Sosyal medya hesabından açıklama yapan Nebati, "Türkiye
Ekonomi Politiğini tüm ezber ve önkabullerimizi bir yana bırakarak, bilimsel
veriler ışığında netleştirelim ve bilgi karmaşasını ortadan kaldıralım. Türkiye
ekonomisini sadece döviz kurunu baz alan dar bakış açısı yerine büyük bir
pencereden değerlendirmemiz gerekiyor" dedi.
"Sadece faiz ve döviz kuru ikilisini esas alan bir
makroekonomik yaklaşım yerine düşük faiz yüksek üretim hacmine dayanan temel
politika ekseninde yüksek istihdam, yüksek ihracat, düşük cari açık ve düşük
dış borç hedeflenmektedir" diyen Nebati, şunları ifade etti:
"Düşük faiz avantajı ile birlikte ihracat artışından
elde ettiğimiz geliri ithalatımızın en büyük kalemleri olan enerji, hammadde ve
ara malı yatırımlarına yönlendireceğiz. Bu sayede hem enflasyon üzerindeki kur
baskısını azaltacağız hem de istihdamın artmasını sağlayacağız.
Yakın ekonomik sürece baktığımızda 2019 yılında Çin’de
başlayan Kovid-19 salgınına rağmen, IMF'ye göre, 2020 yılında G20’de
büyüyebilen iki ekonomiden birisiyiz. Fakat herkesin bildiği gibi ekonomimizin
en büyük sorunu cari açıktır. Bu da bizi hep dış borca bağımlı tutmuştur.
Küresel salgın sonucu tedarik zincirlerinin aksadığı bir
dönemden geçmekteyiz. Bu durum küresel çapta emtia, enerji ve navlun fiyatlarının
fahiş oranlarda işlem görmesine neden olmuştur. Yani enflasyon sadece ülkemizde
değil, küresel çapta ortaya çıkan dönemsel bir sorundur.
Mevcut piyasa koşullarında politika faizinin enflasyonun
altında tutulmasında herhangi bir sorun yoktur. Talep enflasyonunu azaltmak
için faizlerin arttırılması gerekirken, küresel salgının neden olduğu arz
enflasyonunu azaltmak için faizlerin düşürülmesi gerekmektedir.
Düşük faiz politikamız sonucu TL’ye yapılan manipülatif
ataklar ekonomimize ciddi zararlar veremez. Örneğin; bankacılık sektörünün
sermaye yeterlilik oranı yasal ve hedef oranın oldukça üzerindedir. Bunun
yanında bankacılık kredilerinin geri dönüşlerinde hiçbir sıkıntı yoktur.
Son kur atağında reel sektörde türbülanslar yaşansa da
ekonomimiz tüm gücünü korumaktadır. Nitekim yeni kurulan şirket sayısı geçen
yıla göre artarken, kapanan ya da konkordato ilan eden şirket sayısı
azalmaktadır. Karşılıksız çıkan çek oranları da tarihi dip seviyesindedir.
2013’ten beri düşük faiz politikamızı her uygulamaya
yeltendiğimizde güçlü bir itirazla karşılaştık. Bu sefer bunu uygulamada
kararlıyız.
Milletimizin bağımsızlığı için verdiğimiz mücadelede olduğu
gibi, bugün de Milletimiz ile elbirliği içinde ekonomimizin bu bağımsızlık
mücadelesinden de Allah’ın izni ile zaferle ayrılacağız.
Bu politikamıza yönelik manipülatif kur ataklarının olduğu
bir dönemden geçiyoruz. Bunlarla mücadelede, tüm kesimlerin, bize dikte edilmiş
“yüksek faiz, düşük enflasyon” politikasının yanlışlığını yapısal cari açık
veren ülkemiz özelinde tekrar değerlendirmelerini öneriyorum.
Sonuç olarak, pandemi sonrası dönemde de ülkemiz genç
nüfusu, kalifiye işgücü, modern lojistik altyapısı, gelişen teknolojisi ve
düşük faiz ortamı gibi birçok cazip yatırım olanaklarıyla istikrarlı bir
şekilde kalkınmasını sürdürecek ve pozitif ayrışmaya devam edecektir."