İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile İsrail Savunma
Bakanı Yoav Galant arasındaki karmaşık ve çoğu zaman gergin olan ilişkiye
rağmen, her ikisi de bir konuda hemfikirdir, o da İsrail'in güvenlik
sorunlarının arkasında İran İslam Cumhuriyeti olduğudur.’
İngiltere’nin "Middle East Monitor" web sitesi, Siyonist
rejimin Başbakanı ve bu rejimin Savunma Bakanı'nın İran'ı düşman gösterme
komplosuna dikkat çekti ve şunları yazdı: ‘İşgal altındaki topraklardaki
ekonomik-siyasi kutuplaşma, siyasi ve hukuki krizler, Batı Şeria'da
yerleşimcilerin sürekli öldürülmesi ve Tel Aviv'in aşırı sağcı bakanlarının sık
sık din savaşı yönündeki talepleri ve tüm bu sayısız sorun bir anda
önemsizleşiyor ve İsrail'in sorunu İran haline geliyor.
Her ne kadar İran, her zaman Siyonist rejimin tüm önemli
siyasi partilerini ortak düşman olarak birleştirse de İran'ın farazi tehdidi bu
sefer tamamen farklıdır.
Siyonist rejim Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'ı, 21
Ağustos'ta Filistinliler tarafından El Halil kenti yakınlarında
gerçekleştirilen ve Siyonist bir yerleşimcinin ölümüyle sonuçlanan son cihat
operasyonuyla suçladı ve şunları söyledi: ‘Biz, İran ve onun vekilleri
tarafından teşvik edilen ve finanse edilen bir terör saldırısının ortasındayız.’
Bu raporda, yukarıda bahsi geçen olaydan iki gün önce Batı
Şeria'nın kuzeyindeki Nablus yakınlarındaki el-Huvara şehrinde öldürülen
Siyonist bir yerleşimcinin ölümünden bahsediliyordu.
Uluslararası Af Örgütü bu olayı şöyle anlattı: ‘26 Şubat
Pazar gecesi yüzlerce İsrailli yerleşimci el-Huvara’da Filistinlilere yönelik
birçok saldırı düzenledi. Yerleşimciler onlarca Filistinlinin arabasını, evini
ve bahçesini ateşe verdi ve Filistinlilere metal çubuklar ve taşlarla fiziki
olarak saldırdı.
Genellikle Filistinlilerin Siyonist askerlere, silahlı
yerleşimcilere ve hatta Siyonist sivillere yönelik tüm saldırıları, İsrail
ordusunun veya yerleşimcilerin Filistin topluluklarına yönelik çok sayıda
ölümcül saldırısından sonra gerçekleşir.
İşgal altındaki Filistin'de Siyonistlerin şiddetinin
olmadığı bir gün bile olmuyor. Birleşmiş Milletler’in, Filistinlilerin,
Siyonist rejim ve uluslararası insan hakları gruplarının raporları, bu yılın yaklaşık
yirmi yıldır Batı Şeria'da yaşanan en şiddetli yıl olduğunu gösteriyor.
BM Batı Asya İşleri Özel Temsilcisi Tor Vansland’ın Güvenlik
Konseyi'ne sunduğu rapora göre, Ocak 2023'ten bu yana 200'den fazla Filistinli
şehit olurken, 30'a yakın Siyonist de öldürüldü.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA)
de benzer bulgulara ulaştı ve şu açıklamalarda bulundu: ‘2023'ün ilk 6 ayında
işgal altındaki bölgelerde yerleşimcilerle ilgili 600 olay rapor edildi ve
yerleşimci saldırıları Filistinlilerin şehit olmasıyla, mülklerinin zarar
görmesiyle veya her ikisiyle sonuçlandı.
Siyonist yerleşkelere karşı çıkan bir İsrail örgütü, 17
Ağustos'ta bir açıklama yaparak şu ifadelerde bulundu: ‘Netanyahu'nun kabinesi,
Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşimlerine 200 milyon dolarlık benzeri
görülmemiş yatırım yapma planını ilerletiyor.
Bu fonların çoğu hibeler olarak tanımlandığından, yasa dışı
yerleşimlerin parayı neredeyse her türlü amaç için kullanmasına izin veriliyor.
Bu sadece yasadışı yerleşimlerin genişletilmesi, yeni
üslerin inşası, Filistinlilere yönelik etnik temizlik ve Batı Şeria'nın tamamen
ve yasal olarak ilhakının önünün açılması anlamına gelebilir.
İşgal altındaki topraklarda her gün yaşanan artan soykırıma
ek olarak, zaman zaman büyük Filistinli topluluklar toplu halde sınır dışı
ediliyor.
Norveç Mülteci Konseyi geçtiğimiz günlerde, çoğu Ramallah'ın
kuzeyinden olmak üzere yaklaşık 500 Filistinlinin 20 aylık bir süre içinde Batı
Şeria'daki yedi bölgeden sınır dışı edildiğini bildirdi.
Norveç Mülteci Konseyi Filistin Dairesi Direktörü bu
bulgularla ilgili şunları söyledi: ‘Filistin topluluklarının tamamı haritadan
siliniyor. Bu, İsrailli yerleşimciler tarafından uygulanan amansız şiddet,
korkutma ve istismarın utanç verici bir mirasıdır ve onlar bazen de bunu İsrail
yetkililerinin teşvikiyle yapıyorlar.
Netanyahu ve Galant'ın şu anda Filistin'de olup bitenleri
anlatırken dürüst olmaları beklenemez. Galant, sanki ortak bir senaryodan
okuyor gibi görünüyor ve İran'dan geldiği iddia edilen tehdit konusunda patronu
Netanyahu ile aynı fikirde.
Galant, İran'ın İsrail vatandaşlarına zarar vermenin
yollarını aradığını belirterek, şunları söyledi: ‘Sahnedeki en önemli
değişiklik İran'ın finansmanı ve niyetleriyle ilgilidir.’
Mart ayından bu yana Galant ile Netanyahu arasındaki siyasi
çatışmanın, işgal altındaki topraklardaki Siyonist rejimin tarihindeki en büyük
siyasi krizi körüklemesi ve bu krizin istikrarlı olmasına rağmen her ikisinin
de İran tehdidine karşı güçlü insanlar olarak ortaya çıkması gülünçtür.
Peki neden bu ikisi tek bir konuda, o da İran üzerinde ve şu
anda hemfikir olsun ki?’
Middle East Monitor daha sonra şu cevabı verdi: ‘Hem
Netanyahu hem de Galant, dikkatleri Filistin'de devam eden isyanların ardındaki
nedenlerden başka yöne çekmekten faydalanıyor.
Netanyahu'ya göre İran'ı suçlamak, Batı Asya'daki
istikrarsızlık ateşini canlı tutmasına ve tüm Siyonistleri sözde destekçisinin arkasında
birleştirmesine ve Filistin'deki mevcut insan hakları ihlallerinin sorumluluğunu
üstlenmekten kaçınmasına olanak tanıyor.
Galant'a göre İran'ı suçlamak, Siyonist rejimin ordusunun ve
diğer istihbarat servislerinin konumunu güçlendiriyor ve onların
Filistinlilerin iç çatışmalarını durdurma konusundaki başarısızlıklarının
üzerini örtüyor. O, farklı bir yerde kritik bir tehditle savaşan kahraman bir
ordu resmi çizmek istiyor.’
Galant ve Netanyahu, İran'ı düşman olarak gösterme konusunda
anlaşarak, kasıtlı olarak İsrail'in işgal ve apartheid sorununu gizlemeye ve
dikkatleri bu sorundan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Yıllar boyunca Siyonist
rejim, Filistinlilerin toplu bir şekilde karar alabilecek siyasi aktörler
olmadığında ısrar etti ve bazı durumlarda Arapları, İranlıları, komünistleri,
İslamcıları ve başkalarını suçladı.
Ancak Tel Aviv yanılıyor. İsrail'in her türlü Filistin
direnişinin ardındaki nedeni anlaması için Tahran'a değil Cenin, Balata ve Nur
el Şems'teki yıkılmış mülteci kamplarına bakması gerekiyor.’