Yemen’de Kök Salan Direniş: Ensarullah’ın Yükselişi
Ensarullah hareketi, Yemen’in kuzeyindeki Saade bölgesinde,
uzun yıllar süren siyasi, sosyal ve mezhepsel ayrımcılık ve merkezi hükümetin
dışlayıcı politikalarına karşı gelişti. Zeydi öğretilerine ve sömürge karşıtı
bir direniş ideolojisine dayanan hareket, İslam İnkılabı ve bölgedeki direniş
ekseninden ilham alarak büyüdü. 2011 halk ayaklanmalarında aktif rol oynayan
Ensarullah, çarpışma tecrübesi ve halk desteğiyle Mansur Hadi hükümetini
devirdi ve ülkenin kuzeyinde kendi yönetim yapısını kurdu.
2015’te Suudi koalisyonunun ABD ve Batı desteğiyle
başlattığı savaşla birlikte, Ensarullah büyük bir sınavla karşılaştı. Ambargo
ve yoğun saldırılara rağmen, yerli füze ve İHA kapasitesini geliştirerek
caydırıcılığını artırdı. Bu süreçte, Suudi Arabistan’ın iç bölgelerine yönelik
saldırılarla rakiplerine ciddi mesajlar verdi.
Gazze’de 2023 sonbaharında patlak veren savaşla birlikte,
Ensarullah, işgal altındaki topraklara füze ve İHA saldırıları düzenleyerek
Filistin direnişine fiilî destek sundu. Coğrafi sınırların artık direnişin
önünde engel olmadığını ortaya koydu.
Askerî Başarıların Ötesinde Siyasi Esneklik
Birleşmiş Milletler belgeleri ve önde gelen düşünce
kuruluşlarının (ICG, Chatham House, RAND) analizleri, Ensarullah’ın yalnızca
askeri başarıyla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda savaş ortamında kendi
yönetimini inşa ettiğini ortaya koyuyor. Kontrol ettikleri limanlar, stratejik
bölgeler ve devam eden müzakereler, hareketin hem meşruiyet hem de işleyiş
kabiliyeti kazandığını gösteriyor. Aynı zamanda, İran ve Hizbullah gibi direniş
ortaklarından aldığı tecrübeyle teknolojik ve siyasi entegrasyonunu artırdı.
Yemen Direnişi, Yeni Bölgesel Dengelerin Aktörü
Ensarullah, son dönemde geliştirdiği asimetrik savaş
kapasitesi ve hibrit taktiklerle Körfez güvenlik mimarisini zora sokmuş,
Yemen’i ulusal sınırların ötesinde bölgesel denklemin belirleyici bir unsuru
haline getirmiştir. Uzun vadeli varlığını yalnızca dış destekle değil; halk
desteği, sosyal yatırım ve savaş stratejilerinin bir bileşimiyle
sürdürmektedir.
İran’ın Yanındayız, İşgalcilere Karşıyız
Mehr Haber Ajansı’nın el-Mayadin’e dayandırdığı habere göre,
Ensarullah Siyasi Bürosu Üyesi Muhammed el-Ferah şunları söyledi: “Donald
Trump’ın tehditleri, Siyonist düşmanın yenilgisinin ve Tel Aviv’in kontrolü
kaybetmesinin işaretidir. Eğer Siyonist rejim İran’la doğrudan yüzleşecek güce
sahip olsaydı, ABD’nin tehditlerine ihtiyaç duymazdı. ABD ya da İngiltere’nin
İran’a yönelik doğrudan bir saldırıya kalkışması halinde, İran ve müttefikleri
eli kolu bağlı kalmayacak, sert bir tepki verilecektir.”
El-Ferah, açıklamasının sonunda Batılı ülkelere şu uyarıyı
yaptı: “İran ve müttefiklerinin, bu savaşı karşı tarafa baskı kurmak için
kullanabileceği birçok seçeneği var. En basit seçenek deniz yollarını kesmek,
düşman ülkelerin deniz ulaşımını tehdit etmek ve enerji arzını engellemektir.
Bu ise tüm bölgeyi ateşe verebilir.”
“İran’ın Yanındayız” Mesajı
Kur’an Haber Ajansı’nın (IQNA) el-Ahbar’a dayandırdığı
haberde, Yemen Yüksek Siyasi Konseyi Başkanı Mehdi el-Meşat şu ifadeleri
kullandı: “İran’ın egemenliğini koruma ve işgalcilere karşı caydırıcılık
hakkını destekliyoruz.” El-Meşat, pazartesi günü Saba Haber Ajansı’na verdiği
demeçte, “Hiçbir uluslararası sözleşme bir ülkeye kendi azgın köpeğini istediği
yere salma hakkı vermez. BM Şartı, devletler arası ilişkileri düzenleyen bir
anlaşmadır ve bunun çiğnenmesine izin vermeyeceğiz,” dedi. Bazı ülkelerin görevi
uluslararası barış ve güvenliği korumaktır; başka ülkelerin egemenliğine
müdahale değil.”
Sadece Slogan Değil, Gerçek Bir Uyarı
Yemen direnişinin son aylardaki gelişimi, savunmadan aktif
caydırıcılığa hatta stratejik saldırıya geçişin göstergesidir. Ensarullah’ın
üst düzey yetkilisinin doğrudan müdahale ihtimaline yönelik uyarısı, artık
sadece propaganda değil, sahadaki gelişmelere, kanıtlanmış askeri kapasiteye ve
direniş ittifakı içindeki koordinasyona dayanan bir gerçektir.
Yemen’deki sekiz yıllık savaşın ardından, Ensarullah’ın elde
ettiği askeri ve siyasi güven, bölgesel denklemde önemli bir caydırıcılık
unsuru haline gelmiştir. İran’ın müttefiklerinin “eli kolu bağlı kalmayacağı”
yönündeki uyarılar, olası bir çatışmanın sadece İran’ı değil; Sana’dan
Beyrut’a, Bağdat’tan Şam’a kadar uzanacak zincirleme tepkileri
tetikleyebileceği anlamına geliyor. Bu da Batılı güçler için maliyetleri hızla
tırmandıracak bir tablo çizmektedir.
Bu yeni yapıda, Ensarullah yalnızca savunmada değil;
Kızıldeniz, Hint Okyanusu ve hatta işgal altındaki topraklara uzanan alanlarda
da aktif aktör konumuna gelmiştir. Ticaret yollarını kesme, füze ve İHA
saldırıları ile medya uyumu, direniş cephesinin masadaki seçeneklerinden sadece
bazılarıdır. ABD ve İngiltere’yi en çok endişelendiren ise tam da bu “asimetrik
ve yıpratıcı karşılık” ihtimalidir. Çünkü bu türden bir yanıt, sınırlı bir
bölgede başlasa bile, etkisi Batı’nın bölgedeki tüm stratejik çıkarlarını
tehdit edecek boyuta ulaşabilir.
Sonuç olarak, müdahil güçlere doğrudan bir mesaj verilmiş
oluyor: Artık tek taraflı güç gösterileri geçerliliğini yitirmiştir. Eğer
çatışma tetiklenirse, halk desteği ve direniş meşruiyetiyle şekillenen bu
cephe, çatışma düzeyini müdahale edenlerin kontrolünden çıkaracaktır. Bu
nedenle İran’a karşı doğrudan bir askeri maceraya kalkışmanın bedeli,
zincirleme ve ağır bir yanıt olacaktır.