Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasının başında şunları söyledi:
‘Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.a.) kutlu doğum yıldönümü
münasebetiyle dünyadaki tüm Müslümanları tebrik ederiz. Bizler bugünleri İslami
Vahdet Haftası olarak geçiriyoruz. Aslında İslami Vahdet Haftası, Resulullah'ın
(s.a.a.) doğum günü ile süslenmiştir.’
İran, Müslümanların birliğinin sebebidir
Hizbullah Genel Sekreteri konuşmasının devamında şu
ifadelerde bulundu: ‘İmam Humeyni'nin ve İran İslam İnkılâbının nimetlerinden
biri, İran İslam Cumhuriyeti'nin Müslümanlar arasındaki bariz bir ihtilaf
noktasını bir birlik ve vahdet noktasına dönüştürmesiydi; Böylece Rebiülevvel
ayının 12'sinden 17'sine kadar Vahdet Haftası olarak adlandırıldı.
Peygamberimizi (s.a.a.) iyi tanımalıyız. Resulullah’ı
(s.a.a.) günümüzde ve günlük hayatımızda örnek alabilmek için Onun kişiliğinin
farklı boyutlarını bilmemiz gerekir; Zaten Allah-u Teala biz Müslümanlardan
bunu istemektedir.
Eğer İslam'ı ve İslam hukukunu bilmek istiyorsak, öncelikle
Peygamber’i (s.a.a.) iyi tanımalıyız. Peygamber’i (s.a.a.) tanımadan İslam
hukukunu bilmek mümkün olmayacaktır. Peygamber’i (s.a.a.) tanımaktan
kasıt, onun davranışlarını, sözlerini ve
genel olarak hayatını bilmek ve tanımaktır.
Peygamber’in (s.a.a.) en önemli başarılarından biri
putperestliği tevhide dönüştürmesidir. Onun diğer başarılarından biri ise
insanlığa karşı bakış aşısını değiştirmesiydi. O, bir ümmeti karanlık bir
cehaletten İslam dinine ulaştırdı.
Resulullah (s.a.a.) insanların birbirine karşı üstünlükleri
konusunda yeni bir unsuru açıkladı ve o, takvaydı. Hz. Peygamber (s.a.a.)
insanların birbirine üstünlüğünün ölçütü olarak takvayı ortaya koydu. Peygamber
(s.a.a.) gönderilmeden önce cahiliye toplumu ile karşı karşıyaydık. Ancak O
risaletine başlayınca cahiliye toplumu havası tamamen değişti.
Örneğin cahiliye çağında kadının insani konumuna gülünç bir
bakış, tavır ve yaklaşım hâkimdi. Ancak Hz. Peygamber (s.a.a.) bu bozuk
değerlere karşı Kur'an-ı Kerim ve sergilediği ahlaklı davranışlarla mücadele
etmiştir.’
Filistin tüm finansal araçlarla desteklenmelidir
Seyyid Hasan Nasrallah şunları söyledi: ‘Peygamber
Efendimiz’in (s.a.a.) kutlu doğumunu kutluyorsak, Onun takipçileri olarak
karşımıza çıkan ilk konu Filistin davasıdır. Hiçbir özgür insan Filistin
davasının kendisini ilgilendirmediğini söyleyemez. Bu, bugün Filistin'de
direnişin en önemli araçlarından biridir. Maddi gücü yeten ve bu konuda
Filistin davasına yardım edebilecek hiç kimse bu yardımı esirgememelidir.
Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Arap rejimleri,
milletlerimizi Siyonist rejime karşı nefretten vazgeçerek, Siyonist rejimle
ilişkileri normalleştirmeye çağırıyor. Bahreyn ve Yemen halkının ve alimlerinin
siyonist rejimle ilişkilerin normalleşmesine karşı gösterileri ve Filistin
meselesine destek açıklamaları, onların görev ve sorumluluklarını yerine
getirdiklerini ve buna bağlı olduklarını göstermektedir.’
Hizbullah Genel Sekreteri, Yemen'deki son gelişmelere ve
işgalci Suudi koalisyonunun Yemen ordusu ve halk komitelerinin operasyonlarını
durdurma çabalarına atıfta bulunarak, şunları söyledi: ‘Kuşatma devam ederken
ateşkes sağlamak, Yemen'de savaşı sürdürmekten başka bir şey değildir. Yemen
halkının devam eden kuşatması gölgesinde ateşkesin hiçbir anlamı yoktur.’
Seyyid Hasan Nasrallah, IŞİD'in terör eylemleri hakkında şu
ifadelerde bulundu: ‘IŞİD'in İslami
sloganlarla işlediği suç ve cinayetler üzücüdür. Bu vahşet, ABD yetkililerinin,
IŞİD'in kendileri tarafından oluşturulduğunu açıkça kabul ettikleri bir durumda
gerçekleşmektedir. Ancak bazı insanlar hala Washington'un bunu kabul ettiğini
duymak bile istemiyor.
İslam dünyasında Müslümanların, seçkinlerin ve âlimlerin en
önemli görevlerinden biri, Peygamber’in (s.a.a.) adını savunmaktır. Herkes bu
acımasız terörist gruba karşı durmalı ve onunla mücadele etmelidir.
Amerikalıların bu terör örgütünü oluşturduklarını ve kurduklarını kabul
ettikleri bir durumda, bu örgüt suç ve cinayetlerini İslami sloganlarla
işliyor.
Lübnan'daki direniş, düşmanları ve müstekbirleri yenmeyi başardı.
Filistin'de de direniş siyonist düşmanı yenmeyi başardı. Kuşkusuz direnişin
çeşitli bölümleri birlikte çalışır ve birleşirse daha fazla zafer
kazanılacaktır.’
El-Tayuna'daki olaylar hakkında ciddi ve doğru araştırma
yapılmalıdır
Seyyid Hasan Nasrallah, konuşmasının başka bir bölümünde
Beyrut'un el-Tayuna bölgesinde Perşembe günü yaşanan olaylara değinerek şunları
söyledi: ‘Beyrut'ta yaşanan Perşembe günkü olaylarla ilgili olarak Pazartesi
günkü sözlerimle yetinmeyi tercih ederim. Hepimizin bu olayla ilgili ciddi,
doğru ve cesur bir soruşturma yürüttüğünü bir kez daha vurguluyorum. Bu olayın
faillerinin ve saldırganların tüm siyasi ve medya çevrelerinde kınanması
gerektiğine inanıyoruz.’
Hizbullah Genel Sekreteri, Siyonist rejimle sınırların
çizilmesi konusuna değindi ve şu ifadelerde bulundu: ‘Sınır belirleme konusu
hakkında yorum yapmıyoruz ve tamamen hükümete bırakıyoruz. Uluslararası Para
Fonu ile müzakerelere gelince, müzakerelerin prensibiyle ilgili bir sorunumuz
olmadığını söylemeliyim. Lübnan'ın bu müzakerelerde entegre ve gerçek bir
delegasyona sahip olmasını umut ediyoruz. Lübnan heyetinin başkalarının emir ve
dayatmalarına göre değil, sorumluluk temelinde müzakere etmesi gerektiğine
inanıyoruz.’
İç savaş çıkmasına izin vermeyeceğiz
Seyyid Hasan Nasrallah şunları söyledi: ‘Vurgulamak
istediğim şey direnişin cihat yoluna güçlü bir şekilde devam edeceği ve bu
yoldan geri dönemeyeceğidir. İşgal altındaki toprakları ve kutsal yerleri geri
almak için Resulullah'ın (s.a.a.) çağrısına icabet ettik. El-Tayuna olayıyla
ilgili olarak, akıllıca ve kararlı adımlar atarak bir iç savaşı önlediğimizi
belirtmeliyim. Direnişin gücü Lübnan'ı savunmak içindir. Tel Aviv'in ulusumuzun
zenginliğine tecavüz etmesine izin vermeyeceğiz. Direniş her zaman Siyonist
rejimin açgözlülüğüne karşı durmuş ve şimdi de bu rejimin açgözlülüğüne karşı
durmaktadır ve Lübnan topraklarının hiçbir şekilde işgal edilmesine izin
vermeyecektir.’