Orta Doğu'da birçok ülkeye saldıran, Gazze'de Filistinlileri
açlığa mahkum edip gıda yardımı almaya gidenleri vuracak kadar ahlaksızca
hareket eden İsrail'in savaş kışkırtıcılığı hız kesmiyor.
Saldırganlıkta sınır tanımayan İsrail adımlarını tek başına
atmıyor.
Bu halk düşmanlığına pek çok ülkenin doğrudan ya da örtülü
desteği var. Bir grup ülkeyse İsrail'in saldırganlıklarını
"kınamakla" yetiniyor, saldırılar "gerginlik" olarak
açıklanıp "gerilimin düşürülmesi" isteniyor.
İran bu sabah İsrail'in ülkeye başlattığı saldırılarının
ABD’nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemeyeceğini dolayısıyla
saldırının tehlikeli etkileri ve sonuçlarından ABD'nin sorumlu olduğunu
bildirdi. ABD Başkanı Donald Trump yaptığı ilk açıklamada, "Gerekirse
İsrail'i savunacağız" demişti.
İran Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada,
İsrail'in İran’ın toprak bütünlüğünü ve ulusal egemenliğini ihlal ederek,
Tahran'daki birkaç yerleşim alanı ve ülkenin birkaç şehri de dahil olmak üzere
bazı bölgelere saldırdığı kaydedildi.
Birleşmiş Milletler'in (BM) ilgili maddeleri gereği İran’ın
bu saldırıya karşılık verme hakkının bulunduğuna işaret edilen açıklamada,
"İran İslam Cumhuriyeti'nin silahlı kuvvetleri, İran halkını tüm gücüyle
ve kendi belirlediği şekilde savunmaktan çekinmeyecektir" ifadelerine yer
verildi.
İsrail’in saldırılarından destekçilerinin de sorumlu
olduğunun altı çizilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Siyonist rejimin İran'a yönelik saldırgan eylemleri
ABD'nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemez. Buna göre, bu rejimin
başlıca destekçisi olan ABD hükümeti de Siyonist rejimin macerasının tehlikeli
etkilerinden ve sonuçlarından sorumlu olacaktır."
İran Dışişleri Bakanlığı, ayrıca, BM Genel Sekreteri'nin BM
Şartı'na uygun olarak bu konuda derhal harekete geçmesini isteyerek BM’nin tüm
üye devletleri, özellikle bölgesel ve İslam ülkeleri, Bağlantısızlar Hareketi
üyeleri ve uluslararası barış ve güvenlikle ilgilenen tüm devletlerin bu saldırganlığı
derhal kınamalarını talep etti.
İsrail'in birlikte hareket ettiği ABD dışında bu saldırıda
en büyük destekçisi İngiltere ve Fransa gibi görünüyor.
İngiltere'nin, Kıbrıs’taki üsleri üzerinden İsrail’e destek
verdiği konuşulurken, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Dışişleri Bakanı
David Lammy ise saldırı haberlerinin "endişe verici" olduğunu
söylemekle yetindi.
Starmer, X hesabından yaptığı paylaşımda, saldırıyı
karşılıklı çatışma gibi yansıtarak "tüm tarafları" geri adım atmaya
çağırdı. İsrail'in, İran'da sivil kaybına da neden olduğu saldırılarını
"gerilim" olarak nitelendirdi.
Starmer, "Orta Doğu’da istikrar öncelik olmalıdır. Bu nedenle tansiyonu düşürmek için müttefiklerimizle temas halindeyiz. Şimdi itidalli olma, sakin olma ve diplomasiye dönme zamanı" dedi.
Dışişleri Bakanı David Lammy de X’ten paylaşım yaparak,
"kimsenin çıkarına olmaz" dedi ve "Orta Doğu’nun istikrarı"
vurgusu yaptı.
İngiltere daha önce Kıbrıs'taki üslerinden İsrail'e Gazze
için istihbarat sağlamakla suçlanmıştı.
Bu arada Kıbrıs Cumhuriyeti de İsrail'le ticari uçuşların
tamamını geçici olarak durdurdu. İsrail'e yapılan uçak seferleriyse ülkedeki
Baf ve Larnaka havalimanlarına yönlendirildi. Hükümet Sözcüsü Konstantinos
Letimbiotis X hesabından yaptığı paylaşımda, Rum Milli Güvenlik Konseyini
olağanüstü toplantıya çağırdığını açıkladı.
Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e düzenli ve sürekli olarak
askeri yardım sağlayan Fransa'dan Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot'tan
açıklama geldi.
Barrot da "tarafları itidalli davranmaya ve bölgesel
istikrarı tehlikeye atabilecek her türlü gerilimden kaçınmaya" çağırdı.
"İran'ın nükleer programına dair ciddi endişelerimizi, Uluslararası Atom
Enerjisi Ajansı tarafından kısa süre önce kabul edilen karar da dahil olmak
üzere, defaatle dile getirdik" diyen Barrot, İsrail'in "herhangi bir
saldırıya karşı kendini savunma hakkı" olduğunu vurguladı.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, telefonla yaptıkları
görüşmede İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun kendisini askeri operasyonlar
ve hedefleri konusunda bilgilendirdiğini belirtti.
İsrail’i destekleyen ve ülkenin "varlığını savunma
hakkı olduğunu" söyleyen Merz, Federal Hükümetin Güvenlik Kabinesi ile
durumu değerlendirdiklerini dile getirerek, “Federal hükümet, İran'ın çok
ilerlemiş nükleer silah programına ilişkin endişelerini yıllardır defalarca
dile getirmiştir” dedi.
Merz, “Her iki tarafı da daha fazla tırmanmaya yol
açabilecek ve tüm bölgeyi istikrarsızlaştırabilecek adımlardan kaçınmaya
çağırıyoruz” ifadesini kullandı.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul da İsrail'in
"varlığını ve vatandaşlarının güvenliğini savunma hakkına sahip
olduğunu" savundu.
Almanya da uzun süredir İsrail'e silah ve mühimmat desteği
veriyor.
Orta Doğu ülkelerinden de beklenen sert açıklamalar gelmedi.
Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
İsrail'in saldırısını kınadı. Katar, saldırıların İran'ın egemenliği ve
güvenliğinin açık ihlali olduğunu belirtti.
Irak hükümeti, İsrail'in İran'a saldırılarını kınayarak
saldırının tekrarını önleyecek somut ve kararlı tedbirler alınması için
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini (BMGK) acil toplantıya çağırdı.
Ürdün Sivil Havacılık Düzenleme Kurumu, İsrail'in İran’a
saldırısının ardından, bölgedeki gerilim nedeniyle ülke hava sahasının geçici
olarak kapatıldığını duyurdu.
Umman Sultanlığı, İsrail'in İran'a saldırısının oldukça
"hassas bir süreçte yapıldığını" belirterek saldırıyı şiddetle
kınadığını duyurdu. Yazılı açıklamada, "Umman Sultanlığı, İsrail'in İran
İslam Cumhuriyeti topraklarına yönelik başlattığı, egemen tesisleri hedef alan
ve can kayıplarına yol açan vahşi askeri saldırıyı şiddetle kınadığını
bildiriyor" ifadeleri yer aldı.
Pek çok ülkenin açıklaması yalnızca "kınamalarla"
geçiştirilirken, ABD'nin ismi dahi geçmedi. Bolca "istikrar" vurgusu
yapıldı.
Bu ülkelerden biri de Türkiye.
Dışişleri Bakanlığı'nın yazılı açıklamasında "İsrail'in
İran'a düzenlediği hava saldırısını en güçlü şekilde kınıyoruz" ifadesi
kullanıldı. Saldırının uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiği ve bunun,
İsrail’in bölgede yürüttüğü stratejik istikrarsızlaştırma politikasına hizmet
eden bir provokasyon olduğu belirtilirken ABD'nin adı geçirilmedi.
Saldırıların, İran'ın nükleer programıyla ilgili
müzakerelerin yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşmesinin (İsrail Başbakanı
Binyamin) Netanyahu hükümetinin herhangi bir meselenin diplomatik yollarla
çözülmesini istemediği ve kendi çıkarları doğrultusunda bölgesel istikrarı ve
küresel huzuru riske atmaktan kaçınmadığını gösterdiğine dikkat çekilen
açıklamada, İsrail’in daha büyük çatışmalara yol açabilecek saldırgan
eylemlerine bir an önce son vermesi gerektiğinin altı çizildi. Şöyle denildi:
"Orta Doğu’da daha fazla kan ve yıkım görmek
istemediğimizi tekraren ifade ediyoruz. Savaşın yayılmaması için uluslararası
toplumu acilen harekete geçmeye çağırıyoruz."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da, sosyal medya
hesabındaki açıklamasında ABD'den hiç bahsetmedi, "hukuksuz ve provokatif
eylem" olarak nitelendirdiği saldırı hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:
"Netanyahu yönetiminin meşru gerekçelerden yoksun ve
bölgesel istikrarı bozmaya yönelik saldırganlığını en güçlü şekilde kınıyoruz.
İran'a yaşadığı kayıplardan dolayı başsağlığı diliyoruz. Gazze'de uygulanan
soykırımcı politikalara karşı uluslararası baskı artmışken, İran ile nükleer
müzakereler sürdürülürken yapılan bu saldırı, insani değerleri ve diplomasiyi
dışlayan barbar bir tutumdur. İsrail yönetiminin insani değerlere, hukuka ve
bölgesel istikrara tehdit oluşturan eylemlerine karşı, uluslararası kurumlar ve
ilgili tüm ülkeler çok daha güçlü bir tutum almalıdır."/sol