Cemel ordusunun başındakilerin ilk önce halife unvanıyla
İmam Ali’ye (a.s) biat etmeleri ve ardından biat ve anlaşmalarını ihlal ederek,
savaşa girmelerinden dolayı onlara "Nakisin" (biat ve ahdini
bozanlar) denmiştir. Bu savaş "Nakisin savaşı" olarak da
adlandırılmıştır.
Nakisin savaşı, Müslümanların hilafet merkezinin Medine’den
Kufe’ye taşınmasına ve birkaç sahabe ile halifenin şahsı arasında meydana gelen
savaş sebebiyle de İslam mezhepleri arasında siyaset babında yeni fıkhi ve
kelami görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
İsimlendirilme Sebebi
"Cemel" erkek deve anlamına gelmektedir. Birinci
halifenin kızı Ayşe, kızıl saçlı ve “asker” adlı bir erkek deveye bindiğinden
dolayı[1] bu savaşa "Cemel savaşı" denmiştir.
Savaşın Nedenleri
İmam Ali (a.s) Cemel savaşına giderken şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz Allah Muhammed'i (s.a.a) gönderdiği vakit, Araplar
içinde ne bir kitap okuyan vardı ve ne de bir peygam¬berlik iddia eden. (Daha
sonra) Peygamber (s.a.a) onlara kılavuzluk etti ve onları yurtlarına
yerleştirdi. Rahat huzura erdirdi/çaresizlikten kurtardı. Böylece mızrakları
doğruldu, (bağımsızlığa ve işlerinde düzene kavuştular.) Onların oynak ve
titrek taşı sükunete / itminana ulaştı. (Emniyetsizlikten dolayı hasıl olan
ıstırapları yok oldu.) Allah'a andolsun ki ben onları (hidayet ve kurtuluşa)
sevk edenlerin arasındaydım. Ta ki batıl tümüyle yüz çevirip kaçtı. Ben bu
yolda ne aciz oldum ve ne de korktum. Benim bu gidişim (Basra halkıyla savaşa
gitmem), peygamberle birlikte halkın hidayet ve kurtuluşu için gidişim gibidir.
Şüphesiz "hak içinden ortaya çıksın" diye batılı yaracağım. Benim
Kureyşle ne işim var? (Bu kadar bana düşmanlık etmelerinin nedeni nedir?)
Allah'a andolsun onlar kâfirken de onlarla savaştım. Şu anda fitne-fesada
düşüp, hak yolundan sapmışlarla da onlarla savaşacağım…”
—[[Nehcü’l Belağa, hutbe: 33]]
Hz. Ali’nin (a.s) Görüşü
İmam Ali’nin (a.s) sözlerine teveccühle, muhaliflerin fitne
ateşini körüklemelerinin iki delili vardır:
Birinci Delil: Talha ve Zübeyr’in güç ve kudret talebi
İmam Ali (a.s) Nehcü’l Belağa’nın 148. hutbesinde şöyle
buyurmaktadır: “Her ikisi de (Talha ve Zübeyr) idareciliği (hilafeti) üzerine
almak; öbürüne vermeyip kendine mal etmek ister.”[2]
İkinci Delil: Kin ve nefret
Müminlerin Emiri İmam Ali’ye (a.s) karşı beslenen kin ve
nefretin varlığı inkar edilemez. Hz. Ali (a.s) kendisine karşı kin ve nefret
duyulmasına neden olan etkenlerin geçmişini beyan etmiştir. Onlardan bazıları
şunlardı:
1.
Çünkü Peygamber (s.a.a)
beni, Ayşe’nin babasına üstün kılmıştı.
2.
Çünkü Peygamber (s.a.a)
beni, kendisine kardeş seçmişti.
3.
Çünkü Allah Teala mescide
açılan bütün evlerin kapılarının, hatta Ayşe’nin babasının evinin kapısının
bile, kapatılmasını emretti. Ancak benim evimin kapısı kapatılmadı.
4.
Çünkü Allah Resulü (s.a.a)
Hayber günü, diğerlerinin başarısız olmasından sonra, bayrağı benim elime
vermişti ve ben de zafer kazanmıştım. İşte benim zafer kazanmam da onların
üzülmesine neden olmuştur…[3]
Ayrıca kendilerini İmam Ali (a.s) ile aynı seviyede gören
Talha ve Zübeyr, devlet işlerinde Hz. Ali’nin (a.s) kendileriyle istişare
edeceğini ve üçüncü halife Osman’ın ölmesiyle hükumetin bir bölümünü de elde
edeceklerini ümit ediyorlardı. Ancak bunlardan hiçbiri gerçekleşmedi. Durum
böyle olunca da bu ikisinin Müminlerin Emiri İmam Ali’ye (a.s) olan husumetleri
aşikar oldu.
Nakisin Liderlerinin Görüşü
Birinci Delil: Talha, Basra halkı arasında yaptığı
konuşmasında İmam Ali’ye (a.s) karşı savaşının nedenini Hz. Peygamber (s.a.a)
ümmetinin ıslahı ve Allah’a itaati yaygınlaştırma olarak açıklamıştır.[4]
İkinci Delil: Üçüncü halife Osman’ın intikamı: Onlar
Osman’ın katilinin İmam Ali (a.s) olduğunu ve İmam'ın (a.s) Osman’ın
katillerini desteklediğini iddia ederek, kendilerini Osman’ın kanının talep
edicileri olarak tanıtıyorlardı. Onların bu iddialarına karşılık Hz. Ali (a.s),
Osman’ın asıl katillerinin kendileri olduğunu belirterek,[5] onların intikam
taleplerinin kimsenin kendileri aleyhinde bir iddiada bulunmamaları için
olduğunu söyledi.
Hz. Ali (a.s) Nehcü’l Belağa’da şöyle buyurmaktadır:
“Vallahi, Osman'ın kanını aceleyle istemesinin sebebi, ancak o kanın
kendisinden istenmesinden korkmasıydı. Çünkü bu konuda o şüphe altındadır.
Toplumda Osman aleyhinde bulunmada ondan daha hırslısı yoktu. Bu nedenle işi
karıştırmak ve halkı şüpheye düşürmek için buna kalkıştı.”[6]
Evvela: İmam Ali’nin (a.s) Cemel ashabı hakkındaki suçlama
ve serzenişlerinin çoğunda Talha ve Zübeyr hedef alınmıştır. Zira İmam (a.s)
savaşın asıl müsebbiplerini Talha ve Zübeyr bilmekteydi. Başka bir ifadeyle
Ayşe’nin bu savaştaki rolü fer’i idi ve o ikisi tarafından kullanılmıştır.
İkincisi: Görüldüğü üzere Cemel ashabının kendilerini haklı
kılmaları için zikrettikleri delillerden hiçbiri geçerli değildir. Osman’ın
öldürülmesi ve kanının talebi sadece bahaneydi. Zira Ayşe’nin üçüncü halife
Osman ile arası iyi değildi. Ayşe’nin kendisi Osman’ın evi kuşatıldığında
Osman’a itiraz edenleri, hak talep edenler olarak anmıştır. Buna rağmen Ayşe,
halkın İmam Ali’ye (a.s) biat ettiğini duyunca, hemen Osman’ın zulümle
öldürüldüğünü dile getirmiş ve Osman’ın katillerinin cezalandırılmasını
istemiştir. Hatta Ayşe’nin Allah Resulünün (s.a.a) gömleğini Osman’a götürerek,
“Henüz Allah Resulü'nün (s.a.a) kefeninin rutubeti kurumadan sen onun getirdiği
hükümleri tahrif ediyorsun” dediği nakledilmiştir.[7]
Mutezile’nin Görüşü
Bazı Mutezili âlimler, Ayşe ve yârenlerinin iyiliği emretmek
ve kötülükten sakındırmak niyetinde olduklarını söylemişlerdir.[8]
İbn-i Ebi’l Hadid Mutezili Cemel savaşını başlatanlar
hakkında şöyle yazmaktadır: Bizim Mutezili yazarlarımıza göre, Ayşe, Talha ve
Zübeyr dışındaki herkes helak olmuştur. Zira bu üçü tövbe etmiştir. Tövbe
etmeden bunların hükmü de isyanında ısrar ettikleri için cehennemdir.[9]
Talha ve Zübeyr’in Biat ve Ahitlerini Bozması
İmam Ali (a.s) Medine’deki Muhacir ve Ensar’dan oluşan
halkın ısrarı ve ortak kararıyla hicretin 35. yılı zilhicce ayında hilafet
makamına geçti. İlk başlarda hilafet makamına göz diken[10] ve İmam Ali’nin
(a.s) halife olmasıyla hedeflerine ulaşamayan Talha ve Zübeyr, İmam’la (a.s)
hilafete ortak olma veya en azından vilayetlerden birinin yöneticisi olma
beklentisi içine girdiler.
O ikisi, İmam Ali’den (a.s) Basra ve Kufe (veya Irak ve
Yemen) valiliklerini kendilerine vermesini istediler. Ancak Ali (a.s) onları bu
işe layık görmedi.[11]
İmam Ali’nin (a.s) hilafetinden dört ay sonra, İmam’ın (a.s)
hilafetiyle halkın kendilerinden yüz çevirdiğini ve artık Medine’de bir
yerlerinin olmadığını anlayan Talha ve Zübeyr, Umre yapma bahanesiyle İmam’dan
Mekke’ye gitmek için izin istediler. Bu durum üzerine İmam (a.s) onların Umre
değil, hile ve fitne çıkarma niyetinde olduklarını belirtti.[12]
Bazıları, Talha ve Zübeyr'in biat ve ahitlerini bozmalarının
sebebini, İmam Ali b. Ebi Talib’e (a.s) zorla ve korkudan dolayı biat ettikleri
iddiasını gerekçe göstermişlerdir.[13]
Nakisinlerin Ayşe ile İttifakı
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Her ikisi de (Talha ve Zübeyr) yönetimi üzerine almak,
öbürüne vermeyip kendine mal etmek ister. Onlar ne sağlam bir ilahi ipe
sarılmışlar ve ne de O'na erişmekte bil¬vesile edinmişlerdir. Her biri diğerine
kin güdüp durur. Pek yakında üzerinden perde kalkacak. Allah'a andolsun,
ikisinden biri yönetime erişse, ya mutlaka bu öbürünün canını alır ya da öbürü
bunu helak eder...”
—Nehcü’l Belağa, hutbe: 148
Talha ve Zübeyr amaçlarına ulaşmak için, Osman’ın
öldürülmesinden önce Umre için Mekke’ye giden Ayşe’den, Osman’ın kanını talep
etmek ve (şimdilerde İmam Ali’nin (a.s) yakın yarenlerinden ve ordusunun komutanlarından
olan) Osman’ın katillerinden intikam almak için kendilerine katılmasını
istediler. Ayşe ise, bir müddet sonra onların bu isteğini kabul etti.[14]
İmam Ali (a.s) Nehcü’l Belağa’nın 172. hutbesinde bu noktaya
değinerek, şöyle buyurmaktadır: “Çıkıp, Resulullah’ın (s.a.a) hürmetini oraya
buraya sürüklediler. Bir halayığı satın alıp götürür gibi, onu alıp Basra'ya
götürdüler. O ikisi kendi kadınlarını ise, evde sakladılar. Resulullah'ın
(s.a.a) haremindeki zevcesini kendileri ve başkaları için meydana çıkardılar.
İsteyerek ve zorlama olmaksızın bana biat etmiş bir ordu ile yollara
düşürdüler. Basra'daki valime, Müslümanların beytülmalının koruyucularına ve
diğer ahaliye saldırdılar. Bir kısmını işkenceyle ve bir kısmını da hileyle
öldürdüler.”[15]
Zübeyr, Hz.Peygamber'in (s.a.a) ve İmam Ali’nin (a.s)
halasının oğlu ve Ayşe’nin ise, kardeşinin kocasıydı. Oğlu Abdullah, Ayşe,
Talha ve Zübeyr’i bir araya getirmede ve savaşın ateşini fitillemede önemli bir
rol oynamıştır.[16] Ayşe’nin daha önceden İmam Ali’ye (a.s) karşı olan kin ve
nefreti de[17] Talha ve Zübeyr’le birlik olmasında müessir ve etkili olmuştur.
Böylece halkın teveccüh ettiği Hz. Peygamber'in (s.a.a) eşi
Ayşe olmadan bir sonuç elde edemeyeceklerini bilen Talha, Zübeyr ve diğerleri,
Ayşe’nin onayını kazanarak bir ordu oluşturdular.[18]
Abdullah b. Amir b. Kurayz ve Ya’li b. Ümeyye mal ve çok
sayıdaki develeriyle (bazı rivayetlere göre, 600 deve ve 600 bin dirhem veya
dinar) Yemen’den onlara katıldılar ve hepsi Ayşe’nin evinde bir araya geldiler.
Muhaliflerin Basra’ya Doğru Hareketi
Cemel ashabı Abdullah b. Amir’in önerisi üzerine (Medine’ye
gitme görüşünde olan Ayşe’nin aksine) Basra’ya doğru hareket etme kararı
aldılar. Zira Medinelilerle karşılaşma güçleri yoktu. Ayrıca Basra halkı Talha
ve Zübeyr taraftarıydılar ve Abdullah’ın da orada yarenleri bulunmaktaydı.
Neticede 900 kişisi Mekke ve Medine halkından olan 3000 kişilik ordu yola
çıkmak üzere harekete geçti.[19]
Ayşe’nin isteği üzerine, Abdullah b. Amir onun Basra
büyüklerine yazdığı bir mektupla gizlice Basra şehrine girdi. Bu arada Ayşe ve
beraberindekiler de Hufeyr veyahut Hafer-i Ebu Musa’ya kadar ilerlediler.[20]
Haber Basra’ya ulaşınca, Osman b. Huneyf (İmam Ali’nin (a.s)
Basra valisi), İmran b. Husayn ve Ebu’l Esved Dueli’yi gelişinin ve muhalefet
edişinin sebebini sormaları için Ayşe’ye gönderdi.
Ayşe onlara şöyle dedi: “İsyancılar Hz. Peygamberin (s.a.a)
haremine saldırarak Müslümanların halifesini zalimce öldürdüler, mallarını
yağmaladılar, haram şehrin ve haram ayın hürmetini kırdılar. Ben Müslümanları
yaptıklarından haberdar etmek ve durumu düzeltmek üzere ne yapılması
gerektiğini söylemek için geldim.” Talha ile Zübeyr de (Ayşe ile) aynı görüşte
olduklarını ve Osman’ın intikamını almak için geldiklerini; ayrıca kendilerinin
Ali b. Ebi Talib'e zorla biat ettiklerini söylediler.
Onlar ise, Osman'ın katillerinden kimsenin burada
olmadığını; Osman'ın kanını istemenin kendisinden daha çok Ali'ye düşeceğini;
aynı zamanda kendisinin kadın olduğunu ve Allah’ın emriyle Hz. Peygamberin (s.a.a)
diğer eşleri gibi, kendisinin de evinde oturması gerektiğini Ayşe’ye
hatırlattılar.[21]
İmam Ali’nin (a.s) Ordusunun Hareketi
Bu havadisin meydana geldiği tarihi hicretin 36. yılı
Rebiyülahir (ya da Cemaziyülevvel) ayının 24. veya 25. günü olarak zikretmişlerdir.[22]
Müminlerin Emiri Ali (a.s), Ayşe, Talha ve Zübeyr’in Basra’ya doğru hareket
ettiğinden haberdar olunca, Medine halkını savaşa davet etti ve onlar da icabet
etti.[23]
Daha sonra İmam Ali (a.s) Sehl b. Huneyf Ensari’yi yerine
bırakarak, isyancıları durdurma ve büyük bir savaşın önüne geçme ümidiyle 700
kişilik bir orduyla (Muhacir ve Ensar’dan 400 kişi) hızlıca Şam’a doğru yola
çıktı. Ancak Medine’ye üç mil uzaklıkta olan Rebeze’ye ulaşınca[24]
isyancıların uzaklaştıkları anlaşıldı. Bunun üzerine İmam (a.s) birkaç gün
Rebeze’de kaldı. Rebeze’de bulundukları süre zarfında, Medine’den merkep ve
silah getirildi. Ubeyd Tai oğlu Said, Tay boyundan bir toplulukla Hz. Ali’nin
(a.s) ordusuna katıldı.[25]
İmam Ali’nin (a.s) ordusu çeşitli kabilelerden olmak üzere
yedi gruptan müteşekkildi. Kays, Ezd, Hanzala, İmran, Temim, Dabbe ve Ribab
gibi kabileler de Cemel ashabına katıldı. Ahnef b. Kays gibi bazıları da her
iki taraftan uzak durdu. Ahnef b. Kays, Hz. Ali'nin (a.s) geldiğini duyunca
huzuruna vardı. İmam Ali’ye (a.s) "Dilersen senin orduna katılır ve
uğrunda savaşırım; dilersen kendi kabilem Ben-i Sa’d ile yerime giderim
(tarafsız olurum) ve on bin (ya da dört bin) kılıcı savaştan alıkoyarım"
dedi. Hz. Ali (a.s), ikinci teklifi tercih etti ve o da Temim ve Sa'd
kabileleriyle gidip tarafsız kaldı.[26]
Bazı kaynaklarda İmam Ali’nin (a.s) ordusunun on dokuz veya
yirmi bin kişi olduğu ve isyancıların ise, otuz bin veya daha fazla olduğu
rivayet edilmiştir.[27]
İmam Ali’nin (a.s) Uzlaşma için Çabaları
Müminlerin Emiri Ali (a.s) Basra’ya "Teff"
tarafından girdi ve "Zaviye" diye bilinen yerde birkaç gün ikamet
ettikten sonra yola devam etti. Talha, Zübeyr ve Ayşe de "Furda"
bölgesinden yola çıktılar. İmam’ın (a.s) Basra’ya ulaşmasıyla iki ordu
karşılaştılar.[28] Ayşe de savaş meydanının yakınlarında bulunan Ezd
kabilesinin mahallesindeki Huddan mescidine taşındı.[29]
İmam Ali (a.s) savaşa meyilli değildi ve Basra’ya girişinden
üç gün sonrasına kadar gönderdiği mesajlarla isyancıları bu işten vaz
geçirerek, kendisine katılmalarını sağlamak istiyordu.[30] Savaş günü de
sabahtan öğleye kadar Cemel ashabını geri dönmeye davet etti.[31]
Hz. Ali (a.s) Talha ve Zübeyr’e yazdığı mektupta "Kendi
hilafetinin meşruiyetini, halkın bağımsız ve hür iradeyle kendisine biat
ettiğini, Osman’ın öldürülmesinde bir günahının olmadığını, Osman’ın kanının
intikamını istemede haklı olmadıklarını ve Kur’an’ın emirlerine karşı (Peygamberin
(s.a.a) eşini evinden çıkararak savaşa getirmeleri) geldiklerinden" söz
etti.
Ayşe’ye yazdığı mektupta ise, Kur’an’ın emrine karşı gelerek
evinden çıktığını ve halkın arasını düzeltme ve Osman’ın intikamını alma
bahanesiyle de ordu seferber ederek, büyük bir günaha düştüğü hususunda onu
uyardı.
Talha ve Zübeyr İmam’a yazdıkları mektupla itaatsizliklerine
devam ettiler. Ayşe ise, bir cevap yazmadı.
Ardından Abdullah b. Zübeyr halkı İmam Ali’ye (a.s) karşı
ayaklandırmak istedi. Ancak İmam Hasan (a.s) bir konuşma yaparak cevabını
verdi.[32]
Daha sonra İmam Ali (a.s) Sa’sa’a b. Suhan ve ardından
Abdullah b. Abbas’ı Talha, Zübeyr ve Ayşe ile konuşması için gönderdi. Ancak
konuşmalar sonuç vermedi ve Ayşe o günden sonra daha da çok sertleşti.[33]
Cemel Ordusu Liderleriyle Konuşma
Muttakilerin önderi İmam Ali (a.s) Talha ve Zübeyr’le
yakından konuştu ve aralarında nasihat kabul edecek gördüğü Zübeyr’e Allah
Resulünün (s.a.a) hadisini (Hz. Resulullah (s.a.a): "Ey Zübeyr! Andolsun
ki sen zalim olduğun bir hâlde Ali'yle savaşmaya kalkışacaksın")
hatırlattı. Zübeyr de İmam’ın (a.s) sözlerini kabul ederek, eğer bunları
hatırlasaydım, bu yola düşmezdim ve Allah’a andolsun ki asla seninle
savaşmayacağım dedi.
Bunun üzerine Zübeyr Ayşe’ye savaşı bırakıp gideceğini
söyledi. Abdullah b. Zübeyr babasına şöyle dedi: Bu iki orduyu karşı karşıya
getirdin ve şimdi tam da savaşa başlanacağı sırada onları yalnız mı bırakmak
istiyorsun? Sen onun sözünden değil, bayrakları altında toplanmış bulunan
yiğitlerden korktun.
Taberi’nin naklettiğine göre, Zübeyr, oğlu Abdullah’ın
ısrarları nedeniyle yeminin kefaretini bir köle azat etmekle vererek, savaşa
hazırlandı.[34]
Savaşın Başlaması
Cemel savaşı Hicri kameri 36. yılın Cemaziyülahir ayının
ortası Perşembe günü[35] veya Cemaziyülahır ayının 10'u[36] veyahut
Cemaziyülevvel ayının onuncu günü[37], Basra’nın Hureybe bölgesinde
başladı.[38]
İmam Ali (a.s) savaş başlamadan önce elindeki Kur’an-ı
Kerim’i, isyancıları Allah’ın emirlerine uymaya ve vahdete davet etmesi için
yarenlerinden birine vererek onlara gönderdi. Ancak onlar o genci ve İmam
Ali’nin (a.s) yarenlerinden birkaç kişiyi de oklarla şehit ettiler. Bunun
üzerine İmam (a.s) "Şimdi savaş revadır ve çarpışma vaktidir" diye
buyurdu.[39] İmam (a.s) yarenlerine savaşı ilk başlatan taraf olmamaları,
hiçbir yaralıyı öldürmemeleri ve azalarını kesmemeleri, evlere izinsiz
girmemeleri, kimseye kötü söz söylememeleri, kadınlara eziyet etmemeleri ve
Cemel ashabı karargâhında bulunanların dışında bir şey almamaları talimatını
verdi.[40]
İmam Ali’nin (a.s) ordusunun sağ tarafını Malik Eşter, sol
tarafını ise Ammar-ı Yasir komuta ediyordu ve bayrak da İmam’ın (a.s) oğlu
Muhammed Hanefiye’nin elindeydi.[41] Bu savaşta İmam Hasan (a.s) ordunun sağ
tarafında ve İmam Hüseyin (a.s) de sol tarafında yerini almıştı.[42]
Ayşe de zırh giydirilmiş deve üzerinde, savaş düzeni alan
Cemel ashabı[43] ordusunun en ön saflarında idi.[44]
Savaşın Sonucu
Cemel ashabı birkaç saat süren savaşın ardından, ağır
kayıplar vererek akşam üzeri mağlup oldular.[45] Cemel ashabı kaçarken Mervan
b. Hakem Talha’yı okla ayağından yaraladı. Bunun üzerine Basra’da bir eve
götürülen Talha, aşırı kan kaybından orada öldü. Ayrıca Mervan'ın Osman’ın oğlu
Eban’a "Babanı öldürenlerden birini ortadan kaldırdım" dediği rivayet
edilmiştir.[46]
Bazı kaynaklar esasınca, İmam'ın (a.s) yaptığı bir
hatırlatmayla yaptıklarından pişman olan Zübeyr de savaştan önce kaçmıştır.[47]
Başka bir rivayetten de Zübeyr’in Cemel ordusunun yenilmesinden sonra savaş
meydanından kaçarak, Medine’ye gittiği anlaşılmaktadır.[48]
Her halükarda Zübeyr savaş meydanını terk ettiği zaman, Amr
b. Curmuz yarenlerinden birkaç kişiyle onu takip etmeye koyulmuş ve
"Vadiyu’s Seba" denilen yerde de onu ansızın bir kılıç darbesiyle
öldürmüştür.[49]
Hz. Ali (a.s) bu hadise ve Zübeyr’in öldürülmesinden dolayı,
üzüntüsünü izhar etmiştir. Zübeyr’in kılıcını görünce de Zübeyr’in İslam’ın ilk
yıllarındaki kahramanlıklarını hatırlatarak, “Bu kılıç defalarca Resul-ü
Ekrem’in çehresinden hüznü ve kederi yok etmiştir” diye buyurmuştur.[50]
Ayşe’nin Akıbeti
Savaştan sonra Ayşe’yi Hevdec’den dışarı çıkararak, onun
için çadır kurdular. İmam Ali (a.s) savaşı körüklediği için Ayşe’ye
serzenişlerde bulunmuş ve daha sonra kardeşi Muhammed b. Ebibekr’e onu Basra’ya
götürmesini emretmiştir.
Birkaç gün Basra’da kaldıktan sonra Medine’ye gitmesi
gereken Ayşe, müddeti bittikten sonra yola çıkmada yavaş davranınca, İmam Ali
(a.s) İbn-i Abbas’ı onun yanına göndererek, onu uyarmıştır.
İmam Ali (a.s) daha sonra Ayşe’yi, erkek elbisesi giyen
Basralı bir grup kadın ve ordusundan birkaç kişiyle ve Muhammed b. Ebibekr’in
eşliğinde saygıyla Medine’ye yollamıştır.[51]
Daha sonra Ayşe’nin ne zaman Cemel savaşını hatırlasa,
“Keşke bundan önce ölseydim de bu o hadisede yer almasaydım” diye arzu ettiği
ve “Evlerinizde oturun…”[52] ayetini okuduğu zaman da peçesi ıslanıncaya kadar
ağladığı rivayet edilmiştir.[53]
Savaşın İstatistikleri
Cemel savaşında şehit olan ve ölenlerin sayısı hakkında
tarihte farklı görüşler belirtilmiştir. Ebu Heyseme’nin Vehb b. Cerir’den
rivayet ettiğine göre, Cemel savaşında Basra ordusundan 2500 kişi
öldürülmüştür.[54] Başka bir rivayete göre de Cemel ashabından 6000 - 25000
kişinin öldüğü nakledilmiştir.[55] Ayrıca bazıları İmam Ali’nin (a.s)
ordusundan 400 - 5000 kişinin şehit olduğunu yazmışlardır.[56]
-----------------------------------
1.
Taberi, c. 4, s. 452, 456
ve 507.
2.
Nehcü’l Belağa, s. 144.
3.
Mufid, s. 409.
4.
Mufid, s. 304.
5.
Meclisi, c. 32, s. 121;
Nehcü’l Belağa, s. 134.
6.
Nehcü’l Belağa, s. 250.
7.
İbn-i Ebi’l Hadid, c. 6, s.
215.
8.
Mufid, s. 64.
9.
İbn-i Ebi’l Hadid,
Abdülhamit, Şerh-i Nehcü’l Belağa, Tahkik: Muhammed Ebulfazl İbrahim, Kahire,
1378 – 1384 / 1959 – 1964, c. 1, s. 9.
10.
Nehcü’l Belağa, hutbe 148;
Taberi, c. 4, s. 453 - 455.
11.
İbn-i Kuteybe, c. 1, s. 51
– 52; Taberi, c. 4, s. 429 - 438.
12.
Belazuri, c. 2, s. 158;
Taberi, c. 4, s. 429; Mufid, c. 1, s. 226.
13.
Belazuri, c. 2, s. 158;
Taberi, c. 4, s. 435.
14.
Belazuri, c. 2, s. 159;
Dinveri, c. 1, s. 144; İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2, s. 452.
15.
Nehcü’l Belağa, s. 178.
