Lübnan'da ateşkese ulaşıldı. Karar salıyı çarşambaya
bağlayan gece Türkiye saatiyle 5'te yürürlüğe girdi. Böylece 8 Ekim 2023'te
Gazze'ye destek amacıyla açılan Lübnan cephesinde silahlar ilk kez sustu.
İsrail 63 günlük kapsamlı savaşı sırasında Hizbullah liderliğine yapılan
suikastlara, sabotaj eylemlerine, düzenli ordusuna ve tüm teknolojik üstünlüğüne
rağmen tek bir hedefine dahi ulaşamadan 2000 ve 2006'da olduğu gibi geri
çekilmek zorunda kaldı. Yetmezmiş gibi İsrail'in meşhur caydırıcılığından eser
kalmadı, “ayrıcalıklı” Tel Aviv bölgesi bile Hizbullah'ın ateşinden
kurtulamadı.
İsrail en çok 2006'daki savaştan sonra kurulan Hizbullah'ın
seçkin birliği Rıdvan Gücü'nden korkuyordu. Endişeler haklı çıktı.
'DÜŞMANA HAREKET ÖZGÜRLÜĞÜ YOK'
Karar gece saatlerinde Lübnan Başbakanı Necip Mikati,
mevkidaşı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Joe Biden tarafından farklı
açıklamalarla duyuruldu. Netanyahu, ülkesinde birçoklarınca “mutlak teslimiyet”
olarak yorumlanan ateşkesi, anlaşmanın İsrail'e Lübnan'da hareket serbestisi
verdiğini iddia ederek pazarlamaya çalıştı.
Lübnan hükümetinden bir kaynak Katar gazetesi el-Arabi
el-Cedid'e Beyrut'un Birleşmiş Milletler'in 1701 sayılı kararını “hiçbir
değişiklik olmadan” uygulatma sözünü tuttuğunu söyledi ve ekledi: “Lübnan'da
düşman için hareket özgürlüğü yoktur, Amerikan varlığı denetleyici niteliktedir
ve askeri hareket olmayacaktır.” 2006'daki savaştan sonra kabul edilen 1701
sayılı kararın Lübnan'da hükümetin rızası olmaksızın yabancı güçlerin bulunmasını
yasakladığını hatırlatalım.
'ATEŞKES DİYE YALVARDILAR'
Direnişe Sadakat Bloku Milletvekili İbrahim el-Musavi,
referanslarının 1701 sayılı karar olacağını ve “İsrail ile ABD arasındaki
herhangi bir anlaşmanın Beyrut'u ilgilendirmediğini” vurguladı. İsrail'in
“büyük sloganların ardından ateşkes için yalvardığını” belirten Musavi ayrıca
“Direnişin, dolaylı müzakereler ve ateşkes dışında yerleşimcilerin kuzeye geri
dönemeyeceğini teyit ettiğini” hatırlattı.
'SAHA DİKTE ETTİ'
Blokun diğer bir Milletvekili Hasan Fadlallah, İsrail'in
taleplerinin sahanın yanıtı sayesinde dikkate alınmadığını şu sözlerle aktardı:
“Lübnan, Amos Hochstein'ın (ABD Elçisi) getirdiği temel Amerikan belgesinde
çeşitli değişiklikler yaptı. Çatışmalar bunun temelinde durduruldu. Lübnan
Devleti, sahadaki direniş savaşçılarının kararlılığı sayesinde düşmanın
istediğini reddedebildi, bir yenilgi ve teslimiyet anlaşması olmasını istediği
mutabakatın içeriğini değiştirdi. Düşman, anlaşmanın uygulanmasını denetleyen
komiteye İngiltere ve Almanya'yı dâhil etmek istese de burada da Lübnan'a boyun
eğdiremedi.”
