Cumartesi günü ABD ve yeni Suriye güçlerinin kayıplar verdiği Palmira’daki saldırı, Washington’ın Şam açılımının ortasına mayın gibi düştü.
İki Amerikan askeri, bir mütercim ve iki Suriye güvenlik görevlisinin öldüğü saldırıyı ‘Ebu Satuf’ lakaplı Tarık Satuf el Hamad’ın düzenlediği açıklandı.
Saldırı ve faille ilgili açıklamalar fil tarifini andırıyor. Önce birbiriyle çelişen bilgileri aktaralım.
İnab Biladi’ye göre ABD güçleri, Palmira şehrine yaklaşık 15 askeri araçla girdi. Sınır şeridindeki Tanaf üssünden gelen Suriye askeri konvoyu da onlara eşlik etti. ABD ve Suriye şehirde ortak devriye turu attı. Sonra subaylar karargâhta toplantıya geçti ve bu sırada saldırı oldu.
HTŞ’nin İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el Baba’ya göre;
– Uluslararası Koalisyon ile Badiye’deki İç Güvenlik komutanlığı arasında bir inceleme ziyareti sırasında gerçekleşti. IŞİD üyesi olduğundan şüphelenilen saldırgan çöldeki askeri üssün kapısında ateş açtı.
– Fail, Genel Güvenlik Güçlerinin bir çalışanıydı ancak komuta kademesiyle bağı yoktu, koruma da değildi.
– Daha önce saldırgan hakkında tekfirci fikirler taşıdığı gerekçesiyle değerlendirme yapıldı, pazar günü itibarıyla görevden uzaklaştırılması planlandı ama araya saldırı girdi.
– İçişleri Bakanlığı, öncesinde Badiye Çölü’ndeki ortak güçlere IŞİD’in muhtemel bir sızma girişimi ve olası saldırıları konusunda önceden uyarıda bulundu. Uluslararası Koalisyon bu uyarıyı dikkate almadı.
– Badiye Çölü bölgesinde Genel Güvenlik Güçlerinde 5 bin kişi istihdam edildi; olası IŞİD sızmalarına karşı çalışanlar hakkında haftalık değerlendirme yapılıyor.
Wall Street Journal’a konuşan kaynaklara göre, saldırı Amerikalı yarbay ile Suriyeli komutan arasında IŞİD’le mücadeleye dair toplantı sırasında meydana geldi. Bir anda camda beliren saldırgan makineli tüfekle Amerikalı ve Suriyeli korumalara ateş açtı. Korumalar karşılık vererek saldırganı püskürttü. ABD’li askerler tahliye ekibi talep ederken Suriyeli askerler saldırganın peşine düşüp öldürdü.
Suriyeli Gazeteci Vail İssam’a göre saldırgan, Halep’teki Göz Hastanesinde güvenlik görevlisi olarak çalışıyordu. 2014’te IŞİD’e katıldı. 2017’de Rakka’nın kurtarılmasının ardından Badiye bölgesine yerleşti. Esad rejimi düşünce IŞİD üyesi bir grupla birlikte İdlib’e geçti. Orada Genel Güvenlik Güçlerine katıldı, ardından Palmira’ya atandı. Saldırgan, subayların bulunduğu toplantı odasına ulaşmaya çalıştı ama koridorda korumaları aşamadı ve kendini patlattı.
Suriyeli Gazeteci Manhal Bariş’e göre ise saldırı toplantı sırasında gerçekleşti. Saldırgan Suriye güçleri tarafından öldürüldü. Silah dışında patlayıcı kullanmadı, intihar kemeri yoktu.
El Cezire’ye konuşan Suriyeli bir yetkili de saldırganın toplantı salonuna ulaşamadığını, korumaların çatışmaya girip onu öldürdüğünü kaydetti.
Şark’ul Evsat’a göre saldırganla bağlantılı oldukları şüphesiyle aynı karargahtan en az 11 görevli tutuklandı.
Amerikan yönetimi saldırıyı, HTŞ rejimini meşrulaştıran, ödüllendiren ve IŞİD’e karşı koalisyona ortak eden Amerikan politikasının sorgulanmasının önünü alacak şekilde ele almayı tercih etti.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığına (CENTCOM) göre saldırı Suriye ve Amerikan birliklerinin ortak devriyesi sırasında Palmira yakınlarında meydana geldi. Saldırı tek başına bir IŞİD militanı tarafından düzenlendi. Saldırganın kurduğu pusuda iki ABD askeri ve bir Amerikalı sivil öldü, üç Amerikalı asker de yaralandı. Saldırganla çatışmaya girildi ve öldürüldü.
ABD Başkanı Donald Trump ise Colani’yi kollayan bir açıklama yaptı.
“Bu, Suriye’nin tam olarak kontrol edilmeyen çok tehlikeli bir bölgesinde, ABD’ye ve Suriye’ye karşı düzenlenmiş bir IŞİD saldırısıydı. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (Colani), bu saldırıdan dolayı son derece öfkeli ve rahatsız. Çok ciddi bir misilleme yapılacaktır” ifadelerini kullandı.
Özel Temsilci Thomas Barrack da IŞİD’e karşı Suriyeli yerel ortakları güçlendirme kararlılığını teyit ederek şunları söyledi:
“IŞİD tamamen yok edilene kadar bu görevden geri adım atmayacağız. Suriye hükümeti ile birlikte, bu iğrenç eyleme karışan her bir kişi, kolaylaştırıcı, finansör ve destekçiyi acımasızca takip edeceğiz. Hepsi tespit edilecek ve hızlı ve kararlı biçimde hesap verecektir. Failleri tespit etme ve hesap sorma konusundaki sarsılmaz kararlılığımızı paylaşan Şaraa’nın güçlü taahhüdünü memnuniyetle karşılıyoruz. Birlikte, Suriye’de terörü ortadan kaldıracağız.”
Suriye Demokratik Güçleri (SDG), uluslararası koalisyonla tam koordinasyon içinde teröristlerin bölgenin ve dünyanın güvenliğini tekrar tehdit etmesine izin vermeyeceğini açıkladı. Açıklamada SDG’nin IŞİD’in askeri altyapısını dağıtma yeteneğini kanıtladığı belirtildi. SDG’nin terörle mücadeleyi tüm Suriye topraklarına taşımaya hazır olduğu kaydedildi.
Bütün bunlar ne anlama geliyor?
Olay IŞİD ve El Kaide’den gelen bir örgütle ilgili ‘dönüşüm’ hikayesinin üst kadrolarda işe yarasa da yeni güvenlik şemsiyesi içinde dikiş tutturamadığını gösteriyor.
İşe alımlardaki sicil ve kontrol zafiyeti üzerinde durulsa da durum bundan daha karmaşık. Ne kadar ‘dönüştük’ deseler de selefi-tekfirci çizgi HTŞ kadroları içinde korunuyor.
Yani bu tür saldırıların bu dönüşümü ‘küfür’ olarak addeden bazı HTŞ üyelerinden gelmesi de şaşırtıcı olmaz.
Bunun ötesinde binlerce IŞİD üyesi örgütün saha hakimiyetini kaybettikten sonra araziye karıştı. Aradan yedi yıl geçtikten sonra bunların yeni Suriye güvenlik güçlerine sızması zor değil.
İçişleri Sözcüsüne bakılırsa Badiye Çölü’ndeki birimlere 5 bin kişi yerleştirilmiş; aralarından IŞİD üyesi ya da ideolojik olarak onlara yakın çok sayıda görevli çıkabilir. IŞİD’in çok rahat adam devşirebildiği yerler çölle sınırlı değil ki! Şam kırsalından Humus, Hama, İdlib, Halep ve Deyr el Zor’a kadar pek çok yerde IŞİD potansiyeli var. IŞİD sanıldığı gibi ideolojik olarak ne mahkum edildi ne de yenildi.
HTŞ’nin IŞİD’den geldiği, haliyle hemcinsiyle mücadele edemeyeceği yönünde yaygın bir kanaat var. Tablo o kadar siyah beyaz olmayabilir. 2013-2017 arasında İslamcıların İslamcılarla savaşı da çok şiddetliydi. Bu çatışmalarda İslamcı örgütler IŞİD karşısında 7 binin üzerinde kayıp verdi. Aralarındaki geçişkenliklere rağmen nüanslar ‘katli vaciptir’ hükmü eşliğinde katliamları beraberinde getirebiliyor.
HTŞ’nin IŞİD’e karşı koalisyona katılması hem Amerikan ortaklığını garantileme hem HTŞ rejiminin kendini koruma hem de koalisyonun desteğiyle zorlu bölgeleri kontrol altına alma ihtiyacından kaynaklanıyor. Sistem içinde IŞİD’e karşı koalisyona katılımı ‘dinden sapma’ olarak görenler bir güvenlik açığına ve tehditlere dönüşebilir.
Trump, Suriye’deki sürecin ‘görev tamam’ diyebileceği bir noktaya gelmesini bekliyor. 10 Kasım’da Colani’nin Beyaz Saray ziyareti sırasında Suriye’nin IŞİD’e karşı koalisyona girmesi Trump’ın yol haritasında önemli bir aşamaydı. Ki CENTCOM bu ortaklığın ilk sonuçlarından memnundu. CENTCOM’un 30 Kasım’da yaptığı açıklamaya göre 24-27 Kasım tarihleri arasında Şam kırsalında düzenlenen ortak operasyonlarda IŞİD’e ait 15’ten fazla silah deposu imha edildi. ABD potansiyel tehlikelere rağmen HTŞ’yi tam anlamıyla IŞİD’e karşı savaşa angaje etmeye kararlı gözüküyor.
SDG ise bu saldırıyla birlikte Amerikalılara sunduğu ‘güvenli’ ortaklığı hatırlatma fırsatı buldu.
SDG buradan iki örtülü mesaj veriyor: Biri HTŞ’ye güven olmaz; diğeri SDG tüm Suriye’de ABD ile birlikte operasyon yapmaya hazır.
Fırat’ın doğusundaki ortaklığı Suriye geneline yayma teklifi, SDG’nin komuta düzenini ve bütünlüğünü bozmadan Suriye ordusuna entegre edilmesi ısrarında elini güçlendirebilir.
Fakat Amerikan tarafının saldırıyı IŞİD’e mal etmesi ve Colani’nin taahhütlerinin altını çizmesi olayın Şam’a verilen destekte bir tereddüt yaratmadığını gösteriyor.
Bu durum Kongredeki havayı etkileyebilir ama yolu yarılayan Sezar Yaptırım Yasası’nın kaldırılması sürecini rayından çıkarmayabilir.
Yaptırımlar kaldırılırken ileri sürülen koşullardan biri SDG’nin entegrasyonu, diğeri IŞİD’le mücadele ve teröristlerin üst kadrolardan ayıklanmasıydı. “Bu koşulları ileri sürmekte haklıydık” diyebilirler. Suriye güçlerinin de kayıp vermesi, çatışmaya girip saldırganı öldürmesi ve ardından tutuklama operasyonu başlatması Colani’nin kamyonun altına atılmasını zorlaştırabilir.
Bir de Trump’ın HTŞ yönetimine el vermesinin altındaki temel motivasyonlar bu tür olayları kaldırabilecek kadar büyük. Colani’ye el vermek, Trump’ın bölgesel ortaklarıyla birlikte trilyonlarca doların döndüğü bir dönüşüm planıyla ilgiliydi. Çok kârlı ve stratejik bir tasarım yol kazalarını da emebilir. Saldırı SDG ile HTŞ’yi bir an önce birleştirip Amerikan güçlerinin çekilmesini hızlandırma düşüncesini de olgunlaştırabilir.
evrensel
