Rasthaber - 1- Velayetin (yöneticiliğin) haram kısmı, zalim yöneticinin velayetidir ve en yükseğinden en alt makamına kadar onun tarafından (yöneticilik makamına) tayin edilen kimselerin yöneticiliğidir. Yönetici olarak onlar için çalışmak ve onlarla ticaret yapmak haramdır ve bu iş meşru değildir. Bunu yapan adam, yaptığı iş ister az olsun ister çok, bu işinden dolayı azaba uğrayacaktır. Çünkü onlara (zalim yöneticilere) her çeşit yardımda bulunmak büyük bir günahtır. Bunun sebebi ise şudur: Zalim yöneticinin yöneticiliğinde hak olan her şey ayak altına alınır ve batıl olan her şey de dirilir; zulüm sitem ve fesat aşikar olur. (İlahi) kitaplar iptal edilir; peygamber ve müminler öldürülür; camiler yıkılır, Allah’ın sünnet ve şeriatı değiştirilir. Bu yüzden onlarla çalışmak, onlara yardımda bulunmak ve onlarla ticaret yapmak haramdır; ancak kan ve murdarı yemek kadar bir zaruret söz konusu olursa, o başka.
2- İlmi olmayanı mutlu saymak, sevgi ve muhabbeti olmayanı övmek, sabırlı olmayanı kamil saymak, ulemayı kınamaktan ve onlara dil uzatmaktan kaçınmayan kimseye dünya ve ahiret hayrı ümit etmek doğru ve uygun değildir. Akıllı adamın, sözüne güvenilmesi için doğru konuşan olması, nimetin çoğalmasını hakketmesi için de şükreden olması gerekir.
3- Ömer bin Hanzele şöyle diyor: "İmam Cafer Sadık (a.s)’a, ashabımızdan olan iki şahsın arasında bir borç veya miras hakkında anlaşmazlık vardır, mahkeme için sultana ve hakimlere (zalim yönetici veya onlar tarafından tayin edilen kadılara) başvuruyorlar; acaba bu amel câiz midir? İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Kim onlara hak veya batıl bir meselede başvurursa, tağuta başvurmuştur; onun yararına hükmettiği şey kesin hakkı bile olsa haramdır. Çünkü tağutun hükmüyle onu almıştır. Allah (c.c) buyurmuştur ki: "Tağutun önünde muhakeme olmayı isterler, oysa onlar onu reddetmekle emr olunmuşlar." [ [1] – Nisa/60.] Öyleyse ne yapsınlar? dediğimde şöyle buyurdular: “Bizim hadislerimizi rivayet eden, helalımızı ve haramımızı bilen ve hükümlerimizden haberdar olan birisini bulsunlar, ben onu size hakim kıldım."
4- Kadılar dört kısımdır; üç kısmı cehennemde, bir kısmı da cennettedir:
a) Bilerek haksız yere hüküm veren kimse cehennemdedir.
b) Bilmeyerek haksız yere hüküm veren kimse cehennemdedir.
c) Bilmeyerek hakka hüküm veren kimse cehennemdedir
d) Bilerek hakka hüküm veren kimse ise cennettedir.
5- Erkek, hanımına karşı üç şeye riayet etmelidir: Hanımının muhabbet ve ilgisini kazanmak için onunla uyum sağlamak; ona karşı güzel ahlaklı olmak; onun gözünde güzel görünmek ve refahını sağlamakla kalbini elde etmek.
Kadın da kocasına karşı şu üç şeye riayet etmesi gerekir: Kocasının tüm hallerde güvenini sağlayacak şekilde kendisini kötülüklerden korumak; muhtemel hatalarının affedilmesi için sürekli kocasının hakkını gözetmesi; tatlı dil ve çekici tavırlarıyla kocasına olan sevgisini bildirmesi.
6- Ölümden sonra insan için ancak üç yolla sevap yazılır: Hayatında ölümünden sonra da devam edecek bir sadaka-i cariye (cami, köprü vb. şeyler) geriye bırakmak; kendisinden sonra amel edilecek bir sünnet-i hasene (güzel bir gelenek) bırakmak ve kendisine dua edecek salih bir evlat yetiştirmek.
7- Müslüman’ın, Müslüman kardeşi üzerindeki hakkı şunlardır: Karşılaştığında selam vermek, hastalandığında ziyaret etmek, gıyabında hayrını istemek, aksırdığında “Yerhamukellah” (Allah sana rahmet etsin) demek, davet ettiğinde davetini kabul etmek ve öldüğünde onu teşyi etmek (uğurlamak).
8- Mümin, müminin kardeşidir; müminler tek bir gövde gibidirler; eğer bir tarafı ağrırsa ağrısını diğer organlar da hisseder. Müminlerin ruhları da bir ruhdandır; müminin ruhunun Allah’a bağlılığı, güneş ışınlarının güneşe bağlılığından daha şiddetlidir.
9- Dostluk ancak had ve sınırlarıyla gerçekleşir; kim bu had ve şartların hepsine veya bunlardan bazısına riayet ederse gerçek bir dost olur; aksi takdirde böyle bir kimsenin dostluğunu dostluk sayma. Bu had ve sınırların birincisi, içte ve dışta sana karşı aynı olmasıdır. İkincisi, senin ziynetini (iyiliğini) kendi ziyneti ve senin kötülüğünü de kendi kötülüğü bilmesidir. Üçüncüsü, bir makam veya servete ulaştığında sana karşı durum ve tavrının değişmemesidir. Dördüncüsü, gücü yettiği bir şeyi senden esirgememesidir. Bu hasletlerin hepsinden kapsamlı ve üstün olan beşincisi de musibet ve sıkıntılarda seni yalnız bırakmamasıdır.
10- Suçlanacak yerde duran kimse, kendisine kötü zanda bulunan kimseyi kınamamalıdır. Sırrını saklayan kimsenin yetkisi daima kendi elinde olur. İki kişiyi geçen her söz ifşa olur. Kardeşinin yaptığını iyiye yorumla; sözüne iyi bir tevil bulduğun müddetçe onu kötüye yorumlama. Dürüst olan kardeşleri elden kaçırma; çünkü onlar, varlıkta azık belada ise siperdirler. Allah’tan korkan kimselerle istişare et. Kardeşlerini takvaları miktarınca sev. Kötü kadınlardan çekin, iyilerinden de kork; (kadınlar) sizi iyi işe emrederlerse, kötü işte size meyletmemeleri için onlara muhalefet edin.”
11- Boş konuşma; münasip bir yer bulmadıkça da yararlı sözleri söyleme. Nice konuşanlar vardır ki, yararlı ve hak sözü yersiz söylediği için incinmiştir. Akılsız ve olgun kimseyle çekişme. Çünkü olgun kimse, sana galip gelir; akılsız ise seni helak eder. Kardeşinin gıyabında, hakkında söylenmesini sevdiğin şeyin en güzelini onun hakkında söyle; çünkü amel, işte budur. İşlerde, iyiliğine karşı mükafat alacağını ve suçlarına karşı da hesaba çekileceğini bilen bir kimse gibi amel et.
12- Kim dünyada zahit olursa, Allah hikmeti onun kalbine yerleştirir, dilini onunla açar, dünyanın zararlarını, dert ve dermanlarını ona gösterir ve onu dünyadan esenlik evine salim olarak götürür.
13- İnsanlar (kıyamet günü) sırat köprüsü üzerinden çeşitli şekillerde geçerler; Sırat köprüsü kıldan ince ve kılıçtan keskindir… Bazıları sürünerek, bazıları yürüyerek, bazıları da vücutlarının bir kısmını ateş yakacak şekilde asılarak geçerler.
14- Şaka yapmaktan sakının. Çünkü şaka yapmak, düşmanlık doğurur; aynı zamanda küçük bir sövüştür de.
15- Basiretsiz (körü körüne) amel eden kimse doğru yoldan yürümeyen kimseye benzer; süratle gidişi, onu hedefinden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
16- Ey Cundeb oğlu! Müminlere zulmün dışında, diğer bütün günahlar bağışlanır. Gösteriş için yapılan amellerin dışında diğer bütün hayır ameller kabul edilir.
17- Halkı güzel amellerinizle iyiliğe davet edenlerden olun, dilinizle değil. Halk sizin çabanızı, doğruluğunuzu ve haramlardan sakınmanızı görmelidir.
18- Ey Cundeb oğlu! Kazandığı maldan kendisini mahrum bırakan, başkası için toplamaktadır. Heva ve hevesine uyan düşmanına uymuştur. Kim Allah’a güvenirse Allah ona, dünya ve ahiret işlerinde yeter ve gıyabında onun her şeyini korur. Her belaya karşı sabır, her nimete şükür ve her zorluğa çözüm yolu hazırlamayan kimse aciz kalır.
Evladına ve malına gelecek her bela ve musibete karşı sabretmeye çalış. Çünkü Allah sabır ve tahammülünüzü denemek için emanet ve bağışını geri alır. Günah işlemeye cesaretlendirmeyecek şekilde Allah’a ümitli ol ve Allah’ın rahmetinden de ümit kesmeyecek şekilde O’ndan kork. Cahilin övgü ve sözlerine asla aldanma. Zira bu, kibirlenip sonra ululanmana ve amelinle övünmene sebep olur. Gerçekten en iyi amel ibadet ve (bunun da yanında) tevazudur.
19- Müminde şu sekiz haslet olmalıdır: Buhranda (fitnelerde) ağırbaşlı, belada sabırlı, varlıkta şükredici, Allah’ın verdiği rızka kanaat eden, düşmanlara (bile) zulmetmeyen, dostlara yük olmayan, bedeni kendisi tarafından zahmette, insanlar ise ondan taraf rahatlıkta olmalı.
20- Alimin bir günahı bağışlanmadan, cahilin yetmiş günahı bağışlanır.
21- Zenginlikte azma; yoksullukta sabırsızlık etme. Katı ve taş yürekli olma; çünkü böyle olursan halk sana yaklaşmaktan hoşlanmaz. Gevşek ve zayıf da olma; zira seni tanıyan tahkir eder. Kendinden üstte olana karşı düşmanlık yapma; senden aşağıda olanla da alay etme. İşlerde, o işin ehliyle çekişme (işi ehline bırak). Akılsızlara itaat etme. Herkesin yanında kendini küçültme. Yükünü başkasının üzerine yükleme. Bir işin içerisinde kalıp pişman olmadan önce, o işin giriş ve çıkış yolunu öğrenmek için dur, düşün (sonra başla). Kalbini ortak olduğun bir yakın ve amelini peşinden gittiğin bir baban, nefs-i emmareni mücadele ettiğin düşman ve (sahibine) geri vereceğin emanet kabul et. Sen kendi nefsinin doktoru kılınmışsın, sıhhat alameti sana öğretilmiş, dert ve dermanın sana açıklanmıştır. Öyleyse kendine nasıl bakacağına dikkat et.
22- Kim, kendisini ateşten kurtarmaktan başka bir endişeyle sabahlarsa, büyük bir meseleyi küçük saymış ve Rabbinin vereceği az bir kâra meyletmiştir. Kim müslüman kardeşine hile yapar, onu tahkir eder ve onunla kavga yaparsa, Allah onu cehenneme sokar. Kim bir mümine haset ederse, tuzun suda eridiği gibi onun da imanı öylece kalbinde erir.
23- Halkın seni iyi adam bilmeleri için onların gözü önünde sadaka verme. Böyle yaparsan mükafatını almış sayılırsın. Sağ elinle bağışta bulunduğun zaman sol elinin haberi olmamalıdır. Çünkü Allah için gizlice verdiğin sadakadan dolayı Allah, halkın verdiğin sadakadan habersiz kalmasının sana zararı ulaşmayacağı bir gün (kıyamet günü) şahitlerin gözü önünde seni mükafatlandıracaktır.
24- Lokman’ın oğluna tavsiyelerinden bazıları şunlardı: "Ey oğlum! İşlerinde ağırbaşlı olmaya çalış; Müslüman kardeşlerinin doğurduğu müşkülatlar karşısında nefsine sabrı yükle. Eğer dünya izzetini elde etmek istiyorsan, halkın elinde olan şeylerden tamahını kes; peygamberler ve doğru insanlar, insanlardan tamah gözlerini keserek o yüksek makamlara ulaştılar."
25- Bizi tanıyan her Müslümanın, her gece ve gündüz amellerine bakması ve kendisini hesaba çekmesi gerekir. Eğer yaptığı işlerin iyi olduğunu görürse, o işi daha da çoğaltmalıdır; ama eğer kötü olduğunu görürse kıyamet günü rezil olmaması için yaptığı kötü işlerden tövbe etmelidir.
26- Ey Nu’man oğlu! Eğer kardeşinin seninle samimi dost olmasını istiyorsan onunla şaka yapma, münakaşa etme, ona karşı övünme ve ona karşı düşmanlık gütme. Sırlarını dostuna açıp söyleme; ancak düşmanın haberdar olmasıyla sana zararı olmayacak sırlar olursa o başka; çünkü dostun da bir gün düşman olabilir.
27- Üç şeye rağbet göstermeyen üç şeye duçar olur: Uzlaşmaya rağbet göstermeyen yardımcısız kalır, hayır işe rağbet göstermeyen pişman olur, arkadaşlarını çoğaltmaya rağbet göstermeyen zarar görür.
28- Ey Cundeb oğlu! Ameline güvenen helak olur, Allah’ın rahmetine güvenerek günahlara cüret eden kurtulamaz.” Öyleyse kim kurtulur? diye sorduğumda buyurdular ki: "Ümitle korku arasında olan kimseler kurtulur; bunların kalpleri mükafatın hevesinden ve azabın korkusundan sanki bir kuşun pençesine asılmış gibidir."
29- İyilik kendi ismi gibi iyidir. İyilikten, sevabı hariç daha üstün bir şey yoktur, amelden de iyi olan onun mükâfatıdır. İyilik etmek, Allah’ın, kuluna verdiği bir hediyedir. Her iyilik yapmak isteyen onu yapamaz; gücü yeten herkes de buna muvaffak olamaz. Allah bir kula lütufta bulunmak isterse ona iyilik yapma isteğini, gücünü ve muvaffakiyetini verir. İşte burada, iyilik yapmak isteyen için saadet ve yücelik tamamlanır…
30- Mümin kardeşinin ihtiyacını karşılamak için adım atan bir kimse, Safa ve Merve arasında sa’y eden kimse gibidir. Onun ihtiyacını karşılayan bir kimse de Bedir ve U-hud savaşında Allah yolunda kanına boyanan kimse gibidir.
Allah hiçbir ümmeti, fakir kardeşlerinin haklarını küçümsemedikleri müddetçe helak etmemiştir.
31- Allah, bazı kavimlere nimetler verir, şükretmeyince, o nimetler onlara vebal olur; bazı kavimleri musibetlere duçar kılar, sabredince o musibetler kendilerine nimet olur.
32- Kul, günahı gizli olarak işlerse, yalnız yapana zarar verir; ama açıkta işler ve önlenmezse (o zaman) topluma zarar verir.
33- Aklı olmayan, ıslah olmaz. İlmi olmayan, anlayamaz. Anlayan, nezaketli olur. Halim ve olgun olan, muzaffer olur. İlim siperdir. Doğruluk izzettir. Cehalet zillettir. Anlayış ululuktur. Cömertlik başarıdır. Güzel ahlak, dostluğa yol açar. Zamanını tanıyana, şüpheler saldırmaz. Sağduyu, zannın kandilidir. Allah, kendisini tanıyanın dostudur ve O’nu tanımadığı halde tanıyor gibi görüneninin de düşmanıdır. Akıllı insan bağışlayıcı, cahil ise gaddar olur. Saygı görmek istiyorsan, yumuşak davran. Hakir olmak istiyorsan, haşin ol. Asaletli olanın, kalbi yumuşak olur. Haşin olanın, kalbi katı olur. Vazifesini yapmada kusur eden, uçuruma düşer. İşin sonundan endişesi olan, bilmediği şeyde ihtiyatlı davranmalıdır. Bilmeyerek bir işe teşebbüs eden, kendi burnunu yere sürter (zillete duçar olur). İlmi olmayan, anlamaz; anlamayan kurtulmaz; kurtulmayan, kıymetli olmaz; kıymetli olmayan ezilir; ezilen çok kınanır; böyle olan bir kimseye ise pişmanlık yakışır.
34- Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler. Halkın hanımlarına karşı iffetli davranın ki, hanımlarınız da iffetli olsunlar.
35- Seninle ilişkisini kesenle ilişki kur. Seni mahrum bırakana bağışta bulun. Sana kötülük yapana iyilik yap. Sana küfredene selam ver. Düşmanlık yapana karşı insaflı davran. Zulmedeni affet; nitekim sen de affedilmeği seversin. Allah’ın seni affetmesinden ibret al. Güneşin hem iyi hem de kötü insanlara doğduğunu ve yağmurun da hem salih hem de suç işleyenlere yağdığını görmüyor musun?
36- Üç çeşit insandan kork: Hain, zalim ve laf taşıyan. Çünkü senin için (başkasına) hıyanet eden, sana da eder; senin için (başkasına) zulüm eden sana da zulüm eder; sana laf taşıyan senden de söz götürür.
37- Allah, kitabından bir harfin (ayetin) okunmasını dinleyen kimse için bir hasene (sevap) yazar, bir günahını siler ve onu bir derece yükseltir.
38- Evli bir kimsenin kıldığı iki rekat namaz, bekârın kıldığı yetmiş rekattan daha üstündür.
39- Ailesinin geçimini sağlamak için çalışan, Allah yolunda cihat eden kimse gibidir.
40- İmam (a.s), ölüm anında etrafında toplanan akrabalarına bakıp şöyle buyurdular: "Namazı hafif sayan, bizim şefaatimize ulaşmayacaktır."
***
1- Tuhaf’ul- Ukul, s. 683.
2- Tuhaf’ul- Ukul, s. 747. H:. 70.
3- Vesail’uş- Şia, c. 18, s. 99.
4- Tuhaf’ul- Ukul, s. 749.
5- Tuhaf’ul- Ukul, s. 665.
6- Tuhaf’ul- Ukul, s. 743.
7- Usul-u Kafi, c. 2, s. 171.
8- Usul-u Kafi, c. 2, s. 166.
9- Tuhaf’ul- Ukul, s. 753. H. 90.
10- Tuhaf’ul- Ukul, s. 755. H. 103.
11- Tuhaf’ul- Ukul, s. 781. H. 175.
12- Bihar’ul- Envar, c. 73, s. 48.
13- Ravzat’ul- Vaizin, s. 499.
14- Tuhaf’ul- Ukul, s. 779. H. 172.
15- Tuhaf’ul- Ukul, s. 741.
16- Tuhaf’ul- Ukul, s. 625.
17- Usul-u Kafi, c. 2, s. 105.
18- Tuhaf’ul- Ukul, s. 625.
19- Usul-u Kafi, c. 1, s. 47.
20- Usul-u Kafi, c. 1, s. 47.
21-Tuhaf’ul- Ukul, s. 627.
22- Tuhaf’ul- Ukul, s. 621.
23- Tuhaf’ul- Ukul, s. 629.
24- Bihar’ul- Envar, c. 13, s. 419-420.
25- Tuhaf’ul- Ukul, s. 617.
26- Tuhaf’ul- Ukul, s. 643.
27- Tuhaf’ul- Ukul, s. 657. H. 32.
28- Tuhaf’ul- Ukul, s. 621.
29- Bihar’ul- Envar, c. 78, s. 246.
30- Tuhaf’ul- Ukul, s. 623.
31- Bihar’ul- Envar, c. 78, s. 241.
32- Kurb’ul- İsnad, s. 26.
33- Tuhaf’ul- Ukul, s. 731.
34- Bihar’ul- Envar, c. 78, s. 242.
35- Tuhaf’ul- Ukul, s. 629.
36- Tuhaf’ul- Ukul, s. 651.
37- Uddet’ud- Dai, s. 270.
38- Bihar’ul- Envar, c. 103, s. 219.
39- Vesail’uş- Şia, c. 12, s. 43.
40- Vesail’uş- Şia, c. 3, s. 17.
ehlader