"Yeni bir hükümet Suriye’de
iş başına geldiğinde İsrail’in endişelenmesi anlaşılabilir bir durumdur. Belki
İsrail korku hissetti ve bu yüzden biraz ilerleme kaydetti ve biraz bombalama
yaptı. Bizim İsrail’den hiçbir korkumuz yok ve İsrail ile bir sorunumuz da yok.
Biz barıştan yanayız ve İsrail’in güvenliğini tehdit eden hiçbir şeye karışmak
istemiyoruz.” Bu sözler, İsrail’in Suriye’yi işgali ve birkaç tonluk bombalarla
gerçekleştirdiği 400 hava saldırısından sonra, Şam’ın yeni valisinin Amerikan
NPR kanalına verdiği röportajda dile getirdiği ifadelerden.
İsrail ordusunun Suriye’yi ilk
işgali 1967 yılına kadar uzanıyor. İsrail ile Arap ülkeleri arasında
gerçekleşen üçüncü savaş olan ve "Altı Gün Savaşı" olarak bilinen
savaş sonrasında, Siyonistler Suriye’nin Golan Tepeleri olarak bilinen
bölgesini işgal etti. Golan, İsrail’e askeri ve istihbarat açısından gözlem
yapma imkânı tanıyan stratejik bir bölgedir. Bu bölgenin Şam, Suriye’nin
başkenti, ile arasındaki mesafe yaklaşık 60 kilometredir. Coğrafi konumu
nedeniyle, su krizi İsrail’i sürekli tehdit eden bir sorun olmuştur. Ancak bu
rejimin Golan üzerindeki kontrolü ve dolayısıyla Taberiye (Galile) Gölü
üzerindeki hâkimiyeti, Siyonistlere tatlı su kaynaklarına büyük ölçüde erişim
sağladı.
1967’de Golan’ın işgalinin
başlangıcından bu yana, bu işgal uluslararası platformlarda sürekli kınandı ve
hatta Filistin işgalini tanıyan ülkeler bile Golan işgalini kabul etmedi.
Sadece ABD, Trump döneminde bu işgali tanıdı ve bu da uluslararası tepkilere
yol açtı.
Ancak İsrail hiçbir zaman Golan
işgaline son vermedi ve Suriye’nin daha fazla işgal edilmesi hayalini kurdu.
Fakat Esad yönetimi görevde olduğu sürece, tüm sorunlara, yetersizliklere ve
ABD tarafından yaratılan IŞİD gibi krizlere rağmen, daha fazla işgal
gerçekleştiremedi.
Ancak Esad rejiminin düşmesinin
hemen ardından İsrail tankları Golan bölgesinden ilerleyerek Suriye’nin daha
fazla kısmını işgal etti. Siyonistler, "güvenlik bölgesi" oluşturma
bahanesiyle stratejik bir bölge olan Cebel eş-Şeyh’i de işgal ettiler. İsrail,
benzeri görülmemiş hava saldırılarında yaklaşık 400 operasyonla Suriye’nin
hayati altyapılarını bombaladı. Bu saldırılarda birkaç ton ağırlığında bombalar
kullanıldı.
Culani isyanı, Siyonistlere
yıllardır bekledikleri fırsatı verdi. Başlangıçta, Suriye’nin daha fazla işgal
edilmesi, Culani’nin güç boşluğu ve zayıflığının bir sonucu olarak görülüyordu.
Ancak kısa sürede Culani ve Tahriru'ş-Şam’ın tutumları, gerçeği ortaya koydu.
IŞİD sisteminde yetişmiş ve şimdi
Suriye’de iktidar iddiasında bulunan Culani, Siyonistlerin bu ülkeyi işgal
etmesine tepki olarak onlara güvence verdi ve resmî olarak İsrail ile savaşa
girmeyeceğini açıkladı. Asıl endişesinin Hizbullah ve İran olduğunu söyledi.
Culani, başka bir açıklamasında
ise Siyonistlere desteğini daha da ileri götürdü ve İngiliz Times gazetesine
verdiği röportajda, “Suriye’den İsrail’e saldırı platformu olarak
yararlanılmayacak” dedi. Başka bir deyişle, Culani yalnızca Siyonistlerin işgaline
karşı çıkmamakla kalmadı ve bu konuda onlara güvence verdi; aynı zamanda
İsrail’in güvenliğini koruma rolünü üstlendi. Kendisi, Siyonistler için bir
tehdit olmadığı gibi, Suriye topraklarından İsrail’e yönelik diğer tehditleri
de etkisiz hâle getirmeye çalışıyor.
Son olarak, IŞİD’in geçmişine kısa
bir bakış atmak iyi olacaktır. Bir zamanlar Colani'nin de üst düzey üyelerinden
biri olduğu IŞİD, İslamî bir hilafet kurma iddiasındaydı. IŞİD, yalnızca
kendisini Müslüman olarak kabul ediyor, diğer mezhepleri kâfir ilan ederek
kanlarını dökmeyi meşru görüyordu. Bu terörist grubun mantığına göre Yahudiler
ve Yahudi devleti bir numaralı düşman olarak sayılmalıydı. Ancak IŞİD, İsrail’e
tek bir kurşun bile sıkmadı.