Gazeteci Nalan Yazgan’a göre İsrail’in Doha saldırısının ardından Türkiye’deki Hamas üyelerine yönelik Mossad saha ajanlarının birtakım suikast girişimleri olabilir. Öte yandan Lübnan’da da kazanın kaynadığını vurgulayan Yazgan, Hizbullah’ın silahsızlandırılma sürecinin oldukça çetrefilli olduğunu dile getirdi.
Katar’ın başkenti Doha’daki patlamaların ardından İsrail ordusu, Hamas’ın üst düzey isimlerine hava saldırısıyla suikast düzenlediğini bildirdi.
İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, hava saldırısıyla Hamas’ın üst düzey isimlerine yönelik suikast düzenlendiği ifade edildi. İsrail basını, saldırı öncesi Tel Aviv yönetiminin ABD’yi bilgilendirdiğini, Trump’ın Hamas’ın üst düzey isimlerine suikast düzenlenmesine “yeşil ışık yaktığını” belirtti.
Trump ise ‘Bu saldırıdan memnun değilim’ ifadelerini kullandı.
İsrail’in, Hamas’ın ılımlı ve diplomatik siyasi kanadını hedef aldığı, hedef aldığı beş ismin de müzakere heyetinde bulunduğu ve Amerikan Başkanı Donald Trump’ın ateşkes teklifini görüştüğü bildirildi. Müzakere heyetindeki isimler suikasttan sağ kurtulurken, beş Hamas mensubunun hayatını kaybettiği aktarıldı.
Hamas’tan yapılan açıklamada, İsrail’in Katar’ın başkenti Doha’da Hamas müzakere heyetini hedef alan suikast girişiminin “iğrenç bir suç ve tüm uluslararası norm ve yasaların açıkça ihlali” olduğu belirtildi. Hamas’ın müzakere heyetindeki liderlerinin İsrail’in suikast girişiminden sağ kurtulduğuna vurgu yapıldı. Katar’ın Mısır ile birlikte Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşmasına varılması için arabuluculuk yaptığı hatırlatılan açıklamada, “Bu suç, Katar’ın egemenliğine yönelik bir saldırıdır.” ifadesi kullanıldı.
Katar, İsrail’in Doha’da Hamas Siyasi Bürosunun bazı üyelerinin ikametgahını hedef alan saldırılarını “korkakça” şeklinde niteleyerek, “en sert şekilde” kınadı.
İsrail’in Doha saldırısını, Türkiye’ye yönelik tehditleri ve Lübnan’da Hizbullah’ın silahsızlandırılma sürecini, Ortadoğu uzmanı gazeteci Nalan Yazgan’la konuştuk
‘İsrail, uluslararası hukuku çiğnemeyi sürdürüyor’
İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayarak Katar’daki müzakere heyetini hedef aldığının altını çizen Nalan Yazgan, şunları söyledi:
“İsrail’in yaptığı bir nevi fırsatçılık. İvmeyi arkasına aldı ve elini yükselterek eylemlerine devam ediyor. Uluslararası hukuku çiğnemeye devam ediyor. Yaptırım olmadığı için yaptıkları yanlarına kâr kalıyor ve kimsenin aklına gelmeyecek şeyleri çok rahat yapabiliyor. Hangi ülke, arabuluculuk heyetinin karşı tarafını, muhatabı olduğu ülkenin topraklarında öldürür? Sadece İsrail yapar. Hem Gazze’deki krizden hem de iç politikadaki krizden dikkati uzaklaştırmak için arabuluculara dahi güç uyguladılar. Katar da tam olarak kendisini ‘Ortadoğu’nun İsviçresi’ şeklinde diplomaside konumlandırmak istiyor ve pragmatik bir politika izliyordu. İsrail, Katar’ın itibarını da yerle bir etti. Katar Emiri çok itidalli bir yanıt verdi. ‘Devam edeceğiz, yılmayacağız. İsrail bölgenin haydutudur’ dedi. Aslında Katar daha önce Mossad başkanını bile Doha’da ağırlamıştı.”
‘İsrail buraya hava saldırısı düzenlemez ama farklı yöntemlerle Türkiye’deki Hamas üyelerini hedef alabilir’
İsrail’in Hamas üyelerini dünyanın neresinde olurlarsa olsun hedef alacağı yönündeki tehditlerini hatırlatan Yazgan, Türkiye’ye yönelik Katar’daki gibi bir hava/dron saldırısı ihtimalinin çok düşük olduğunu ancak Mossad’ın istihbarat elemanlarının Türkiye’deki Hamas mensuplarına yönelik suikast girişimlerinde bulunabileceğini ifade etti:
“Trump saldırıdan memnun olmadığını söyledi fakat haberinin olduğunu da inkar etmedi. Zaten Hamas, Doha’daki heyetini Amerika ile oluşturdu. Yine Trump bu müzakerelere öncülük etti. Hatta Trump’ın hazırladığı ateşkes görüşülecekti. Daha önce de İran ile müzakere yapılırken İsrail gidip bombalamıştı. Artık kim ABD ve İsrail ile müzakereye, diyaloga, ateşkese inanacak? Kim isteyecek masaya oturmayı? İsrail açıkça da söylüyor. ‘Biz Hamas’ın son üyesini öldürene dek devam edeceğiz’ diyor. ‘İster Katar’da, ister İran’da, ister Türkiye’de olsun o Hamas üyelerini bulup yok edeceğiz’ diyorlar. Konuşulan iddialar da var. Katar’ın aslında böyle bir saldırıdan birkaç hafta önce haberdar olduğunu, Hamas üyelerini İran’a taşımak için hazırlıkta olduğu konuşuluyor. Türkiye’de de Hamasçılar var. İsrail buraya hava saldırısı düzenlemez ama farklı yöntemlerle Türkiye’deki Hamas üyelerini hedef alabilir. Haberlerde görüyoruz MİT’in Mossad üyelerini yakaladığını, takip ettiğini görüyoruz. Doha’daki gibi bir hava saldırısı girişimi Türkiye’de olma ihtimali çok düşük ancak suikast girişimleri olabilir. İsrail’in açık bir dille bunu yapma niyetini belirtmesi endişe verici. İsrail nerede duracak? İsrail’in sınırı ne? Geçen hafta pek dikkat çekmedi ama Lübnan-İsrail sınırındaki BM Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasına İsrail karşı çıktı. ABD de son bir yıl olması şartıyla uzattı. 1978 yılından beri orada BM Barış Gücü. Onların gitmesini istiyorlar çünkü BM Barış Gücü, ihlalleri ve saldırıları raporluyor. İsrail bunu istemiyor, tarihe not düşülmesini istemiyor. Ve İsrail, BM personelinin yüz metre yakınına dronla bomba bıraktı. Geçenlerde Suriye’yi de vurdular. Bize karşı bir mesajdı bu. Dolayısıyla her an her şey olabilir. Ortadoğu’da maalesef her an her şey olabilir.”
‘Hizbullah silahlarını bırakırsa, Lübnan’ın güneyini İsrail’in işgal etmeyeceğini kim garanti edebilir?’
Lübnan’da ekonomik kriz, dış finansmana bağımlılık ve İsrail’le süren çatışmalar nedeniyle ABD baskılarının kabul edildiğini ve Hizbullah’ın silahsızlandırılması sürecinin onaylandığını aktaran Nalan Yazgan, Lübnan’daki yeni hükümetin bazı adımlar atsa da ülkenin önemli bir parçası olan Şii bloğunun desteğini alamadığını vurguladı. Yazgan öte yandan İsrail’in hala daha Lübnan’da işgal ettiği bölgelerden çekilmediğini, aksine işgalini genişlettiğini ve bunun Hizbullah’ın silahsızlanması durumunda Lübnan güneyini tamamen işgale açık hale getirebileceğini belirtti:
“Lübnan’daki durum uzun süredir planlanan bir şey. Hatırlarsanız birkaç sene önce Lübnan’da kriz başlamıştı. İnsanlar sokaklara inmişti. Lübnan’ın diğer ülkelerden ve IMF’den aldığı finansmanı sona erdirmek gibi bir tehdit var. Hizbullah silahsızlandırılmazsa, Lübnan’a sıcak para akışının ve kredinin kesileceği söylendi. Ancak yıllar önce bu başarılamadı. Hizbullah, devletin ordusundan daha güçlüydü. Dolayısıyla ilk önce ekonomik can suyu verildi. Geçen yıl İsrail ve Hizbullah arasında sıcak savaş şiddetlendi. İsrail, Hizbullah’ın üst düzey liderliğini ortadan kaldırdı. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ateşkese razı olmuştu ve bir hafta içerisinde suikastla öldürüldü.
Bu senaryoyu İran’da ve Doha’da da gördük. Bu artık alışılageldik bir senaryo. Şu anda Hizbullah zayıflamış durumda. ABD’nin desteklediği bir Lübnan Cumhurbaşkanı ve hükümeti var. Yıllardır cumhurbaşkanı seçilemiyor, hükümet kurulamıyordu. ABD ve İsrail’in baskısı neticesinde bu yeni Lübnan yönetimi, Hizbullah’ı silahsızlandırmayı kabul etti. Geçen yıl İsrail ve Hizbullah ateşkes imzaladı. Buna göre Hizbullah, Litani Nehri güneyinden çekilecekti. Orada sadece BM Barış Gücü UNIFIL ve Lübnan ordusu bulunacaktı. Hizbullah çekildi ancak İsrail ve Lübnan şimdi diyor ki ‘Hizbullah tüm ülkede silahsızlanmalı’. Tom Barrack iki buçuk ayda beş kere Lübnan’a gitti. Barrack da Lübnan kökenli, Maruni Hristiyan bir aileden geliyor. Dolayısıyla ABD bu konuda çok baskı uyguluyor. Hizbullah, görüşmeler konusunu Nebih Beri’ye emanet etti. Bakanlar kurulunda bu plan tartışılırken Emel Hareketi ve Hizbullah bakanları çekildi. Bağımsız Şii bakan da çekildi. Bakanlar kurulunu tüm Şii bakanlar terk etti. Dolayısıyla burada Şiiler blok olarak hareket ediyor. Bugün Başbakan Navaf Selam, Nebih Beri’yi ziyaret etti. Amaç Şii blokunu bölmek. Emel ve Hizbullah karşı karşıya gelmese dahi ittifakı zayıflatmak istiyorlar. Tom Barrack’ın sık ziyaretlerinin sebebi de bu. Ancak hala Şii ittifakı devam ediyor. Şimdiye kadar çok büyük toplumsal eylemler olmadı. Ama durum hala daha kapsamlı ve büyük bir konu.
Ayrıca Hizbullah’ın Lübnan ordusuna katılması ile ilgili iddialar da konuşuluyor. Ortadoğu’da her şey olabilir. 2012’de IŞİD, Lübnan’ın kuzeyine saldırdı. Lübnan ordusundan birkaç bölük gidip IŞİD saflarına katılıp Lübnan’a karşı savaşmıştı. Yani her şey yaşanabilir. Hizbullah’ın silahsızlandırılmasına Lübnan hükümeti onay verdi ama ortada somut bir plan yok. ‘Yıl sonuna kadar yapılacak’ deniliyor ama buna da çoğu kişi inanmıyor. Daha önce ateşkes masasına oturanları, silahlarını bırakanları İsrail öldürdü. Dolayısıyla Hizbullah silahsızlanır ve BM Barış Gücü ayrılırsa, İsrail’in önünde Lübnan’ın güneyini işgal etmek için hiçbir engel kalmayacak. Zaten daha önce işgal ettikleri için bu direniş, Hizbullah oluşturulmuştu. Gazze’de, Batı Şeria’da neler yaşandığını da görüyoruz. Neticede Lübnan’a güvence de verilemiyor. Hatta Tom Barrack da ‘Lübnan üzerine düşeni yaptı, sıra İsrail’de’ dedi. Ama İsrail de çekilmeyeceğini söylüyor. Çekilmesi gereken beş noktaya askeri üs kuran İsrail, gidip altıncı noktayı da işgal edip üs kurdu. Yani çekilmediği gibi daha da ileri gidiyor.
Lübnan topraklarından çekilme sözü de vermiyor. ‘Hizbullah silahlarını bıraksın ben belki çekilirim’ diyor. Lübnan hükümeti de diyor ki ‘Hizbullah’ı silahsızlandırıyoruz, İsrail de geri çekilsin’. Ama İsrail buna yanaşmıyor. Lübnan’ın da başka bir şansı yok gibi görünüyor. Gelecek krediye ve finansmana ihtiyaçları var. Lübnan ordusunun da yenilenmesi lazım. Güçsüz durumdalar. Eğitime ve ekipmana ihtiyaçları var. Zaten Tom Barrack da ‘Ya bizimle gelirsiniz ya geride kalırsınız, size baskı yapmıyorum’ demişti. Lübnan’ın başka çaresi yok gibi gözüküyor.”
sputnik