Operasyonun Sebepleri
Aksa Tufanı operasyonu, halkımızın tarihinin hassas bir
anında gerçekleşti. Düşman, Amerika'nın sınırsız desteğiyle, Filistin
meselesini tamamen ortadan kaldırmayı ve İsrail'i Amerika'nın himayesinde
bölgenin tek lideri yapmayı amaçlayan bir sömürgeci planı uygulamaya
çalışıyordu. Bu plan sadece Filistin halkını hedef almakla kalmıyor, aynı
zamanda bölgedeki tüm direniş güçlerini ve Amerika ve Siyonizm hegemonyasına
muhalif güçleri etkisiz hale getirmeyi ve tüm İslam ümmetini Siyonist rejimin
egemenliği altına almayı amaçlıyordu.
Bu operasyon, bu komployu kırmak ve bu planın arkasındaki
herkese, Filistin direnişinin ve bölgedeki tüm özgür güçlerin bu planın
uygulanmasına izin vermeyeceği konusunda güçlü bir mesaj göndermek için
gerçekleştirildi. Aksa Tufanı, düşmana ve Amerikan-Siyonist koalisyonuna
stratejik bir darbeydi. Yeni bir sömürgeci gerçeği dayatmaya çalışıyorlardı,
ancak bu operasyon hesaplarını alt üst etti ve birçok yanılsamalarını yıktı.
Operasyonun Etkileri
Aksa Tufanı operasyonu sadece askeri bir darbe değildi, aynı
zamanda kendisini her zaman yenilmez bir güç olarak göstermeye çalışan Siyonist
rejimin imajında derin bir sarsıntı yarattı. Bu sahte imaj onarılamaz bir
şekilde yıkıldı ve bu rejimin Filistin direnişinin direnişi karşısındaki
zayıflığı ortaya çıktı. Bu operasyonun ardından İsrail, intikam almak için
insanlığa karşı daha fazla suç işledi ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri
olmak üzere Batı'nın mutlak desteğinden yararlandı. Bu güçler, siyonist rejime
siyasi, askeri ve diplomatik destek sağlamaya devam ediyor.
Ancak, şahit olduğumuz gibi, bu suçlar dünyayı susturamadı.
Tam tersine, bu rejimin suçlu gerçeğini tüm dünyaya gösterdi. İsrail'in
savunmasız çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı işlediği katliamlar ve
sistematik altyapı yıkımı artık kimsenin bilmediği bir şey değil. Uluslararası
raporlar, bu suçları dünya halklarına karşı ifşa etmeye başladı. Filistin
meselesi lehine küresel kamuoyunda geniş çaplı değişikliklere tanık olduk ve
işgale karşı çıkan ve Filistin halkının haklarını savunan sesler her geçen gün
artıyor.
Operasyondan Sonra
Bugün, bu rejimle mücadelede yeni ve tehlikeli bir aşamanın
eşiğindeyiz. Her cephede bu Siyonist-Amerikan projesine karşı direnişe tüm
gücümüzle devam etmemiz gereken tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız.
Sadece askeri cephede değil, bu rejimin sahte yüzünü dünyaya ifşa etmek için
aynı zamanda medya, siyasi ve diplomatik alanlarda da düşmana darbelerimizi
güçlendirmeliyiz. Dünyaya, İsrail'in bu bölgeye ait olmayan ve bir parçası
olamayacak yabancı bir rejim olduğunu vurgulamalıyız. Ümmeti uyandırmalı ve
onlara bu gaspçı rejimin gerçeğini ve bölgesel istikrarsızlıkta oynadığı yıkıcı
rolü göstermeliyiz.
7 Ekim'den önce, işgal, abluka ve baskı altında yaşayan bir
halktık, ancak 7 Ekim'den sonra ve bize karşı işlenen suçların artmasına
rağmen, dünyaya karşı mücadelemiz daha da netleşti. Bu bölgede gerçek barış
sağlanamayacak ve Filistin halkı, bu çirkin işgal Filistin topraklarının her
karışından sona erene kadar huzura kavuşamayacaktır. Yüce Allah'ın buyurduğu
gibi: "Köpük gider, insanlara faydalı olan ise yerde kalır." İşgal
yakında yok olacak ve direniş Allah'ın yardımıyla zafere ulaşacaktır.
Bu aşama, saflarımızın birliğini ve tüm komplolar karşısında
dik durmayı gerektiriyor ve odak noktamız mücadeleye devam etmek olmalı. Ümmeti
uyanışa geçirmeli ve bu rejimle, destekçileri ve işbirlikçileriyle mücadele
çabalarımızı birleştirmeliyiz. Tüm Filistin özgürleşene kadar, halkımız ve
bölgemiz için hiçbir huzur olmayacak.
Nasrallah, Direniş İçin Bir Sembol Oldu
Bugün, büyük bir üzüntüyle, mücahit komutan Seyyid Hasan
Nasrallah'ın şehadetini anıyoruz. İslam direniş tarihinde bir dönüm noktası
haline gelen, İslam projesinin en etkili ve başarılı liderlerinden biri olan
bir şahsiyetti. Seyyid Hasan Nasrallah, başarılarıyla sınırların ötesine geçti
ve yalnızca Lübnan'da değil, tüm Arap ve İslam dünyasında Siyonist ve Amerikan
hakimiyetine karşı direnişin sembolü oldu.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehadeti büyük bir kayıptır, ancak
aynı zamanda, yerleşmesine büyük ölçüde katkıda bulunduğu İslam direniş
projesinin devamlılığının da bir göstergesidir. Arap dünyasının en etkili
şahsiyetlerinden biri olarak Seyyid Hasan Nasrallah, direnişi tarihi zaferlere
taşıdı ve Siyonist rejimin gücünü zayıflattı. Direniş iradesinin galip
geleceğini kanıtladı. Seyyid Hasan Nasrallah'ın başarıları, onu benzersiz bir
komutan ve küresel zulme karşı direnişin sembolü yaptı.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın mirası, ruhu ve sözleri tüm
taraftarlarının ve dostlarının, tüm özgürlük savaşçılarının zihninde ve
kalbinde ebediyen yaşayacaktır. Konuşmaları ve sözleri her zaman bir ilham
kaynağı olmuş ve ondan direniş ve sebat dersi alan milletlerin hafızasına
kazınmıştır. Bu büyük miras, özgürlük ve direniş yolunu herkes için aydınlatan
parlak bir ışık olarak kalacaktır.
Bugün, Siyonist rejimle mücadelede yeni ve hassas bir
aşamanın eşiğindeyiz. Seyyid Hasan Nasrallah'ın temsil ettiği bu İslam direniş
projesinin devam edeceğini vurguluyoruz. Şehitlerin, özellikle de Seyyid Hasan
Nasrallah'ın kanı asla boşa gitmeyecektir. Manevi ve cihadi mirası, direniş
yolunda parlak bir ışık olarak parlamaya devam edecektir. Son olarak, Seyyid
Hasan Nasrallah'ın liderlik ettiği projenin asla durmayacağını ve zaferin yakın
olduğunu, Allah'ın izniyle vurgulamak istiyoruz. Allah, şehit komutan Seyyid
Hasan Nasrallah'a rahmet eylesin ve bu gaspçı Siyonist rejim yok olana dek bizi
bu yolda sebat edenlerden eylesin.
Nasir Ebu Şerif
İslami Cihad Hareketi Siyasi Büro Üyesi ve İran Temsilcisi