Wall Street Journal: Netanyahu, İran’la Müzakerelerde Trump’ın En Güçlü Kozu

GİRİŞ: 31.05.2025 21:52      GÜNCELLEME: 31.05.2025 21:52
Rasthaber -  Batı medyası tarihi dönemeçlerde her zaman gerçekleri çarpıtarak siyasi denklemlerde sahte karakterler yaratmaya ve dünya kamuoyunu aldatmaya çalışmışken, bu kez Amerika’nın kalbinden, gerçeği kabul eden bir itiraf geldi.

Amerika Birleşik Devletleri’nin en etkili ve en çok okunan ana akım gazetelerinden biri olan Wall Street Journal, yayın kurulunun “Netanyahu, Trump’ın İran’a Karşı Baskı Aracı” başlıklı anlamlı yazısında açıkça şu itirafta bulundu: İsrail Başbakanı Netanyahu, Amerikan diplomasisinin önünde bir engel değil, aksine Washington’un Tahran’a karşı müzakere sürecinde kullandığı başlıca baskı aracıdır.

Wall Street Journal, hiçbir maskelemeye başvurmadan açık bir şekilde şu gerçeği ifşa etti: Bu süreçte Trump, “müzakere edilebilir makul lider” rolünü oynayabilsin diye Netanyahu, Beyaz Saray tarafından tehdit, kargaşa ve savaş yanlısı söylemlerle ortamı gergin tutmakla görevlendirilmiştir. Daha açık bir ifadeyle, biri havlıyor, diğeri müzakere ediyor; çocukça ama sinsi hedefler güden bir görev paylaşımıdır bu.

Eğer Netanyahu Bir Baskı Aracı İse, Trump Bir Uzlaşma Aracı mı?

Wall Street Journal’ın yayın kurulu tarafından kaleme alınan bu yazı, İran'ın Keyhan’ın 29 Nisan tarihli analiz çizgisini birebir doğruluyor: “Netanyahu, Amerika’nın tasmalı köpeğinden başka bir şey değil; havlıyor ama saldırmaya cesareti yok. Eğer güçleri olsaydı, şimdiye kadar defalarca saldırmış olurlardı. Bunlar savaş adamı değil; psikolojik savaşın adamlarıdır.”

Bu gerçek, daha önce Keyhan tarafından sahadaki gerçeklikler, tarihi arka plan ve mantıklı analizlerle ortaya konmuştu. Şimdi ise sistemin içinden bir Amerikan medya organı tarafından da doğrulanmıştır. Bu durum yalnızca analizlerin doğruluğunu değil, aynı zamanda dürüst bir bakış açısının, aldatmaca ve yalan duvarları arasında bile eninde sonunda yolunu bulacağını göstermektedir.

Wall Street Journal, istemeden ama dürüstçe İran halkına şu mesajı vermektedir: “Dikkatli olun; bir elimizle size yanıcı bir yağ şişesi uzatıyoruz, diğer elimizde ise kibrit var. Yanmak istemiyorsanız, bizim vaatlerimize değil, kendi aklınıza güvenin.”

Bu bağlamda, hâlâ Amerika’nın şeytani yüzünü güzelleştirmeye çalışan bazı reform yanlıları ve teslimiyet yanlıları, bu çıplak gerçekler karşısında hâlâ “zor karşısında zilleti” savunacaklar mı, yoksa nihayet direniş reçetesine mi inanacaklar?

Gerçekten de eğer Netanyahu baskı aracıysa, Trump gerçekten uzlaşma aracı olabilir mi? İran’ın laboratuvarlarının içinde insan olmadan imha edilmesini öneren birinden barış ve diyalog beklenebilir mi? Barış haritası taşıyanlar, tehdit ve yaptırım diliyle konuşmazlar. Diyalogdan söz edenler, müzakere kapısının önüne bomba yerleştirmezler.

Keyhan gazetesi 29 Nisan tarihli analizinde, “Amerika ve İsrail’in görev paylaşımı: Trump ile müzakere, Netanyahu ile havlama” başlığıyla şu şekilde yazmıştı: “Netanyahu, Washington’un uysal köpeğinden fazlası değil. Tasması Amerikan elinde ve gerektiğinde sadece bir işaretle havlıyor ve ortalığı velveleye veriyor… Eğer siyonist rejim İran’ın nükleer tesislerini yok etme gücüne sahip olsaydı, bugüne kadar onlarca kez bu işi yapardı… Gerçek şu ki, havlamaktan başka ellerinden bir şey gelmiyor!”

Wall Street Journal raporunda şöyle yazıyor: “Başkan Trump, Netanyahu’nun İran ile nükleer müzakereleri bozabilecek eylemleri konusunda uyarılıp uyarılmadığı sorusuna ‘Dürüst olmak gerekirse, evet, uyardım’ cevabını verdi. Ancak, Amerika’nın imzalanmaya değer bir anlaşmaya varabilmesi için ciddi bir askeri tehdit ihtiyacı vardır. Katı tutumlu Netanyahu, Amerikan diplomasisinin önünde bir engel değil; aksine, Trump’ın müzakerelerdeki en güçlü baskı aracıdır.”

Daha açık bir ifadeyle, Tel Aviv Trump’ın av köpeği rolünü üstlenmiştir. Netanyahu'nun görevi tehdit, medya gürültüsü ve güvensizlik yaymak, Trump’ın ise “makul adam” rolünü oynamasını sağlamaktır. Bu çocukça ama hesaplı rol paylaşımı, defalarca Siyonist-Amerikan düşünce kuruluşları tarafından kurgulanan, savaş ve müzakere arasında sahte bir ikilem yaratarak İran’ı geri adım atmaya ve taviz vermeye zorlayan bir senaryodur.

Bu senaryoda Netanyahu, askeri saldırı tehdidi, medya kışkırtması ve dünya kamuoyunu manipüle etme görevini üstlenirken, Trump “iyi polis” rolünü üstlenip, “Benimle anlaşmazsanız, bu çılgın köpeği salarım” diyebilmektedir. Bu, “iyi polis–kötü polis” taktiğinin diplomasi kılığına sokulmuş klasik bir versiyonudur ve artık Wall Street Journal bile buna açıkça itiraf etmektedir.

Asıl endişe verici olan, bu gülünç tiyatronun yönetmeninin Trump olmasıdır. Dış görünüşte dalga geçilen sarı peruklu bir figür olsa da siyasette tehlikeli bir palyaço rolü oynamaktadır; bir eliyle taviz isterken, diğer eliyle bombalama tehdidinde bulunmaktadır. Trump açıkça “Gerekirse laboratuvarları havaya uçurabilmeliyiz, ama içinde insan olmasın” diyorsa, Batı medyasının sözde “yaklaşan anlaşma” haberlerine güvenilebilir mi?

Bu nedenle Trump, Netanyahu’yu uyarmış gibi görünse de hemen ardından “Sadece şimdi uygun zaman değil dedim” diyerek aslında tehdit çarkını durdurmamış, müzakereciye benzesin diye sadece tasmayı biraz çekmiştir.

Washington ile Tel Aviv arasında tamamen koordineli olan bu sahne, tarafsız gözlemcilerin gözünden kaçmazken, ne yazık ki hâlâ bazı yerli saf siyasetçilerin gözünden kaçmaktadır. Onlar gerçekliği analiz etmek yerine, kendi kuruntularına anlam yüklemeye çalışıyor ve tiyatronun aktörlerini ciddiye alıyorlar, perde arkasındaki yönetmeni değil.

Artık sadece İran'ın Keyhan gazetesi değil, Amerikan medyası da İsrail ve Amerika’nın müzakereleri raydan çıkarıp İran’ı yasal ve nükleer haklarından mahrum bırakmak için birlikte hareket ettiklerini kabul etmektedir. Ancak şu gerçek hâlâ geçerlidir: İran bu tiyatronun ne oyuncusudur ne de izleyicisi; İran, aklıyla, onuruyla ve gücüyle bölgesel ve küresel dengeleri belirleyen sahne kurucusudur. Bu gerçeği ne Netanyahu’nun havlamaları ne Trump’ın tasması ne de Amerikan kukla oyunları gizleyemez.

Irakçi’nin Amerika’nın Yeni Psikolojik Savaşı Karşısındaki Net Tavrı

Washington’dan Tel Aviv’e kadar uzanan bu gülünç tiyatro sürerken, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Irakçi’nin açıklamaları, hâlâ müzakere perdesinin arkasını göremeyen herkese bir uyarı niteliği taşıyordu.

CNN gibi Batı medyasının “yakın anlaşma” havası estiren propagandasına karşı Irakçi şöyle yazdı: “Medya, yakın bir anlaşma hakkında spekülasyonlar yapıyor, ancak gerçekten bu noktada olduğumuzdan emin değilim… Bir anlaşmaya ulaşmak, tüm yaptırımların kaldırılmasını ve İran’ın nükleer haklarının tanınmasını gerektirir.”

Bu net duruş, yalnızca Beyaz Saray ve müttefiklerinin propagandasına bir cevap değil, içeride hâlâ “her ne pahasına olursa olsun anlaşma” hayaline kapılanlara da açık bir mesajdır: İran’ın kırmızı çizgisi, milli onurudur.

Trump Beyaz Saray’da tek taraflı bir anlaşma için Netanyahu adlı saldırgan köpeğine sarılmışken ve “İran’ın nükleer altyapısını yok edeceğiz” derken, İran’ın dışişleri yetkililerinin net tutumu bir kez daha gösteriyor ki Tahran, sahte tebessümleri ve diplomatik mesajları yutmayacaktır.

Asıl soru şu: Amerika ve İsrail gerçekten anlaşma peşindeyse, neden aynı anda yaptırım planları, askeri tehditler, Fars Körfezi’nin ismini çarpıtmak ve psikolojik senaryolar yürütülüyor?

Cevap net: Bunlar müzakere peşinde değil, teslimiyet peşindedir. Ama İran, teslim olanların ülkesi değildir; İran, direnişin beşiğidir.

Tüm bu gerçekler bir araya geldiğinde artık hiç kimse, karşı karşıya olduğumuz şeyin yalnızca bir oyun değil, gülünç ama tehlikeli bir senaryo olduğunu inkâr edemez. Bu senaryonun yönetmeni ise Trump’tır. Defalarca ispatlandığı üzere ne mantıklı düşünen biri ne de tutarlı bir akla sahip bir liderdir. Trump, Netanyahu ile tam bir uyum içinde, karmaşık bir plan kurarak, tehdit, baskı, yaptırım, çarpıtma ve psikolojik operasyonlarla İran’ı diz çöktürmek istiyor. Fakat İran İslam Cumhuriyeti defalarca göstermiştir ki, baskı karşısında yenilmez, aksine daha da güçlenir.

Sonuç olarak, Wall Street Journal farkında olmadan büyük bir sırrı ifşa etti: Trump yalnızca bir oyuncu değil; Siyonizm’in köpek tasmasını elinde tutan bu maskaralığın bizzat yönetmenidir.

Ve son olarak daha önce de vurguladığımız gibi: “Eğer Netanyahu Amerika’nın tasmalı köpeği değilse, neden Trump her ıslık çaldığında havlıyor?!”

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM