Karamollaoğlu'nun konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
HARBİYELİ ÖĞRENCİLERİN SERBEST BIRAKILMASI OLUMLU: 15
Temmuz kalkışmasında Harbiyeli öğrencilerimiz tutuklanmışlardı. Bugüne kadar
uzun bir süredir tutuklu kalmışlar, ömür boyu hapse mahkum edilmişlerdi. Ne
olduysa bir gecede her şey değişti ve bu öğrencilerimizin bir kısmı serbest
bırakıldı, diğerlerinin de serbest bırakılacağı kanaati hakim oldu herkeste. O
zaman dile getirmiştik; öğrenci ihtilal planlayamaz! Öğrenci, emir komuta
içinde kendisine verilen emri yerine getirebilmek için çaba sarf etmek mecburiyetindedir.
6 yıl bu gençlerin hapis yatmasına gerek yoktu ki! Yine de en azından böyle bir
yanlıştan dönülmüş olmasını olumlu bir adım olarak gördüğümü ifade etmek
istiyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI MÜLTECİLER KONUSUNDA SINIFTA KALDI:
Değerli arkadaşlar; maalesef dünyamızdaki mülteci sayısı giderek artıyor.
Fakir, mağdur olan ülkelerden; kalkınmış, gelişmiş, daha huzur içinde olan
ülkelere doğru bir akım var. Bu konuda denilecek çok şey var fakat bu hafta
sadece Ankara-Kızılay'da Somalili ve Etiyopyalı iki göçmenin işlettiği
"SAAB CAFE" isimli mekanın önünde yaşanan vahim olaylara değinmekle
yetineceğim. Her fırsatta kürsülerden sığınmacılar ve mülteciler üzerine hamasi
nutuklar çeken ve bu konuda birinciliği kimseye bırakmayan İçişleri Bakanı bu
hadiselerde de sınıfta kalmıştır.
BURASI DEMOKRATİK BİR ÜLKE: Kafe sahiplerine yapılan baskılardan tutun da
bazı emniyet mensuplarının hadsiz, haksız ve hukuksuz davranışlarına ve olayın
ardından Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yaptığı açıklamaya varıncaya dek hepsi
birbirinden vahim! Özellikle de hadiseler esnasında bir milletvekili
arkadaşımızın gayretleri karşısında bir polisin parmak sallayarak adeta
kendisini tehdit etmesini kabul etmemiz mümkün değil. Burası demokratik bir
ülke! İktidarda bulunanlar artık aklını başına alsın, bu meseleye oy hesabı
üzerinden yaklaşmasın! Bu tavrın; daha vahim hadiselere sebep olacağını kimse
unutmamalı.
MAHALLELİ BAKKALA, BAKKAL TOPTANCIYA, TOPTANCI FABRİKAYA
BORÇLU: Muhterem arkadaşlar; yıl başında "6 ay sonra her şey güllük
gülistanlık olacak" diye tarih veren iktidarın süresi bir hafta sonra
doluyor. Tarih verdiler; “6 ay sonra her şey düzelecek.” Fakat bu 6 aylık
sürede bırakın iyileşmeyi, ekonomik şartlar daha da ağırlaştı ve kötüleşti.
Yanlış politikalar nedeniyle vatandaşlarımız giderek daha da ağırlaşan bir borç
yüküyle yaşamak zorunda kalıyor. Mahalleli bakkala, bakkal toptancıya, toptancı
fabrikaya borçlu... Gençler devlete, hane halkı bankalara borçlu… Asgari
ücretliler, memurlar, emekliler, borç döndürerek ay sonunu getirmeye çalışıyorlar.
Ülkemizde her 2 kişiden 1’i maalesef borçlu şekilde yaşıyor. Merkez Bankası'nın
verilerine göre; 2018'de 567 milyon lira seviyesinde olan hane halkı borçları,
2021'de 1 trilyon lirayı aştı; yani iki misline çıktı! Borçların neredeyse
tamamını krediler oluşturuyor.
HER 100 LİRALIK GELİRİN 43 LİRASI BORCA GİDİYOR:
Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) verilerine göre; bireysel kredileri kullanan
kişi sayısı son bir yılda 1,6 milyon kişi arttı ve 36,1 milyon kişi oldu. BDDK verilerine göre ise; Nisan 2022
itibarıyla takipteki tüketici kredileri ve kredi kartı borçlarının toplamı 26
milyar 794 milyon lira seviyesinde ulaşmış durumda. Yani ortalama olarak her
hane halkı başına yarım milyon lira borç düşüyor. Hane halkının borcunun
harcanabilir gelire oranı ise yüzde 43. Bu şu demek, yani her 100 liralık
gelirin 43 lirası borca gidiyor.
LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMÜYOR: Ülkemizin kısa vadeli
dış borcu da Nisan’da rekor tazeleyerek 182,4 milyar dolara yükseldi. Ülkemizin
kredi risk primi ise 800’ü geçti. Bu oran, ülkemizin dışarıdan borçlanırken
diğer ülkelere göre daha pahalıya, yani daha yüksek faizle borçlanması demek
maalesef. Görüldüğü gibi Sayın Erdoğan’ın düzeleceğini söylediği şartlar,
düzelmek şöyle dursun; ülkemizi daha da fazla borca esir ediyor; ülkemizi
küresel ve yerel faiz lobilerine de mahkum hale getiriyor. Son 20 yıldır
kürsülerde başka, icraatlerinde bambaşka bir iktidarın sebep olduğu ağır
bedeller ödüyoruz hepimiz. Lafla peynir gemisi yürümüyor!
RESMİ RAKAMALARLA GAYRI RESMİ RAKAMLAR BİRBİRİNİ TUTMUYOR:
İnsanımız borçlu olmasının yanında aynı zamanda işsiz bırakılmış durumda.
Üniversite mezunu gençlerimiz iş bulamıyorlar. Resmi rakamlarla gayri resmi
rakamlar birbirini tutmuyor. Resmi rakam dediğim ne? Sayın Cumhurbaşkanını
memnun edebilmek için belli resmi müesseselerin ortaya koyduğu rakamlar.
Maalesef herkes görüyor, bu rakamlar kasti bir şekilde memnuniyet ifade
edebilmek için üretiliyor. Ama öbür tarafta bağımsız kurumlar gerçekleri
milletimize gösterebilmek veya kendileri bunu görebilmek için çalışmalar
yapıyor.
TÜRKİYE'NİN YÜZDE 18'İ YETERLİ BESLENEMİYOR: Resmi
rakamlara göre her 5 gençten birisi işsiz. Ama fiiliyatta her 3, en fazla 4
gençten birisi işsiz! İçinde yaşadığımız şartları görmüyor değil insanımız!
Türkiye’de 15-24 yaş grubundaki 2 milyon 959 bin genç ne eğitimde ne de
istihdamda yer alıyor! Bu rakamlarla Avrupa ülkeleri arasında ilk, OECD
ülkeleri içinde ise ikinci sırada yer alıyoruz. İktidar aynı zamanda insanları
aç bırakıyor. Vatandaşlarımız temel tüketim maddelerine ulaşamıyorlar. Halkın
yüzde 65,8’i, yani her üç kişiden ikisi temel gıda ürünleri alırken zorlanıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı’nın küresel açlık sistemine göre;
9 Haziran 2022 tarihi itibarıyla Türkiye’nin yüzde 18’i yeterli beslenemiyor.
İşte bu rakamlar “yoksulluğu bitireceğiz” diye yola çıkan bir iktidarın,
yoksulluğu geniş kesimlere yaydığının açık ispatıdır.
DEVLET BİLE YOL SONUNU GETİREMİYOR: İşte bu teklif
gösteriyor ki, hükümetin bütçesi kendi elleriyle meydana getirdikleri ekonomik
darboğaza sadece 6 ay dayanabildi. Şu artık çok nettir: Hükümet, bu ekonomiye 1
yıl bile dayanamayacak. Ayrıca devlet bile yıl sonunu getiremezken, vatandaş bu
şartlarda ay sonunu nasıl getirsin? Bütçe hedefi sadece 6 ay içinde patlak
veren bir iktidar, şimdi bu milletten 5 yıl daha ülkeyi yönetmek için yetki
istiyor. Sadece 1 yılda enflasyonu yüzde 20’lerden yüzde 70'lere çıkaran bir
iktidarın 5 yılda ülkeyi ne hale getireceğini düşünmek hiç de zor değil. Bir de
bu resmi rakam! Bu rakamın gerçekte yüzde 100’lere dayandığını hepimiz
biliyoruz. Biz, milletimizin verdiği güçle bu hoyrat iktidarı ülkemize daha
fazla vermeden durduracak ve yanlışlarını en kısa zamanda düzelteceğiz.
Öngörülemezlik dönemine son verecek, yarın neye uyanacağını bilemez hale gelen
insanımıza rahat bir nefes aldıracağız.
SÜTE SU KATANLARDAN OLMADIK: Biz Saadet Partisi
olarak, olan bitenleri gayet iyi okuyor ve aklıselimle değerlendiriyoruz. Dönen
dolapların da kurulan tuzakların da farkındayız. Biz birilerinin ciğerlerini
bile biliriz, emin olun! Onlar da bizim onları ne kadar iyi bildiğimizi
bilirler... Birileri olmadık işlere tevessül etseler de biz asla "helal ve
dürüst siyaset" yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Gerçekleri kimseyi rencide
etmeden olduğu gibi söyleyeceğiz. Ama gerçeklerden gocunan olursa onun da müsebbibi
biz değiliz! Bugüne kadar hiçbir zaman süte su katanlardan olmadık, bundan
sonra da asla olmayacağız! Ve biz biliyoruz ki yanlış işlere bulaşanlar var.
Fakat onlardan daha da fazla bu memleketin tertemiz evlatları var. İktidarın ve
yetkililerin hukuksuz talimatlarına rağmen hukukun dışına çıkmamak için
direnen, bu keyfi yönetim anlayışına karşı devlet geleneğini unutmamış
memurlarımız, bürokratlarımız var.