Karamollaoğlu'nun konuşmalarından öne çıkanlar şöyle;
Sözlerime başlarken, dün sabaha karşı Meclis'te cereyan eden
bir hadise sırasında darp edilen İYİ Parti Milletvekili Hüseyin Örs, hastaneye
kaldırılmış ve tedaviye alınmıştı. Bir kalp rahatsızlığı olduğu da söyleniyor.
Durumunun iyi olduğu haberini aldım ancak bu darbı gerçekleştiren
milletvekilinin Meclis'te bunlar olur, olağan şeylerdir, ben özür dilemeyeceğim
demesini geldiğimiz noktanın ne kadar vahim olduğunu idrak etme bakımından dile
getirmek istiyorum.
Evet, hatalar olabilir, Meclis'te kavga çıkabilir, bugüne
kadar birçok defa bu hadiseler meydana gelmiştir fakat bunun neticesinde
hastaneye birisi sevk edilmiş ve buna sebep olan Milletvekili de "Ben özür
falan dilemem, pişmanlık duymam" derse; vay geldi halimize. Yani Meclis,
kavga mahali olarak görünüyor; bu da normal karşılanıyor. Hakikaten, Allah akıl
fikir versin! Sadece milletvekillerine değil, bu vekillerin başındaki grup
başkanlarına da, genel başkanlarına da Allah akıl fikir versin demekten başka
çare bulamıyorum.
SUNİ GÜNDEMLER BİR 'SİS BOMBASI' GİBİ KULLANILIYOR
Zaman hızla akıyor, birtakım konular gündeme geliyor, birkaç
gün içerisinde bir başka konuyla gündem tekrar değişiyor. Ancak ülkemizin ve
insanımızın gerçek problemleri gündemde kalmaya devam ediyor; zira ne
yazık ki kalıcı çözümler üretilmiyor.
Gerçek gündemler konuşulmasın diye, her gün bir başka suni gündem üretiliyor ve
adeta bir 'sis bombası' sürekli olarak gündemin orta yerine bırakılıyor. İşte
bu haftanın sis bombası da "marketler zinciri" üzerinden kopartılan
fırtına oldu.
Ekonomimiz alev almış, kriz her geçen gün daha da
derinleşiyor; ama krizle mücadele etmesi gerekenler, krizi değil algıyı
yönetmenin peşinde koşuyor.
BU ÜLKENİN ÜÇ HARFLİLER SORUNU AKP'DİR
Siz elektriğe, gaza ardı adına zam yapacaksınız, üretim
maliyetlerini üç ayda üç katına çıkaracaksınız. Sonra ekmek fiyatları artınca
fırıncıyı, gıda fiyatları artınca marketçiyi suçlayacaksınız... 'Üç Harfli
Marketleri' fırsatçılık yapmakla itham edeceksiniz... Çok net ifade ediyorum:
Bu ülkedeki en büyük fırsatçı, bu iktidarın bizzat kendisidir. Evet, bu ülkenin
bir "üç harfliler sorunu" vardır. O üç harfliler de AKP’dir, MHP’dir
ve maalesef RTE’dir. Bu ülkede; zamların da, enflasyonun da, hayat
pahalılığının da, yolsuzluğun ve yoksulluğun da tek sorumlusu bizzat Cumhurbaşkanı
ve ortaklarıdır.
TÜRKİYE HAYAL EDİLEMEZ BİR NOKTAYA GELDİ
Sn. Erdoğan ve ekibi, başkanlık sisteminin ülkemizin tüm
problemlerini çözeceğini ve 2023’te bambaşka bir Türkiye oluşacağını iddia
ederek, 5 yıl önce bu milletten yetki istemişlerdi. Gerçekten de Türkiye, 5 yıl
öncekine göre bambaşka bir noktaya geldi!
5 yıl önce vatandaşlara; "kiralayacak ev bulmakta
zorlanacaksınız", "evinize iki maaş girse de ay sonunu
getiremeyeceksiniz", "dolar 18 lira, enflasyon da %85 olacak"
denseydi; herhalde kimse bu söylenenlere inanmazdı. Fakat ne yazık ki bugünün
Türkiye’sinde; çocukların açlıktan okul sıralarında baygınlık geçirdiği,
büyükşehirlerin merkezlerinde barınmanın çok zorlaştığı, tek maaşla geçinmenin
imkansız hale geldiği, iki maaşla geçinmenin de zorlaştığı bir tablo ile karşı
karşıyayız. Her hafta dile getirdiğimiz
ekonomik durumu, rakamlar çok daha net ortaya koyuyor. İşte tüm bu olan biten
karşısında; suçluluğunun konuşulmasını istemeyen Ak Parti iktidarı, sıranın
kendisine gelmemesi için, her ay başka bir konuyu konuşturmaya çalışıyor.
ERDOĞAN GÖLGE BOKSU YAPMAYA DEVAM EDİYOR
Enflasyondaki artışta; faiz lobilerini, dış güçleri,
pandemiyi, stokçuları, Rusya-Ukrayna savaşını sorumlu gösteren iktidar, şimdi
de dikkatleri dağıtmak için zincir marketleri gündeme getiriyor. Ekonomi
yönetimindeki akıl dışı politikaların üstünü örtmek için ortağı ile birlikte,
enflasyonun sebebi olarak zincir marketleri gösteriyor 2010 yılında mahalle arasında bakkal olayı
bitmiştir. Marketler, süpermarketler halinde bunu aşmanın gayreti içinde
olacaklar” diyerek, zincir marketlerin gerekliliğine vurgu yapan Sn. Erdoğan,
şimdi gölge boksu yapmak için yeni hayali düşman olarak bu marketleri karşısına
almış gibi görünüyor. Marketler taşlanıyor, çalışanlar belediye ekipleri tarafından
azarlanıyor, mafyavari kişilikler yalnızca hükümetin yol açtığı pahalılığı
"raflardaki mallara yansıtmak durumunda kalan" iş adamlarına
hakaretler yağdırılıyor. Maaşlı trolleri, kadrolu gazetecileri, sadakatli
yorumcularıyla hayat pahalılığının tüm sorumluluğunu zincir marketlere yıkma
gayretindeler. İnsanlara çözüm yollarını gösteremeyen iktidar mensupları ancak
insanları tehdit eder, çözümü tehditte ararlar.
BU İKTİDARIN BECERİKSİZLİĞİ VAHİMDİR
Adı geçen marketlere zaten hiç gitmeyen tuzu kurular, şimdi
boykot çağrısı yapıyorlar. İnsanlara "doları boykot edin" çağrısı
yapıp, "kendileri dolar istifleyenler" yapıyor tüm bunları. Fakat
bilinmelidir ki, bugünkü hayat pahalılığının sebebi üç harfli marketler değil
tek adamlı bu yönetim anlayışının çaresizliğidir. Pahalılığın sebebi zincir
marketler değil, MHP’ye prangayla bağlı olan Ak Parti’dir, Cumhur İttifakı'dır;
alınan tutarsız kararlar, uygulanan yanlış politikalardır. Daha önce defalarca
örnek verdik; enflasyonda, gıda fiyatlarında, enerjide, sefalet endeksinde hep
en kötü ülkeler arasındayız. Bazı verilerde ise dünya birincisiyiz; kötülük
noktasında. Eğer iktidarın dediği gibi, tüm bu tablonun sorumlusu birkaç
marketse vay geldi halimize! Herkes biliyor ki; ekonomiyi bu kadar kırılgan
hale getirdiği için bu iktidar suçludur.
Bir başka açıdan, eğer ülkedeki ekonominin bu kadar kötüye gitmesine
marketler sebep oluyorsa, ekonomi yönetiminde birkaç marketle baş edemeyen bu
iktidarın beceriksizliği daha da vahimdir.
"25 KURUŞUN SİYASETİ"
İktidar her konuda olduğu gibi bu konuda da halkı yanıltmaya
çalışıyor. İktidar, bu marketlerin pahalılığı artırdığını ileri sürüyor. Peki,
Tarım Kredi Kooperatifi marketlerindeki fiyatlar, zincir marketteki fiyatlardan
çok mu farklı? Aksine bir kısmı, daha da fazla! 25 kalemlik bir alışveriş
sepetinde Tarım Kredi marketlerindeki fiyatlar ile malum marketler arasında
yalnızca 25 kuruşluk bir fark var. Sadece "25 kuruşun siyaseti"ni
yapıyorlar. Enflasyon maalesef bunu da etkiledi, eskiden olsa 3 kuruşluk siyaset
derdik...
Kira fiyatlarında da ev sahiplerini suçlamıştı aynı iktidar.
Çözümü de %25 sınır koymakta bulmuştu. Peki devlet kurumları ve vakıflara ait
lojmanlardan neden %100’e varan kira artışı isteniyor?
İktidar şimdilerde, başka yeni bir algının hamurunu da şekillendirme
çabasında. TÜİK’e göre %85’e varan
enflasyon bu ay baz etkisiyle bir miktar düştü gibi gözüküyor. Şimdi önümüzdeki
5 ay boyunca gıda fiyatları %5 artsa bile gıda enflasyonu baz etkisiyle 30 puan
düşmüş gibi görünecek. İktidar %10’lardan %80'lere çıkardığı enflasyonu “bakın
şimdi nasıl düşürdük” diye tafra atacak ama marketlerdeki fiyatlar artmaya
devam edecek. Zaten herkes biliyor ki, TÜİK rakamları da gerçeği tam olarak
yansıtmıyor.
ÇOCUKLAR BİLE ARTIK EKONOMİYİ KONUŞUYOR
Evet, Kasım ayında açıklanan yıllık tüketici enflasyonu
düşüşe geçmiş gibi gözüküyor. Ancak bilinmelidir ki bu durum, yükselişin zaten
Kasım 2021'de başlamış olmasından kaynaklanıyor. TÜİK'in 2 yıllık TÜFE
enflasyonuna bakarsak, enflasyondaki artışın devam ettiğini görürüz. Ama milletimiz artık yandaş televizyon
ekranına değil; buzdolabındaki raflara, yandaş gazetelere değil sofrasının
üstündeki tabağa bakıyor. Beştepe’deki
birkaç bin dönümlük arazide her şey yolunda olabilir; ama ülkemizin her bir
sokağında, her bir mahallesinde, her şehirde ve semtte insanlar artık en temel
ihtiyaç maddelerini alırken iki kere düşünmek zorunda kalıyor.
Market sıralarında, sokaklarda, okul kantinlerinde 8-10
yaşındaki çocuklar bile, hemen her hafta her şeye zam geldiğini
konuşuyorlar. Yani yavrularımız bile
ekonomiyi konuşurken, iktidar ve ortakları her konuyu konuşmalarına rağmen;
ekonomiyi bir türlü konuşma cesareti gösteremiyorlar.
SAYIN ERDOĞAN’I "TÜRKİYE’Yİ KEŞFETMEYE" DAVET
EDİYORUM
Sayın Erdoğan’ın muhtemelen sosyal medya profili
kişiselleştirilmiş gündemde. Böyle olunca da orada daha çok kendisine yakın
olanlar önüne çıkıyor. Onların da büyük çoğunluğu halinden memnun… Sayın
Erdoğan da zannediyor ki bütün Türkiye halinden memnun. Fakat Sn. Erdoğan'ın ülkenin gerçek gündemini
öğrenmek için yapması gereken tek bir şey var. Kendisine bir teklifimiz var:
Sosyal medyadaki profilini; kişiselleştirilmiş gündemden çıkarıp Türkiye
gündemine bir alması ve sonra “keşfet”e tıklaması. İşte o zaman her şey ayan
beyan ortaya çıkacak, gerçekleri görecektir. Türkiye gündeminin; KHK
mağdurlarından, atama bekleyen öğretmenlerden, hayat pahalılığından, yüksek
enflasyondan, işsizlikten, adaletsizlikten, liyakatsizlikten, değer kaybeden
Türk lirasından, konut krizinden, EYT’lilerden, memur zammı bekleyenlerden,
akaryakıta gelen zamlardan ve çok daha fazlasından oluştuğunu bizzat kendisi
görecektir. Dediğim gibi, yapması gereken tek şey; “keşfet”ini bir kontrol
etsin ve Türkiye gündemine alsın. Bir de öyle yapsın; bakalım Türkiye’de kim halinden
memnun.
2023 YILI; TÜRKİYE’NİN DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM, ONARIM VE
ATILIM YILI OLACAK
Muhterem arkadaşlarım, kıymetli vatandaşlarımız; artık 2022
yılının son ayındayız... İnşallah 2023 yılı, Türkiye’nin "değişim ve
dönüşüm yılı" olacak. 2023 yılı, Türkiye’nin "onarım ve atılım
yılı" olacak. Ekonomiden siyasete, eğitimden adalete, her alanda ortaya
çıkan tahribatı çok kısa sürede ortadan kaldıracak ve çok hızlı bir şekilde
Türkiye'de bir atılım süreci başlatacağımıza inanıyoruz. Bunu Millet İttifakı
olarak, diğer bir tabirle 6'lı Masa olarak gerçekleştireceğiz inşallah.
Türkiye'nin bugünkü halini şöyle bir özetlersek; maalesef uygulanan yanlış
politikalar ve yürütülen yanlış siyaset tarzı yüzünden ülkemiz bugün hiç
olmadığı kadar kutuplaşmış ve kamplara ayrılmıştır. Olağanüstü uygulamalar
olağan hale gelmiş, baskı ve tahakküm artmıştır. Devletin omurgasını oluşturan
kurumlar yıpratılmıştır. Ekonomi dar boğaza girmiş, tarım ve hayvancılık
tükenme noktasına gelmiştir. Dış politikada büyük bir kargaşa yaşanmaktadır;
koskoca bir ülke sabah bir yana akşam diğer yana savrulur hale gelmiştir. Adalet sistemi iflas etmiş, mağdurlar ordusu
oluşturulmuştur. Rüşvet, iltimas, adam kayırma, torpil ve partizanlık
sıradanlaşmıştır. Eğitim yazboz tahtasına dönmüş, aile yapısı bozulmuş, suç ve
şiddet artmıştır. Aziz milletimizin geleceği, yanlış yatırımlar nedeniyle
ipotek altına alınmıştır. Gençlerimiz gelecekten ümitsizdir ve yarınlara dair
umutları kırılmıştır maalesef. Gelir dağılımındaki adaletsizlik her geçen gün
derinleşmiş ve Milli Gelirde işçinin
payı azalırken sermayenin payı artmıştır. Yılın daha ilk on ayında dış ticaret
açığı 100 Milyar dolara yaklaşmıştır. Cumhuriyet tarihimizde ilk kez 100
liralık ana para için 142 lira faiz yükü 85 milyon insanın sırtına yüklenmiştir.
Daha da vahimi, israf ve yolsuzluk had safhaya ulaşmıştır.
SAADET PARTİSİ 2023 VİZYONU
Her şeyden önemlisi karşı karşıya kaldığımız ahlaki ve
manevi tahribattır. Maalesef bugün, bu ülkede inançlı insanların itibarı ciddi
manada zedelenmiştir. Türkiye’yi bu vizyonsuzluktan, bu krizden çıkarmak için
2023 yılı bir fırsattır. Çok açık ve net olarak söylüyorum: Türkiye’nin Milli
Görüş anlayışına ve vizyonuna bugüne kadar hiç olmadığı kadar ihtiyacı
vardır. Bizim vizyonumuz; "Kardeşçe
Yaşanılan bir Türkiye"dir. Kimsenin kimse üzerinde tahakküm kurmadığı,
insanlarımızın kendi inanç ve düşüncüleri ile özgürce ve kardeşçe yaşayacağı
bir Türkiye inşa etmek zorundayız ve bunu başarmakta kararlıyız.
Bizim ekonomik vizyonumuz kaynakları gösterişe değil, üretime
tahsis eden bir ekonomi modelidir. Biz bugünkü anlayışın tam tersine itibardan
tasarruf ederek, kaynakları kendi şahsi çıkarlarımıza değil milletin cebine
aktaracağız. Biz itibar kazanmak için 5 kuruş para harcamayacağız.
Tüketime ve gösterişe ayrılan kamu kaynaklarını, üretime ve
istihdama yönlendirerek, hızlı ve yaygın bir kalkınma hamlesi başlatmakta
kararlıyız. Bizim vizyonumuzda torpil değil Liyakat esastır Eğitimden
istihdama, kamu ihalelerinden atamalara kadar her alanda adam kayırma, torpil ve
iltimas ortadan kaldırılacak; liyakati esas alan adil bir anlayış hakim
olacaktır. İster bize yakın olsun ister olmasın; işi ehline vereceğiz, parti
devletini ortadan kaldıracak, milletin partisi konumunda 85 milyonun her birine
hizmet götüreceğiz. İktidarımızda; "Mutlaka Adaleti Tesis Edeceğiz .
Devletin bekası da, milletin refahı da ancak adalet ile mümkündür. İdare ve
iradede temel ölçüt hukuk olacaktır. Tüm devlet organları üzerinde hukuk,
mutlak bir egemenliğe kavuşturulacaktır. İktidarımızda hiçbir şart ve
konjonktür, hukuk kurallarının ve evrensel hukuk ilkelerinin çiğnenmesini
meşrulaştıramayacaktır.
Bu anlayış çerçevesinde; "Kuvvetler Ayrılığı İlkesi
Mutlaka Uygulanacaktır. Yeni Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle birlikte Meclis'in,
yürütme üzerindeki denetim gücü elinden alınmış, yürütmeyi denetlemesi gereken
yargı da yürütmenin emrine verilmiştir.
Sultanlarda dahi olmayan bir yetki ile bu ülkenin
yönetilmesine müsaade edilmeyecektir. Haksızlık yapan Cumhurbaşkanı da olsa,
onun karşısında hakkın söylenebileceği bir dönemi özlüyoruz biz. Cumhurbaşkanı
da bir insandır, yanlış yapabilir, nefsine kapılabilir; bunu dile getirmek
görevlilerin üzerinde bir vecibedir. Zalim sultan karşısında hakkı söylemek en
büyük görevdir; bu bizim inancımızın temelidir.
Üreten ve hakça bölüşen bir ekonomik sistemi hep birlikte
inşa edeceğiz. Biliyoruz ki bugünkü ekonomik sistemin adı rant ekonomisidir.
Vergi, zam, faiz, düşük ücret ve düşük taban fiyatları vasıtasıyla, halkın
sahip olduğu bütün imkânlar elinden alınmaktadır. Özelleştirme adı altında,
milletin tasarrufları ile oluşturulmuş milli kuruluşlar şaibeli bir şekilde
yabancı ve yerli tekellere haraç mezat satılmıştır. Bunun neticesinde ülke
ekonomisinin bel kemiği durumundaki tesisler, güvenlik ve savunmamızla ilgili sektörler
dâhil tüm birikimlerimiz milletimizin elinden çıkarılmıştır. İktidara gelince
kolları sıvayacak ve bu tesislerimizi sil baştan tekrar inşa edeceğiz.
Emeklilerimizin yüzünü güldüreceğiz. Ülkemizin en önemli ve
maalesef en mağdur kesimlerden birisini emeklilerimiz oluşturmaktadır. Emekli
aylıkları bağlanırken yalnızca kişilerin ödedikleri prim tutarları ve sistemde
kaldıkları süre dikkate alınmaktadır. Bağlanan asgari aylıklarla, asgari geçim
düzeyi ilişkilendirilmemektedir. İktidarımızda; açlık sınırı altında aylık alan
emeklimiz kalmayacaktır. Emeklilerimizin maaşlarına her yıl “Refah Payı” adı
altında, en az o yılın büyüme oranı kadar ilave zam yapılarak, ekonomik
büyümeden pay almaları sağlanacaktır. Aynı şart ve özelliklere sahip emeklilere
ödenen farklı emekli aylıkları arasındaki eşitsizlik giderilecektir.
Kadına yönelik şiddet son bulacak. Kadına yönelik psikolojik
ve ekonomik şiddetin kadınlarımızın mağduriyetleri arasında olduğu bir gerçek
olarak ortadadır. İktidarımızda kadına yönelik her türlü şiddetin karşında
duracak, bu konuda asla taviz verilmeyecektir. Şiddet mağdurlarının
mağduriyetlerini gidermek adına, uygulamada mevcut olan her türlü yasal engeli
ortadan kaldırmak için gerekli düzenlemeler ivedilikle yapılacaktır.
Aile stratejisi geliştireceğiz. Milletin temeli ailedir.
Sağlam bir aile yapısı, ülkede huzur, barış ve dayanışmanın teminatıdır.Bu
yapıyı korumak ve güçlendirmek için her türlü tedbir alınacaktır. Aile
kurumunun güçlendirilmesi milli bir görev olarak benimsenecek ve bu amaçla
“Aile Stratejisi” geliştirilecektir. Birinci dereceden çocuğa ve aileye zeval
getirebilecek ahlakı tahrip edici unsurların önüne geçmek için tıpkı Milli
Güvenlik Kurulu gibi “Aile, Çocuk ve Kadını Koruma Yüksek Kurulu” oluşturulması
gündeme getirilecektir.
Engellilerin önündeki engelleri kaldıracağız. Engelliler
için engelsiz bir Türkiye ve engelsiz bir dünya hedefini gerçekleştirmek en
önemli hedeflerimizden birisi olacaktır. Engelli vatandaşlarımıza yaptığımız
hiçbir hizmeti bir lütuf olarak görmeyeceğiz.
Rant odaklı değil, insan odaklı çözümler üreteceğiz. Çalıyor
ama çalışıyorlar anlayışına son verecek, çalmadan da çalışabileceğini
göstereceğiz.
Asgari ücrette açlık sınırı değil insanca yaşam ücreti
hedeflenecek. Asgari ücreti açlık sınırı ile ilişkilendirmekten vazgeçecek,
Milli gelirden adil pay alan insanca yaşam ücretine dönüştüreceğiz.
Ülkemizde ve bölgemizde barış ve sükuneti sağlayacağız.
D-8'leri etkin hale getirecek ve kesinlikle ülkemizi Büyük Ortadoğu Projesi'nin
bir parçası olmaktan kurtaracağız. Kısaca söylemek gerekirse biz biliyoruz ki
hak gelince, bâtıl zâil olur. Ve biz inanıyoruz ki hak gelecek, bâtıl zâil
olacak."/milligazete