Geçmişte askeri çatışmalar çoğunlukla donanım gücü ve can
kayıplarıyla değerlendirilirken, son on yılda savaşlar daha çok teknolojik,
siber ve ekonomik boyutlara kaymış durumda. Bu değişimin belirgin örneklerinden
biri, İran’ın düşük maliyetli insansız hava araçlarını (İHA) İsrail’in pahalı
savunma sistemlerine karşı kullanmasıdır.
2024 Nisan ve 2025 Haziran Saldırıları
Süreç, Nisan 2024’te İsrail’in Şam’daki İran Konsolosluğu
binasına düzenlediği hava saldırısıyla başladı. İran’ın cevabı ise eşi
görülmemiş bir boyuttaydı: 350’den fazla füze ve İHA İsrail’e fırlatıldı. Bu
saldırılarda özellikle 170 kadar Şahid-136 tipi kamikaze İHA öne çıkarken,
bazıları Nevatim Hava Üssü gibi altyapılara isabet etti.
Haziran 2025’teki “Sadık Vaat 3” operasyonunda da 100’ü
aşkın füze ve İHA kullanıldı. Yoğun önleme çabalarına rağmen 35 ayrı noktada
isabet kaydedildi ve İsrail’in resmi sistemlerine göre halktan 19 binden fazla
hasar bildirimi ulaştı. Bazı kaynaklar bu sayının çok daha fazla olduğunu
belirtiyor.
Bir Savunma Füzesi: 100 Bin Dolar!
İsrail’in çok katmanlı savunma sistemleri; Demir Kubbe,
Davud’un Sapanı ve Arrow gibi platformlardan oluşuyor. Bu sistemlerin önleme
füzeleri, üretim koşullarına göre 40 bin ila 150 bin dolar arasında değişirken,
bazı savaş senaryolarında 300 bin doları aşabiliyor. Arrow sisteminde bu
maliyet füze başına 3,5 milyon dolara ulaşıyor.
Buna karşın İran’ın kullandığı Şahid-136 İHA’larının
maliyeti yalnızca 20 ila 50 bin dolar arasında. İsrail ordusunun eski ekonomik
danışmanının verilerine göre, 2024 Nisan saldırı gecesinde yalnızca savunmaya
yönelik harcama 1,08 ila 1,35 milyar dolar arasında tahmin edildi. Bu tutara
savaş uçaklarının uçuşları, yakıt, lojistik destek ve altyapı hasarları dahil
değil.
İran’ın bu saldırılarda harcadığı toplam miktarın, yalnızca
birkaç on milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Haziran 2025’teki ikinci
saldırıda da benzer tablo devam etti: İHA sayısı daha az olmasına rağmen,
pahalı savunma sistemleri yine devreye girmek zorunda kaldı.
Ekonomik Yıpratma Stratejisi
2024 Nisan saldırılarında hedeflerin %99’unun önlendiği
açıklansa da, esas mesele fiziksel hasar değil, saldırı ve savunma maliyetleri
arasındaki uçurumdu. İran, çok daha düşük bir bütçeyle saldırı dalgaları
oluşturabiliyor; İsrail ise buna çok pahalı sistemlerle karşılık vermek zorunda
kalıyor.
İran’ın amacı büyük fiziksel yıkım değil, İsrail’in savunma
maliyetlerini sürekli artırarak ekonomik bir yıpratma stratejisi izlemek. Bu
yaklaşım, İran’ın asimetrik caydırıcılık politikasının temelini oluşturuyor:
Düşmanın pahalı teknolojilerini, ucuz yöntemlerle etkisiz kılmak.
Bu konuya bazı İsrailli uzmanlar da dikkat çekti. İsrail
Havacılık Endüstrisi’nin eski CEO’su Yoav Har-Even, 2024’te yaptığı açıklamada,
“Geleceğin savaşları, ucuz ve seri üretim araçlara sahip düşmanlarla olacak.
Savunmamızı buna göre hazırlamalıyız,” demişti.
ABD Yardımlarının Rolü ve İsrail’in Ekonomik Sınavı
İsrail’in bu pahalı savunmayı sürdürebilmesinde, ABD’nin
askeri yardımları belirleyici bir rol oynuyor. 2011’den bu yana ABD, Demir
Kubbe için 2,6 milyar dolardan fazla kaynak sağladı. 2023 yılında yalnızca 14
bin adet Tamir füzesi için 1 milyar dolar yardım yapılmıştı.
Ancak saldırıların devam etmesi ve ABD iç kamuoyunun bu
yardımlara karşı çıkması durumunda, İsrail savunma harcamalarında zorluklarla
karşılaşabilir. Bu nedenle savunmanın ekonomik sürdürülebilirliği, İsrail için
stratejik bir mesele haline gelmiş durumda.
2024 ve 2025’teki İran-İsrail çatışması, yalnızca bir askeri
gerilim değil, aynı zamanda çağdaş ekonomik-teknolojik savaşların örneği oldu.
İran, ucuz İHA teknolojisiyle İsrail’in milyarlarca dolarlık savunmasını zora
sokmayı başardı. Bu durumun sürmesi, daha büyük sonuçlar doğurabilir.
İsrail, askeri ve insani kayıpları büyük ölçüde önlese de
ekonomik ve psikolojik cephede üstünlük şu an için İran’ın elinde. Bu dengenin
geleceği, savunma teknolojilerinin geliştirilme hızı ve uzun vadeli
maliyet-fayda analizlerine bağlı olacak.