İran: İsrail Yeniden Saldırırsa Yeni Füzelerimizi Kullanacağız

GİRİŞ: 21.08.2025 22:44      GÜNCELLEME: 21.08.2025 22:44
Rasthaber -  İran İslam Cumhuriyeti Savunma ve Silahlı Kuvvetler Lojistik Bakanı Emir Aziz Nasirzade, Tahran’da “Savunma Sanayi Günü” dolayısıyla İran’da görev yapan yabancı askeri ataşelerle yaptığı görüşmenin ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada şunları söyledi: “12 Günlük Savaşta tam destekli bir güçle karşı karşıyaydık. İran İslam Cumhuriyeti, bu savaşta yalnızca Siyonist rejimle karşı karşıya değildi, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin tüm lojistik, istihbarat ve destek yeteneklerine de sahipti.”

Bakan sözlerine şöyle devam etti: “İran İslam Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri 12 günlük kutsal savunmada en küçük bir dış kaynağa dayanmadı; savaşta kullanılan her şey kendi savunma sanayimizin üretimiydi. Dünya, kullanılan füzelerin hedefleri tam isabetle vurduğunu ve siyonist düşmana ağır kayıplar verdirdiğini gördü.”

Siyonist rejimin kapsamlı haber sansürüne atıfta bulunan Savunma Bakanı, “Siyonist rejimin medya sansürü, İran füzelerinin isabetlerinin tam olarak yansıtılmasına izin vermese de, bu isabetler hakkındaki bilgiler zamana yayılmış durumdaydı ve bu da İran İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin yeteneklerini gösteriyordu. Geçmişte kullanılmamış füzelerimize kıyasla füzelerimizi kullanma konusunda çok daha güçlü bir kapasiteye sahibiz.” dedi.

Emir Nasirzade, “12 günlük savaşta kullanılan füzeler, Savunma Bakanlığı’nın birkaç yıl önce ürettiği füzelerdi. Bugün, daha önceki füzelerden çok daha üstün yeteneklere sahip füzeler ürettik ve elimizde bulunduruyoruz ve eğer Siyonist düşman bir maceraya daha girişirse, bu füzeleri mutlaka kullanacağız.” ifadesini kullandı.

Emir Nasirzade şu değerlendirmede bulundu: “12 günlük savaşta ‘en güçlü’ diye anılan tüm hava savunma unsurları—THAAD, MIM-104 Patriot, Demir Kubbe ve Arrow devreye sokuldu. Tüm bu sistemlere rağmen Siyonist rejim, savaşın ilk günlerinde füzelerimizin ancak yüzde 40'ına yakınının isabet etmesini engelleyebilmiştir. Ancak savaşın son günlerinde füzelerimizin yüzde 90'ının hedefe isabet etmesi, hem bizim tecrübemizin arttığını hem de karşı tarafın savunma gücünün azaldığını, bu eğilimin devam etmesi halinde üstünlüğün kesinlikle İran İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin elinde olacağını gösteriyordu.”

İran Savunma Bakanı sözlerini şöyle tamamladı: “Savunma diplomasisi, dost ülkelerle barışçıl askerî ve savunma ilişkilerinin yollarından biridir. Dost ülkelerle savunma diplomasisi ilişkilerini sürdüreceğiz; bu çerçevede dünyanın çoğu ülkesiyle iyi temaslarımız var. Savunma diplomasisi, bakanlığımızın temel stratejilerinden biridir.”

Tasnim’in haberine göre İran Savunma Bakanı ayrıca, yabancı askeri ataşelerin katıldığı Savunma Sanayii Haftası anma töreninde yaptığı konuşmada, İran İslam Cumhuriyeti'nin resmi takviminde Milli Savunma Sanayii Günü olarak belirlenen 22 Ağustos'a atıfta bulunarak şunları söyledi: “Savunma sanayii, bugün öz güvene, azme ve İslami-İran öğretilerine dayanan ve Yüce Lider'in bilge rehberliğinde, ulusal güvenlik ve otoritenin temel direklerinden biri haline gelen yerli bir sanayidir.” 

ABD’nin yanı sıra bazı Batılı ve bölge ülkeleri de Siyonist rejimin önleme ve savunma operasyonlarına aktif şekilde katılım sağladı 

İran Savunma Bakanı, 12 günlük dayatılan savaş ve bölgedeki son gelişmelere işaret ederek şöyle dedi: “Siyonist rejim, savaşın başlangıcından itibaren ABD’nin kapsamlı siyasi, istihbari, askeri, operasyonel ve silah desteğinden yararlandı ve nihayetinde ABD bu saldırı operasyonuna doğrudan katılım gösterdi. Biz tamamen biliyoruz ki ABD’nin yanı sıra bazı Batılı ve bölge ülkeleri de Siyonist rejimin önleme ve savunma operasyonlarına aktif şekilde katıldılar; oysa biz, ABD’nin gayrimeşru yaptırımları nedeniyle yalnızca kendi iç imkânlarımıza dayanmak zorundaydık.”

Emir Nasirzade sözlerine şöyle devam etti:
“Gerçekte biz ABD tarafıyla müzakere halindeyken ve altıncı tur görüşmelerin Maskat’ta sürdürülmesi kararlaştırılmışken, Siyonist rejim ABD’nin desteğiyle 13 Haziran sabahı askeri ve terörist operasyonların birleşimi niteliğinde hava ve füze saldırılarına başladı. Bu saldırıların başlangıcında bazı üst düzey askeri komutanlar ve bilim insanları, aileleriyle birlikte dinlenme yerlerinde hedef alınarak şehit edildiler.”

İran Savunma Bakanı, Siyonist rejimin bu alçakça ve korkakça saldırıya İslam Cumhuriyeti’nin hızlı bir yanıt vereceğini beklemediğini belirterek şunları ekledi: “Korkak Siyonist rejimin aksine, ki o askeri komutanları, bilim insanlarını, masum kadın ve çocukları, altyapıyı, sivil sanayi merkezlerini, konutları, sağlık merkezlerini, yardım güçlerini, hapishaneleri ve ulusal medyayı hedef aldı; İran İslam Cumhuriyeti füze hedeflerini işgal altındaki topraklarda esasen askeri merkezler, özellikle hava üsleri, istihbarat merkezleri, araştırma kurumları (örneğin Weizmann Enstitüsü), Beerşeba’daki kontrol ve komuta merkezi, Mossad binası ve Savunma Bakanlığı olarak seçti. Bu merkezler, bu rejimin iran’a yönelik saldırı operasyonlarında önemli bir rol oynamışlardı.” 

* Savaşın sonlarına doğru fırlatılan füzelerin yüzde 90’ı hedeflerine isabet etti 

Emir Nasirzade, Siyonist rejimin ağır haber sansürüne ve hasarın boyutu ile yerlerinin ifşa edilmesinden duyduğu korkuya dikkat çekerek şunları söyledi: “İran İslam Cumhuriyeti saldırılarını iki bölüm halinde, füze ve İHA operasyonları şeklinde ya da bunların birleşimi olarak planladı ve icra etti. Bu operasyonlar kademeli olarak daha geniş kapsamlı ve daha hassas biçimde gerçekleştirildi. Savaşın başlarında atılan füzelerin yaklaşık yüzde 60’ı Siyonist rejimin ve destekçilerinin savunma katmanlarını aşarken, bu oran savaşın sonlarına doğru ve son saatlerde artış gösterdi ve savunma sistemlerine ciddi zarar verildikten sonra fırlatılan füzelerin yüzde 90’ı hedeflerine isabet etti.”

İran Savunma Bakanı, bu çatışmada bir tarafta ABD ve bazı Avrupa ülkeleri gibi destekçileriyle birlikte Siyonist rejimin bulunduğunu, diğer tarafta ise 40 yılı aşkın süredir yaptırımlar altında bulunan ve tamamen yerli savunma sanayisinin kabiliyetlerine dayanan İran İslam Cumhuriyeti’nin yer aldığını vurguladı.

Emir Nasirzade, ABD’nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu gözetiminde bulunan İran İslam Cumhuriyeti’nin barışçıl nükleer tesislerine yönelik saldırısını, Birleşmiş Milletler Şartı ve NPT Antlaşması’nın tüm hükümleriyle çelişen bir eylem olarak nitelendirdi. Bu saldırı, aslında bir daimi Güvenlik Konseyi üyesinin bağımsız bir ülkenin toprak bütünlüğüne ve ulusal egemenliğine yönelik açık bir saldırısıydı. Ne yazık ki, BM Güvenlik Konseyi de dahil olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar, ABD’nin nüfuzu ve bazı Avrupalı güçlerin özellikle de Konsey’in Avrupalı üyelerinin desteği nedeniyle bu saldırılar karşısında herhangi bir tepki göstermemekle kalmadılar, aksine bu rejimi saldırılarını sürdürmeye teşvik ettiler. 

* Sınırlı sayıda füze (14 füze) ile Al-Udeyd üssüne saldırdık / Üste konuşlu bazı radar tesisleri tamamen imha edildi 

İran Savunma Bakanı şöyle devam etti:
“İran İslam Cumhuriyeti, ABD’nin açık ve doğrudan şekilde Siyonist rejime destek vererek savaş sahasına girdiğini ve barışçıl nükleer tesislere saldırdığını gördüğünde, en yüksek derecede itidal göstererek ve savaşın bölge ülkelerine yayılmasını önlemek için, bölgede ABD’ye ait geniş hedef bankasına sahip olmasına rağmen, yalnızca bu ülkenin bölgedeki en büyük üslerinden biri olan Al-Udeyd’i sınırlı sayıda füze (14 füze) ile vurdu. Zamanla ortaya çıktı ki atılan nokta vuruşu füzeler, Al-Udeid üssünde konuşlu bazı radar tesislerini tamamen imha etti.” 

* Tekrar saldırı olması halinde İran’ın yanıtı çoklu, çeşitli, sürpriz, acı verici ve hesap dışı olacaktır

Emir Nasirzade, İran İslam Cumhuriyeti’nin ilkelerine ve tutumlarına bağlı kalarak, savaşın başlatıcısının uluslararası toplum tarafından cezalandırılması gerektiğini ve son yanıtın İran tarafından verilmesinin şart olduğunu vurgulayarak ateşkes talebini kabul ettiğini belirtti ve “Gerçekte İran İslam Cumhuriyeti, bölgede krizin ve savaşın yayılmasını önlemek amacıyla ateşkes talebine onay verdi; ancak bizim Siyonist rejime ve onun destekçisi ABD’ye, verdikleri taahhütlere uymaları konusunda hiçbir güvenimiz yoktur. Eğer karşı taraf maceracılık ve kötülüklerine devam ederse, bu kez İran’ın cevabı, düşmanın zayıf noktalarını iyi bilerek, çoklu, çeşitli, sürpriz, acı verici ve hesap dışı olacaktır.” açıklamada bulundu.

İran Savunma Bakanı şöyle ifade etti: “Bu savaş bir kez daha dünya devletlerine ve milletlerine, uluslararası sistemde hâlen zorbalık yasasının hüküm sürdüğünü, bazı büyük güçlerin iddia ettikleri normlara bağlı kalmadıklarını ve uluslararası kurumların da barışı korumaktan ziyade bu büyük güçlerin ellerinde bir araç olduklarını gösterdi.”

Emir Nasirzade, bölgenin güvenlik ve istikrarına vurgu yaparak şunları söyledi:
“Diplomasi ve diyalog, barış ve istikrarın sağlanmasının tek yoludur. İran İslam Cumhuriyeti, bölgede ve dünyada ortak barış, güvenlik ve refahın yalnızca çok taraflı işbirliğinin geliştirilmesi ve ABD’nin tek taraflılığını ve şeytani Siyonist rejimi dizginlemeye yönelik siyasi, ekonomik ve güvenlik mekanizmalarının güçlendirilmesiyle mümkün olduğuna inanmaktadır. Bu bağlamda Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS ve Avrasya Ekonomik Birliği gibi çok taraflılığa dayalı mekanizmaların geliştirilmesi, üyelerine geniş faydalar sağlamakla kalmayıp uluslararası sistemi de ABD’nin ekonomik ve güvenlik alanındaki tek taraflılığının yol açtığı kargaşa ve zararlardan kurtarabilir.” 

* İran, bölgedeki barışın tesisi için her türlü adil ve gerçekçi plan ve öneriyi memnuniyetle karşılamaktadır 

İran Savunma Bakanı, Siyonist rejimin devlet terörizminin bir sembolü olarak, çok sayıda savaş suçu ve soykırım geçmişiyle daima bölgedeki güvensizlik ve istikrarsızlığın kaynağı olduğunu belirterek şunları sözlerine ekledi: “İran İslam Cumhuriyeti, bölgedeki barışın sağlanması ve hayati çıkarları ile karşılıklı güveni teminat altına alacak işbirliklerinin tesis edilmesi yönünde her türlü inisiyatife, adil ve gerçekçi plan ve önerilere olumlu yaklaşmaktadır.”

Emir Nasirzade şöyle dedi: “Bugün savunma sanayii ve özellikle askeri ürünlerin tasarımı, inşası ve üretimindeki ortak çalışmalar, ülkeler arasında bir bağ noktası haline gelmiş ve askeri işbirliğinin en üst düzeylerinden biri olarak kabul edilmektedir.”

Son olarak, İran İslam Cumhuriyeti’nde savunma sanayii ve teknolojilerinin kesin ve etkili caydırıcılık stratejisi çerçevesinde, düşmanların ihtiras ve tehditlerine karşı ulusal güvenliği sağlama yolunda şekillendiğini vurgulayan Emir Nasirzade şöyle konuştu: “Bölge ülkelerine mesajımız; karşılıklı anlayış, diyalog, saygı ve güven inşası yoluyla barış, güvenlik, ortak refah ve ekonomik kalkınmadır.”

 tesnim

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM