İmam Cafer-i Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. İsa (a.s) bir yerden geçerken tüm belde halkının öldüğünü ve hatta hayvanlarının dahi yok olup gittiğini müşahede eder. Beldede hayat namına bir şey kalmamıştır. İsa Mesih (a.s) etrafındakilere buyurur: Belli ki bu halk, ecelleriyle ölmemiş ve Allah’ın azabına uğrayarak helak olmuşlar. Çünkü ölülerini defnedecek kimseleri dahi kalmamış.
Havariler sorar: Ey Allah'ın Ruhu! Söyleyin de biz de bilelim; onların yaptığı amellerden içtinap edip duçar oldukları akıbetten korunalım.
Derken Hz. İsa (a.s) dua eder ve o anda bir ses duyulur, Peygamber seslenir:
- Ey köy halkı! o anda ölüler arasından biri cevap verir:
- Buyur Ey Allah’ın Resulü! Hz. İsa şöyle buyurur:
- Yazıklar olsun size! Nasıl bir amel işlediniz ki bu hale geldiniz?
- Günah ehli olduk, uzun yaşamayı arzuladık ve boş işlerle meşgul olduk.
- Dünyaya olan sevginiz nasıldı?
- Bebeğin, annesinin göğüsüne olan isteği gibi, ne zaman verilse sevinir ve ne zaman ağzından alınsa ağlar şekilde.
- Peki, Allah’ın azabına nasıl müptela oldunuz?
- Akşam sıhhatle yattık, sabah alev topları arasında uyandık ve derken yandık, kavrulduk…
- Peki, yandığınızda ne diyordunuz?
- Bizleri dünyaya geri gönderin ta ki zahit olalım. Cevap olarak da; ‘Yalan söylüyorsunuz!’ dediler.
- Yazıklar olsun sana! Peki, bunca ölü arasından sen nasıl benimle konuşabildin?
- Ey Allah’ın Ruhu! Melekler onların ağızlarına ateşten tasmalar taktılar ve ben de bunların arasındaydım ama günah ehli değildim. Buna rağmen onlara hiç nasihat etmedim. Allah onlara azap gönderdi ve hepimiz o azaba müptela olduk. Ama bilmiyorum sonum kurtuluş mu olacak yoksa cehennem mi?
İsa Mesih (a.s) buyurdular: İnsanın akıbeti böyle olacağına; kuru ekmek yiyip, çöplükte yatması daha iyidir.
Kafi, c.2, s.318