“فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ
بِاَيْد۪يهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هٰذَا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ لِيَشْتَرُوا بِه۪ ثَمَنًا
قَل۪يلًاۜ فَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا كَتَبَتْ اَيْد۪يهِمْ وَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا يَكْسِبُونَ”
“Yazıklar olsun şu kimselere ki,
kitabı kendi elleriyle yazarlar, sonra da küçük bir dünya menfaati için: “Bu
Allah tarafından gönderilmiştir!” derler. Yazıklar olsun elleriyle yazdıkları
yüzünden onlara, yazıklar olsun kazandıkları yüzünden onlara!” (BAKARA-79)
Şeytan, öylesine bir oyun oynamaktaki insanların,
toplumluların ve de inanların aklını bulandırmış dolayısıyla Müslümanlar
hakikati savunmak adına şeytanin kuralarıyla oyunun isteyerek ve de birçokları
inanarak oynamaktalar.
Hakikati aramak ve yaşamak nedir? Müslüman olmak nedir?
Takva nedir? Müslüman toplumları kimlik tanımlarını hangi terminolojiyle yapıp
yaşantılarının yol çiziyor? İnançlarına yaşarken neyi yücelterek ve kendilerine
neyi hüccet alarak yaşıyorlar? İslam toplumlarına islamizim adıyla unutturulan
kimlikleri ve de hakikatten sapmaları. Şeytanın dediği; “sırat el müstakim
(hakikat yolu) oturup onların az bir kısmı hariç hepsini saptıracağım”
Çok önce işlediğim bir konu vardı “Matriks”. Matriks,
şeytanin kurguladığı, her kılıfa aynı anda bürünen ve her tanımı barındırma
kabiliyeti olan bir kalıbın adidir. Anlaşılması için bir metafor yaparsak, bir
fatura kalıbı, o fatura kalıbıyla Müslümanada, Hristiyanada, Yahudiyede fatura
kesebilirsiniz. Kullanılan kalıp aynıdır fakat barındırdığı içerikleri
farklıdır, Yahudi'ye “Kaşher et”, Müslümana “Helal et” Hristiyan'a da sadece
“et”, Budist'e “vejetaryen et”
yazarsınız.
İkinci bir konu, Bizler hangi inanç üzerinde yaşıyoruz? “Tevhid”
(تفهيد) “La Ilahe Illallah”
inancında mı? Yoksa “Tehvid” (تهويد) “La ilah illa
ilahlar” inancında mı? Ne yazık ki
Müslümanların çoğu TEHVID’e inancı üzeri yaşıyor, fakat bilincinde değiller.
Müslüman toplumları Vahdet dairesinde birlik ve beraberlik oluşturamıyorsa
sebebi bizleri TEHVID inancını “Allah’a Hayır, illa tüm İlahlarımız”
yaşadığımızdan dolayıdır.
Bunu anlamak için TeHvid inancını bir hatırlatayım, ilk
yazdığımda birçok kişi yazım hatası yaptığımı sanmışlardır. Fakat bir yazım
hatası değil, bizlerin bilinçsiz olarak yaşayıp inandığı bir inanç hatasının
yazılışıdır.
(تهويد) Tehvid inancı :
Kendi yapılarına/statükolarına uygun Allah tanımı yapan, fakat yaşantısında
varlığını yalanlayan, inkâr eden, birçok öznitelikleri Allah’a Ortak koşan,
başlangıcı olan, sonu olan, sayılan, toplanana, özü değiştirilebilinen, özüne
etki edilebilinen, tüm izimler, Ateizm, Islamizim, Yahudizim, Hristiyanizim ve
de bunların sentezlerinden türeyen, kapitalizm, sosyalizm, komünizm, laikimiz,
Demokrasi, Monarşizim, Mondiyalizim, Siyonizm. vb.
Hedef: Tüm insanlığı kendi dogmaları doğrultusunda saptırıp
hükmetmek, Allah’a Karşı isyankâr kılmak, Allah’a ortak koşmak ve Allah'ı
unutturmak. Bu tanımlamaları Kuran ayetlerle açıklarsak;
Neml-25: «Ve bunu da göklerde ve yeryüzünde gizli olan
şeyleri meydana çıkaran ve neyi gizliyorlar, neyi açığa vuruyorlarsa hepsini
bilen Allah'a secde etmemek için yapıyorlar.»
Nisa -171: “Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a
karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak
Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve
O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür"
demeyiniz.» Bakara-135: «Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olun ki
hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhit) olan
İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi.»
Bakara-79: “Yazıklar olsun şu kimselere ki, kitabı kendi elleriyle
yazarlar, sonra da küçük bir dünya menfaati için: “Bu Allah tarafından
gönderilmiştir!” derler. Yazıklar olsun elleriyle yazdıkları yüzünden onlara,
yazıklar olsun kazandıkları yüzünden onlara!”.
Tevbe-30: “Yahudiler: “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar
da: “Mesîh Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarında geveledikleri
câhilce sözlerdir ki, kendilerinden önce geçmiş bazı kâfirlerin sözlerine
benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da haktan bâtıla
döndürülüyorlar!” Maid-64: Yahudiler:
“Allah’ın eli bağlı ve sıkıdır” dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin,
lânet olsun onlara! Hiç de öyle değil, aksine Allah’ın iki eli de açıktır,
nasıl dilerse o şekilde ihsan ve ikram eder. Rabbinden sana indirilen ayetler,
elbette onların pek çoğunun azgınlığını ve küfrünü daha da artıracaktır. Biz de
onların arasına kıyamet gününe kadar sürüp gidecek düşmanlık, kin ve nefret
saldık. Ne zaman savaş için bir fitne ateşi körükledilerse, Allah onu söndürdü.
Yine de onlar dünyanın her tarafında sırf bozgunculuk çıkarmak için koşuşturup
dururlar. Allah, bozgunculuk yapanları sevmez.” Maid-24: “İsrâiloğulları, “Ey
Mûsâ! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve
rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!” dediler. “
Yahudilerin geçmişte Peygamberlerine karşı “sana ve inancına
karşı değiliz ama bizim işlerimize Allah'ını sokma” demişlerdi, Peygamberler
peygamberlik görevlerini icra edince de onları öldürerek kendi çıkarlarına
uygun yeni bir inanç (yol) sistemi var etmişlerdir. Bir diğer benzeri Mekke
müşriklerinin Peygamberimize yaptıkları, “Seni “elitler konfreriye”
(Seçilmişler cemaatine) dahil edelim, sen bizlerin lideri ol, yılın bir
kesimini senin inancın doğrultusunda bir az bir kısmın da bizlerin inancı
doğrultusunda yönetelim.” demişlerdir. Peygamberimiz tekliflerini kabul
etmeyince, Peygamberimizin vefatıyla birlikte Peygamberimizin damattı Hz. Ali
(as) ve de torunlularını vahşice, kalleşçe katlederek çıkarlarına uygun bir
inanç sistemi var etmişlerdir ve bugün hala sancılarını yaşıyoruz.
(تهويد)-TeHvid kelimesinin
sözlükteki tanımı “Yahudileştirmek, Yahudi inancında olmaktır”. Irkı
üstünlüğünü inançtan önceye almak, ırki bir din (inanç) yapısına büründürmek,
Irkı her şeyi üzerinde tutmaktır. Bundan dolaydır ki Yahudiler gelecek olan
peygamberin Yahudi olacağını inanmışlardır, Fakat Arap olduğunu görünce en son
peygamber olan Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) peygamberliğini inkâr
etmişlerdir.
Bugün, İslam toplumlarında ki inanç ne yazık ki Tehvidizim
inancından farkı yoktur. Ülkemizde ve de birçok Müslüman ülkelerinde din adına
yaptıkları “ırkçılık ve partizanlıktır.” “Müslüman olmak için Arap olmak
şarttır” ya da “Çok iyi bir Müslüman olman için Türk /Pers olmalısın.” Bu
zihniyet TEHVID zihniyet “inancıdır”. Takvalı olmayı, ilahi inanca bağlı olmayı
kendine öz benlik edinen değil, ama dahil olduğu ırka, meşrebe, tarikata bağlı
olmayı öz inanç kabul eden üstünlüktür. Bunu bir alt başlığı ise, demokrasi adi
altında gelişmiş olan “partizanlık” ve “siyasi yobazlık” tır. Siyasi Partileri
bir din, siyasi liderlerde doğru yola ileten imam olarak algılamakta,
görülmekte.
Şeytanın kurguladığı bu oyununda seçim kazanmak, iktidar
olmak sanki hakikati yaşamak & yaşatmak olacağını ve kendilerinden önceki
iktidarlardan çok farklı olacaklarını sanıyorlar. Şeytan oyunu kurarken ve
kurgularken senaryosunda her birine oyunda bir rol vermiş, “Muhafazakâr, laik,
moderniste, integriste, yobaz, alevi, Sünni” herkes birbirine düşman olarak
Şeytanin oyunun oynamakta bu oyunu oynarken herkes hakikati savulduklarını
iddia etmekteler amma tek hedefleri İktidar olmak, iktidarda kalmak ve
insanlara hükmetmektir.
Şeytan, oyununu kurucu ve kurgulayanı olduğu için kuralları
istediği gibi değiştirip oyuna her zaman hâkimi olmakta ve de bizlerse, şeytanın
oyunun oynarken onun koyduğu kuralları her şartlarda kabul ederek dolaysıyla
oyun kuralları dışına çıkmamız mümkün değil. Çünkü bizi öylesin modlamış ki
bizleri matriks içine kendi isteğimizle hapis etmiştir. Örnek; akil telefona ya
da bilgisayar bir aplikasyon yüklediğimizde eğer aplikasyon kurucusunu
şartlarını kabul etmezsek yüklemek mümkün olmuyor, kabul ettiğimizde de onun
kuralları dışına çıkamıyoruz. Şayet çıkarsak bize sunulan hizmetlerinden
faydalandırmıyor, bizi bloke ediyor, bizler marjinal kılıyor.
Oyunun adi “Hürriyet & Eşitlik & Adalet” “çok
seslilik”, “ihtilaf etmek”, “Ben merkezcilik” “çoğunlukçu hırsızlık”, kibarca
diyor ki; konuşmakta hürsün, istediğini söyleyebilirsin, istediğini
çalabilirsin ama benim istediğimi şekilde yapacaksın ve oynayacaksın. Zaten
tersini yapmamızda mümkün değil çünkü Teknoloji ve ilmi kendi programları ve
hedefleri dahilinde formatlayıp bizlerin insani duygularını mekanikleştirdiler,
cinsiyetsiz, duygusuz, bencil, hazır-lopçu, şehvete & lükse düşkün, ahlaki referansları
olamayan, hayvandan da daha aşağı, basite indirgediler. Bizlere verdikleri
veriler/donelerle nefsani köleliğimizin üzerine kölelik katarak bizleri birer
androit yaptılar. Artık bize ne verilerse inançlısı, inançsız sorgusuz sualsiz
kabul ediyor ve uyguluyoruz. Ne yazık ki biz Müslümanlar bunu görmekten aciz
hale getirildik. Üstüne üstelik savunucuları olduk.
Oyunu kuran şeytani güçler Dünyadan öylesin faydalanıyorlar
ki Ekonomik krizler, sosyal krizler oluşturarak toplumları kendi oluşturdukları
inanca yönlendiriyorlar. Dünyanın zenginliklerine sahip olma gibi bir dertleri
yok, oyunu kurarken zaten sahip olmuşlar, tek hedefleri “...Şeytan, Senin doğru
yolun üzerinde onlara karşı duracağım; sonra önlerinden (gelecek ve rızk
korkusu) arkalarından (evlat & nesil), sağ ve sollarından (Dünya mali,
mülkü, mevki ve şehvet hırs) onlara sokulacağım; çoğunu Sana şükreder
bulamayacaksın" dedi.”
Şeytani güçler dünya nüfusu oranının 4% bile etmiyorlar.
Bunların fikir babası bizzat “şeytan” ve ölümsüz. Onun “eli & kolu” ve
seçilmiş dostu “Konfreri Loca Yahudileri” onlar Dünyanın en katmerli zengin
elit tabakası ve görülmezler ki onlar ise dünya nüfusunun 1% bile etmiyor. Onun
altında Sistemi kontrol, dizayn eden kurumlar & örgütler ve yöneticileri 3%,
bunlarına altında onlara kölelik eden ve hiçbir insani değeri olmayan koyun
sürüsü, halk tabakası “avam”. (Şeytani güçlerin & dostlarının bakış açısı)
Kendi hizmetindeki örgüt ve kurumlar;
1-) Askeri sektörü; silah endüstrisi ve NATO. 2-) Finans sektör; IMF ve Finans kurumları
& bankalar. 3-) Sağlık sektörü, DSO ve ilaç üretici devleri. 4-) Politika
& siyasi sektörü; B.M, İ.H.Ö, AB.
5-) iletişim sektörü; Medya & Sinema & Internet & Moda.
Dünya insanın 96% yöneten bu 3% veya %4 lik topluluk ve
kurumlardır. Nasıl olurda dünya nüfusunsun 4% bile etmeyen bir topluluk bu
kadar büyük bir işi başarır? Yaptıkları tek şey İnsanın hayvani nefsine hitap
eden Matriks kalıbını kurmuş olmalardır. İnsanları “dünya mali, mülk, süsü,
mevki, şehvet, rızk korkusu, kaos” kullanarak inandırmışlar ve geri kalanında
%96’lik insan toplumlar kendilerini öldürürcesine birbirlerine düşman olarak
yapmaktadır. “...ben de size öylesine vaatte bulundum fakat sözümde durmadım.
Aslında benim size istediğimi yaptıracak bir gücüm de yoktu. Sadece ben sizi
(inkâra) çağırdım, siz de bana uydunuz. Öyleyse beni kınamayın da kendinizi
kınayın.” (Ibrahim-22) “Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, o aldatma ustası da
Allah hakkında sizi kandırmasın.” (Fatir-5)
En bariz örnekleri; Yaratıcı yoktur ama yaratan bir güç
vardır diyerek kurdukları yalancı (sanal) düzenle, ilahi “denge, uyum ve
gereklilik” alt yapısını bozarak, yaşadığımız sıkça oluşan Doğal afetler;
seller, depremler, kurallılıkların oluşumu. İnsan sağlığıyla oynamak; Viral
pandemilerin (SarsCov2 pandemisini) şaibeli çıkışları, arkasından yan etki
testi ve denemesi tamamlanmamış ve de ne olduğu belirtilmeyen Nanopartikül
spaik proteinleri aşı diye mecbur kılmak ve gıda ise Genetiği oynanmış meyve
& sebzeler. Ekonomik kriz; Özelikle bizleri döviz ve enflasyon makası
arasına kıstırarak yaşantımız yönlendirmeleri, Politika oyunları; Farklılık
havasıyla insanlar arasında derin ayrışmalar öteleştirmeler ve bölmeler, bütün
bunlarda İletişim sözcüleri olan görsel ve sosyal medya yoluyla insanları
etkilemeleri, yeri geldiğinde kaos havasın pompalayarak yeri geldiğinde konfor
hayalîleriyle insanları istedikleri gibi yönlendirerek hür irademizi (düşünme
kapasitemizi) elimizden almışlardır.
Neticede, Bizler matriksin oyunun oynamaya devam edersek ve
matriksten çıkıp insanlığımıza geri dönmez egosantrik arzularımızla sadece
seyirci pozisyonunda kalırsak ne inancımız ne insanlığımız ne de hürriyetimiz
gerçek olur. Kendi kurdukları Virtuel (sanal) dünyada bizlerle istedikleri gibi
oynayıp, önce lükse alıştırıp arkasından ekonomik krizlerle boğuşturup bizlere
kurtuluş reçetesi diye her şeyi kabul ettirdiler.
“O zaman şeytan onlara amellerini
çekici göstermiş ve onlara: "Bugün sizi insanlardan bozguna uğratacak
kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım" demişti. Ne zaman ki, iki
topluluk birbirini görür oldu (karşılaştı) o, iki topuğu üstünde geri döndü ve:
"Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi görüyorum, ben
Allah'tan da korkuyorum" dedi.” (Enfal-48)
Mustafa Kemal TASPINAR
19 Aralık 2021