul etmedikçe hiç kimse özür dilemek için yanına gelmez. İnsanların kusurunu çok az dile getirmelisin.

Ama kitabın başka nüshasında “عیب” kelimesi yerine, daha az serzenişte bulunma manasında “عتب” kelimesi geçmektedir.

Misal 2: İmam Ali’nin (a.s) Hâris Hemedani’ye buyurduğu ve Nüzhetu’n-Nâzır ve Tenbihu’l-Hâtır[5] kitabında nakledilmiş “حسبک من کمال المرء، ترکه ما لا یجمل به” hadisi başka bir nüshada “ترکه ما لا یمحد به”dir. Birinci metne göre hadisin manası şöyledir: “İnsanın kemali için onu güzelleştirmeyecek şeyi terketmesi yeterlidir.” İkinci metne göre ise mana şöyledir: “İnsan övülmeyeceği şeyi bırakmalıdır.” Görüldüğü gibi iki nüsha arasında önemli bir fark yoktur.

b) Bu türde, bir kitabın bütün nüshaları birbirine benziyor olabilir ama başka bir kitapta aynı hadis küçük farklılıkla nakledilmiştir. Eğer bu iki hadis aynı rivayet tarikiyle aynı masuma ulaşıyorsa onları bir kitabın iki nüshası kabul etmek mümkündür.

Misal 1: İmam Rıza’nın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

لا یَعدَکُم المَرءُ دائِرةَ السوءِ مع نَکثِ الَّصفْقَةِ، و لا یَعدَمُ تَعجیلَ العُقوبَةِ مَعَ ادِّرعِ البَغیِ[6]

Ahdi bozan kimse kaçınılmaz sonucundan emniyette olamaz. İsyankârlığı seçen çabuk cezadan kaçamaz.

Şehid-i Evvel’in kitabının -ondan nakledilmiş- eldeki bütün nüshalarında “ادّراع” geçmektedir. Sadece İbn Hamdun’un eseri el-Tezkire kitabında “إدّراء” şeklinde nakledilmiştir.[7]

Misal 2: Bazen hadisin diğer kitaplardaki nakli daha sahih görünmektedir. İmam Rıza’ya (a.s) nispet edilen şu rivayet gibi:

الأُنس یذهب المهابة[8]

Hâlbuki diğer kaynaklarda rivayetin baş tarafı, haddinden fazla ünsiyetin mutlak olarak ünsiyeti değil, heybeti ortadan kaldırdığı sonucunu veren “السترسال بالأُنس” şeklinde geçmektedir.[9]

Hatırlatmak gerekir ki, Allame Meclisi gibi büyük muhaddisler bunun da ötesine geçmiş ve hadis metinlerini tashih için benzer metinlerin olduğu yerlerde Ehl-i Sünnet’in kitap ve rivayetlerine de başvurmuştur.[10]

Gerçekte bu muhaddisler, diğer İslam mezhepleri ve fırkalarının kitaplarını ve onların benzer nakillerini esas alarak hadis metninin diğer nüshalarını bulmuş, sehven ve taammüden yapılmış hata ve tahrifleri tespit etmiş ve onlarla ilgili ikazlarını kayda geçmişlerdir. Ama bizim bahsimizde taammüden ve sehven arasında fark bulunmamaktadır. Çünkü onun neticesi, yani okuyucuyu hataya sürükleme ve onun yanlış anlamasına yol açma bakımından tahrifin sehven ve taammüden olması aynı şeydir.[11]

Hata ve Tahrifin Bilgisi

Söz ve yazıyı hata ile veya kasten değiştirme anlamında hata ve tahrif, başka söz ve metinler gibi, hadisi nakletme sırasında da hep vuku bulmuştur ve bulacaktır. Bu değişiklikler ister lafzi ve işitsel, ister yazılı ve görsel olsun manayı bozmuş, söyleyenin ve yazanın asıl maksadını doğru anlamayı engellemiştir. Eski zamanlarda üstadın talebeye veya talebenin üstada şifahi olarak ve kıraat şeklinde aktarmasının yaygın olduğu mukabele ve arz etme metodu ve çeşitli nüshaları görmek, muharref manayı gidermeyi sağlıyor, bilerek ya da bilmeyerek yapılmış tahriflerin çoğu bu yolla keşfediliyordu. Biz de nüshaları yanyana getirerek arz etme ve mukabele metoduna yönelebilir, muhkem ve sağlam metinleri hadis tashihinin kriteri ve ölçütü yapabiliriz. Burada hataları işitsel ve görsel olarak ikiye ayıracak, hata ve tahrifi bilmenin önemini kavramak üzere her biri için misaller zikredeceğiz.[12]

a) Yazılı Hatalar

Yazılı hatalar metinlerin yazımı ve onlardan nüsha çıkarılması sırasında meydana gelmektedir ve bunun sebepleri çoktur. Mesela istinsah yapanların ve kâtiplerin okunaklı yazmaması, noktaları ve dişleri koymada dikkatsizlik, kötü el yazısı, mürekkep ve kâğıt, istinsah yaparken asıl metni yanlış okuma gibi. Bu konuda pek çok örneğe işaret edeceğiz. Bazen birkaç nüshanın metninin doğru kabul edilebileceği, bazen de sadece bir nüshanın doğru, ortaya çıkan büyük farklılık nedeniyle makbul bulunmayan diğer nüsha metninin ise kâtipten kaynaklanan fahiş hatalı olabileceğini hatırlatmak gerekir.

Misal: 1 Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir:

تَخَتَّمُوا بِالْعَقِیقِ[13]

Şeyh Kuleyni ve Saduk’un kitaplarında nakledilmiş metnin gösterdiği gibi, Peygamber (s.a.a), “تختّم عقیق (akik yüzük takmak)” kullanmayı emretmiş ve onu müstehap saymıştır. Birçok muhaddis bu rivayete istinat etmiştir. Ama bazıları, Peygamber-i Ekrem’in onu yolculuklarından birinde ashabına hitaben söylediğini aktarır. Hadisin metni şöyledir: “تخیّموا بالعقیق”. Yani “Akik vadisine -Medine’ye dört mil mesafededir- inin ve orada çadır kurun.”[14]

Bu, istinsah sırasında “ya” harfinde alttaki iki noktanın yanlışlıkla üste yazıldığı ve bu yüzden manada böyle bir değişiklik ortaya çıktığı anlamına gelmektedir. Peki bu durumda hangisi doğrudur ve eğer her iki metin de sâdır olduysa ne yapmak gerekir?[15]

Bu tür soruların cevabı, çok sayıda ve benzer hadisleri bulmaya bağlıdır. Buna hadis ailesi bahsinde bir parça değinilecektir.

Misal 2: Rivayetlerde şöyle geçmektedir:

کانَ النَّبِیُّ صلی اللّٰه علیه و آله یَسْتَحِبُّ العَسَلَ یَوْمَ الجُمُعَةِ[16]

Bu rivayette “عَسَلَ” kelimesi “غسل”in hatalı yazımıdır. Böyle değilse Cuma günü bal yemenin müstehap olmasına herhangi bir delalet bulunabilir mi?

Misal 3: El-Ca’feriyyat’ta İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “الزِّیارةُ تُثْبِتَ المَوَدَّةَ”.[17] Câmiu’l-Ehadis’te bu rivayet şöyle nakledilmiştir: “الزیارة تنبت المودة”[18]

Görüldüğü gibi iki nokta eksiği hadisin manasını değiştirmiştir. Birinci nüshada dostu ziyaret ve görme dostluğun devamının mayası sayılmışken, ikinci nüshada onu ortaya çıkaran şey olmuştur.

Misal 4: Peygamber-i Ekrem’den şöyle nakledilmiştir:

ذِرُوا المِراءَ فأنا زَعِمُ بِثَلاثَةِ أبْیاتٍ فی الجَنّةِ: فی رِباضِها و أوسَطِها و أعْلاها، لِمَنْ تَرَکَ المِراء وَهُوَ صادِقٌ[19]

Kavga ve keşmekeşi bırakın. Onu bırakan kişi için hak onunla olarak cennette kenarda, ortada ve yukarıda olmak üzere üç evi garanti ediyorum.

Biharu’l-Envar ve Saduk’un el-Tevhid nüshalarında “رِباض” kelimesi, bahçe manasındaki “رِیاض” şeklinde değişmiştir.[20]

Bu tür hatalar hiçbir hadis kitabına ve belli bir fırkaya özgü değildir. Ehl-i Sünnet’in kitaplarında da ortaya çıkmaktadır. “یکنزون البغداء” ve “یکثرون البغداء”deki[21] nokta hatası, Abdurrezzak’ın el-Musannıf’ında[22] “فلیسمّ إجارته” şeklinde geçen Kenzu’l-Ummal’daki “من استأجر فلیتمّ له إجارته”deki diş hatası gibi. Benzer rivayetler Abdurrezzak’ın cümlesini teyit etmekte ve “فلیتمّ”nin, “فلیسمّ”nin başka şekli olduğunu göstermektedir.[23]

Daha aşırı hata ve tahrifler ve daha büyük değişiklikler de elde mevcuttur. Bu hatalar bazen manaya büyük zarar vermekte ve hadisi kabul etmeyi zorlaştırmaktadır. Mesela Tuhefu’l-Ukul’da (s. 36) “إنّ اللّٰه یحبّ الجواد فی حقّه” şeklinde geçen ama Nesru’d-Dürr (256/1) ve el-Beyan ve’t-Tebyîn’de (57/2) başka şekilde nakledilmiş “إنّ اللّٰه یحبّ الجواد من خاقه” gibi.

Yine Tuhefu’l-Ukul’da (363) “من أعلم اللّٰه ما لم یعلم اهتزّ له عرشه” geçen metnin, Tehzibu’l-Ahkam’da (283/8, hadis 1038) “من قال اللّٰه یعلم ما لم یعلم اهتزّ لذلک عرشه إعظاماً له” şeklinde ve küçük farklılıkla Saduk’un el-Emali’sinde (s. 506, hadis 700) de böyle geçmesi gibi. Hatırlatmak gerekir ki her iki durumda da Tuhefu’l-Ukul’un metni bir şekilde tevil edilebilir.[24]

b) İşitsel Hatalar

Bu hata, aynı mahreçli ve eşsesli harfleri yanlış işitme sebebiyle meydana gelmektedir. Bu hatanın vuku bulması, yazılı hataya oranla daha azdır. Bu hatanın daha ziyade Arap olmayan ve İslam’a yeni girmiş ravilerde görüldüğü söylenebilir.

Örnek olarak, meşhur Aşura ziyaretindeki “تنقّبت لقتالک” cümlesine işaret edilebilir. Bu ifadenin, siyaka daha uygun “تنکّبت لقتالک”nin hatalı rivayeti olması mümkündür. “ق” ve “ک” yakın mahreçli harflerdir. Bu yüzden “ک” harfi içeren bazı Farsça kelimeler “ق” ile telaffuz ediliyordu. “کاشانی” kelimesinin “قاسانی” veya “کاووس” kelimesinin “قابوس” telaffuz edilmesi gibi.[25]

İçtihad Tashihi

Nüshayı tanıma, eşanlamlı ve benzer hadisleri bulma ve siyakın karinelerini izleme yoluyla hatanın keşfedilip düzeltilmesine imkân vardır. Bazen hadis şârihlerini, yoğun araştırma ve uygulama güzergâhı da hataları ve tahrifleri bulmaya yönlendirmiştir.[26]

Hataları ve tahrifleri bulmanın Şia nezdindeki bir başka yolu hadisi arz etmeyi kapsamaktadır ve bu konu “Arze-i hadis ber imamân” başlıklı geniş makalede anlatılıp onu tanıtan onlarca örnekten birkaçına değinilmiştir.[27] Bu metodun özeti şudur: Ravi, hadisin metnini masum imama (a.s) tekrarlar veya yazılı olarak onu imamın önüne koyar ve teyit, red ya da ıslah edilmesini bekler. Bu faaliyet ve imamın cevabını aynı ravi, bazı durumlarda ise başka raviler de bize bildirmişlerdir. Şu anda bunların birçoğu rivayet kitaplarında mevcuttur.

Diğer etkenler de hataları tanımaya yardımcı olurlar. Mesela bir ravinin dikkati, ezberi, Eban b. Tağlib gibi -Arap edebiyatının büyüklerindendi- edebiyat ve lügat bilgisi yahut Ammar Sâbâti gibi dakik manada edebiyata aşina olmaması kabilinden etkenler. Bu nokta kitap müellifleri, istinsah yapanlar ve kâtipler konusunda da geçerlidir. İstinsah yapan kişinin güzel yazılı olması, genel veya uzmanlık bilgisi ve malumatı da nüshayı reddetme üzerinde etkilidir.

Yine her asırda yaygın hat türlerine (nesh, sülüs ve nestalik gibi) ve nüshaların hattına, istinsah yapan kişilerin durumuna ve kıraat sırasındaki tashihe aşina olmak, temiz kopya çıkarmak ve ıslahat, metne hataları tanıtan bedel nüsha veya haşiye ilave etmek de etkilidir.[28]

Rivayetlerde hata ve tahriflerin bulunması, hadis ilminin bazı üstat ve uzmanlarının, öğrencilere her hadisin güç ve akla uzak kelimelerinin manasını inceleme ve üzerinde kazı yapma, onlar için mektepte veya başka yerde gösterilmiş izah, tefsir ve tevilleri aramaya başlamadan önce diğer nüshaları ve nakilleri elde etmeye yönelmelerini, bu yolla hadisin yanlış olma ihtimalini en aza indirmelerini tavsiye etmesine yol açmıştır.[29] Hatırlatmak gerekir ki, bu nokta, sırf bir kelime garip diye onun tahrif edildiğine hükmetmeye sebep olmamalıdır. Çünkü kelimenin, zaman içinde, garibu’l-hadis bahsinde ele alınabilecek başka bir mana kazanmış olabileceği dikkate alınmalıdır.[30]

Özet

1. Hadisi anlama bir defada gerçekleşmemektedir. Süreç asgari iki aşamayı kat etmeye ihtiyaç duyurmaktadır: Metni anlama aşaması ve söyleyenin maksadını anlama aşaması.

2. Hadisi anlamaya doğru hareketin önkoşulu, hadisin nisbetinin doğruluğunu ve metninin doğruluğunu bilmektir.

3. Kasdi ve sehven yapılmış hata ve tahrifler ile “uydurma” femoneni, hadis olduğu düşünülen metne incelemeden güvenmenin önünde engeldir.

4. Hadis metninin doğruluğuna güvenmek için muhtelif nüsha ve nakiller bulunarak, rical ilmi ve masdar bulma tekniğinden yardım alarak imkân ölçüsünce benzer metinlere ulaşılmalıdır.

5. Çeşitli nüsha ve nakilleri bulmaya ilaveten, hadisi taşıyan tariklere ve yazım tekniklerine aşina olma yoluyla işitsel ve yazılı hataların üzerindeki perde kaldırılmalı, daha sonra da sözün siyakından, geçmişteki şerhler ve şârihlerin değinilerinden, ama hepsinden de önemlisi benzer hadislerden yararlanarak asıl metne erişilmelidir.

6. Zor hadislerde garip ve anlaşılmaz kelimelere sahip olmak ve onları anlamak daha müşkül bir iştir. Bir kelime veya terkibin yalnızca alışıldık olmaması nedeniyle onu tahrif edilmiş ve yanlış kabul etmek mümkün değildir. Bu sırada garibu’l-hadis kitaplarına, Şia ve Ehl-i Sünnet âlimlerin şerhlerine başvurmak zorunludur.

7. Çok sayıda rivayetin incelemesi, başka nüshaların bilgisi ve faydalı tecrübelerin yan malumatı hadisin metnine ulaşmak için hadis araştırmacısının elinin altında olmalıdır.

ehlader
- - - - - - - - - - - - -
[1]     El-Dürretu’l-Bâhire, s. 6, hadis 9.
[2]     Nüzhetu’n-Nâzır, s. 110, hadis 32.
[3]     Bütün nakiller ve nüshaların faydalı ve fonksiyonel olmasının sebebi, son yıllara kadar kitabın ve hadisin fotoğraflanıp scan edilmesinin mümkün olmaması, hadis kitaplarının müelliflerinin, özellikle de üçüncü yüzyıldan itibaren olanların hadisi asıl nüshadan okuyup sonra da kıraatı yazmaları ve bu yüzden de iki yoldan hataya düşülebiliyor olmasıdır: Okumada hata, yazmada hata. Her ne kadar hatasızlığa ilişkin rasyonel ilkeye göre bu iki hataya, özellikle de üstada arzetmeyle birlikte olan kıraat hatasına önem verilmese de onun bu kıraattan farklı, onunla çelişen başka bir kıraatı bulunursa artık hatasızlığa ilişkin rasyonel ilkeye dayanılamaz. Çünkü birinci şahsın kıraatında rasyonel ilke, ikinci şahıstaki rasyonel ilkeyle çelişmektedir ve hiçbirinin diğerine üstünlüğü yoktur. Akıl bu tür durumlarda ilkeyi geçerli görmez.
[4]     El-Dürretu’l-Bâhire, s. 5, hadis 3. Yine bkz: Nüzhetu’n-Nâzır, s. 89; A’lamu’d-Din, s. 299; Biharu’l-Envar, c. 78, s. 142.
[5]     Nüzhetu’n-Nâzır, s. 44, hadis 9.
[6]     Nüzhetu’n-Nâzır, s. 128, hadis 8. Yine bkz: Keşfu’l-Ğumme, c. 3, s. 104; el-Adedu’l-Kaviyye, s. 26297; Biharu’l-Envar, c. 78, s. 356.
[7]     El-Tezkire, İbn Hamdun, Biharu’l-Envar’dan nakille, c. 78, s. 349, hadis 7.
[8]     El-Dürretu’l-Bâhire, s. 8, hadis 6; Biharu’l-Envar, c. 74, s. 181.

[9]     El-Adedu’l-Kaviyye, s. 297, hadis 26; A’lamu’d-Din, s. 307.
[10]    Yâdnâme-i Allame Meclisi, c. 2, s. 231.
[11]    Bir sonraki fasılda bu meseleyi daha fazla ele alacağız. Daha ayrıntılı bahislere ilgi duyanlar, Necib Mayil Hirevî’nin Nakd ve Tashih-i Mutun kitabına başvurabilirler. Bu alanda yeni araştırmalardan pratik bir örnek, Seyyid Cevad Şebiri’nin Aşura ziyaretinde “تهیّئت” nüshası ve “تنقبت” ibaresi incelemesine dair değerli çalışmasıdır. Bu makale Ulumu’l-Hadis dergisinde (sayı 21, s. 36) yayınlanmıştır.
[12]    Daha fazla bilgi için bkz: Üçüncü bölüm, hadisi anlamanın engelleri, metni anlamanın engelleri, hata ve tahrif.
[13]    El-Kafi, c. 6, s. 470, hadis 3; Sevabu’l-A’mâl, s. 174.
[14]    Fethu’l-Bari, c. 3, hadis 310; Tashifatu’l-Muhaddisin, s. 360.
[15]    Elbette denebilir ki, Akik bölgesi Medine’ye dört mil mesafede ve bu kadar yakın olduğundan orada çadır kurmak yaygın bir şey değildi.
[16]    Tashifatu’l-Muhaddisin, s. 361.
[17]    El-Ca’feriyyat, s. 153; Müstedreku’l-Vesail, c. 13, s. 203, hadis 15109.
[18]    Câmiu’l-Ehadis, s. 84; Biharu’l-Envar, c. 74, s. 355, hadis 36.
[19]    Münyetu’l-Mürid, s. 316.
[20]    Bkz: Biharu’l-Envar, c. 2, s. 129; el-Tevhid, s. 461, hadis 34.
[21]    El-Mehabbehu fi’l-Kitab ve’s-Sünne, s. 307, hadis 1234 (Kenzu’l-Ummal’dan nakille, c. 16, s. 70, hadis 43975 ve s. 92, hadis 44044).
[22]    El-Musannıf, c. 8, s. 235, hadis 15024.
[23]    Müsnedu İbn Hanbel, c. 4, s. 142, hadis 11676. Yine bkz: Sünenu’l-Kübra, c. 6, s. 198, hadis 11652; Kenzu’l-Ummal, c. 3, s. 907, hadis 9127; el-Kafi, c. 5, s. 289; el-Tehzib, c. 7.
[24]    Mesela “فی حقّه”yi “hak yolunda” manasında alıp Tuhefu’l-Ukul’un metnini, fasih olmasa da sahih kabul etmek mümkündür.
[25]    Bkz: Ulumu’l-Hadis dergisi, sayı 21, s. 45.
[26]    Mesela Allame Şuşteri’nin el-Ahbaru’d-Dahiliyye’deki çalışması gibi.
[27]    Bu makale Ulumu’l-Hadis dergisinin 6 ve 9. sayılarında yayınlanmıştır.
[28]    Bu düzeltmelerin çağdaş dönemde hurufat aşamasında uygulandığını hatırlatmak gerekir. Bendeniz bir zamanlar Tusi’nin el-Emali’sinden bir hadisin tercümesini (s. 194, hadis 330) mütalaa ile meşguldüm. Bu güzel hadisin sonunda şöyle geçmekteydi: “Bu hadisi bâtıl saymak gerekir.” Bu bana doğru görünmedi. Arapça metni ve mütercimin elyazısını inceleyince cümlenin aslında şöyle olduğu ortaya çıktı: “Bu hadisi altınla (ba tıla) yazmak gerekir” Hurufat sırasındaki hata yüzünden cümle böyle bir kadere düçar olmuştu.
[29]    Bu satırların yazarının Ayetullah Seyyid Musa Şebiri’nin “hums” fıkhına ilişkin ders meclisinden şifahi istifadesi. Yine bkz: Ulumu’l-Hadis dergisi, sayı 21, s. 42.
[30]    Bu ikisi arasındaki ilişkinin bahsi için bkz: Garibu’l-Hadisi Hatabî, c. 1, s. 49. Daha fazla inceleme için Ebu Ahmed Hasan b. Abdillah b. Said Askeri’nin (vefatı hicri kameri 382) Tashifatu’l-Muhaddisin kitabına, İbn Hacer’in Şerhu Nuhbeti’l-Fikr’ine (s. 22) ve San’ânî’nin Tavzihu’l-Efkâr’ına (c. 2, s. 422) bakılabilir.

YORUMLAR

REKLAM