Savaşın dördüncü gününde Ben-Gurion Havalimanı çalışmıyor,
Tel Aviv’de kepenkler kapalı, gıda stoku yapan İsrail halkı nedeniyle marketler
rafları boş. Ancak Tel Aviv Borsası yükselişini sürdürüyor. Peki bu çelişki ne
anlatıyor?
İsrail’in Ekim 2023’ten bu yana yürüttüğü saldırıların
maliyetinin 85 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. İran’a karşı açılan yeni
cephe bu tutarı daha da artıracak.
The Economist'e konuşan İsrail hükümetine danışmanlık yapan
bir iktisatçıya göre, yalnızca mühimmat ve jet yakıtı gideri günde 300 milyon
doları buluyor. Buna karşın “Hükümet İran’a karşı yürüttüğü savaşa ne bedel
öderse ödesin razı; rezervleri tüketip ülkeyi nesiller boyu borçlandırmak
pahasına olsa bile.”
İsrail hükümetinin ısrarına rağmen savaşı besleyen ekonomik
kaynaklar günden güne eriyor. Netanyahu hükümetinin iddiası, İran’ın nükleer
programını ve füze altyapısını ortadan kaldırmak. Ancak bugüne kadar yalnızca
Natanz ve İsfahan’daki iki ana tesis vurulabildi. En büyük nükleer
zenginleştirme tesislerden Fordo kısmen hedef alındı ancak hasar sınırlı oldu.
İsrail’in bu tesisleri tamamen yok edebilecek kapasitede bomba stokuna sahip
olup olmadığı bile tartışmalı. Yani askeri hedefler bir yana, ekonomik
kaynakların durumu öncelik taşıyor.
İsrail ekonomisi son 20 yıldaki savaşlardan
"tecrübe" kazansa da, bu kez çatışmanın merkezinde ülkenin ekonomik
kalbi olan Tel Aviv bulunuyor. İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich her ne
kadar “ekonomi sağlam ve dirençli” dese de, 2025 bütçesinde İran savaşına dair
herhangi bir hazırlık yok. Mevcut bütçe açığı zaten yüzde 5'e dayanmışken,
çatışmaların bir ay sürmesi durumunda bu orana 2 puan daha eklenmesi
bekleniyor. Bu da vergi artışları, kemer sıkma ve borçlanma baskısını
beraberinde getirecek.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, İsrail’in
notunu halihazırda düşürmüş durumda. S&P, İran’la savaşın ekonomik büyümeyi
ve bütçe disiplinini daha da bozması durumunda ilave not indirimi olacağını
açıkça belirtiyor.
Savaşın etkileri yalnızca İsrail'le sınırlı değil,
Körfez ülkeleri de çatışmaların sonuçlarından doğrudan etkilenebilir. İran’ın
Hürmüz Boğazı’nı kapatması ya da Suudi Arabistan rafinerilerini hedef alması
ihtimali petrol fiyatlarını şimdiden yukarı çekti. Savaşın başladığı gün petrol
yüzde 7 zamlanarak 73 dolara çıktı. JP Morgan, bu fiyatın 120 dolara kadar
yükselebileceği uyarısında bulunuyor. Bu da dünya genelinde daha yüksek
enflasyon, daha düşük büyüme ve daha fazla yoksulluk anlamına geliyor.
Patronlar 'fırsatı' gördü
Bu tabloya karşın sermayenin, savaşta risk yerine bir yatırım imkanı gördüğü anlaşılıyor. Savaşın ilk günü satış şokuyla kısmen gerileyen Tel Aviv'in önde gelen borsa endeksleri, çatışmalarda "alım fırsatı" gören yatırımcıların hamlesiyle yeniden yükselişe geçti.
“Varoluşsal tehdit” bahanesiyle açılan bu savaşta önceliğin
"sivillerin güvenliği" olmadığı şimdiden anlaşıldı. Savaşın gerçek
kazananı, daha fazla silah satanlar ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalarla
kazançlarını katlayan uluslararası tekeller olacak. Olan yoksullaşan milyonlara
olacak/sol