Putin, arzusuna ulaşana kadar, savaşı ne pahasına olursa
olsun, sürdüreceğini duyuruyor.
Savaşın dışarıdan tarafı olan ABD Rusya’nın kimyasal silah
kullanacağına -hatta kullandığına- inanıyor; başkanı Joe Biden böyle bir
gelişme yaşanırsa bunun pahalıya mal edileceği tehdidinde bulunuyor.
Türkiye savaşın uzun sürmeyeceğini bekliyor olmalı ki,
arabuluculuğa hatta garantörlüğe kendisini hazırlamaktaydı.
Olmadı, fakat umutlar hala tükenmedi.
Dikkatler savaş üzerinde yoğunlaşmışken, Ankara, dış
politikada farklı bir kulvara doğru yelken açtı.
Önce Birleşik Arap Emirlikleri, sonra İsrail ile arayı
düzeltme çabasına girişti, bunların ardından Mısır’ın geleceği dışişleri bakanı
tarafından açıklandı.
Ne olduğunu anlayan pek yok.
Kendi hesabıma ne olduğunu anlamak için zaten her zaman
takip ettiğim İsrail ve Arap gazetelerine daha bir dikkatle göz atıyorum.
Zihnimi açan bilgi ve yorumlarla karşılaşıyorum.
İsrail gazeteleri özellikle bizde pek bilinmeyen ayrıntılara
yer veriyor.
En iyisi benim zihnimi açan bir yazıdan sizleri de
yararlandırayım.
Körfez ülkeleri + İsrail + Mısır bloku kuruluyor
Yazar Türkiye’yi de yakından izleyen biri, Zvi Bar’el.
Bar’el’in yazısının ilk bakışta şaşırtıcı gelebilecek
başlığı şu: “Yeni Ortadoğu’da en zayıf halka İsrail’in demokrasisi”.
Okuyalım:
“Amerika’nın öfkesine aldırmaksızın, Birleşik Arap
Emirlikleri (BAE) Rusya’ya karşı ilan edilmiş yaptırımlara katılmayacağını
açıkladı. Oligarkların yatları, özel uçakları ülkenin havalimanlarıyla
marinalarına yanaşmaya devam ediyor. Ülkenin emlak pazarı Rus zenginlerinin
yatırımlarından yararlanıyor.
“İsrail ile dostluk gösterisi için dört Arap ülkesi
dışişleri bakanları ile ABD dışişleri bakanı ülkemizdeydi; birliktelik
Washington’un beklediği sonucu getirmedi. Körfez ülkeleri ile Mısır’ın ABD ile
geleneksel bağları artık yerli yerinde değil. Rusya belki stratejik ortakları
değil, ancak Arap ülkeleri onunla ilişkilerinin Amerikalıları kendilerini
ciddiye almak yönünde kırbaçlayacağı umudundalar.
“Türkiye Körfez’den esen yeni rüzgarı çabuk fark etti. BAE
ile bağları yenilemek için Veliaht Prens Muhammed ile Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan karşılıklı ziyaretler gerçekleştirdi. BAE Türk ekonomisi ile
bankalarına 10 milyar dolar yatırma sözü verdi.
“Erdoğan’ın bu ay içerisinde ilk kez yeniden Riyad’a ayak
basması bekleniyor.
“Haftalar boyu Türkler Suudlular ile ilişkileri yenileme
amaçlı gizli görüşmeler yürüttüler ve perşembe günü de bir Türk mahkemesi
2018’deki gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili davayı durdurdu ve dosyayı
Suudlulara devretti. Bu, düğümü çözebilir.
“Bu arada, sahibi değişene kadar Erdoğan’ın ciddi karşısında
olan Hürriyet gazetesinde geçen hafta Türkiye’nin Esad’la diplomatik diyalog
kurabileceğine dair ilginç bir haber çıktı. Bu üç ana konuda yoğunlaşabilir:
Suriye’nin kuzeyinde yuvalanmış olan ve Türkiye’nin terör örgütü kabul ettiği
PKK’ya karşı ortak cephe oluşturulması; Suriye’nin toprak bütünlüğünün
sağlanması (bunun anlamı Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti kurulmasının
önlenmesidir); ve Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin Suriye’ye dönmesi…
“Her şey ters yüz olmuş durumda; Ankara daha önce Esad’ın
devrilmesini talep etmekteydi. Fakat artık Türkiye ile ilgili hiçbir şey
kimseyi şaşırtmıyor.
“Geçen hafta Middle East Eye sitesi Türkiye’nin Mısır’a
büyükelçi atadığını ve bunun için Kahire’den onay beklendiğini yazdı. Bu bilgi
gerçekse, iki ülke arasında dokuz yıldır süren ihtilaf sona erecek demektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi’nin arasının
düzelmesini tahayyül etmek bile zordu oysa.
“Mısır’la arasını düzeltmesi Türkiye ile İsrail arasında bağ
kurulmasının önündeki engelin kalkmasını sağlar; Kahire’yle sıkı fıkı olunduğu
için bağın kurulması Mısır ile Türkiye arasındaki ihtilafın sona ermesini
gerektiriyordu.
“Üç ülkenin, -Mısır, İsrail ve Türkiye’nin- ilişkilerini
zehirleyen şartlardan kurtulmalarıyla kazanılacak ekonomik çıkarlar denizin
altında. Üç ülke Rusya enerjisine bağımlılığını azaltmak isteyen Avrupa’nın
niyetini değerlendirebilme umudunda. İsrail ile Mısır doğalgaz ihracını Türkiye
üzerinden yapabilir.
“Bunu sağlamak için Türkiye Ortadoğu’nun arzu edilir üyesi
statüsünü yeniden elde edecek, Sisi ve Esad ile kardeşliğini pekiştirecek,
Cumhurbaşkanı Isaac Herzog da iki yıldır kıskacına almış ekonomik krizden
Türkiye’nin kurtulmasına katkıda bulunacak. Erdoğan da Türk lirasının değer
kaybıyla kamuoyu yoklamalarında dibe vuran oylarını artırabilecek.”
Yazı daha uzun. Buraya kadar alıntıladığım bölümden sonra,
yazar, 2020’den beri dört kez görüşmüş olan İran ile Suudi Arabistan arasının
da düzelebileceği öngörüsünde bulunuyor. Körfez ülkeleri, Türkiye ve Mısır
arasındaki yakınlaşmayla, bu ülkelerin, Ukrayna savaşını fırsat bilip ABD veya
Rusya ile bağımlı olmaktan uzak bir işbirliği bloku oluşturma peşinde
olduklarını söylüyor.
Uzunca alıntıladığım yazının “Yeni Ortadoğu’da en zayıf
halka İsrail’in demokrasisi” başlığını hatırlayanlar ‘zayıf halka’ tespitine
şaşırmış olabilirler.
O tespit yazının sonunda dile getiriliyor.
Yazara göre, adları geçen ülkelerin liderleri,
parlamentolarını dinlemek zorunda değiller; parlamentoları hükümetleri
değiştirebilecek güçte değil çünkü. İsrail ise öyle değil, bu da, yazara göre,
İsrail’in zayıf halka olması anlamına geliyor.
Fehmi Koru/t24