TMMOB Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi ise bu kararın iptali
ve yürütmenin durdurulması talebiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na Mayıs
ayında dava açtı. Oda tarafından verilen dava dilekçesinin kabul edildiği
öğrenilirken, önümüzdeki süreçte bilirkişi incelemesi yapılması bekleniyor.
Duvar’dan Cihan Başakçıoğlu’nun haberine göre, Mimarlar Odası
tarafından hazırlanan dava dilekçesinde “ÇED olumlu” kararı verilen söz konusu
projenin bölgede yaratacağı tahribata kapsamlı olarak yer verildi. Dava konusu
projenin ÇED sürecinin yürütülmesindeki hukuka aykırılık ve eksikliklere dikkat
çekilen dilekçede, projenin etki alanının doğru belirlenmediği, ÇED raporunda
kümülatif etki değerlendirmesi yapılmadığının da altı çizildi.
Maden ve Petrol Arama Genel Müdürlüğü’nden elde edilen IV.
Grup maden ruhsatlarına dair haritalarda proje alanı çevresinin çok sayıda
maden ruhsatına komşu olduğu görülürken, yine haritaya göre projenin bulunduğu
İvrindi ve Altıeylül ilçelerinin neredeyse tamamının IV. Grup maden ruhsatları
ile kaplı olduğu belirtildi. Dilekçede ise bu konuya ilişkin şu ifadelere yer
verildi:
“Davaya konu projenin bulunduğu İvrindi ve Altıeylül
ilçelerinde 2015 yılından bu yana 100’ü aşkın maden projesinin e-ÇED sisteminde
yayınlandığı göz önünde bulunursa proje çevresindeki doğanın, yaşam alanlarının
ve yörenin geçim kaynağı olan tarım faaliyetinin yok olacağı ortadadır. Üstelik
Türkiye’nin en büyük altın madeni projelerinden biri olan İvrindi Altın ve
Gümüş Madeni de bu alandadır ve halihazırda faaliyettedir. Yukarıda
açıklananlar göz önünde bulundurulduğunda işbu davaya konu ÇED Raporunun,
projeyi, kurulacağı coğrafyadan bağımsız olarak ele almış olduğu, raporda
projenin bulunduğu havza, ruhsat alanı ve civarda bulunan diğer projelerle
etkileşimleri dahil edilmeden bir inceleme yapıldığı dolayısı ile raporda
çevresel etkilerin doğru bir şekilde yansıtılmadığı açık bir şekilde ortaya
çıkmaktadır."
Projeden etkilenecek halkın görüşlerini almaya yönelik
olarak kapsamlı bir “Halkın Katılımı Toplantısı” yapılmadığı ifade edilen
dilekçede, bu duruma rağmen “ÇED olumlu” kararı verilmesinin ilgili yasalara
aykırı olduğu vurgulandı. Ayrıca ilgili toplantıya katılanların tamamının da
projenin yapılmaması yönünde görüş bildirdiğine dikkat çekildi.
Ayrıca ÇED raporuna göre Sarıalan Mahallesi'nde proje
alanına en yakın yerleşim biriminin 0,23 kilometre olduğu, Sofular Mahallesi'ne
ise 0,46 kilometre olduğu belirtilen dilekçede, yapılacak patlatmaların çevre
halkının yaşamını ve sağlığını olumsuz etkileyeceği vurgulandı.
Dilekçede, “Yerleşim alanlarına bu kadar kısa mesafede açık
ocak madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi yöre halkının sağlığı, tarımsal
üretimi ve hayvancılığı bakımından oldukça tehlikelidir. Patlatmalardan doğan
kaya ve taş parçaları yerleşim yerlerine savrulacak, şiddetli titreşimlerden
binalar hasar görecek, şiddetli gürültü yöre halkının psikolojisini olumsuz
yönde etkileyecek. Ayrıca bahse konu köyler yoğun olarak hayvancılıkla geçinen
köylerdir. Aynı şekilde hayvanların da psikolojisi olumsuz yönde
etkileneceğinden verim düşüklüğü, sorunlu doğumlar meydana gelecektir” denildi.
ÇED raporu incelendiğinde raporda yer alan “Jeoloji”
başlıklı değerlendirmelerin, ruhsat alanına özel bir inceleme içermediği ve
akademik çevrelerde genel jeoloji amaçlarına yönelik olarak hazırlanmış eski
çalışmalardan kopyala-yapıştır yöntemiyle derlenmiş olması da dikkat çekti.
Projenin 1'inci derece deprem bölgesi olan Balıkesir ve
Edremit fayları üzerinde olması başka bir tehlike yaratırken, dava dilekçesinde
bu fayların doğrudan proje alanını etkilediği ve büyük deprem riski yaratıldığı
vurgulandı. Dilekçede deprem riski ile ilgili şunlara değinildi:
“Projenin toplam yüzölçümü 856.4 hektardır, Bunun 472.99 hektarı
yeraltı işletmesi, geriye kalanı patlatma ile yapılacak açık işletmedir.
Bölgenin 1. derece deprem Bölgesinde olduğu, bu iki fayın patlamalar sonucu
harekete geçebileceği, dolayısıyla 7 ve üzerinde deprem oluşturabileceği çok
büyük olasılıktır. Raporda bunlara yer verilmemiş, jeolojik ve sismik bilgiler
tanımlar ve genel ifadelerle geçiştirilmiştir. Bu şiddetteki bir depremin
yukarıda yer alan yerleşim yerlerine etkisi yıkıcı olacaktır. Doğrultu atımlı
fayların birbirlerini ve yakınlardan geçen ve üst kısımdan geçen Kuzey Anadolu
Fay hattını etkilemesi çok büyük olasılıktır. Ne var ki, ÇED raporu bu önemli
etkiyi göz ardı etmiştir”
Öte yandan ÇED alanı içerisinde ve çevresinde toplam 159 su
kaynağı bulunduğu da belirtilirken, dilekçede ÇED raporunun yerüstü ve yeraltı
su varlıkları bakımından önemli eksiklikler içerdiği de ifade edildi. Son
süreçte bölgeden alınan bilgilere göre ise çok sayıda çeşme madencilik
faaliyetleri nedeniyle kurudu. Yine şirket tarafından açılan ve kimyasal
çamurlar içeren çukurlar ise bölge halkının sağlığı için tehlike unsuru olmaya
devam ediyor.
Balıkesir Mimarlar Odası Başkanı Betül Dikici, proje uygulandığında
çevrenin geri dönülemez bir biçimde tahribi ve ülkenin geleceğinde önlenmesi
mümkün olmayan önemli kayıpların oluşmasının söz konusu olduğunu belirtti. “ÇED
Olumlu” kararına esas ÇED Raporu'nun çok temel konularda hata ve eksiklikler
içerdiğine dikkat çeken Dikici, şunları kaydetti:
“ÇED süreci dahi doğru yürütülmemiştir. Halkın Katılımı
Toplantısı ve İDK toplantısı pandemi koşullarında hukuka aykırı şekilde
yapılmıştır. Her şeyden önce tamamı madenlere ruhsatlı bir alanda kümülatif
etki değerlendirmesi yapılmadan hazırlanmıştır ve çevresel etkileri
yansıtmamaktadır. Dahası, bölgede yaşayan türler bakımından projenin BERN
Sözleşmesini ihlal ettiği de ortadadır. Dolayısıyla somut olayımızda tereddüde
mahal kalmayacak derecede hukuka aykırılık ve telafisi imkânsız zarar bir arada
ve aynı anda oluşmuştur.”
“Davalı idarenin
savunması sonrasında, olası bir bilirkişi incelemesi beklenmeden, ekosistemin,
çevre ve insan sağlığının ve ekonominin çok ciddi zarar görmesi ihtimali
karşısında gecikmeksizin yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi
gerekmektedir” diye belirten Dikici, yürütmenin bir an önce durdurulmasını ve
ÇED olumlu kararının iptalini istediklerini vurguladı.