Bu durumda asgari ücretli ucuz ürün peşine düşünce, kazein
maddesini suyla peynire dönüştürenler ve tarihi geçmiş ürünleri paketleyenler
piyasada cirit atmaya başladı.
Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı Odatv’ deki haberinde Ege
Üniversitesi Süt Teknolojisi Bölüm Başkanı Prof. Harun Uysal’ın, “Asgari
ücretin açlık sınırının altında olduğu bugün bir asgari ücretli 70 TL'ye
peynir, 9 TL'ye süt alabilir mi? Bu imkânsızlık sahte ürünler için büyük bir
piyasa yaratıyor. Piyasada içinde bir damla süt olmayan, kazein maddesinden
üretilen peynirler satılıyor” dedi. Kazein maddesi su ve margarinle
birleştirilip içinde hiç süt olmayan ama peynir tadında ürün üretiliyor”dediğini
aktardı.
Habere göre, Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan
Çakar da “Piyasada denetim yok, düzenleme yok. Serbest piyasa ekonomisi,
serbest soygun düzeni haline geldi” ve peynir üreticisi Cemal Torun ise,
kendisinin 38 TL'ye verdiği 1 kg Ezine peynirini markette 78 TL etiketle
satıldığını belirtmiş ve “Hiçbir kontrol, sınırlama yok. Market yasası olmadığı
için istenen fiyat konulabiliyor, üreticinin burada bir söz hakkı bulunmuyor.
“Üretici de dertli” şeklinde açıklama yapmış ve çözümü “Market Yasası”na
bağlamış.
İşin bu yanı tüketici açısından önemli. Çünkü son çözümlemede
ürünün bedelini o ödüyor.
Ancak gelelim asıl mağdur olan süt üreticisine.
SÜT ÜRETİCİSİ NE DURUMDA
“Ulusal Süt Konseyi” diye bir kurumumuz var. Ancak Ulusal
Süt Konseyi yapısı ve yönetmeliği gereği piyasada düzenleyici bir konuma sahip
değil. Bu yetki Et ve Süt Kurumu'na verilmiş durumda. Ancak Et ve Süt
Kurumu’nun mevzuat ve organizasyonla ilgili çalışmaları henüz tamamlanmamış
bulunuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ise süt tozu ve okul sütü gibi desteklerle
piyasayı düzenlemeye çalışıyor, ancak bu enstrümanların piyasa yapıcı bir rolü
olmadığı uzun zamandır biliniyor.
Süt günlük işlenmesi gereken bir hammadde olduğundan üretici
sütü satmak zorunda. Bu bulanık ve karmaşık yapı ise sanayicinin işine geliyor.
Belirlenen referans fiyatı, tavan fiyat olarak değerlendirebiliyor, bu fiyata
bağlı kalmaksızın süt toplayabiliyor.
Kısaca, sütte sömürü düzeni acımasız devam ediyor. Üretici
para kazanamıyor, ancak şimdilik süt sanayicisi, yem sanayicisi ve de
marketler, daha doğrusu AVM’ler karlarını katlıyor.
Bildirimlere göre “Gıda Komitesi çiğ süt referans fiyatını 1
Temmuz-31 Aralık 2021 tarihlerinde geçerli olmak üzere litre başına 3 lira 20
kuruş olarak belirlemiş. Üreticiler prim dahil litre başına 4 TL olmasını
istemişti. Destekleme primi litre başına 30 kuruştan 20 kuruşa düşürülmüş.”
Kısaca belirlenen bu fiyat ve prim, çiftçinin mağduriyetini karşılamaktan uzak.
SÜT ÜRETİCİLERİ İÇİN ÇÖZÜM NE
Yapılması gereken ilk iş olarak, maliyet temelli bir taban
fiyat belirlenmeli, bu fiyat ile piyasa arasındaki fark üreticiye ödenmelidir.
Ancak çözümü salt buna bağlamak doğru değil. Destek ne kadar artarsa sanayici
de o oranda fiyat düşürüyor. Fiyat belirlenirken bu destekler düşüldüğü için
üreticiye pek yansımıyor. Diğer yandan Et ve Süt Kurumu, mevzuat ve
organizasyonla ilgili çalışmalarını hızlı tamamlayarak piyasadan süt
çekmelidir.
Temelde çözüm, üreticilerin kooperatifleşerek sanayileşmesi
ve tüketicilerin de pazarlamada kooperatif örgütlenmeyi temel almaları. Bu bağlamda
özetle neler yapılmalıdır?
Kooperatif yasaları, tek bir yasaya indirgenmelidir.
Tarımsal amaçlı kooperatiflere gelir için Çiftçi Kayıt
Belgesi verme hakkı verilmeli, pazarladığı ürünlerde KDV yüzde 1’e düşürülmeli
ve en az 10 yıl süreyle Üst birlikleri olan birim kooperatiflere kurumlar vergisi
muafiyeti sağlanmalıdır.
Tarımsal Kooperatif örgütlenme ile ilgili tek bir bakanlık
sorumlu olmalıdır ve ürüne dayalı tarımsal kooperatifleşme olmamalıdır.
Kooperatiflere finans sağlayacak bir Kooperatifçilik Bankası
Kurulmalıdır.
Tarımsal amaçlı kooperatifler ilçe ya da büyük belde/köy
temelinde örgütlenmelidir.
Ve de peynir başta olmak üzere süt ve ürünlerin
pazarlanmasında AVM’lerin egemenliğini ortadan kaldırmak için pazarlamada da
kooperatif örgütlenme egemen kılınmalıdır.