16.
İbn-i Esir, c. 2, s. 249 –
250 ve c. 3, s. 242 - 243.
17.
Nehcü’l Belağa, hutbe 156;
Taberi, c. 4, s. 544; Mufid, c. 1, s. 425 - 434.
18.
Taberi, c. 4, s. 450 - 451;
Mufid, c. 1, s. 226 - 227.
19.
Belazuri, c. 2, s. 157 –
159; Taberi, c. 4, s. 454; İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2, s. 453; Mes’udi, c. 3, s.
102.
20.
Belazuri, c. 2, s. 160;
Taberi, c. 4, s. 461.
21.
Belazuri, c. 2, s. 160;
Taberi, c. 4, s. 461.
22.
Belazuri, c. 2, s. 163 –
164; Taberi, c. 4, s. 468.
23.
Belazuri, c. 2, s. 165;
İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2, s. 457.
24.
Yakut Hamevi, Rebeze
kelimesi.
25.
Belazuri, c. 2, s. 158;
Taberi, c. 4, s. 477 - 479; Mes’udi, c. 3, s. 103 – 105; Halife b. Hayyat, c.
1, s. 110.
26.
Belazuri, c. 2, s. 186;
Taberi, c. 4, s. 505 - 506; Dinveri, c. 1, s. 145 – 146; İbn-i A’sem-i Kufi, c.
2, s. 463; Mes’udi, c. 3, s. 117.
27.
Taberi, c. 4, s. 505 - 506;
İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2, s. 461.
28.
Halife b. Hayyat, c. 1, s.
111; Taberi, c. 4, s. 500 - 501; Mes’udi, c. 3, s. 104 - 106.
29.
Taberi, c. 4, s. 503.
30.
Dinveri, c. 1, s. 147;
Taberi, c. 4, s. 501; Mes’udi, c. 3, s. 106; Müfid, c. 1, s. 334.
31.
Dinveri, c. 1, s. 147.
32.
İbn-i Kuteybe, c. 1, s. 70
– 71; İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2, s. 465 - 467.
33.
Mufid, c. 1, s. 313 – 317;
İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2, s. 467.
34.
c. 3, s. 513.
35.
Taberi, c. 4, s. 501.
36.
Mes’udi, c. 3, s. 113.
37.
Yakubi, c. 2, s. 182.
38.
Belazuri, c. 2, s. 174;
Yakut Hamevi, "Hureybe" kelimesi.
39.
Belazuri, c. 2, s. 170 –
171; Yakubi, c. 2, s. 182; Taberi, c. 4, s. 509.
40.
Belazuri, c. 2, s. 170.
41.
El-Müfid, el-Cemel, Kum;
Mektebetu’t Daveri, s. 179 (Mektebetu Ehlu’l Beyt CD’si, 1391).
42.
El-Müfid, el-Cemel, Kum;
Mektebetu’t Daveri, s. 186 (Mektebetu Ehlu’l Beyt CD’si, 1391).
43.
Belazuri, c. 2, s. 169;
İbn-i Kuteybe, c. 1, s. 76; Müfid, s. 319 - 325.
44.
Belazuri, c. 2, s. 170;
Dinveri, c. 1, s. 149; Taberi, c. 4, s. 507.
45.
Belazuri, c. 2, s. 171.
46.
Dinveri, c. 1, s. 148.
47.
İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2,
s. 470 - 471.
48.
Belazuri, c. 2, s. 181.
49.
Taberi, c. 4, s. 511.
50.
İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2,
s. 471 - 472.
51.
Mes’udi, c. 3, s. 113 -
114.
52.
Ahzab Suresi, 33. ayet.
53.
İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2,
s. 487.
54.
Belazuri, c. 2, s. 187.
55.
Halife b. Hayyat, c. 1, s.
112; Taberi, c. 4, s. 539; İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2, s. 487 – 488; Mes’udi, c.
3, s. 95 - 96.
56.
Halife b. Hayyat, c. 1, s.
112; İbn-i A’sem-i Kufi, c. 2, s. 487; Mes’udi, c. 3, s. 96.