İran'ın Füze Saldırısından Sonra İsrail'in Bilimsel Kolu Nasıl Çöktü?

GİRİŞ: 08.07.2025 08:07      GÜNCELLEME: 08.07.2025 08:07
Rasthaber -   İran'ın Siyonist rejimin bilimsel kalbine yaptığı füze saldırısı, rejimin savaş makinesinin bilimsel kolu olan Weizmann Enstitüsünün alevler içinde bırakırken Tel Aviv'in denklemlerini bozdu. Enstitünün kıdemli araştırmacılarından Eldad Tezhour, dolu gözlerle ve titreyen bir sesle şöyle dedi: "Her şey gitti!"

 İran’ın bazı nükleer bilim adamı ve askeri komutanının 13 Haziran 2025 Cuma günü erken saatlerde suikasta uğramasına yanıt olarak, İran İslam Cumhuriyeti, Siyonist rejimin hassas hedeflerine karşı çok sayıda füze saldırısı başlattı. Bu saldırıların en önemli hedeflerinden biri, Rekhvot şehrindeki Weizmann Bilimsel Araştırma Enstitüsü'ydü; Burası İsrail sivil-askeri bilim ve teknolojisinin kalbi olarak bilinen bir merkez.

İsrail bilimsel altyapısını ciddi şekilde hedef alan bu benzeri görülmemiş saldırı, yalnızca dünya bilim ve medya çevrelerinde geniş bir etki yaratmakla kalmadı, aynı zamanda 300 ila 500 milyon dolar arasında kayba da yol açtı.

286 araştırma grubu, 191 bilim insanı ve yüzlerce lisansüstü öğrencisiyle Weizmann, İsrail'in en önemli biyomedikal, genetik ve nanomedikal projelerinin bazı kısımlarını barındırıyordu. Embriyonik kök hücre biyolojisi ekibinin başkanı Jacob Hanna'ya göre, İran saldırısı laboratuvarların çatısının tamamen çökmesine ve merdivenlerin ayrılmasına neden oldu. Weizmann Enstitüsü'nde rejeneratif tıp profesörü olan Eldad Tzahor da şunları söyledi: Her şey yok oldu, yıllarca süren araştırmaların sonucu olan birçok örnek ve doku saldırıda yok edildi. Uzmanlar, bu kompleksin tamamen yeniden inşasının ve faaliyetlerinin yeniden canlandırılmasının yıllar alacağını söylüyor.

Weizmann Enstitüsü'nün 1934'teki doğuşu, ilk bakışta, tamamen bilimsel ve insani bir amaçla anlatılıyor: Siyonist rejimin ilk başkanı ve kimyager Chaim Weizmann tarafından kurulan bir araştırma enstitüsü. Ancak yaklaşık bir asır sonra, bu merkezin gerçek yüzü, salt bir bilimsel enstitüden daha fazlası oldu! Akademik kabuğunun altında, İsrail'in stratejik askeri ve güvenlik altyapılarından biri olarak hareket eden ve bugün İran'ın stratejik saldırısı için akıllı bir hedef haline gelen bir enstitü.

Görünüşte bilimsel bir enstitünün ideolojik kökeni!

Chaim Weizmann, organik kimyadaki bilimsel geçmişine ve İngiliz ordusu için acetone üretme gibi endüstriyel başarılarına ek olarak, siyasi Siyonizmin başlıca teorisyenlerinden ve aktörlerinden biriydi; I. Dünya Savaşı sırasında, İngiliz Ordusu, top mermileri ve barut gibi patlayıcılar yapmak için acetone acilen ihtiyaç duyuyordu.

O zamanlar kimyager Chaim Weizmann, acetone, bütanol ve etanol üretmek için Clostridium acetobutylicum bakterisini kullanan bir biyoteknolojik süreç geliştirdi. ABE fermantasyonu olarak bilinen bu süreç, eski ve verimsiz yöntemlerin yerini aldı.

Sadece Balfour Deklarasyonu'nun taslaklarını hazırlayanlardan biri değildi, aynı zamanda Amerikalı ve Avrupalı ​​liderlerle yaptığı görüşmelerde İsrail Devleti'nin kurulması için küresel destek topladı.

Rekhvot şehrinde kurduğu enstitü, başlangıçta Daniel Seif adlı bir İngiliz ailesi tarafından finanse edildi ve kurucusunun onuruna 1949'da Weizmann Bilim Enstitüsü olarak yeniden adlandırıldı. Enstitü, akademik yapısının yanı sıra, en başından beri yeni kurulan İsrail rejiminin bilimsel, savunma ve nükleer temellerini güçlendirmek için stratejik hedeflere sahipti.

Weizmann Enstitüsü'nün son on yıllarda çeşitli bilimsel alanlarda da başarılar elde ettiğine şüphe yok. İsrail'in ilk bilgisayarının (Weizac) ve RSA şifreleme algoritmasının geliştirilmesinden MS ve kanser gibi hastalıkları tedavi etmek için ilaçların tasarlanmasına kadar, Weizmann temel bilimin bazı dallarında küresel bir konum elde edebildi. Profesör Ada Yonat gibi Nobel ödüllülerle işbirliği ve nörobilim, kimya ve fizik alanlarında seçkinlerin eğitimi bu bilimsel itibarın bir parçasıdır.

Ancak bu başarıların ardında gizli kalan şey, enstitünün İsrail savunma sanayisiyle sürekli bağlantısıdır. Weizmann Enstitüsü'nün kalbinden ortaya çıkan RSA şifreleme algoritması yalnızca modern e-ticaretin kurucusu olmakla kalmadı, aynı zamanda Siyonist rejimin güvenlik ve askeri iletişim sistemlerinin şifrelenmesinde yıllarca önemli bir rol oynadı.

Savaşın hizmetindeki bilim!

Weizmann, 1970'lerden beri İsrail Savunma Bakanlığı ve Elbit Systems ve IAI gibi şirketlerle yakın bir şekilde çalışmaktadır. Enstitünün Dimona nükleer programı için bir eğitim alanı olduğu ve uranyum çıkarma ve ilgili teknoloji geliştirmede önemli bir rol oynadığı bildirilmektedir.

Ayrıca enstitü füze güdüm teknolojileri geliştirdi, savunma biyometrik malzemeleri üretti, elektronik savaş konusunda araştırma yaptı ve hatta savaş alanında kullanılmak üzere askeri psikiyatrik araçlar geliştirdi. Çift kullanımlı teknolojilerde faaliyet gösteren şirketlerin bulunduğu Kiryat Weizmann Bilim ve Teknoloji Parkı, enstitünün doğrudan İsrail'in askeri tedarik zincirinde yer aldığını gösteriyor.

İran füze saldırısından sonra Weizmann Enstitüsü'nün tüm binaları hedef alındı. Tel Aviv saldırıyı önemsiz göstermeye çalışsa ve bilim insanlarının hiçbirinin zarar görmediğini duyursa da, dünyanın dört bir yanındaki askeri analistler bunu İran'dan gelen açık ve kesin bir mesaj olarak değerlendirdi.

İran bu eylemiyle kendi bilim insanlarının suikastına karşı yeni bir strateji benimsediğini gösterdi: aynı anda iki yönü olan altyapıları hedef aldı: bilimsel ve askeri. Weizmann Enstitüsü, akademik ve prestijli bir isme sahip olmasına rağmen, pratikte çocuk katili İsrail rejiminin savaş makinesinin hizmetinde bilgi üretme merkezi haline geldi; bu da onu akıllı caydırma mantığında meşru bir hedef haline getiriyor.

İran'ın konumu; insanlığın hizmetinde farklı bir bilim modeli

Bilimi güç ve saldırganlık aracı haline getiren Weizmann gibi bir kurumun aksine, İran farklı bir yol izlemeye çalıştı. Şerif, Şehid Beheşti, İsfahan Teknoloji Üniversitesi, Cihadi Daneşgahi ve çok sayıda araştırma enstitüsünde kararlı bilim insanları yetiştirmekten tutun nanomedikal, korona aşıları, uzay teknolojisi ve biyoenformatik gibi teknolojiler geliştirmeye kadar İran, bölgesel hegemonyaya değil, insanlığa ve ulusal kalkınmaya hizmet eden bilimi takip etti.

Batı medyasının yarattığı algıların aksine, İran'ın bilimsel ilerlemeleri sadece taklit veya kopyalamanın sonucu değil aksine bunlar yerel bilim insanlarına, yerli araştırma ve geliştirme yapılarına ve bilimi bir güç gösterisi değil, onur aracı olarak gören bir ruha güvenmenin sonucudur.

Weizmann Enstitüsü, bilimsel Siyonizm projesinde belirgin olan çelişkiyi sembolize eder; burada bilim, pasifist bir kisve altında askeri amaçlara hizmet eder. Buna karşılık, İran İslam Cumhuriyeti, yaptırımların, tehditlerin ve baskının zirvesindeyken farklı bir model sunmanın mümkün olduğunu göstermiştir: bilimi hastalıkları tedavi etmek, uydular yapmak, depremleri tahmin etmek veya kuraklıklarla başa çıkmak için kullanan, saldırgan insansız hava araçlarını yönlendirmek veya tehlikeli virüsler tasarlamak için kullanmayan bir model.

Bilimsel kurumlar, insanlığın geleceği üzerindeki gerçek etkilerine göre ölçülecekse, tarih bilimi savaş hizmetinde değil, yaşam yolunda kullanan kurumları hatırlayacaktır. Weizmann'ın adı bilimsel makalelerde çokça anılacak olsa da, ulusların hafızasında çoğunlukla işgalci rejimin savaş makinesinin bir parçası olarak kalacaktır/tesnim

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM