Türkiye; Haziran 2023’ten önce yaşanan Kovid-19 salgını,
Rusya- Ukrayna Savaşı, 6 Şubat depremleri ve iki ayrı seçime rağmen düşük faiz
sayesinde üretimini, istihdamını ve ihracatını artırarak büyümeye devam etti.
Yaşanan onca olumsuz hadise karşısında tökezlemeyen Türkiye,
son 24 aydır yüksek faizle boğuşuyor. Ekonominin önündeki tek engel olarak
görülen yüksek faize dayalı Ortodoks para politikası, enflasyonla mücadelede
istenilen sonucu vermek bir yana ülkeye ağır yük bindirdi.
Mayıs 2024’te yüzde 75,45 ile zirveyi gören enflasyon kemer
sıkma politikaları uygulandığı halde ancak yüzde 37,86’ya düşürülebildi. Yüksek
faiz binlerce işletmenin kapısına kilit vurmasına, emek yoğun sektörlerde de
işten çıkarmalara yol açtı.
İFLASLAR KATLANDI
2025’in Ocak- Nisan döneminde konkordato talepleri 2024 ile
kıyaslanmayacak derecede arttı. İflas başvurusunda bulunan şirket sayısı
2024’ün tamamında 1.723 olurken, 2025’in ilk 4 ayındaki rakam şimdiden 782’ye
çıktı.
Aynı dönemde iflas kararı verilen paraya ihtiyacı olan
şirketler, kârlarının büyük bir kısmını faize ödüyor. 2024’te yalnızca kamunun
iç ve dış borç için ödediği faiz tutarı 1 trilyon lirayı aştı. 2025’in Ocak-
Nisan döneminde de bütçeden borçlara ödenen faiz gideri 260,7 milyar liraya
dayandı. Uzmanlar, nisan ayı bütçe giderlerinin yüzde 23’ünün ve vergi
gelirlerinin yüzde 33’ünün borç faiz giderlerine ayrıldığını, 2008 küresel
krizindeki düzeye geri dönüldüğünü belirtiyor. Kamunun 2025 yılının tamamında da
iç ve dış borçları sebebiyle 2 trilyon liraya yakın faiz ödemesi yapması
öngörülüyor.
MERKEZ'İN KORKTUĞU
Türkiye’de artık sınırlı üretim sebebiyle arz bolluğu
oluşmuyor. Üretim yetersizliği enflasyonu aşağı çekmeyi de zorlaştırıyor.
Merkez Bankası yönetiminin daha önce dikkat çektiği durum resmen yaşanıyor.
Yüksek faiz enflasyonu düşürmek bir yana ekonomiye zarar vermeye başladı.
şirket sayısı yüzde 51,4 artışla 53’e ulaştı. Geçen yılın tamamında ise 132
şirket resmi olarak iflas duyurmuştu.
BANKALAR KÂRDA ÜRETİCİ ZARARDA
Yatırımların iyice yavaşladığı böyle bir dönemde sanayici,
tüccar, esnaf, çiftçi ve girişimci bankaların kapısından içeri adım atmakta
zorlanıyor. Kredi alabilen de kazandıklarını faizcilere kaptırıyor. İlk çeyrek
bilançolarına bakıldığında tablo çok net anlaşılıyor. En yüksek kâr
açıklayanların bankalar, zarar edenlerin ise üreten, ihracat yapan ve istihdama
katkıda bulunan firmalar olduğu görülüyor.
BORSADAKİ ŞİRKETLER DE ZORDA
İlk çeyrek bilançolarını duyuran Borsa İstanbul’a kote 552
şirketin 282’i zarar açıkladı. Halka açık olan kurumsal şirketlerin yarıya
yakınının zarar etmesi, yüzde 46 seviyesinde tutulan faizlerin bir sonucu
olarak değerlendiriliyor. Enerji, petro kimya, beyaz eşya, demir çelik
sektörlerinde bulunan büyük şirketlerin yükselen zarar grafiği dikkat çekiyor.
Öyle ki net kâr toplamları yüzde 47 azalışla 97 milyar liraya inen şirketler
ilk çeyrekte reel olarak büyüme performansı bile sergileyemedi.
FAİZ ARTTI TABLO TERSİNE DÖNDÜ
Faizlerin yüzde 8,5 seviyesine düşürüldüğü Mayıs 2023
seçimlerinden önceki süreçte enflasyon yüzde 38 seviyesinde bulunuyordu. Dolar
kuru 20 lira civarındaydı. Ekonomi 2022’de yüzde 5,5 ve 2023’te yüzde 4,5
oranında büyüdü. Finansmana erişimin kolay olması dolayısıyla firmalar
üretimini sürdürdü, ihracatını ve istihdamını da güçlendirdi. Mayıs 2023
seçimlerinin ardından enflasyonla mücadele için para politikalarında yapılan
makas değişikliği ise, makroekonomik göstergeleri zayıflattı. Merkez
Bankası’nın faizleri yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye çıkarmasıyla birlikte enflasyon
Mayıs 2024’te yüzde 75,45 ile zirve yaptı. 2024’ü yüzde 44,4 enflasyonla
kapatsak da bu oran, başlangıçta konulan hedeflerin çok üzerinde gerçekleşti.
Türkiye’nin yeniden yüksek faiz döngüsüne sokulduğu tarihlerde Merkez
Bankası’nın 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini yüzde 36 olarak belirlenmişti.
EKONOMİK BÜYÜME ZAYIFLADI
Yüksek faize rağmen hedefin halen tutturulamadığı enflasyon
etkisiyle orta ve dar gelir gruplarının alım gücü azaldı. Dolar kurunun değeri
2 yılda yüzde 87 oranında artarak 40 lira eşiğine geldi. Ülkenin büyüme hızı
2024’te yavaşlayarak yüzde 3,2 ile potansiyelinin altında kaldı. Yeni yatırım
yapmak zorlaştı. Bazı firmalar üretimini yurt dışına kaydırdı. Vatandaşın ve
şirketlerin krediye ulaşması imkânsıza yakın bir hal aldı. İşletme kredilerinin
yıllık maliyeti uzun bir süredir yüzde 60’ın üzerinde seyrediyor. Özellikle
sanayiciyi zor durumda bırakan yüksek faiz maliyeti, üretimi de sınırlıyor.
KAYNAKLAR YATIRIMA DEĞIL FAİZCİYE GİDİYOR
Faizlerin yükselmesiyle birlikte rantiyecilerin de hesapları
kabardı. Bankacılık sektörünün mevduatı iki katına çıktı. Buna karşın toplanan
paraların krediye dönüşme oranı zayıfladı. 2 Haziran 2023 itibarıyla bankacılık
sektörünün mevduatı 10 trilyon 421 milyar lira iken, aynı tarihlerde
kullandırılan toplam krediler ise 9 trilyon 261 milyar lira tutarındaydı. Bugün
ise 21 trilyon 926 milyar liralık mevduata karşın, kullandırılan kredi miktarı
18 trilyon 444 lira seviyesinde bulunuyor. Rasyo oranının 89’dan 84’e düştüğünü
ortaya koyan tablo; kaynakların yatırım, üretim ve istihdamda değil, faizde
değerlendirildiğini gösteriyor.
İMALATTA KAN KAYBI SÜRÜYOR
En stratejik sektör olan ve parasal sıkılaştırma önlemleri
ile özellikle faizlerin yüksek düzeyinden en fazla olumsuz etkilenen imalat
sanayiinde ise güven erozyonu aynı hızla devam ediyor. İmalat sanayinde
kapasite kullanım oranı Haziran 2024'ten beri yüzde 76 seviyesinin altında
seyrediyor. Mayıs 2025’te 0,5 puan ile sınırlı bir artış göstererek yüzde 75,1
oranında gelen veri imalatta kan kaybının sürdüğüne işaret ediyor.
yenişafak