İran İslam Cumhuriyeti Devrimi Muhafızları Ordusu, Hamas'ın
eski siyasi büro başkanı Şehit İsmail Haniye’nin suikasta uğramasının birinci
yıldönümünde yayımladığı bildiride, Gazze halkının soykırıma ve Siyonist
rejimin vahşetlerine karşı sergilediği direniş ve sabrın, Filistin’in ve
Kudüs-ü Şerif’in özgürlüğü idealine olan bağlılıklarının ve Şehit Haniye ile
diğer tarihi şehitlerin yolunun sürdürüldüğünün açık bir göstergesi olduğunu
vurguladı.
Bildiri şu ifadelerle devam etti: Siyonist rejimin, mazlum
Gazze halkının su, gıda ve ilaç gibi temel yaşam kaynaklarına erişimini
engellemeye yönelik suçlarının artması, insan hakları ve uluslararası hukukun
açık bir ihlali olup, buna modern soykırım denilebilir.
Devrim Muhafızları’nın açıklamasında, bu büyük ve insanlık
dışı suçların, bazı Batılı insan hakları savunucusu ülkelerin sessizliği ve
desteği ile devam ettiği ve bu durumun dünya çapında Siyonist rejimin
eylemlerine karşı protestoları artırdığı ve bu durumun uluslararası kurumların
bu Ortaçağ barbarlıklarına karşı hesap verme zorunluluğunu kaçınılmaz kıldığı
belirtildi.
Filistin halkına yönelik küresel destek dalgasını ve işgalci
rejime yönelik giderek artan kınamaların takdir edildiği bu açıklamada, bu
olgunun şehit kanının aydınlatıcı etkisinin ve Gazze halkına uygulanan zulmün
bir sonucu olduğu belirtilerek şöyle denildi: Filistinlilerin şaşırtıcı gücü ve
direnişi ile özellikle devrimci ve zulme karşı duran İran halkının direnişe
yönelik sürekli desteği, Washington ve Tel Aviv’deki suç şebekelerinin önünde şu
dehşet verici ve endişe verici mesajı koymuştur: Siyonizm karşıtı direnişin
zaferi kesin ve Filistin’in işgalcilere karşı nihai zaferi yakındır.
Açıklamada, İran’da cumhurbaşkanlığı yemin törenine katılmak
üzere resmi davetli olarak meclis ve dışişleri kurumu tarafından ağırlanan
Şehit Haniye’nin Siyonist rejim tarafından Tahran’da suikasta uğraması sert
şekilde kınanırken, direnişin gizli kapasitelerinin Gazze’nin ve Filistin
halkının zaferini ve sahte, çocuk katili Siyonist rejimin yenilgisini garanti
ettiği vurgulandı. Bildiride ayrıca şu ifadelere yer verildi: “Zayıf ve alçak
düşman Siyonist rejim ve şeytani destekçileri ne düşünürse düşünsün, ‘Aksa
Tufanı’ yalnızca direniş tarihinin bir dönemine ait bir olay veya sürpriz
değildi; aksine Şehit İsmail Haniye ve Yahya Sinvar gibi özgür Kudüs yolunda kanlarını
veren şehitlerin kanlarıyla ortaya çıkan bir mektep ve stratejik bir
harekettir. Bu, günümüzde dillendirilen Filistin ve İsrail'den oluşan iki
devletli çözüm önerisi gibi şeytani komplolara karşı da bir yanıttır. Ve
bizler, Haniye’nin şu meşhur sözünü tekrar ediyoruz: 'Len naʿterif, len
naʿterif, len naʿterif bi İsrail!' – Tanımıyoruz, tanımıyoruz, İsrail’i asla
tanımıyoruz.”
Bildiride, Gazze’de işlenen soykırımın ve uluslararası kurum
ve toplulukların vahşi Siyonist rejimin suçlarına karşı sessizliğinin sert
şekilde kınandığı ve bilinçli aç bırakma ile kıtlık yaratmanın, uluslararası
hukukta insanlığa karşı suç ve savaş suçu olarak tanımlanan suçlar arasında yer
aldığı vurgulandı ve şu ifadelerde bulunuldu: “İnsan hakları kurumları ve
uluslararası kuruluşlar, halkların vicdanı karşısında tarihi bir utançtan
kurtulmak için Gazze kuşatmasının derhal kaldırılmasını ve bu bölgedeki
soykırımın sürmesini etkili ve caydırıcı araçlarla gündemlerine almalı;
Siyonist rejime karşı ciddi yaptırımlar uygulamalı ve bu suçların faillerini
Güney Afrika’daki apartheid sonrası dönemdeki örneklerde olduğu gibi
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılamalıdırlar. Böylece gıda erişimini savaş
aracı olarak kullanarak açlığı ve yoksunluğu normalleştirme gibi suçlardan
cezasız kalmamaları sağlanmalıdır.”
Devrimi Muhafızları’nın bildirisinin sonunda, Gazze halkının
bugün sergilediği direnişin Filistin’in özgürlüğü ve Kudüs-ü Şerif’in kurtuluşu
idealine bağlılık ve şehit Haniye ile diğer direniş şehitlerinin yolunu
sürdürme anlamı taşıdığı tekrar vurgulandı ve şu ifadelere yer verildi: “Hiç
şüphe yok ki, Gazze’deki soykırım planının mimarları daha büyük hedefler
peşindedir; bu hedefler, dünyanın zengin ve stratejik bölgelerini, özellikle de
İslam ülkelerini yutma planıdır. Ancak Allah’ın izniyle, uluslararası
toplulukların sessizliğinin kırılması ve küresel anti-Siyonist öfke
dalgalarıyla birleşmesiyle birlikte, Siyonist ve Amerikalı suç şebekelerinin
arzuları suya düşecek ve onlar da kaçınılmaz kaderleriyle yüzleşmek zorunda
kalacaklardır.”/tesnim