TAMPON BÖLGE HAYAL OLDU
Boyun eğdirilemeyen bir başka nokta da Tel Aviv'in Lübnan'ın güneyinde tampon bölge oluşturma talebi oldu. Ateşkesten saatler önce Margalyot Belediye Başkanı Eitan Davidi, "Kuzey sakinleri evlerini bir yıldan fazla bir süre boyunca Hizbullah'la tekrar komşu olmak için terk etmedi.” diyerek kuzeydeki diğer yetkililer gibi anlaşmaya isyan etmişti. Ayrıca İsrail'in karşı çıkmasına rağmen Lübnan'ın talebiyle Fransa da ABD ile beraber anlaşmanın uygulanışını denetleyecek olan izleme komitesine dahil edildi.
'ZARARI İSRAİL TELAFİ ETMELİ'
Nitekim İsrail'in belli bir kesimi dışında herkes ateşkesi
memnuniyetle karşıladı:
Türkiye, uluslararası toplumun İsrail'e ateşkese tam
anlamıyla bağlı kalması ve Lübnan'a verdiği zararı telafi etmesi için baskı
yapması gerektiğini kaydetti. İran Lübnan'a, halkına ve direnişine verdiği açık
desteği vurgulayarak, sıranın Gazze'ye geldiğini hatırlattı. Çin, “Gerilimin
azaltılması ve barışın sağlanmasına yönelik tüm çabaları destekliyoruz.” dedi.
Mısır, bu adımın bölgede gerilimi azaltmaya katkıda bulunacağını vurguladı.
ANLAŞMAYI TRUMP'A BAĞLADI
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, her iki tarafı da “bu
anlaşma kapsamında üstlendikleri tüm taahhütlere saygı göstermeye ve bunları derhal
uygulamaya” çağırdı. G7 dışişleri bakanları ateşkese güçlü destek verdi. Avrupa
Birliği'nden “anlaşmanın sürdürülebilirliğini sağlamak için önümüzde yapılacak
çok iş var.” mesajı geldi. Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak
seçtiği Mike Waltz, “Başkan Trump sayesinde herkes masaya geliyor.”
değerlendirmesinde bulundu.
Anlaşmaya göre İsrail 60 gün içerisinde Lübnan'ın güneyinden
çekilecek; Hizbullah Litani Nehri'nin kuzeyine geçecek; Lübnan ordusu ülkenin
güneyine konuşlanacak; Birleşmiş Milletler Barış Gücü UNIFIL varlığını
sürdürecek; anlaşmanın uygulanması ABD ve Fransa tarafından denetlenecek.
Biri yer biri bakar
Kuzeyli yetkililerin anlaşmaya isyanı sürüyor. Ateşkes
onaylanmadan önce Netanyahu ile görüşen kuzeyli liderlerden biri olan Gabby
Neeman toplantıdan çatışmaların sonunda geri döneceği hissiyle ayrıldığını
söyledi. Neeman, "Bize gösterilen her şey, ister bir ay, ister iki ay,
ister 10 yıl sonra olsun, bir sonraki turun önümüzde olduğunu gösteriyor."
dedi ve "Şimdilik eve dönme planı yok.” diye ekledi.
'KASAPLIK SIĞIR DEĞİLİZ'
Kiryat Şimona Belediye Başkanı Amichai Stern,
“Yerleşimcileri kasaplık sığırlar gibi geri getirmek istemediğini” ifade etti.
Metula Konseyi Başkanı David Azoulay İsrail hükümetinin Hizbullah ile “utanç
verici bir anlaşma” imzaladığını ve yerleşimcileri kendi kaderlerine terk
ettiğini belirtti. Margalyot Konseyi Başkanı Eitan Davidi ise “Lübnan ile
varılan anlaşmanın kuzeyde yaşayanlara karşı işlenmiş bir suç olduğunu”
vurguladı. Batı Celile'deki bir dizi yerleşimi kapsayan Meta Asher Bölgesel
Konseyi de şu açıklamada bulundu: “İsrail önümüzdeki yıllarda karşısında daha
güçlü bir Hizbullah bulacak. Bunun bedelini kanla ödeyeceğiz.”
'İÇ SAVAŞA OYNADI, KAZANAMADI'
Lübnanlılar ise yerleşimcilerin aksine İsrail ordusunun
uyarılarına rağmen akın akın güneye dönüyor. Sevinç içindeki Lübnanlılar geri
dönüş konvoylarında Hizbullah'ın Şehit Lideri Hasan Nasrallah'ı öven sloganlar
atıyor, kornalara basıyor, bayraklar açıyor. Uluslararası basına demeç veren
Hüseyin Süveydan adlı vatandaş, “Bu bizim, Şii mezhebi ve tüm Lübnan için bir
zafer, gurur ve onur anı." değerlendirmesinde bulundu. Ahmed Hüseyni, geri
dönüşü "tarifsiz bir duygu" olarak nitelendirdi.
El-Meyadin'e konuşan bir Lübnanlı, “Kararlılığımız, azmimiz
ve direnişimizle kazandık.” dedi. Bir başkası, “Yerleşimciler dönemiyor, biz
dönüyoruz.” diye söze girdi. Üçüncü kişi ise en kritik vurguyu yaptı: “Düşman
Lübnan'da iç savaş üzerine bahis oynadı ama başarısız oldu.”
'İSRAİL ORDUSUNU DİNLEMİYORLAR!'
İsrail ordusu, Lübnan sınırında hareket yasağının devam
ettiği bölgeye yaklaşan çok sayıda araca uyarı ateşi açıldığını bildirdi.
Herhangi bir can kaybı ya da yaralanma meydana gelmedi. Savunma Bakanı İsrael
Katz, Hizbullah mensuplarının İsrail askerlerinin hala faaliyet gösterdiği
sınır köylerine girmesini engellemek için orduya "güçlü" eylemde
bulunmaları emrini verdiğini söyledi. İsrail Kanal 14, Lübnanlıları “kınadı” ve
ekledi: “İsrail ordusunu dinlemiyorlar. Lübnan'ın güneyine geri dönüyorlar!”
‘Boyun eğme anlaşması’
İsrail eski askeri istihbarat şefi Tamir Hayman, İsrail
ordusunun Lübnan'a yönelik saldırısında hiçbir hedefine ulaşamadığını itiraf
etti. Hizbullah savaşçılarının “İsrail ordusuna karşı verdikleri cesur
mücadeleyle, denklemlerin sadece savaş alanında dayatıldığı sözünü
somutlaştırdıklarını” vurguladı. Eski istihbaratçı İsraillilerin ateşkesi
“Hizbullah'a teslim olma ve boyun eğme anlaşması olarak tanımladığını” da
sözlerine ekledi.
Rakamlarla savaş
Yediot Aharanot gazetesi 8 Ekim 2023'ten beri kuzey
yerleşimlerinde “9 bin bina ve 7 binden fazla aracın ağır hasar gördüğünü”
yazdı. Bu süreçte 100 bini aşkın yerleşimci kuzeyden tahliye edildi. İsrailli
yetkililer daha önce maddi hasarın en az 1 milyar şekel (273 milyon dolar) olduğunu
tahmin etmişti. Yetkililer, savaşın başlangıcından bu yana İsrail'in kuzeyinde
ve Golan Tepeleri'nde yaklaşık 55 bin dönüm ormanlık alanın yandığını bildirdi.
1 Ekim'de başlayan kara harekatında İsrail ordusundan 110
subay ve asker öldürüldü, bin 50'den fazlası yaralandı. 60 Merkava tankı, dokuz
askeri buldozer, iki Hummer aracı, iki zırhlı araç ve iki personel taşıyıcı
imha edildi. Altı Hürmüz 450 ve iki Hürmüz 900 tip İHA ile bir kuadkopter
düşürüldü. İsrail ordusunun verilerine göre Hizbullah'ın ülkedeki askeri üslere
yaptığı saldırılarda 29 asker öldü. Tel Aviv, güvenlik ya da ölen askerlerin
ailelerinden izin alınamadığı gerekçesiyle zayiatının önemli bir kısmını savaş
boyunca gizlemeyi tercih etti/aydınlık