Tel Aviv'in Başarısızlığının Yedi Göstergesi

GİRİŞ: 11.10.2024 13:22      GÜNCELLEME: 11.10.2024 13:22
Rasthaber -  Siyonist rejim, Gazze ve Lübnan'da daha fazla yıkıma ve ölüme yol açarak, Aksa Tufanı operasyonundaki stratejik başarısızlıklarının boyutlarını gizlemeye çalışıyor.

El-Cezire haber sitesi, Siyonist rejimin Gazze'deki stratejik başarısızlıklarını ele aldığı haberine şunları yazdı: ‘Aksa Tufanı operasyonunun üzerinden bir yıl geçmesine rağmen bu saldırının sonuçları Siyonist rejim çevrelerinde hâlâ görülüyor. Çünkü bu operasyon, toplumu ve İsrail rejiminin egemenliğini derinden etkilemiş, güvenlik, siyasi ve ekonomik yönler olmak üzere tüm alanlarda kapsamlı başarısızlıklara neden olmuştur.

Söz konusu operasyonlar, Siyonist rejimin uluslararası imajının bozulmasına neden olmuş, işgal altındaki topraklarda derin iç bölünmeyi artırmış ve normalleşme sürecini durdurmuştur ve bu rejimin güvenlik duvarı da çok sert bir darbe almış ve İsrail toplumunun büyük bir kısmının güvenliğini kaybetmesine neden olmuş ve bu durum tersine göçün yaygınlaşmasına ve işgal altındaki topraklardan kaçışlara neden olmuştur.

Siyonist rejimin korku ve caydırıcılığını yeniden kazanmak için defalarca yaptığı girişimler sonucunda, Siyonist rejim ordusu tarafından Gazze'de çok sayıda suç işlendi ve bu, İsrail rejiminin siyasi konumunun ve uluslararası imajının zayıflamasına neden oldu ve bu rejimi desteklemek ABD ve bazı Avrupa hükümetleri de dahil olmak üzere İsrail’in geleneksel destekçilerine pahalıya patlamaya başladı.

1-ULUSLARARASI MEŞRUİYET EKSİKLİĞİ

Aksa Tufanı saldırısının üzerinden bir yıl geçti, Siyonist rejimin uluslararası meşruiyeti kaybedildi. Bu rejim, Gazze'de benzeri görülmemiş suçlar işleyerek kamuoyunun ve uluslararası kuruluşların bu rejim aleyhine kararlar almasına neden oldu. Bu meselenin uzun vadede Tel Aviv rejimine karşı ciddi bir etkisi olacaktır.

Bu bağlamda Siyonist rejimin Gazze'de işlediği suçları kınamak amacıyla dünya çapında binlerce şehirde defalarca gösteriler düzenlendi. Bu gösteriye katılanların çoğu Batı'dan Siyonist rejime verilen askeri ve teknolojik desteğin kesilmesini talep etti. İsrail'i boykot etmek ve bu rejimle bilimsel işbirliğini durdurmak amacıyla onlarca Amerikan üniversitesinde de kitlesel toplantılar düzenlendi.

İlginç olan ise bu üniversitelerin birçoğunun daha önce Siyonist rejime geniş destek veren üniversiteler arasında yer almasıydı. Amerika ve Avrupa'da yapılan uluslararası anketlerin sonuçları, Siyonist rejimin imajının ve politikalarının uluslararası çevrelerde çok ciddi hasar gördüğünü ortaya koydu.

Bu bağlamda geçen yıl 17 Aralık'ta Siyonist rejim gazetelerinden Jerusalem Post, Harris Akademisi ve Harvard Üniversitesi Siyasi Araştırmalar Merkezi tarafından yürütülen bir anketin sonuçlarını yayınladı. Bu araştırmaya katılan gençlerin yarıdan fazlası İsrail'in yok edilmesinin ve Filistin egemenliğinin Hamas'a ve Filistin halkına teslim edilmesinin Filistin ve Siyonist rejim arasındaki çatışmasının tek uzun vadeli çözümü olduğuna inanıyordu.

Focal Data Institute da Temmuz 2024'te bir anket yapmış ve İngiltere'deki gençlerin çoğunun İsrail'in varlığının gerekliliğine inanmadığını açıklamıştı.

2- ASKERİ İŞ BİRLİĞİNİN DURDURULMASI

Uluslararası kamuoyunun nefreti, bazı ülkelerin Gazze savaşına yönelik tutumlarını önemli ölçüde etkiledi ve Siyonist rejim ordusuyla askeri iş birliğinin düzeyini düşürdüler. Şubat 2024'te Hollanda'daki bir mahkeme, ülke hükümetinden F-35 savaş uçaklarına ilişkin ekipmanların Siyonist rejime satışını durdurmasını talep etti. Belçika da Siyonist rejimle yaptığı silah anlaşmalarına kısıtlamalar getirdi.

Geçen Mart ayında Kanada Parlamentosu da ülkenin işgal altındaki bölgelere silah ve askeri satışlarının durdurulması yönünde oy kullandı. Ocak 2024'te İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares, bu ülkenin 7 Ekim'den bu yana İsrail'e silah satmadığını açıkladı.

Madrid limanı da bu yılın mayıs ayında İspanya kıyılarında ve limanlarında Siyonist rejime silah taşıyan gemileri kabul etmeyeceğini duyurdu.

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de bu yılın mayıs ayında Roma'nın 7 Ekim olaylarından sonra İsrail'e silah ihraç etmeme kararı aldığını açıklamıştı.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de geçtiğimiz Eylül ayında bu ülkenin İsrail'e yaptığı 350 silah sevkiyatından 30'unu durdurduğunu açıklamıştı.

Amerika, Almanya ve Danimarka elbette kamuoyunu dikkate almadılar ve işgal altındaki topraklara silah ihracatını durdurmadılar ama ek baskılarla da karşı karşıyalar.

3- ULUSLARARASI ÇEVRELERDE KINAMA

Siyonist rejim, Gazze'de suç ve cinayetlerine devam ederek, uluslararası alanda, uluslararası karar ve tüzükleri hiçe sayan, isyankâr bir rejim olarak tanındı.

Bu konuda Siyonist rejimin suçlarına ilişkin aşağıdaki kararlar verilmiştir ama tabi bunların hiçbiri gerekli hukuki ve bağlayıcı nitelik taşımamaktadır:

Mübarek Ramazan ayı boyunca kalıcı ve sürdürülebilir bir ateşkese yol açacak olan derhal ateşkes yapılması yönünde BM Güvenlik Konseyi'nin 25 Mart 2025 tarihli kararı.

Tam ve kalıcı ateşkes ve esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin 10 Temmuz 2024 tarihli Güvenlik Konseyi kararı.

Uluslararası Lahey Adalet Divanı'nın Gazze'deki Filistinlilerin soykırımını önlemek, temel hizmetlere ve insani yardıma erişimlerini sağlamak ve Gazze’de soykırımı kışkırtmayı önlemek ve cezalandırmak amacıyla geçici tedbirlerin alınmasına ilişkin 26 Ocak 2024 tarihli kararı.

Lahey Uluslararası Mahkemesi'nin Siyonist rejimin Refah'a yönelik askeri saldırısının derhal durdurulmasını talep eden 24 Mayıs 2024 tarihli kararı.

Siyonist rejim, varoluş tarihinde ilk kez 20 Mayıs 2024'te Lahey Uluslararası Mahkemesi'nde yargılandı ve Başbakan Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Yoav Galant'ın tutuklanması talebinde bulunuldu.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ayrıca Lahey Mahkemesi'nden Siyonist rejimin devam eden işgalinin sonuçlarını bu toplantıya sunmasını istedi ve son olarak 18 Eylül'deki genel kurul toplantısında bu meclis, işgalcilerin 1967 yılında işgal edilen topraklardan 12 ay içinde çekilmesini talep etti. Bu karar elbette Siyonist rejimin suçlarına karşı gösterdiği yumuşaklık nedeniyle birçok uluslararası çevrenin ve dünya ülkesinin öfkesine neden oldu.

4- EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BÖLÜNME

Siyonist rejimin Gazze Şeridi ve Lübnan'a yönelik saldırısının sonuçlarından biri de işgal altındaki bölgelerdeki siyasi ve sosyal bölünmelerin derinleşmesi oldu ve bu durum özellikle 240'a yakın Siyonist'in esaret altında tutulması ve Netanyahu'nun bu konuyu görmezden gelmesiyle kendini gösterdi. Bu konu iktidar koalisyonunun politikalarına karşı çıkanların talepleri haline geldi.

İşgal altındaki toprakların kuzeyinde ve güneyinde on binlerce insanın yerinden edilmesi Netanyahu muhaliflerinin taleplerinin ana noktalarından biriydi ve Siyonist rejimin kabinesini kuzey ve güneydeki yerleşimciler ile işgal altındaki bölgelerin merkez sakinleri arasında ayrımcılık yapmakla suçladılar.

Haredi Yahudilerine yönelik zorunlu askerlik yasası, Siyonist rejimin iç sahasındaki bir başka tartışma konusuydu.

Ayrıca Siyonist rejimin 7 Ekim'deki yenilgisinin suçlusu olan kişi veya grupların belirlenmesi, savaş önceliklerinin belirlenmesi ve ateşkesin kabul edilip edilmemesi de Tel Aviv liderleri arasındaki diğer görüş ayrılıkları arasındaydı öyle ki bu konu, bazen bakanlar ile emniyet ve askeri komutanlar arasında şiddetli tartışmaların yaşandığı boyuta kadar ulaştı.

Örneğin Siyonist rejimin Savunma Bakanı Yoav Galant, Mayıs 2024'te düzenlediği basın toplantısında Netanyahu'nun Gazze savaşına ilişkin yaklaşımına karşı olduğunu açıkça belirtmiş ve İsrail'in bu bölgedeki askeri yönetime şiddetle karşı çıktığını, çünkü bunun kanlı ve maliyetli olacağını ve yıllarca süreceğini söylemişti.

