ABD, Suriye’de Fırat Nehri’nin doğusuna askeri sevkiyatı hızlandırdı. Nisan-temmuz arasında bölgeye en az 280 tır gönderen Pentagon, ağustosta 149 tırlık daha sevkiyat yaptı
ABD’nin Suriye’den çekileceği iddiaları her geçen gün boşa çıkıyor. Özellikle bölgede SDG/YPG’ye yönelik operasyon sinyalleri verildiği dönemlerde ABD’nin sevkiyatları hız kazandı, SDG/YPG ile ortak tatbikatlar artırıldı. Nisan-Temmuz arasında en az 280 tır bölgeye ulaşırken, sadece ağustos ayında Washington yönetimi 149 tırlık sevkiyat yaptı ve bir dizi askerî tatbikat yaptı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, bir röportajda SDG/YPG ile müttefikliğe dikkat çekerek bu örgütlerin PKK olmadığını savundu, İsrail’in Suriye sahasındaki işgalci girişimlerini meşrulaştırdı.
5 AYDA 429 TIR SEVKİYAT
Ağustos ayının ilk sevkiyatı 4 Ağustos’ta Kasrak üssü üzerinden yapıldı. Bölgeye giren 38 tırlık konvoyda beton bloklar, akaryakıt tankerleri ve üzeri örtülü sandıklar yer aldı. 11 Ağustos’ta ABD, Harab el-Cir (Rümeylan) havaalanına yaklaşık 40 tır gönderdi; konvoyun askerî ve lojistik teçhizat taşıdığı kaydedildi. 13 Ağustos’ta Haseke kırsalına 20 tır daha sevk edildi. Araçlarda akaryakıt tankerleri ve gizli kutular bulundu. ABD, 17 Ağustos’ta Şeddadi üssüne kargo uçağıyla takviye yaptı; uçağın askerî ve lojistik malzeme indirdiği bildirildi.
20 Ağustos’ta Kasrak’tan 26 tırlık konvoy geçti; akaryakıt, askerî araçlar, gizli kutular ve üzeri siyah örtülerle kapatılmış yükler taşındı. 24 Ağustos gece yarısı ABD’ye ait bir kargo uçağı Harab el-Cir’e indi; uçağın mühimmat ve silah taşıdığı belirtildi. Hemen ardından 25 Ağustos’ta Kasrak’a 25 tır sevkiyatı yapıldı. Bu konvoyda silahlar, askerî araçlar, yakıt tankerleri ve “ileri hava savunma sistemleri” de yer aldı. Böylece ABD, yalnızca ağustos ayında bölgeye 149 tırlık sevkiyat yapmış oldu.
Sevkiyatlarla eşzamanlı olarak ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon güçleri, SDG ile çeşitli tatbikatlar yaptı. 6 Ağustos’ta Kasrak üssünde ağır silahlarla gerçeğe yakın hedeflere atış, anti-drone sistemleri ve fişek tatbikatları oldu. 9-10 Ağustos’ta Al-Şeddadi üssünde jetlerin katılımıyla gece muharebesi simülasyonları ve hava destekli eğitimler düzenlendi. 25 Ağustos’ta Tel Tamr yakınlarında Apache helikopterleriyle gece tatbikatı yapıldı. 28 Ağustos’ta Kasrak çevresinde drone ve patlama efektleri eşliğinde “yakın hava desteği” prosedürleri üzerine yoğunlaşıldı.
Yerel kaynaklar, tatbikatların Koalisyon ile SDG arasındaki ortak operasyon kabiliyetini artırmayı hedeflediğini belirtiyor. ABD, Nisan’da 70 tır, Haziran’da 93 tır, Temmuz’da ise 117 tır Suriye’ye askerî teçhizat ve malzeme göndermişti. Çekileceğiz açıklamalarına rağmen ABD ordusu, Suriye’nin kuzeydoğusuna askerî ve lojistik yığınak yapmayı sürdürüyor. Nisan-Ağustos 2025 arasında bölgeye en az 429 tır sevkiyat yapıldı.
‘MÜTTEFİKİMİZ YPG PKK İLE İLİŞKİLİ DEĞİL’
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Mario Nawfal’ın sosyal medya yayınına katılarak Türkiye, PKK, SDG ve YPG hakkındaki görüşlerini paylaştı. Barrack, SDG ve YPG’nin PKK ile ilişkili olmadığını savundu:
“Türkiye, Suriye’nin bir müttefiki. PKK’ya sahipler ki bu, Türkiye içinde yabancı bir terör örgütü olarak tanımlanmıştır. ABD de PKK’yı yabancı terör örgütü ilan etmiştir. Ancak artık PKK ile ilişkili olmayan başka bir örgüt var: SDG ve YPG. Bunlar DEAŞ karşıtı kampanyada bizim müttefikimiz oldu. Onların kökeni PKK’ya dayanıyordu.”
Barrack, Suriye sınırında barış ve tampon bölge oluşturulmasına yönelik süreçlere de değindi; Mazlum Abdi ile Ankara arasında diyalog bulunduğunu, ancak daha fazla iletişime ihtiyaç olduğunu söyledi. Suriye Geçiş Hükümeti Başkanı Ahmed Şara hakkında ise “Ona güveniyorum” ifadesini kullandı. Barrack, ABD’nin Suriye’deki temel kaygısının “terörle mücadele” olduğunu ve “Suriye’de barıştan önce refahın gelmesi tüm sorunları çözecektir” dedi.
Türkiye ise SDG/YPG’yi PKK’dan ayrı görmüyor. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde PKK’ya ilişkin resmi tanımlama şöyle:
“PKK’nın İran, Suriye ve Irak’ta kolları ve bağlantıları bulunuyor. Hapisteki Öcalan liderliğindeki KCK, PKK ile aynı örgüttür. KCK, İran’da PJAK, Suriye’de ise PYD/YPG olarak faaliyet göstermektedir. PYD/YPG’nin PKK ile bağlantısı açıktır. 2003 yılında PKK terör örgütünün kontrolünde kurulan PYD/YPG, aynı lider kadrosu, örgütsel yapı, strateji ve taktikler, askeri yapılanma, propaganda araçları, finansal kaynaklar ve eğitim kamplarını paylaşmaktadır.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Malazgirt Zaferi’nin 954. yıl dönümü kutlamalarında İsrail’in kuklası haline gelip silah bırakmaya yanaşmayan SDG/YPG’yi uyarmıştı:
“Yönünü Ankara’ya ve Şam’a dönenler kazanacak. Kıblesini şaşırıp kendilerine yeni yabancı patronlar arayanlar eninde sonunda kaybedecektir. Şunu da biliyoruz ki kılıç kınından çıkarsa kaleme ve kelama yer kalmaz.”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da 13 Ağustos’ta Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile yaptığı görüşmenin ardından SDG/YPG’ye sert uyarılarda bulundu:
“Ortaya koyduğunuz küçük kurnazlıkları görmüyor değiliz. Büyük bir devlet olmanın kuralını uyguluyoruz sadece. Sizi tekrar uyarıyorum; durduğunuz yer yer değil, onu değiştirin artık. Bölgedeki Kürt kardeşlerimizi İsrail’in maşası yapmayın. Artık zamana oynamaktan vazgeçin.”
BARRACK’TAN YPG’YE KALKAN
En son SDG ve YPG’yi PKK’dan ayrı tutan Barrack geçen ay Washington’da gazeteciler ile yaptığı buluşmada Suriye için “Bir federasyon değil ama onun biraz altında, herkesin kendi bütünlüğünü, kendi kültürünü, kendi dilini korumasına izin veren ve İslamcılık tehdidi olmayan bir yapı düşünülmeli” diyerek Suriye’de federasyon sinyalleri vermişti. Barrack’ın açıklamalarının Türkiye ve Suriye Hükûmeti’nin SDG/YPG’ye yönelik operasyon sinyalleri verdiği dönemde dikkat çekti. Ayrıca ABD Kongresine yol gösterici nitelikte olan ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nin (House Committee on Armed Services) yayımladığı FY26 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA) raporunun 291-292. sayfalarında, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) “Suriye federal güvenlik güçleri (Federal Security Forces)”ne entegrasyon sürecine başladığı ifade edilmişti.
İSRAİL’İN İŞGALCİ OLDUĞUNU REDDETTİ
Barrack röportajında İsrail’in saldırılarını da meşrulaştırdı. Şam’a 20 kilometre mesafede kontrol noktaları kuran ve Suriye topraklarını fiilen işgal eden İsrail hakkında da konuşan Barrack, İsrail’in Suriye’yi ilhak etme niyetinin “saçma” olduğunu söyledi. Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği Aksa Tufanı saldırısının ardından İsrail’in güvenlik algısının değiştiğini ileri süren Barrack şunları kaydetti:
“Bence İsrail’in Suriye’yi veya Lübnan’ı ele geçirmeyi planladığı düşüncesi gülünçtür. Böyle bir şey yok. 7 Ekim’den sonra İsrailliler için her şey değişti. Görev algıları, sınır ve çizgileri değişti. Bu yüzden İsrail’in zihninde Sykes-Picot tarafından oluşturulan bu çizgiler anlamsız. İstediği zaman, istediği yere gidecekler ve İsraillileri korumak için istediklerini yapacaklar. 7 Ekim’in bir daha asla yaşanmamasını sağlayacaklar. Nokta.”
HİZBULLAH İTİRAFI
Lübnan’daki Hizbullah’a da değinen Barrack, asıl meselenin “silahsızlanma” değil, “silahların nasıl kullanıldığı” olduğunu söyledi. Hizbullah’ın yalnızca askeri değil aynı zamanda siyasi bir aktör olduğuna dikkat çeken Barrack, “Hizbullah’ı silahsızlandıramazsınız. Lübnan Silahlı Kuvvetleri’nin onları yok edecek bir operasyonu olmayacak. Bu mümkün değil. Konuşabiliriz, isteyebiliriz ama bunun olmayacağını biliyorum.” dedi. Barrack, Hizbullah’ın silahlanma eğilimini azaltmanın tek yolunun Şii nüfusa İran’dan gelen fonların yerine ekonomik fırsatlar sunulması ve Lübnan Ordusu’nun güçlendirilmesi olduğunu savundu.
‘SURİYE MERKEZİYETÇİ YAPIYA DÖNEMEZ’
SDG/YPG elebaşı Mazlum Abdi, Avrupa’da düzenlenen “Rojavalı Gençler Ulusal Konferansı’na” görüntülü mesaj yolladı. Abdi, burada mesajında Suriye’nin eski merkeziyetçi yapısına dönemeyeceğini belirtti.
Suriye’de işgalini sürdüren İsrail ordusu Şam’a 20 km yaklaştı
Abdi, “Artık demokratik, ademimerkeziyetçi ve çoğulcu bir sistem kurulmalıdır. Her halkın kendi yerini bulacağı yeni bir Suriye inşa edilmelidir. Suriye artık 2011 öncesinin Suriye’si olmayacak.” ifadelerini kullandı.
Şam ile imzalanan 10 Mart Mutabakatı’nın bu yeni çerçeve için önemli bir zemin sunduğunu vurgulayan Abdi, “Bizler bu davanın tüm neferleri olarak her şeye hazır olmalıyız. Ancak aynı zamanda, diyalog yoluyla savaşın yeniden başlamaması için de çalışıyoruz. Yeni dönemde siyasi çözüm ve diyalog yolunu zorlayacağız ama her ihtimale de hazırlıklıyız.” Dedi/aydınlık