Günümüz dünyası hızla çok kutuplu bir sisteme doğru ilerliyor, ülkeler ve yeni ittifaklar kendi ekonomik, teknolojik ve askeri hedeflerine ulaşmak için çaba gösteriyor. Bu karmaşık ortamda, şirket yöneticileri ve üst düzey liderler, anlık zorlukların ötesine bakmalı ve jeopolitik faktörleri doğrudan karar alma süreçlerine ve kurumsal stratejilere dahil etmelidir. “Jeopolitik güç” geliştirmek, kuruluşların bu çok kutuplu dünyada beklenmedik şoklara ve ani değişimlere uygun şekilde yanıt verebilmesine yardımcı olabilir.
Günümüz dünyası giderek çok kutuplu hâle geliyor ve ülkeler ekonomik, teknolojik ve askeri amaçlarına ulaşmak için yeni ittifaklar kuruyor. Bu durumda, kurum ve kuruluşların liderleri ve CEO’lar anlık zorlukların ötesini görmeli ve jeopolitik düşünceyi stratejik kararlarının temel bir unsuru hâline getirmelidir.
“Jeopolitik güç” oluşturmak, kuruluşların bu yeni çok kutuplu dünyada şokları öngörmesine ve onlara yanıt verebilmesine imkân tanır. Pek çok şirket, çağımızın en büyük zorluklarından biri olan geniş kapsamlı jeopolitik etkiler karşısında hazırlıklı değildir. Liderler, kurumlarını bu yeni gerçekliğe uyumlu hâle getirmek ve kendi jeopolitik güçlerini geliştirmek için hızla harekete geçmelidir.
Şekillenmekte Olan Jeopolitik Değişimler
Son otuz yılın büyük bir bölümünde CEO’lar, hızla küreselleşen bir dönemde faaliyet gösteriyorlardı. 1990’lardan 2010’ların sonuna kadar ekonomiler, kültürler ve nüfuslar giderek daha fazla bütünleşti ve küreselleşmenin yükselişte olduğu bu uluslararası düzende tedarik zincirleri tam zamanında öne çıkmıştı ve jeopolitik nadiren şirketlerin gündemine giriyordu. Bu dönem kesin olarak sona ermiştir.
Dünyanın Çok Kutuplu Hâle Gelmesi
Soğuk Savaş sonrası dönem, Batı liderliğindeki uluslararası iş birliği, kurumlar ve ticaret düzenleri tarafından şekillendirilmişti. Ancak bu düzenin yerini artık daha gergin ve parçalanmış bir küresel manzara alıyor. Bazıları dünyanın yeniden Soğuk Savaş’taki gibi iki kutuplu hâle geldiğini öne sürse de bu yaklaşım fazla basitleştiricidir. Eğilim, açık biçimde çok kutupluluğa doğrudur.
Bir yanda ABD, Avrupa ve Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerden oluşan Batı Bloğu, diğer yanda ise son iki yılda Çin ve Rusya liderliğinde ortaya çıkan yeni bir Doğu Bloğu bulunuyor. Buna ek olarak, orta ölçekli ama dinamik güçler de çeşitli bölgesel bloklar ve sistemler üzerinden etkilerini artırmaktadır. Bu değişim, kuruluşların dağınık ve çok boyutlu jeopolitik ortama uyum sağlamasını zorunlu kılıyor.
Küresel Ticarette Yapısal Dönüşümler
Rekabetler, ittifaklar ve jeopolitik hedefler küresel ekonomiyi yeniden şekillendiriyor ve bu süreç önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Önümüzdeki on yılda küresel mal ticaretinin yıllık ortalama %2,9 gibi gerçek bir büyüme oranıyla artması beklenirken, ticaret önemli ölçüde yeni rotalar üzerinden gerçekleşecek. Temel yapısal değişimlerden bazıları şunlardır:
Kuzey Amerika, özellikle Çin’e olan bağımlılığını azaltarak dayanıklı bir ticaret bloğuna dönüşmektedir. Şimdiye kadar bu dönüşüm başarılı olmuştur.
Çin, diğer ülkeler için temel bir ticaret ortağı hâline gelmektedir, çünkü Batı ile ticareti yavaşlamıştır. Yerli teknolojiler ve yükselen piyasalardaki ilişkilerinin derinleşmesi Çin’in büyümesini destekleyecektir.
Gelişmekte olan ülkelerin küresel tedarik zincirlerinden daha fazla pay alması ve yeni yetenekler geliştirmesiyle, Küresel Güney küresel ticarette etkili bir güç olarak ortaya çıkıyor. Güney-Güney ticareti de artıyor ve doğal kaynaklara dayalı malların ihracatından daha gelişmiş endüstriyel mallara doğru bir geçiş yaşanıyor.
Avrupa Birliği, Çin ve Rusya gibi rakiplerle ticaretin yavaşlaması nedeniyle ticaretini ABD, Japonya, Hindistan ve Afrika gibi stratejik ortaklara yönlendirmektedir.
Bu dönüşümleri anlamak ve onlara uyum sağlamak, küresel ticaretin yeni dinamiklerinde başarılı olmak isteyen kuruluşlar için kritik öneme sahiptir. Liderler, bu yapısal değişimlerin sonuçlarını öngörmeli ve hızla değişen ekonomik ortamda başarılı olabilmek için faaliyetlerini stratejik olarak ayarlamalıdır.
Ekonomik Milliyetçilik
Jeopolitik ayrışmanın küresel düzeni yeniden tanımladığı bu dönemde, bir zamanlar sönük olan bir ekonomik yaklaşım öne çıkıyor ve o da ekonomik diplomasidir. Ülkeler artık daha küçük müttefik grupları arasında yeni kurallar ve düzenlemeler üzerinde müzakere etmekte ve ulusal çıkarlarını ilerletmek için yeni politika araçları kullanmaktadır. Eskiden belirli coğrafi alanlarla sınırlı olan ekonomik yaptırımlar bugün çok daha yaygın şekilde uygulanmakta ve dünya çapında şirketleri etkilemektedir. Yakın zamana kadar hassas olmayan sektörlerdeki yabancı yatırım kararları ve şirket birleşmeleri bile bugün siyasi bir yön kazanmıştır. Bu yeni iş ortamında başarılı olmak ve dayanıklılığı korumak, yeni yasa ve düzenlemelerden yararlanmak, bunlara karşı savunma yapmak veya bunların etrafından dolaşmak anlamına gelir.
Yapay Zekânın Jeopolitiği
Üretken yapay zekâ haritası şekillendikçe ABD ve Çin egemen konumlarını pekiştiriyor. Önde gelen teknoloji şirketleri, yapay zekâ süper güçleri olarak büyük ölçekli dil modelleri oluşturuyor ve ticarileştiriyor. Aynı zamanda, Avrupa Birliği, BAE, Suudi Arabistan, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler de bölgesel ve belki küresel ölçekte rekabet edebilecek potansiyele sahip orta güçler olarak öne çıkıyor.
Yalnızca ABD veya Çin şirketlerinin sağladığı yapay zekâya güvenmek ciddi zorluklara yol açabilir. Çok kutuplu yapay zekâ arzı karmaşıklığı artırsa da şirketler için kritik seçenekler de yaratmaktadır. CEO’lar bu dinamikleri anlamalı ve yapay zekânın değişen jeopolitiğinde doğru şekilde hareket edebilmelidir.
Liderler İçin Beş Temel Ders
Dağınık küresel ortam, işletmeler için belirsizlik ve önemli riskler doğuruyor. Ancak CEO’lar, kuruluşlarını bu zorlu ortamda başarıya hazırlamak için proaktif şekilde harekete geçebilir. Bu stratejiler artık bir seçenek değil, çok kutuplu dünyada ilerlemek için zorunluluk sayılmaktadır:
- Dayanıklı Tedarik Zincirleri Oluşturmak: Artık şirketler, en ucuz konumdaki tek bir fabrikaya güvenemez. Çünkü jeopolitik değişimler, gümrük savaşları ve pandemilerin bir gecede tüm sektörleri nasıl felç ettiğini gördük. Başarılı şirketler bu tür kesintileri bölgesel merkezler ve yerel tedarikçilerle yöneterek bölgesel müşterilerin farklı ihtiyaçlarını karşılamalarına ve dayanıklılık oluşturmalarına olanak tanır.
- Kalıcı Enflasyon ve Fiyat Dalgalanmalarına Hazırlık: Faiz oranlarındaki son düşüşlere rağmen, ucuz para dönemi sona ermiş görünüyor. Jeopolitik kaynaklı tedarik zinciri şokları, artan askerî harcamalar ve enerji dönüşümünün maliyetleri, enflasyon baskılarını artıracaktır. İşletmeler, yatırım ve fiyatlandırma süreçlerini bu yeni gerçekliğe göre ayarlamalıdır.
- Parçalanan Bir Dünya İçin Plan: İş modelleri jeopolitik bölünmeler içerisinde işleyebilmelidir. Güçlü bölgesel merkezlere sahip, hızlı ve bağımsız karar verebilen, daha az merkezîleşmiş yapılar çok kutuplu dünya için idealdir. Geleceğin şirketleri, her biri kendi bölgesinin şartlarına uyumlu birden fazla komuta merkezine sahip olacaktır.
- Siber Dayanıklılığa Öncelik Vermek: Yapay zekânın yaygınlaşması ve artan asimetrik savaş yöntemleri, siber tehditleri işletmeler için varoluşsal bir risk hâline getirmiştir. Siber güvenlik artık yalnızca bir BT meselesi değil, stratejik bir zorunluluktur. Şirketler, organizasyonun tamamında güvenlik kültürü geliştirmeli ve her alanda siber korumayı güçlendirmelidir.
- Kendi Jeopolitik Gücünü İnşa Etmek: Jeopolitik, iş stratejisinden ayrı düşünülemez. Liderler, jeopolitik şokları hissetme, öngörme ve onlara yanıt verme kapasitesini geliştirmelidir. Bu, finansal veya hukuki değerlendirmelerde bile jeopolitik boyutun hesaba katılmasını gerektirir. Başarı, tarihçiler, ekonomistler ve diplomatlar gibi düşünebilen, stratejilerini küresel değişimlere uyarlayabilen liderlerin olacaktır.
Önümüzdeki Yol
Çok kutuplu bir dünyada, dayanıklı ve esnek liderlik başarının temelidir. Jeopolitik güç geliştirmek yalnızca risk yönetimi anlamına gelmez, küresel dönüşümleri fırsata çevirmek anlamına gelir. Bu yaklaşımı benimseyen şirket yöneticileri, karmaşa ve belirsizlikler arasında başarıya ulaşabilecek en güçlü konuma sahip olacaklardır.
Kaynak: Çağdaş Dünya Çalışmaları Enstitüsü
