Bugün kendilerine Suriye'nin
yöneticisi diyenlerin, Müslüman Kardeşler'e bağlı bir terör örgütü olduğunda
şüphe yoktur. Bağımsızlıkları olmayan ve yabancıların elinde bulunan takım
elbiseli bu teröristler, Amerika’nın CIA'sı, İsrail'in Mossad'ı, Türkiye'nin
MİT'i gibi güvenlik ve istihbarat örgütlerinin desteğiyle iktidara
gelmişlerdir. Ama bütün bunlar hikâyenin bir yüzüdür, olayın diğer tarafında
ise ülkelerinin yabancıların işgali altına girmesine, pasif paralı askerler
tarafından yönetilmesine izin vermeyi reddeden Suriye halkı vardır!
Suriye halkının bu bağımlı
yöneticilere karşı duyduğu öfke ve hoşnutsuzluk belirtileri her geçen gün daha
da belirginleşiyor. Dera ve Süveyde'den Halep ve hatta İdlib'e kadar çeşitli
bölgelerde gerçekleşen gösteriler, halkın sadece mevcut durumdan rahatsız
değil, aynı zamanda İsrail rejiminin saldırganlığına karşı ülkelerinin
topraklarını savunmak için güçlü bir tepki bile göstermeyen paralı askerlerin
tahakkümüne artık razı olmadığını gösteriyor.
İsrail rejimi son aylarda
Suriye'nin güneyindeki askeri varlığını artırmış, Cebel Şeyh ve tampon bölgede
çok sayıda üs kurmuş, hatta Suriye'den çekilme niyetinde olmadığını açıkça dile
getirmiştir. Ancak bir zamanlar kendilerine "devrimci" diyen yeni
Suriye yetkilileri, bu apaçık işgal karşısında utanç verici bir şekilde sessiz
kaldılar. Bu durum, bu yöneticilerin bağımsızlıktan yoksun oldukları gibi aynı
zamanda efendilerinin politikalarını uygulamayı tercih ettiklerini
göstermektedir. Ama tarih göstermiştir ki, bu suskunluk sonsuza kadar devam
edemez, çünkü içerideki hainlerin teslim olduğu her yerde, halk dışarıdan
mücadeleye başlamıştır.
İslam İnkılabı Rehberi’nin
Öngörüsü
Kısa bir süre önce, Şam'ın düşmesi
ve apartheid rejimi İsrail’in Suriye topraklarına saldırılarının başlamasının
hemen öncesinde, İslam İnkılabı Rehberi, Suriye topraklarını kuzeyden ve
güneyden ele geçirmeye çalışan saldırganların hedeflerinin farklı olduğunu
belirterek şunları söylemişti: “Bu durumda Amerika, kendi zeminini
sağlamlaştırmaya çalışıyor, ancak zaman gösterecek ki, hiçbiri amacına
ulaşamayacak ve şüphesiz Suriye'nin işgal altındaki bölgeleri, gayretli Suriye
gençliğinin elleriyle kurtarılacak...Müstekbir unsurlar, direniş yanlısı Suriye
hükümetinin düşmesinden sonra direniş cephesinin zayıfladığını sanıyorlar ama
çok yanılıyorlar. Çünkü temelde direnişi ve direniş cephesini doğru bir şekilde
anlayamıyorlar.
Direniş kırılıp yıkılacak bir teşkilat
değil, bir inanç, bir düşünce, bir fikir mektebi ve bir gönül kararıdır.
Bu nedenle direniş baskılarla daha
da güçlenecek ve kötülükleri gördükçe direniş unsurları kapsamını daha da
genişletecektir.”
İmam Hamanei’nin bu
açıklamalarından sonra, Suriye'de 2 aydan kısa bir sürede yaşananlara bir kez
daha göz atabiliriz. Örnek olarak varlığını çoktan duyurmuş olan direniş
hücrelerinin oluşumu gösterilebilir!
Havran Gençliği
Şimdi yabancıların, özellikle de
İsrail rejiminin işgali sürerken, ki bunu ilerleyen satırlarda ele alacağız,
Suriye'den ilginç bir haber geliyor.
Geçen hafta sosyal medyada
paylaşılan bir klipte, Suriye'nin güneybatı bölgesindeki bir grup Havran genci,
İsra suresinin dört ila yedinci ayetinin okunmasıyla başlayan bir bildiriyle,
Siyonist rejimin Suriye'ye yönelik vahşi saldırılarına karşı bundan böyle savaş
hazırlıklarını artıracaklarını duyurdu.
Suriyeli gençlerden birinin
okuduğu bildiride şu ifadeler yer aldı: ‘Biz Suriye'nin ayrılmaz bir parçası
olan Havran halkı, canımızı, kanımızı, bedenimizi dünyadan daha hayırlı olan
Allah yolunda cihada, dinin kutsallarına adıyoruz.’
Havran gençleri İsrail ordusuna,
Suriye'ye yönelik saldırganlıklarını sürdürmeleri halinde kayıplar verecekleri
ve bundan sonra Siyonist düşmanın saldırılarına karşı koymaya yönelik
hazırlıklarını artıracakları uyarısında bulundular. Suriyeli gençlerin Siyonist
düşmana hitaben yazdığı açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Acımasız
saldırılarınıza karşı koymak ve muzaffer bir cihat ve şehadet için hazırlığımızı
artıracağımızı ilan ediyoruz.”
Öyle görünüyor ki, geçtiğimiz
günlerde açıklama yapan ve öfkelenen o adamın öfkesinin nedeni de bu direniş
hücrelerinin oluşması. O adam öfkeli bir şekilde şunları söyledi “İranlı
yetkililere şunu söyledim: Eğer kendi pencerenize taş atılmasını
istemiyorsanız, siz de başkalarının pencerelerine taş atmayın.”
Görünüşe göre bu kişi Suriye'deki
olaylarda İran'ın bulunmasına gerek olmadığını anlamıyor. Suriye halkı, ister Tel
Aviv olsun ister Ankara bu yabancıların işgalini kabul etmiyor! Ve tüm bunlar
dışında İran zaten kahramanların varisidir ve kimseye taş atmaya ihtiyacı
yoktur.
Siyonistlerin Kuneytra'ya
ilerlemesi
Öte yandan haber kaynakları,
İsrail'in güney Suriye'ye yönelik askeri müdahalesini ve Siyonist rejim askeri
güçlerinin yeniden Kuneytra ilinde ilerlediğini açıkladı. İşgalci İsrail ordusu,
Suriye'nin güneyindeki Kuneytra kentinin doğu banliyölerindeki Tel Maşara
askeri bölgesine doğru ilerliyor. Aynı saatlerde Tel Maşara askeri bölgesinden
İsrail ordusuna ait olduğu bildirilen silah sesleri duyuldu. Ayrıca İsrail
ordusunun Çarşamba sabahı (26 Şubat) Kuneytra ilinin doğusundaki Sayda el-Golan
köyünden geçtikten sonra Dera ilinin batı bölgelerine girdiği ve bu bölge
sakinlerine tehdit mesajları gönderdiği bildirildi. İsrail ordusu, Kuneytra ve
Dera illerinin sınır bölgelerinde yaşayanlardan bazı bölgeleri boşaltmalarını
istedi. Yerel kaynaklar, söz konusu bölgelerde yaşayanların evlerini tahliye ettiğini
açıkladı. Bir grup İsrail askeri de Dera iline doğru ilerleyerek ilin
batısındaki el-Bakara köyüne girdi.
Siyonistlerin Hayal ve Rüyaları!
Aynı zamanda Siyonist rejimin bazı
hayal ve rüyalarına dair haberler de var. Filistin haber ajansı Ma'a şunları
yazdı: “İsrail yerleşim birimleri Naçala’nın kurucusu Daniela Weiss, bu rejimin
Kanal 14 televizyon kanalına verdiği röportajda, “Siyonizm, temeli Celile,
Gazze, Batı Şeria ve Golan'da olan yerleşim inşa etmekten başka bir şey değildir.
Bu konunun bundan sonraki aşamada İsrail makamları tarafından daha ciddi bir şekilde
ele alınması gerekiyor. Savaşmalıyız, işgal etmeliyiz ve yerleşmeliyiz” dedi.
Hatırlatmak gerekir ki, bu
İsrailli yetkili Gazze, Lübnan ve Suriye'deki yerleşim yeri inşasına ilişkin
açıklamalarda bulunurken, BM Güvenlik Konseyi, 2016 yılı sonlarında yayınladığı
2334 sayılı kararla, Siyonist rejimin işgal altındaki Filistin topraklarında
gerçekleştirdiği her türlü inşaatı yasadışı ilan etmiş ve Batı Şeria'da inşa
edilen tüm Siyonist yerleşim birimlerinin derhal boşaltılması gerektiğini
vurgulamıştı. Öte yandan Siyonist rejim, söz konusu kararı defalarca ihlal
ederek, yerleşim yeri inşasını durdurmadığı gibi, işgal altındaki Filistin
topraklarında yerleşim yeri inşasının gelişimini de yoğunlaştırmıştır.
(Keyhan Gazetesi’nden tercüme
edilmiştir)