Bu makalede, İsrail için zaferin gerçekleşmesi yanlış bir
algı ve Siyonist rejimin iç ve dış hedeflerini pekiştirmek için yürüttüğü
propaganda sürecinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
El Cezire’ye göre Gazze, savaşın ana merkezi ve işgalcileri
7 Ekim’de küçük düşüren cephe olarak, tamamen kuşatma altında ve hiçbir dış
destekten yoksun olmasına rağmen, Kassam Tugayları önderliğindeki direniş
yapısal, örgütsel ve saha açısından koşullara uyum sağlamış durumda. Büyük
kayıplara rağmen, işgalcilere karşı savaşmaya devam ediyor.
Makalenin devamında, Kassam Tugaylarının düşmanı yıpratma ve
ona ağır kayıplar verme kabiliyetini kanıtladığı ve daha fazla Siyonist askeri
esir almak amacıyla operasyonlarını geliştirdiği belirtiliyor. Direniş hâlâ
elinde esir kartını tutuyor ve bu, müzakere sürecinde en güçlü koz olarak
görülüyor.
Lübnan cephesine gelince, Hizbullah’ın kayıplarına rağmen,
Lübnan direnişi teslim olmadı. Direnişin esnekliğine rağmen silah bırakma fikri
gündeme gelmiş değil. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun, bu konuda iç diyaloğu
savunmaya devam ediyor, çatışmayı değil.
Hizbullah liderlerinden, özellikle Genel Sekreter Şeyh Naim
Kasım’ın son açıklamaları da, Hizbullah’ın toparlandığını, birçok kaybını
telafi ettiğini ve çatışmaya hazır olduğunu gösteriyor. Bu da Hizbullah’ın
durumunun geçmişe göre çok daha iyi olduğunu ortaya koyuyor.
İran cephesine gelince, Tahran ilk şoku atlattıktan sonra
yıpratma savaşına geçerek Siyonist rejimin iç cephesi ve bazı hassas
noktalarını beklentilerin ötesinde bir hassasiyetle hedef almayı başardı. İran
füzeleri, Siyonist rejime yeni caydırıcılık denklemleri dayattı. Bu gelişmeler
karşısında Netanyahu ateşkes talep etmek zorunda kaldı ve bu, kesinlikle zafer
kazanan bir tarafın tutumu olamaz.
Diğer yandan, İran’ın nükleer tesislerinin ciddi bir şekilde
zarar görmediğine dair genel bir kanaat var. Bu da faaliyetlerin, hatta belki
eskisinden daha hızlı bir şekilde yeniden başlayabileceği anlamına geliyor.
Yemen ise Tel Aviv’in saldırılarından en az zarar gören
cephe gibi görünüyor. Bu ülke hâlâ şaşırtıcı bir şekilde aktif ve etkili,
söylemini her geçen gün daha da güçlendiriyor.
El Cezire raporunun sonunda, Siyonist rejimin direniş
eksenine verilen zararları savaşın nihai sonucu gibi göstermeye çalıştığını,
ancak bunun doğru olmadığını vurguluyor. Savaşların sonuçlarını belirlemek
elbette insani ve maddi kayıpları da kapsar, fakat bu tek belirleyici faktör
değildir. Tarihte, düşmanından çok daha fazla kayıp veren ama sonunda zafer
kazanan birçok ülke olmuştur.
El Cezire’ye göre, bugün savaşın son günlerinde olabiliriz
ya da süreç daha da uzayabilir. Bu nedenle mantık, tüm çabaların kozların
güçlendirilmesine ve Siyonist rejim üzerindeki baskının artırılmasına
odaklanmasını gerektiriyor. Aksi halde, Siyonistlerin yarattığı insani kriz,
onların stratejik zaferine dönüşebilir ve bu da engellenmesi gereken bir
durumdur/mehr