Ayetullah İbrahim Emini: Çocuk Yetiştirmede İki Önemli Nokta

GİRİŞ: 28.03.2022 13:31      GÜNCELLEME: 28.03.2022 13:31
Rasthaber -   Çocuğun Kusurunu Aramak

İnsanlarda kusur aramak da çirkin ve kınanmış amellerden biridir. İnsanlar, başkalarında kusur arayan kimselerden nefret eder ve onlarla düşüp kalkmaktan sakınırlar. Kusur aramak kin ve ukdeye sebep olur, arkadaşlıkları bozar ve arkadaşlar arasına düşmanlık düşürür. 

İnsanlara arkalarında kusur bulunursa buna gıybet denir ve eğer bu iş insanların kendi karşısında yapılırsa buna kusur arama denir. Kutlu İslam dini bu çirkin alışkanlığı büyük günahlardan saymış ve bununla ilgili onlarca hadis nakledilmiştir. Örnek olarak:

Resulullah (s.a.a) bir hutbesinde yüksek bir sesle buyurdu ki: 

"Ey dilleriyle iman getirip de kalplerine iman girmeyenler! Müslümanların gıybetini etmeyin, haklarında kötü sözler söylemeyin ve onların kusurlarını araştırmayın. Çünkü Allah Teâlâ, kardeşinin kusurunu araştırmaya kalkışan kimsenin kusurlarını açar ve insanların karşısında onu rezil eder."(1)

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:

 "Bir müminin haysiyetini zedelemek için onun hakkında bir şey söyleyen kimseyi Allah Teâlâ kendi dostluğundan uzaklaştırarak şeytana dost kılar, ama onu şeytan da kabul etmez."(2)

Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle nakledilir: 

"Her kim Müslüman bir kadın veya erkeğin gıybetini eder ve kötülerse, gıybetini ettiği kimse ondan razı olmadıkça Allah Teâlâ kırk gün onun namaz ve orucunu kabul etmez."(3)

İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki:

"Gıybet ve başkalarını kötülemek haramdır, ateşin odunları yaktığı gibi gıybet de iyi amelleri yok eder."(4)

Ne yazık ki, bu büyük günah normal bir iş haline gelmiş ve toplantıların tatlısı olmuştur. Çirkinliğini kaybetmiştir ve birçokları bunu alışkanlık haline getirmişlerdir. Anne babada, baba da annede ve her ikisi ise komşuda ve akrabalarda kusur aramakta ve haklarında kötü şeyler söylemektedir.

Masum çocuklar da bu çirkin alışkanlığı evde anne ve babalarından öğrenir ve zamanla ona alışkanlık kazanırlar. Akrabalarını ve diğer çocukları kötüler ve onlarda kusur ararlar. Bu alışkanlık öyle kökleşir ki, büyüdüklerinde bunu Terk etmeleri çok zor olur.

Bazı cahil anne ve babalar, çocuklarının kusurlarını örtmeleri gerekirken, hatta kendi çocuklarında bile kusur arar, haklarında kötü şeyler söylerler. Çocuklarındaki kusuru bazen şakayla ve bazen de kızarak söyler ve başlarına kakarlar.

İnsanların çoğu da kusursuz değildir zaten. Anne ve baba öfkelendiklerinde ağızlarından şu laflar çıkabilir: "Çirkin! Zayıf! Boyu uzun aklı kısa! Cüce! Burnu büyük! Ağzı büyük! Külüstür dişli! Leylek! Çirkin şaş! Nohut gözlü! Gevşek! ve..."

Anne ve baba çocuklarındaki kusuru görerek kızdıklarında onlardaki kusurları söyleyebilirler. Bu durum birkaç yönden kötüdür:

1- Çocuklar bu çirkin alışkanlığı anne ve babalarından amelen öğrenir ve kardeşleri, diğer çocuklar ve büyükler hakkında kullanırlar.

2- Anne ve babalarına karşı kin besler ve onlara karşı kötümser olurlar.

3- Çocuktaki kusuru söylemek, özellikle tekrarlamak onun ruhunda etki bırakır ve çocuk kendini noksan ve kusurlu sayar; o kusur küçük ve önemsiz bile olsa yavaş yavaş gözüne çok büyük görünür, bu konuda aşırı düşünme sonucu asap zaafına ve kendini eksik görmeye tutulabilir. O küçük kusur, kendi varlığını görmezlikten gelip kendini hiç bir makama layık görmeyecek, toplumdan ve önemli toplumsal işlerden kaçacak kadar gözünde önemli görünebilir.

Dolayısıyla, çocuklarının şahsiyet ve kişiliğine ilgi duyan anne ve babanın, gerçekten çocuklarda bir kusur olsa bile hiç bir zaman, şakayla ve öfkeyle de onu söylemeye ve bu yolla çocuğun ruhuna darbe indirmeye hakkı yoktur.

Çocukların Uyumsuzluğu

Ailenin önemli sorunlarından biri de çocukların uyumsuzluğu ve kavga etmeleridir. Birden fazla çocuk olunca kavga ve çekişme başlar. Biri diğerine çimdik atar. Diğeri ötekini iter. Biri diğerinin oyuncağını alır, beriki onun defterini karalar. Biri diğeriyle alay eder, o da kardeşinin ders okuyamaması için yüksek sesle konuşur ve...

Bütün çocuklar kardeşini rahatsız etmek ve kızdırmak için ne yapacağını çok iyi bilir. Çocuklar birbirlerine yapacaklarını yaparlar, ama bu arada anne ve baba ıstırap çeker. Çocuklar birbirlerini anne ve babalarına şikâyet ederler; bundan başka bir çareleri de yoktur zaten. Hepsinden daha kötüsü şu ki, bazen çocukların kavgası anne ve babaya da bulaşır. Anne, babaya der ki: "Çocukları terbiye etmeyi beceremiyorsun, senden hiç korkmuyorlar, senin beceriksizliğin yüzünden evimiz savaş meydanına dönüşmüş." Baba da anneye der ki: "Sen bilgili ve uyanık bir kadın olsaydın çocukların böyle ahlaksız ve yaramaz olmazlardı. Senin bilinçsizlik ve yanlış hareketlerin yüzünden böyle çocuklar terbiye edildi." Bazen eşlerin kavgası kötü yerlere varır ve hatta dayak ve boşanmayla da sonuçlanabilir.

Burada anne ve babalara şu nokta hatırlatılmalıdır: Yavrularınız gerçekten çocukturlar, dolayısıyla asla kırk-elli yaşlarındaki insanlar gibi sessiz bir köşede oturmalarını beklemeyin. Çocukların kavga ve birbiriyle alay etmelerinin doğal bir şey olduğunu kabul edin. Yaşam yol ve kurallarını doğru - dürüst öğrenmeyen bir kaç erkek ve kadın da bir müddet bir evde birlikte yaşamak ve bir sofrada oturmak zorunda kalsalar onlar da kavga ederler. Siz bir ailenin çocuklarından bir müddet bir evde sessiz kalmalarını ve birbirleriyle çekişmemelerini bekleyebilirsiniz, oysa yaramazlık ve menfaatleri doğrultusunda birbirleriyle kavga etmek çocukların ayrılmaz özelliğidir. 

Çocuklar birbirlerine karşı bu kadar da olsa uyum sağlayabilen ve uzlaşabilen doğal ve iyi insanlardır. Büyükler ise bu kadarını dahi beceremiyorlar. Psikologlardan biri bu konuda diyor ki:

"En önemli nokta, birbirleriyle uyumlu olan ve kavga etmeyen bir kaç çocuklu bir aileye sahip olabileceğiniz düşüncesini unutmanızdır. Hemen hemen konuştuğumuz her çocuk diyor ki:

'Anne ve babam, birlikte olduğumuzda bundan daha iyi uyumlu olmamız gerektiğini sanıyorlar." Eğer siz hakikat ve gerçeklerle karşılaşmak için beklentilerinizi azaltacak olursanız çocukların kavga ve çekişmelerinden daha az rahatsız olursunuz.'(5)

Ama şunu da bilmeniz gerekir ki, çocukların bu davranışı sürekli değildir, zamanla kendiliğinden giderilecektir. Anne ve babalar, çocukça davranışı bir gerçek olarak kabul edecek olurlarsa bir hadde kadar rahat olurlar. Ve en azından çocukça kavga ve çekişmeleri kendilerine bulaştırmazlar.

Psikologlardan biri şöyle yazıyor: "Çocukların, birbirleriyle alay etme, birbirleriyle dalga geçme, bağırıp çağırma, kavga ve güreş gibi birçok hareketleri, çocuklar büyüdükçe bertaraf olur."(6)

Evet, anne ve baba genelde çocukların kavga ve çekişmelerini tamamen gideremezler, ancak akıl ve tedbirle bunları en aza indirmek mümkündür. Bilinçli ve sorumlu bir anne ve baba, çocuklarının kavga etmelerine, birbirlerine dayak atmalarına seyirci kalamaz ve buna karşı bir tepki göstermekten kendini alamaz. Tam aksine, akıl, tedbir, sabır ve tahammülle onların arasındaki ihtilafı gidermek, en azından çocukları susturmak ve birbirlerine eziyet etmelerine engel olmak zorundadır. 

Anne ve baba daha önceden ihtilaf sebeplerini bilmeli ve onların vuku bulmasını önlemelidir.  Aksi takdirde ihtilaf sebepleri vuku bulduktan sonra onları gidermek çok zordur. Çocukların arasında ihtilafın patlak vermesinin sebeplerinden biri onların kıskançlığıdır.

Görmezlikten gelmek, onların kıskançlığını gidermez; tembih ve azarlama da çare değildir, asıl kıskançlığa sebep olan etkenlerin önünün alınması gerekir. Çocuk kendi egosuna tapar. Anne ve babasının tek sevgilisi olmayı ve onların kalbinde başkalarının olmamasını ister. İlk çocuk bu meziyete sahiptir. Anne ve baba onu öper, koklar, isteklerini yerine getirir ve onun gönlüne göre hareket eder. Fakat ikinci çocuk dünyaya gelince durum tamamen değişiverir. Anne ve babanın bütün dikkati yeni dünyaya gelen bebeğin üzerinde toplanır. Bu durumda büyük çocuk tehlikeyi hisseder ve beklenmedik misafirin kendisinin rakibi olduğunu, huzurunu bozduğunu, anne ve babasına sahiplendiğini hisseder. Bu davet edilmemiş misafiri sevmediğini ve ondan intikam alması gerektiğini hisseder. Fakat bebek, anne ve babasının himayesinde olduğu için onu kabul etmek zorunda kalır. Bu durumda büyük çocuk anne ve babasının ilgisini çekmek için kendini hastalığa vurabilir, hiç bir nedeni yokken kendini yere atabilir, bahaneyle yemek yemeyebilir, küsebilir, ağlayabilir, altını ıslatabilir.

Mazlum düştüğünü sanan bu çocuk o zamandan itibaren kardeşine kin beslemeye başlar ve ondan intikam almak için uygun bir fırsat kollar. Bütün çocuklar bu şekilde dünyaya gelip aile çocukları arasına girerler. İşte burada kinler ortaya çıkar ve çocuklar kavga etmeye başlarlar. Anne ve baba, ilk başından davranışlarını kontrol etseler, çocukların birbirini kıskanmalarına sebep olacak şeylerden kaçınsalar daha iyi olmaz mı? Bilinçli bir anne ve baba, bebek dünyaya gelmeden önce büyük çocukları onu kabullenmeye hazırlar.

Onlara, yakında küçük bir kardeşleri olacağını, büyüdüğünde onları seveceğini ve onlarla oynayacağını söyler. Bebek için bir şey hazırladıklarında büyük çocukları için de bir şey alırlar. Anne doğum için hastaneye yatırıldığı zaman baba, çocuklara bir hediye alarak, bu hediyeyi küçük bebeğin doğumu için size aldım söyler. Bebeği eve getirince aşırı gürültü çıkarmaz, çocukların karşısında onu övmezler.

Önceden olduğu gibi ve hatta daha fazla çocuklara ilgi gösterirler. Büyük çocuklara karşı, küçük bebeğin dünyaya gelişinin kendi yaşamlarına zarar dokundurmadığına, aksine, durumlarını daha iyileştirdiğine emin olacakları şekilde davranırlar. Bu durumda, aralarına yeni gelen bebeğe kucaklarını açarak kabul edebilir ve dünyaya gelmesine sevinebilirler.

Ve genel olarak anne ve baba eğer çocuklarının birbirleriyle arkadaş olmalarını, daha az kavga etmelerini ve gürültü çıkarmamalarını istiyorlarsa onların birbirini kıskanmasına sebep olan etkenlerin önünü almalıdır, bütün çocuklara bir gözle bakmalı ve onlara eşit davranmalıdırlar.

Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki: 

"İnsaf, ihtilafı giderir ve arkadaşlığa yol açar."(7)

Hz. Ali (a.s) yine buyurmaktadır ki: 

"Adilane davranış siyasetlerin (yönetimlerin) en iyisidir."(8)

Bazı çocuklar gerçekten, anne ve babalarının daha fazla sevgisini kazanacak özelliklere sahip olabilirler. Bazı çocuklar daha zeki, daha güzel, daha ahlaklı, daha çalışkan, daha tatlı dilli olabilirler, anne ve babalarına karşı davranışları daha iyi olabilir, ders notları daha iyi olabilir, anne veya baba kız veya erkek çocukları daha fazla sevebilir ve...

Tabi ki bütün bunlar mümkündür, anne ve babanın çocuklardan birini kalben diğerlerinden daha çok sevmesinin bir sakıncası da yoktur; ancak, bütün çocuklara karşı davranışları eşit olmalı ve onların arasında fark gözetmemelidir.

Çocuklar kendilerine karşı en küçük bir fark gözetildiğini hissetmemelidirler. Burada şunu da hatırlatmamız gerekir ki çocuklar, anne ve babanın sevgisi hususunda çok meraklı ve hassas olup, durumu çabuk sezerler. Dolayısıyla, anne ve baba çok dikkatli olmalıdır.

Bazı anne ve babalar, çocukları terbiye etmek için birinin özelliğini diğerinin başına kakarlar. Örneğin derler ki: "Hasancığım! İyi ders oku, Fatma gibi yüksek notlar getir. Zehracığım! Sen de kardeşin Zeynep gibi annene yardımcı ol; baksana ne kadar iyi bir çocuk, değil mi?! Rıza; sen de kardeşin Ali gibi sofraya otururken terbiyeli ol ve yemeğini ye; baksana ne kadar terbiyeli bir çocuk! Ve..." 

Bu anne ve babaların davranışı tamamen yanlıştır. Çünkü bu hareketleriyle çocukları terbiye edebilmeleri bir kenara dursun, aksine çocuklar arasında rekabet ve kıskançlık duygusunu oluşturur, onları intikam ve kin beslemeye azmettirirler Bazen bu konuyu çocukların kendisi dile getirerek şöyle derler: "Anne ve babamız başkalarının işlerini bizim yüzümüze vurmakla üzerimizde etkili olabileceklerini sanıyorlar; ancak yanılıyorlar, bu işlerin bir faydası yoktur."

Çocukların ihtilafının sebeplerinden biri de anne ve babanın yersiz beklentileridir. Bazen çocuklardan biri kardeşinin oyuncaklarından yararlanmak ister, ama o müsaade etmez. Bu durum kavga ve çekişmeyle sonuçlanır. Bunun üzerine anne veya baba müdahale eder. İlk önce tatlı dille ve eğer olmazsa, tehditle onu, oyuncaklarını kardeşine vermeğe zorlar ve der ki: "O senin kardeşin değil mi? Niçin oyuncaklarınla oynamasına müsaade etmiyorsun? Bu oyuncakları biz satın aldık, senin mi ki kardeşinin oynamasına müsaade etmiyorsun? Böyle yaparsan seni sevmem ve artık sana oyuncak almam." 

Zavallı yavrucak da ister istemez teslim olur. Ama babasını bir zorba ve kardeşini de mütecaviz sayar ve uygun bir fırsatta intikam almak için içinden her ikisine de kin besler. Çünkü çocuk, oyuncakları kendi malı bilir ve müsaadesi olmaksızın hiç kimsenin onlardan yararlanmaması gerektiğine inanır. Bu yüzden kendisini mazlum, babasını ve kardeşini ise zalim bilir.