İşgal altındaki bölgelerde iktidar koalisyonuna karşı düzenlenen yaygın ve benzeri görülmemiş gösteriler de Siyonist toplumdaki bölünmenin bir diğer tezahürlerinden biridir.

5-NORMALLEŞME SÜRECİNİN GERİLEMESİ

Bölgesel arenada Aksa Tufanı operasyonu da normalleşme sürecini yavaşlattı ve bu bağlamda Suudi Arabistan, Siyonist rejim kabinesinin Filistin sorununu iki hükümetin kurulması temelinde çözme yaklaşımı netleşene kadar normalleşmeyi askıya aldığını açıkladı. BAE de Siyonist rejimin Gazze'nin yeniden inşasının maliyetinin kabul edildiği yönündeki açıklamalarını kabul etmedi.

Mısır da Siyonist rejimin Gazze halkını Sina çölüne göç ettirme ve Selahaddin ekseni ile Refah geçişini kontrol etme planına karşı olduğunu açıkladı.

6-SİYONİST REJİMİN GÜVENLİK DUVARINDA ÇATLAK

Aksa Tufanı operasyonu, Siyonist rejimin propagandalarıyla masalsı ve efsane bir statü kazandırdığı güvenlik ve caydırıcılık duvarını aşmanın mümkün olduğunu gösterdi. Aksa Tufanı ve Gazze'deki savaş Tel Aviv'in elinde çok sayıda ölü, yaralı, sakat ve yerinden edilmiş insan bıraktı, ancak Tel Aviv hâlâ bu istatistikleri gizli tutmaya çalışıyor.

Siyonist rejimin İç Güvenlik Araştırmaları Akademisi'nin 7 Ekim 2024'te yayınladığı istatistiklere göre Siyonist rejim ordusunun bu bir yıldaki kayıp sayısı 1697 asker ve subaya ulaştı. Ayrıca 695'i ağır, yaklaşık 5.000 kişi de yaralandı.

Siyonist rejimin yaralı sivil sayısının 19.000'den fazla olduğu tahmin edilirken, bu rejimin işgal altındaki toprakların kuzeyi ve güneyinde yerlerinden edilenlerin sayısının 143.000 kişi olduğu belirtiliyor.

Siyonist rejimin ordu ve güvenlik birimlerinin direniş gruplarının hareketlerinden haberdar olmaması ve bunlara karşı koyamaması, Siyonist kamuoyunun orduya ve kabineye olan güvenine eşi benzeri görülmemiş bir darbe oldu ve bu konu da ordu ve güvenlik güçleri komutanları ile Netanyahu kabinesinin sağcı bakanları arasındaki suçlamaları artırdı.

Bu süreç, Siyonist kamuoyunda güvenlik duygusunu yok ederek işgal altındaki topraklardan geniş bir tersine göç ve kaçış dalgası yaratmış ve çok sayıda kişinin de işgal altındaki topraklardan kaçmaya hazır olduğunu göstermiştir.

Siyonist rejim yayın kuruluşlarından KAN’ın Ekim 2024'te yayınladığı anketin sonuçlarına göre, İsraillilerin yaklaşık dörtte biri geçen yıl siyasi ve güvenlik durumu nedeniyle işgal altındaki topraklardan kaçmayı düşünüyordu.

Geçen Eylül ayında yayınlanan resmi veriler de işgal altındaki topraklardan göç olgusunun giderek artan somut bir büyümeyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

Elbette Siyonist rejim, Gazze Şeridi'nde katliam ve yıkımı yayarak, bu bölge halkını göçe zorlayabilmek için caydırıcılık duvarını yeniden inşa etmeye çalışıyor.

Siyonist rejimin işgal altındaki toprakların kuzeyindeki hareketleri bölgeyi topyekün bir savaşın eşiğine getirmiş ve Siyonist rejimin en büyük güvenlik tehdidi olan İran, İsrail ile iki kez doğrudan çatışmaya girmiştir.

7-SİYONİST REJİME DESTEK ÇOK MALİYETLİ OLMAYA BAŞLADI

Geçtiğimiz yıl boyunca Siyonist rejimi desteklemek, ABD de dahil olmak üzere bu rejimin geleneksel ve batılı destekçileri için daha pahalı hale geldi ve bu ülkelerin öncelikleri Tel Aviv'in öncelikleriyle çatıştı. Bu durum onların İsrail'i bölgedeki bir müttefik ve etkili bir aracıdan ziyade, kendileri için bir yük haline gelen bir rejim olarak hissetmesine neden oldu.

İsrail'in bölgesel koalisyonda yer almak, uzlaşma ve normalleşme anlaşmalarına varmak yerine uluslararası desteğe ihtiyaç duyması, Siyonist rejimin siyasi pozisyonunun ciddi şekilde sarsılmasına neden oldu. Bu rejimin uluslararası düzeyde kredi notunun düşmesi, işgal altındaki topraklarda gelecekte yapılacak yatırımların risklerini de gösteriyor.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM