Rasthaber - İmam Musa Kâzım'ın (a.s) eşsiz hilmi, sabrı ve affı başkaları için bir örnektir.
İmam'ın isminden sonra "Kâzım" lakabının yer alması, onun bu özelliğini göstermekte, öfkesini yenip af ve sabrını ortaya koymaktadır.
Abbasîler, İslâm ülkesinin dört bir yanında baskılar kurarak halkın malını beytülmal diye alıyorlar, zevku sefa sürüyorlar ve onları har vurup harman savuruyorlardı. Bundan dolayı halkın genelinde fakirlik vardı ve her tarafı yoksulluk kaplamıştı. Halkın çoğunun kültür seviyesinin düşük olması, Abbasîlerin Alevî karşıtı propagandalarının revaçta olmasına ve saf insanların zihnini bulandırmasına yetiyordu. Bazıları cehaletleri yüzünden İmam'a (a.s) öfkeleniyordu. İmam, güzel ahlâkıyla onları teselli ediyor, edep ve metanetiyle de onları eğitiyordu.
Medine'de yaşayan İkinci Halife'nin çocuklarından biri İmam'a (a.s) eziyet ediyor ve bazen İmam'ı gördüğünde çirkin sözler söyleyip hakarette bulunuyordu.
İmam'ın (a.s) yarenlerinden bazıları da onu ortadan kaldırmayı öneriyorlar, fakat İmam (a.s) sert bir şekilde onları bu işten alıkoyuyordu.
Bir gün İmam (a.s) onun Medine dışındaki tarlasının yerini sordu. Sonra bir merkebe binerek oraya gitti. Adamın tarlada olduğunu görünce, merkebiyle birlikte tarlaya girdi. Adam bunu görünce: "Ekinlerimi ezme!" diye bağırmaya başladı. Fakat İmam (a.s) onun bağırmasını önemsemeyerek bineğinin üzerinde onun yanına gitti.[1] Adamın yanına varınca, merkebinden inerek güler yüzle ve saygılı bir şekilde ona şöyle sordu:
– Bu tarla için ne kadar harcadın?
Adam: Yüz dinar.
İmam (a.s): Ne kadar kâr edeceğini sanıyorsun?
Adam: Gaybı bilmem ben.
İmam (a.s): Ne kadar kazanmayı umuyorsun, dedim.
Adam: İki yüz dinar.
İmam (a.s) ona üç yüz dinar verdi ve şöyle buyurdu: Ziraatın da senin olsun; Allah umduğun şeye ulaştıracaktır seni.
Adam yerinden kalkarak İmam'ın (a.s) başını öpüp kendisinin kusurunu ve yaptığı hakaretleri affetmesini istedi. İmam (a.s) tebessüm ederek geri döndü.
Ertesi gün, adam mescitte oturduğu sırada İmam (a.s) içeri girdi.
Adam İmam'ı (a.s) görür görmez şöyle dedi: Allah risaletini kime vereceğini daha iyi bilir. (İmam Musa b. Cafer'in gerçekten imamete lâyık olduğuna işaret etmek istiyordu.)
Bunun üzerine arkadaşları hayretle: Olay nedir; daha önce onun hakkında kötü şeyler söylüyordun? dediler.
Adam yine İmam'ın (a.s) hakkında dua edince, arkadaşları onunla kavga etmeye başladılar.
Bunun üzerine İmam (a.s), daha önce o adamı öldürmeyi düşünen yarenlerine şöyle buyurdu:
Hangisi daha güzel; sizin yapmak istediğiniz mi, yoksa benim davranışımla onu yola getirmem mi?[2]
İmam Kâzım'ın Cömertliği
İmam Musa Kâzım (a.s) dünyaya hedef olarak bakmıyordu. Bir mal elde edecek olsaydı, onunla bir hizmette bulunup perişan bir kişiyi yatıştırmak, bir açı doyurmak, bir çıplağı giydirmek isterdi.
Muhammed b. Abdullah el-Bekrî şöyle diyor:
Malî bakımdan çok kötü bir duruma düşmüştüm. Bir miktar borç para bulmak için Medine'ye girdim. Fakat hangi kapıyı çaldıysam, borç para bulamadım. Çok yorulmuştum. İçimden Ebu'l Hasan Musa b. Cafer'in (a.s) huzuruna gidip durumumu ona anlatayım, dedim. Sora sora İmam'ı Medine etrafındaki köylerin birinde, bir tarlada çalışırken buldum. İmam (a.s) beni ağırlamak için yanıma gelip benimle yemek yedi.
Yemekten sonra: "Benimle bir işin mi vardı?" diye sordu. Ben durumu anlattım kendisine. İmam (a.s) yerinden kalkarak tarlanın bir köşesindeki bir odaya gitti; bir süre sonra üç yüz dinar altın getirip bana verdi. Ben isteğime ulaştıktan sonra merkebime binerek geri döndüm.[3]
Yaşı doksanı bulan İsa b. Muhammed şöyle diyor:
Bir yıl kavun, salata ve kabak ekmiştim. Toplama zamanı yaklaşınca, çekirgeler bütün mahsulümü yok etti ve ben bu nedenle yüz yirmi dinar zarar ettim.
O günlerde, Hz. İmam Musa Kâzım (a.s) sanki bütün Şiîlerin tek tek durumunu gözetiyormuş gibi) benim yanıma geldi. Selâm vererek durumumu sordu; ben: "Çekirgeler bütün mahsullerimi yok etiler." dedim. İmam (a.s): "Ne kadar zarar gördün?" buyurdu. "Develerin parasıyla birlikte yüz yirmi dinar." dedim. Bunun üzerine İmam (a.s), bana yüz elli dinar verdi.
Ben: "Siz bereketli bir kişisiniz; tarlama gelip dua edin." dedim. İmam (a.s) gelerek dua etti ve sonra şöyle buyurdu:
Resulullah'tan şöyle rivayet edilmiştir: "Zarara uğrayan mal ve mülkünüzden geriye kalana yapışın."
Ben o tarlayı suladım ve Allah Teala öyle bir bereket verdi ve öyle bir mahsul verdi ki, onları on bine sattım.[4]
-
[1]- Bu iş o adamı yola getirmek için yapıldığından, İmam'a (a.s) göre caiz ve hatta yapılması gerekli bir şeydi.
[2]- Tarih-i Bağdad, c.13, s.28; el-İrşad, Şeyh Mufid, s.278
[3]- Tarih-i Bağdad, c.13, s.28
[4]- Tarih-i Bağdad, c.13, s.29
ehlader