Elbette burada çocuk haklıdır. Anne ve babanın kendileri hiç kimsenin zor kullanarak şahıslarına ait olan mallardan istifade etmesine müsaade ederler mi? O halde ne diye zulme uğramış çocuklarından böyle yersiz bir beklentileri var?

Herkesin kendine ait olan bir takım şeyler var ve başkalarının onları kullanmasına engel olabilir. Bu hususta küçük ve büyük, yabancı ve aşina arasında hiç bir fark yoktur. Öyleyse anne ve baba akıllı ve tedbirli olursa bütün gün boyunca çocuklarda yardımlaşma ve affetme ruhunu oluşturur ve çocukların kendi istekleriyle kardeşlerinin, oyuncaklarından istifade etmelerine müsaade etmesini sağlayacak bir iş yapabilirler.

Çocukların arasında ihtilaf oluşturan etkenlerden biri de ev işlerini yapmaktır. Anne veya baba bir işi çocukların birinin üzerine yükleyip diğerini çalıştırmayabilirler. Bu durumda kavga ve çekişme başlar. Anne ve baba bu gibi kavgaların çıkmasını engellemek isterlerse bütün çocuklara bir gözle bakmalı ve aralarında ayırım yapmamalıdırlar. Aralarında ihtilaf çıkmaması için ya hiç birinden bir iş yapmasını istememeli ya da istidatlarını ölçerek her birine yapabileceği bir iş vermelidirler. Uyumsuzlukların sebeplerinden biri de işsizlik ve boşluktur. Çocuklar için bir iş veya meşguliyet belirleyerek daha az kavga etmelerine zemin oluşturulabilir. Özellikle mümkünse onları toplu ve fenni oyunlara teşvik etmek çok yararlıdır.

Anne ve babanın kavga ve çekişmeleri de bazen çocukların kavga etmesine sebep olur. Masum yavrucaklar anne ve babalarının devamlı kavga ettiklerini, tartıştıklarını görünce kavga ve tartışmanın, yaşamın gereklerinden olup kaçınılmaz bir şey olduğunu sanırlar. İşte bu yüzden anne ve babalarını taklit eder ve gördükleri o sahneleri kendi aralarında canlandırırlar. Dolayısıyla, çocukların kavga ve tartışmalarından usanan bir anne ve baba ilk önce kendilerini ıslah etmeli, kavga ve tartışmayı bırakmalı, daha sonra çocuklarını ıslah etmelidirler. Elbette aralarında tatsızlık çıkmayan aileler çok azdır; ancak, tartışmalarını çocuklar yokken yapabilirler ve eğer çocukların karşısında tartışma çıkarsa, çocuklara, "bir konuda farklı görüşlerimiz var, dolayısıyla, aramızdaki ihtilafı halletmek istiyoruz" diyebilirler.

Son olarak şunu da hatırlatalım ki; bütün bu noktalara ve diğer noktalara dikkat etmenize rağmen yine de çocukların kavga etmesine engel olamayıp, huzurlu bir aile ortamı yaratamayabilirsiniz. Sizin böyle bir beklentiniz olmasın, biz de böyle bir söz vermiyoruz size. Sizin çocuklarınız da anormal çocuklar değillerdir. Çocukça kavgalar ve çocukların birbirlerini kızdırmaları onlar için normal bir şeydir.

Çocukların enerjisi fazladır ve o enerjilerini bu gibi hareketlerle türetirler. Birbirlerine aşırı eziyet etmemelerine, birbirlerinin bir yerini kırmamalarına ve birbirlerine zarar vermemelerine  dikkat edin. Onların küçük kavgalarına karışmamaya çalışın. Bırakın sorunlarını kendileri halletsinler. Bundan dolayı çok da üzülmeyin, sabredin onların davranışları kendiliğinden düzelecektir.

______

1- Câmi-us Saadat, c.2, s.303.

2- Câmi-us Saadat, c.2, s.305.

3- Câmi-us Saadat, c.2, s.304.

4- Câmi-us Saadat, c.2, s.305.

5- Çocuk Psikologu, doğumdan on yaşına kadar, s.286.

6- Çocuk Psikologu, doğumdan on yaşına kadar çocukların davranışları, s. 286.

7- Gurer-ul Hikem, s.64.

8- Gurer-ul Hikem, s.64.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM