Realiteciler, Maslahatçılar ve Hakikatçiler

GİRİŞ: 18.05.2022 11:14      GÜNCELLEME: 18.05.2022 11:14

Rasthaber -  Toplumda üç kısım insan ve düşünce tarzı vardır; realiteciler, maslahatçılar, hakikatçiler.Realiteciler; Realite, hak- batıl olduğuna bakmaksızın şartların doğurduğu mevcut duruma denir. Realiteciler, şartların doğurduğu durumun doğru olduğunu ve ona göre hareket edilmesi gerektiğini savunurlar. Yani Realite ne ise doğru olan odur. Şartların doğurduğu bir realite/gerçek varsa o kabullenmelidir, düşüncesini savunurlar. Realite, zaman ve mekana göre değişebilir nisbidir/görecelidir.

Realitecilere göre; “İslami hükümler şartların elverdiği miktar ve şekilde uygulanabilir ancak, yani İslami hükümleri uygulamak realiteye bağlıdır. ”Realiteyi değiştiremeyiz, dolayısıyla akılımızla şu sonuca varıyoruz ki, realite gerçeğin ta kendisidir. Ve kabullenilmesi gerekir. Realiteyi kim oluşturur? Realite nasıl oluşmuştur? Realite hak ile bağdaşır mı ? gibi sorular ise hiç sorulmaz. Kim tarafından olursa olsun realite oluşmuştur, insanlar da görüş belirtme hakkı olmaksızın uymaları gerekir. Bu gruptan olanlar rahattırlar; zahmet çekmelerine gerek yok; realitenin değişmesine gerek olmadığına göre toplumda ıslah, inkılab ve cihad yapmaya ihtiyaç duymazlar. Çünkü realite ne gerektirirse ona göre hareket ederler. Maslahatçılar şöyle derler: Hakikat başka olsa da maslahat, toplumda oluşturulmuş algıya ve realiteye uyumayı gerektirir.

Toplumun maslahatı için şartlar neyi getirirse ona göre hareket edilir. Realite hak değilse ve hakikat de uygulanamıyorsa maslahat devreye girer.

Hakikatı uygulama imkanı olmadığından, toplumun çıkarı için maslahat, realiteyi kabullenmeyi gerektirir. Hakikatı korumak ve tamamen kaybetmemek için ondan taviz vermek, bazen terk etmek maslahattır. Maslahatı kim belirler ve neye göre belirlenir?, sorusu maslahatçıların hiç karşılaşmak istemedikleri sorulardır. Bu görüşe göre maslahatı belirleyen bir makam/mercî yoktur, herkesin kendisi maslahatı belirler. Dolayısıyla maslahat hakkında görüşler farklı olacağından görüş ayrılıkları kaçınılmaz olacaktır. Çünkü bağlayıcı bir mercî yoktur. Böylece bir konu hakkında birden çok maslahat ortaya çıkar.

Bu gruptan olanlar cesaretten yoksundurlar, tehlikeden kurtulmak için maslahata sığınırlar. Darda kaldıklarında ”maslahat budur“ der, işin içinden çıkarlar. Maslahatçılar realite ile hakikatın arasına sıkışmış ara bir yol bulma peşinde olanlardır. Hakikatçiler şunu savunurlar; hak birdir asla değişmez. Realite hakkı uygulamaya müsait değilse realitenin değiştirilmesi gerekir. Maslahat icabı hakikat göz ardı edilemez. Şartlar hakikatın uygulanabileceği bir şekilde oluşturulmalıdır. Hakikatın özü maslahattır zaten. Realite doğru kabul edilirse hakikat kaybolur, maslahat ön planda olursa hakikat gölgede kalır. Zamanla realite ve maslahat hakikatın yerini alır ve bunlar hakikatmış gibi algılanır.

Hakikatı kim belirler? Sorusu bu görüşü savunanların ellerindeki silahtır. Hakkı belirleyen Yüce Yaradan ve yetki verdiği mercilerdir. Hakikatı belirleyen biz olmadığımız için onu koruyan, yok olmasını engelleyen ve devamını sağlayan da biz değiliz. Dolayısıyla hak ne ise tavizsiz savunulmalı, söylenmeli ve uygulanmalıdır. Biz ancak hak ve hakikatın karşısında teslim olmalıyız, kendimizi onunla eğitmeli, kendimizi ve toplumu hakkı kabul edecek seviyeye getirmeliyiz. Bu görüşe göre hak bir olduğu için ve hakkı belirleme mercî de bir olduğu için herkes ona tabi olmak zorundadır. Kimse kendisinden hak ortaya koyamaz, kendisini hak merkezli göremez.

Hakikat ekolü yanlılarının tek hedefi hakkı insanlara ulaştırmaktır ve realite ne olursa olsun hakikatı söylemenin gerekliliğine inanır ve hakikatı maslahata kurban etmeye rıza göstermezler; her hakkı söylemezler ama söyledikleri her söz haktır. Bu yolda her türlü bedeli ödemeye hazırdırlar. Hakkı söylemek, hakkı kabul etmek zordur, tehlikelidir, bedeli vardır. Aşağıdaki soruların cevabının verilmesi gerekir; İnsanın dini amellerinin, siyasi duruşunun, sosyal aktivitelerinin, kültürel faaliyetlerinin mahiyet ve nasıllığını bu düşünce tarzları belirler. İnsanın düşünce alt yapısı ve temeli bu üç görüşe göre değişir. Kimin hangi görüşe sahip olduğunu bilmek ise zor bir şey değildir. Şu soruların cevabı insanın hangi gruptan olduğunu belirler:- Şartlara göre mi hak değerlendirilip yorumlanmalı, yoksa hakka göre mi şartlar oluşturulmalıdır?- Diğer bir deyimle; „şartlar şu an bunu gerektiriyor ve hak da buna göre yorumlanmalı“ düşüncesi mi doğrudur, yoksa ”şartlar hakkın uygulanacağı şekilde oluşturulmalıdır“ tezi mi doğrudur?-

Başka bir tabirle; ”Şartlar ne olursa olsun hak sabittir ve değişmez, taviz verilmeden, şartların elverdiği miktarda hak uygulanmalıdır“ görüşü mü, doğrudur, yoksa ”Şartları değiştiremeyeceğimize göre realite neyi gerektiriyorsa hak ona göre ayarlanmalıdır“ görüşü mü doğrudur?-Hakikate rağmen maslahat neyi gerektiriyorsa ona göre hareket edilmelidir, çünkü realite hakikatın uygulanmasına müsait değildir“ tezi mi doğrudur yoksa “realite ne olursa olsun maslahat, şartları değiştirerek hakikatın uygulanmasıdır“, görüşü mü doğrudur? Bu soruların cevabı kimin hangi kısımdan olduğunu gösterecektir. Zaman ve mekanın, hakikatı tanımadaki fonksiyonu göz önünde bulundurulduğunda siyasi, kültürel, ekonomik, toplumsal ve uluslararası ilişkiler bu üç görüşün doğrultusunda şekillenecektir.


Sabahattin Türkyılmaz

YORUMLAR

seyyid Yiğit 1 yıl önce
Bu Konularda Şehid Seyyid Muhammed Baqır Sadr'ın Felsefemiz kitabını iyi kavradığınız da bu üç konunun derinliğini bulacaksınız
MUZAFFER ÖZTÜRK 1 yıl önce
SON ZAMANLARDA YAŞANAN GÜNCEL MESELELERE IŞIK TUTAN MÜKEMMEL BİR YAZI..İLMİNE ,ÖMRÜNE BEREKET HOCAMIZIN... BU YAZININ BANA GÖRE GENEL MUHATABI KANAAT ÖNDERLERİDİR... BU YAZIYI OKUYAN HERKES,HER KANAAT ÖNDERİ..KENDİNİ SORGULAMALI VE BU ÜÇ GRUPTAN HANGİSİNE DAHİL OLDUĞUNA KARAR VERMELİİ.. EĞER İLK İKİ GRUPTAN BİRİNE DAHİL OLDUĞUNA KARAR VERİRSE.. ŞAPKASINI ÖNÜNE KOYUP..İMANİ AÇIDAN,AHİRET AÇISINDAN,KENDİSİNİ YENİDEN GÖZDEN GEÇİRMELİ VE HAKİKAT EHLİ GRUBUNA DÖNMEK İÇİN GAYRET ETMELİ... MAALESEF TOPLUMUMUZUN,ÖZELLİKLEDE KANAAT ÖNDERLERİMİZİN ÇOĞU,MASLAHATÇIVE REALİTECİ OLMUŞ... ALLAHU TEALA CÜMLEMİZİ HAKİKAT EHLİNDEN VE HAKİKATİ SAVUNANLARDAN ETSİN İNŞAALLAH...
Süleyman Eski 1 yıl önce
İhtiyaç duyulan ilkeleri açıklaması bakımından oldukça faydalı bir yazı. Hakikati hayata hakim kılamıyorsak en azından bu yolda çaba sarfetmeliyiz. kendi zaafımızı maslahat adı altında tevile kalkışmamalıyız. İlkeler açıklığa kavuştuğunda her birimiz kendi vicdanımızda boyumuzun ölçüsünü almış olur, ona göre davranmış oluruz.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM