Hicret'in altmış birinci yılında meydana gelen tarihî
Kerbelâ kıyamını yetmiş üç kişi meydana getirdi. Bu kıyamda dıştan
yönlendirilme gibi bir durum söz konusu değildi; kıyamın rehberliği bizzat
kendilerine aitti. Yine bu kıyam belli bir kesimle sınırlı kalmadı. Bu kıyamda
erkeklerle birlikte kadınlar da yer aldılar.
Kıyama İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte hareket eden
kadınların büyük ve önemli katkıları olmuştur; hatta kıyamın unutulmaması,
bugün bile yeni gerçekleşmiş bir hadise gibi anılması ve canlı tutulması büyük
ölçüde İmam'ın ailesi, özellikle Hz. Zeyneb'in fedakârlık ve kahramanlıkları
sayesinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, bu kıyamda kadınların üstlendikleri
rolün ayrıca ele alınması ve değerlendirilmesi gerekir.
Bu değerlendirme sonucu, birçok husus aydınlığa
kavuşacaktır: Örneğin "İslâm'a göre kadınlar toplumsal faaliyetlerden uzak
tutulmalı" gibi zehirli propagandaların aksine, kadınların sosyal ve
siyasal misyonu; mücadele ve kıyamda nasıl erkeklerle omuz omuza yer aldıkları,
onları destekleme amaçlı girişimleri ve onlarla dayanışma içerisinde oldukları;
toplumsal faaliyetlerle iffeti korumanın nasıl birlikte yürütüldüğü; cesur,
hakkın savunucusu ve inançlı bir nesil yetiştirmedeki ağır sorumlulukları,
şehitlerin canlarını uğruna feda ettikleri hedefleri insanlara ulaştırmadaki
misyonları ve... Bütün bu hususlar, Kerbelâ kıyamında kadınların rolü
çerçevesinde açıklığa kavuşabilir.
Bu hususun iyi anlaşılması için Kerbelâ'da bulunan
kadınlarla ilgili sayısal bir değerlendirmede bulunmak faydalı olacaktır:
* Kerbelâ'da bulunan kadınların bazısı, örneğin Hz. Zeynep,
Ümmü Gülsüm, Fatıma, Safiye, Rukiye ve Ümmü Hanî, Hz. Ali'nin (a.s)
çocuklarıydılar. Bazıları Ben-i Haşim'den ve farklı kabilelerdendiler. Hz.
Hüseyin'in kızları Sakine (veya Sukeyne) ve Fatıma da Kerbelâ'da olanlar
arasındaydılar. Atike, Müslim b. Akil'in kızı, İmam'ın cariyesi, Veheb b.
Abdullah'ın annesi gibi isimler de verilebilir.
* İmam'ın eşi, Sakine ve Abdullah'ın annesi olan Rübab da
Kerbelâ'da idi. Bilindiği kadarıyla İmam'ın eşlerinden sadece Rubab Kerbelâ'da
idi. İmam Zeynelabidin'in annesi şehrebanu Kerbelâ'da yoktu. Çünkü 24 yıl önce
vefat etmişti. Ali Ekber'in annesi Leyla'nın da ismi gelenler arasında
geçmemiştir.
* Kerbelâ'da beş kadın çadırdan çıkıp düşmana yürümüştür:
Müslim b. Avsece'nin cariyesi, Abdullah Kelbî'nin eşi Ümmü Veheb, Abdullah
Kelbî'nin annesi, Amr b. Cünade'nin annesi ve hepsinden daha faal bir rol
üstlenen Hz. Zeynep. Hepsine Allah'ın selâmı olsun.
* Ümmü Veheb, kocasının yanı başında Aşura günü şehit düştü.
* İki kadın duydukları aşırı rahatsızlıktan dolayı İmam'ı
savunma amacıyla savaştılar. Birisi Abdullah b. Umeyr'in eşi, diğeri ise Amr b.
Cünade'nin annesi.
* Kerbelâ yolu üzerinde Züheyir b. Kayn'ın eşi kocasıyla
birlikte İmam Hüseyin'e katıldı.
Kadınlar Kerbela olayında sosyal sorumluluğun sadece
erkeklere has olmadığını gösterdi. Dine destek vermek ve hakkın ayakta
tutulması gerektiği söz konusu olunca her özgür insan ister kadın ister erkek
gereken rolü üstlenmeli.
Kadınların Kerbela'daki en önemli rolü ise kıyam hedefinin
başkalarına yetiştirilmesi idi. Hicri 61 yılı, Hüseyini kıyamın yılıdır. Öyle
kanlı bir kıyam ki halkın uykudaki vicdanlarını gaflet uyandırmak ve kifayetsiz
biri tarafından yönetilen ve değerleri alaya alınmış toplumu ıslah etmek için
gerçekleşti.
İmam Sadık (a.s) Erbain ziyaret namesinde atası Hüseyin bin
Ali (a.s) kıyamının hedefini şöyle açıklıyor:
"Mutahhar kanını senin yolunda (Allah) bağışladı ki
kulların cehalet ve sapkınlıktan kurtulsunlar."
Beni Haşim kadınları İmam Hüseyin'in (a.s) ziyaretinden
haberdar olunca bir çözüm yolu bulmak için bir evde bir araya geldiler. Onlar
İmam'ın bu yolculuktan sağ dönmeyeceğini biliyorlardı. Onlar durumdan
duydukları rahatsızlıklarını feryat figan etmekle açıklamak niyetinde idiler.
Durumu fark eden İmam Hüseyin (a.s);
"Bu haberi sakın açıklamayınız ki Allah'a ve
peygamberine başkaldırı sayılır" dedi.
Kadınlar;
"Nasıl ağlamayalım!? Zira bugün bizim için
Resulullah'ın (s.a.a) vefat günü, Ali (a.s) ve Fatıma'nın (s.a) şahadet günü,
peygamberin kızları Rukiye, Zeynep ve Ümmü Gülsüm'ün vefat günü gibidir.
Sevgili Hüseyin, Allah aşkına bizi kendine feda et ama kendini ölümden uzak
tut, ey kaybettiklerimizin en sevdiği kişi" şeklinde konuştular.
İmam Hüseyin'in (a.s) sözleri Haşim oğulları kadınlarını
sakinleştirmedi. Onlar İmam'ın halası Ümmü Hani'nin yanına giderek;
"Ey Ümmü Hani! Sen burada oturmuş, Hüseyin'in ailesi
ile birlikte buradan gitmekte olduğundan nasıl habersizsin?" diye sordular.
Bunun üzerine Ümmü Hani acele ile İmam'ın yanına gider. İmam
Hüseyin (a.s) halasını o halde görünce sebebini sorar. Halası;
"Yetimlerin ve çaresizlerin hamisi ve sığınağı yanımdan
ayrılırken nasıl üzgün ve perişan olmayayım?" diye sordu.
Ümmü Haniye ağlarken İmam Hüseyin'i (a.s) anlatmaya başlar;
"Hüseyin öyle biri ki, insanlar onun hürmetine
dayanarak bulutlardan yağmur ister; yetimlerin ve çaresizleri sevindirendir. O,
kendisini başkalarına feda eden Haşim oğullarındandır, yoksullar onun yanında
nimet ve fazilete ulaştılar. Resullullah'ın (s.a.a) sevgili torunudur, yanılmaz
ve onun büyük acısı (şahadeti) onun azametini açıklar ve yorumlar."
İmam Hüseyin (a.s) halasını sakinleştirmeye çalışarak;
"Halacığım, merak etme, kaderde ne varsa o
gerçekleşecektir, onlar (düşmanlar) savaş meydanlarının her daim muzafferin
çocuğuna (Ali'nin oğluna) galip gelecek değiller. İşler Allah'ın mukadder
kıldığı gibi gerçekleşecektir."
Haşim Oğulları hanedanının kadınları İslam'ın kurtuluşunun
ve toplumun ıslah edilmesinin İmam Hüseyin'in (a.s) fedakarlığına bağlı
olduğunu anlayınca canı gönülden onunla birlikte harekete geçtiler.
İslam tarihi, şekillenmeye başladığı günden itibaren her
zaman kadınların siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomi katkıları ile İslam dinine
yardımcı olduklarına şahit olurken, tüm tartışmalara rağmen kadınların İslami
toplumdaki inkar edilemeyen ve hayati rollerini sergilemekte.
Kerbela kıyamı İslam tarihinin benzersiz ve önemli olaylarından
biridir. Bu kıyam Hakkı arayan ve dik duruş sergileyen kadınlar ve erkeklerin
fedakarlığı ve isarının ortak ürünüdür. Başka bir ifade ile eğer İslam, İmam
Hüseyin'in (a.s) kıyamı ile ihya oldu ise kadınlar, tarihte eşine az
rastlanacak şekilde bu olayda büyük paya sahipler. Aşura kıyamında hamasetler
yaratan erkeklerin her biri cesur, mümin ve bilinçli kadınların kucağında
yetişmiş birer cengaverdi. Bu eşitsiz savaşta İmam Hüseyin'e (a.s) yardımcı
olan erkeklerin varlığı, kadınların fedakarlığı ve basiretinin ürünüdür.
Hüseyni kervanındaki kadınların sabır ve azmi, bu harekette mücahitleri teşvik
etmede etkin role sahip.
Bu rol İmam Hüseyin'in (a.s) şahadetinden önce dolaylı bir
şekilde ve eşler ile çocukların teşviki ile başladı ve Aşura olayı ardından bu
hareketin mesajını tüm İslam beldelerine en iyi şekilde yayılması ile doruğa
ulaştı. Kadınlar Kerbela olayında sosyal sorumluluğun sadece erkeklere has
olmadığını gözler önüne serdiler. Dinin ihya edilmesi söz konusu olduğunda her
azade insan, kadın veya erkek, sorumluluk üstlenmeli. Tabi ki İslam'da savaş
meydanına katılmak kadınlara farz kılmamıştır. Hatta Kerbela olayında da İmam
Hüseyin (a.s) kadınları savaş meydanından uzak tuttu. Bu yüzden kadınlar
Kerbela kıyamında askeri alanda bulunmadılar. Sadece iki kadın savaş meydanına
girmek isteyince İmam Hüseyin (a.s) onlardan teşekkür ederek onları geri
çevirdi. Kerbela olayında kadınların en önemli görevi, kıyamın mesajını dünyaya
duyurmaktı. Genelde kadınların Kerbela hamasetindeki rolünü 3'e ayırmak
mümkündür;
1- Aşura olayından önce etkin varlık göstermeleri,
2- Aşura gününde üstlenilen rol,
3- Aşura kıyamından sonra İmam'ın (a.s) mesajının halka
duyurulması.
Züheyr bin Gayn'ın eşi, yolun ortasında İmam'ın kervanına
katılmak için eşini teşvik eden kadınlardandı. Bu rol, onun İmam'ın (a.s) Aşura
ashabından sayılması kadar önemli ve etkindir. Bu karı kocanın hikayesini
dinleyelim;
"Zuheyr bin Gayn beraberindeki grupla birlikte hac
menasikini bitirmiş Irak'a doğru yol alıyordu. Bu arada Hüseyin bin Ali'nin
(a.s) de dönemin kifayetsiz ve zalim yönetmeni Yezid ile biat etmediğinden ve
ashabı ile birlikte Irak'a doğru ilerlemekte olduğundan haberdar olur. Zuheyir,
Hz. Hüseyin (a.s) yolunun Allah yolu olduğunu biliyor fakat Allah'a ibadetin
zevkini savaşın sertliği ile birleştirmek istemiyordu. Ne zaman İmam bir yerde
dururp dinlenseydi Zuheyir beraberindeki grupla yola çıkar ve ne zaman İmam
hareket etseydi onlar dinlenmeye çekilirdi. Fakat bir yerde mecburen İmam ve
sahabesinin çadır kurduğu yerde dinlenmek zorunda kaldılar.
Zuheyir İmam'ın çadırından biraz uzakta arkadaşları ile
birlikte yemek yemekteydi ki İmam'ın elçisi yanına yaklaştı. Elçi, Zuheyir'e
selam verdikten sonra İmam'ın kendisini çağırdığını söyler. Oradakiler
şaşkınlık içinde sessizce olayı izlemeye başladılar. Herkes birbirine
bakıyordu. Zuheyir şüphe ve endişe içinde cevap vermeden başını öne eğmişti.
Aniden eşi herkesi kendine getirerek;
"Subhanallah, Allah Resulünün torunu seni çağırıyor ve
sen gitmiyor musun" diye kocasına seslendi.
Zuheyir eşinin sesi ile ona baktı fakat hemen bakışlarını
eşinden kaçırınca, eşinin;
"Huzuruna varıp sözlerini dinlesen ve dönsen ne olur
sanki?!" demesi Zuheyir'i kendine getirdi.
İmam'ın (as) yanına gitti fakat dönüşte yüzü gülüyor,
gözleri parlıyordu. Eşine dönerek;
"Eşyaları topla, İmam'ın çadırlarının yanına
gidiyoruz" dedi.
Züheyr'in eşi sevinç içinde kalkınca Zuheyir;
"Fakat benden sana iyilikten başka bir şey gelmesini
istemiyorum, bu yüzden seni boşuyorum ki ailenin yanına dönesin" dedi.
Kadın uzun yıllar eşinin yanında yaşamış, onu sevmiş ve
alışmıştı, bu yüzden ayrılma düşüncesi bile onun için ağırdı fakat kocasının
Resul Ekrem'in evladı İmam Hüseyin'e (a.s) yardım etmesi daha önemli idi. Bu
yüzden kocasına dönerek;
"Allah yardımcın olsun, fakat senden bir isteğim var,
kıyamet gününde İmam Hüseyin (a.s) yanında bana şefaat et' dedi.
Ehlibeytalimleri.com