Sizin yaratılışınızda ve türetip
yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.2
Sizi topraktan yaratmış bulunması,
O'nun ayetlerindendir; sonra siz, yeryüzünün her yanına yayılmakta olan bir
beşer oldunuz.3
İlim adamları çeşitli ilimler
öğrendiği ve muhtelif dallarda araştırma ve incelemelerde bulunduğu hâlde
insanın kendisi henüz tanınmamış ve meçhul bir varlık olarak varlığını
sürdürmektedir ve bu büyük muammanın çözümlenip açıklanması ve her yönünün
aydınlanması ise yılları gerektirmekte olup belki de insanoğlu bunu hiçbir
zaman yapma gücünü elde edemeyecektir.
Doktor Karel yıllarca yaptığı
araştırma ve incelemeden sonra şöyle demektedir: "Biyologlar henüz insan
vücudunun sırlarının gerçeğine ulaşamamıştır." Karel bu dalda yazdığı
kitabına "İnsan Denen Meçhul" adını vermiştir. Burada şunu itiraf etmek
zorundayız; insanın kendisi Allah'ın azametinin en büyük nişanesi ve
alametlerindendir.
Kendini Tanıma
Yüce Allah'ın ilminin, hikmetinin ve
tedbirinin en önemli nişanelerinden biri insanın yaratılışıdır, nitekim insanın
kendisini tanıması, Rabbini tanımasına vesile olmaktadır. Bu konuda hadislerde
şu ifadeler yer almıştır:
1- Kendini tanıyan Rabbini tanır.
2- Kendisini tanımayanın Allah'ı
tanımasına şaşarım doğrusu.
3- Kendini tanıyan, kesinlikle bütün
bilgi ve ilimlere ulaşmıştır.
4- Kendini bilme, bilginin en
mükemmelidir.
5- Herhangi bir şeyi kaybedince
hemen onu aramaya başlayan ama kendisini kaybettiğinin farkına bile varamayan kişinin
aklına şaşarım.4
Bu bölümde bu meçhul varlığın
(insanın) boyutlarının bir köşesine değineceğiz, böylece Allah'ın da yardımıyla
tüm bu sırların yaratanın tanınmasına ortam hazırlanmasını umuyoruz. İmam Cafer
Sâdık'ın (a.s) dostlarından biri şöyle diyor: Hişam İbn Hakem'e (İmam Cafer
Sâdık'ın (a.s) öğrencisi) "Allah'ı nasıl tanıdığım sorulduğunda cevabım ne
olmalıdır?" diye sordum. Hişam dedi ki: Yüce Allah'ı kendi varlığımla
tanıdım de; zira O bana en yakın olandır, bedenimin muhtelif bölümlerden
oluştuğunu ve her birinin özel bir nizam ve tertiple kendi yerinde olduğunu
görüyorum. Vücut organlarının terkip ve tertibi muntazam ve nettir,
yaratılışları mükemmel ve dakiktir, akla hayale gelmedik bir ressam tablosudur adeta…
Kendime baktığımda göz, kulak,
koklama, dokunma ve tatma duygusu gibi çeşitli özelliklere haiz organlarımın olduğunu
görüyorum. Aklıselim sahibi herkes bunca
muntazam ve dakik bir düzenin
mutlaka bir yaratıcısı olduğunu ve bu kadar mükemmel bir tablonun kesinlikle bir
ressamı bulunduğunu anlayabilmektedir. İşte bu hakikat benim varlığımdaki bu
mükemmel sistem ve bu mükemmel tablonun yaratıcısını fark etmeme yardımcı olmaktadır.5
İmam Rıza'dan (a.s) Allah'ın
varlığına dair delil göstermesi istendiğinde şöyle buyurdu: Kendi vücuduma
bakınca bu muazzam sistemin bir yaratıcısı olduğunu anlıyor ve ona inanıyorum.6
İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle
buyurur: Yüce Allah'ın kullarına gizli kaldığını zannedenin aklına şaşarım.
Çünkü yaratılışın işaretlerini ve etkilerini bizzat
kendi varlığında görmekte ve bunun
böyle bir zannı batıl edip aklını başından alacak mükemmel sistemine bizzat şahit
olmaktadır. Hayatım üzerine yemin ederim ki insanlar şu yaradılış düzeni
etrafında biraz düşünecek olsalar kâinatı kimin yarattığını gayet belirgin
delillerle anlayacaklardır.7
---------------------------------------
1- Fussilet, 53
2- Câsiye, 4
3- Rum, 20
4- Gureru'l-Hikem ve Dureru'l-Kelim,
"arefe" terimi
5- Biharu'l-Envar, c.3, s.50
6- Usul-i Kâfi, Tevhid kitabı, 1.
bab, 3. hadis.
7- Biharu'l-Envar, c.3, s.153