BM'nin başlıca yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı
çıkardığı bir kararda Siyonist rejimi işgalci rejim olarak nitelendirdi ve
işgal altındaki topraklarda yerleşim inşaatlarının derhal durdurulmasını talep
etti.
UAD’nin Siyonist Rejime Karşı Çıkardığı Kararın Boyutları
Uluslararası Adalet Divanı Cuma günü (19 Temmuz) Filistin'in
Siyonist rejim tarafından işgalinin yasa dışı olarak ilan etti ve Siyonist
rejimin Doğu Kudüs ve diğerleri de dahil olmak üzere 1967'den bu yana
Filistin'de yapılan yapısal değişikliği tanımadığını belirtti. UAD Siyonist
rejimin Filistin'deki varlığının yasa dışı olduğunu ve Birleşmiş Milletler
üyelerinin bu yasa dışı varlığı tanımaması, ülkelerin işgal altındaki
topraklarda Siyonist rejimin yasa dışı varlığına son vermek için BM Genel
Kurulu ve Güvenlik Konseyi ile işbirliği yapması gerektiğini ilan etti.
Uluslararası Adalet Divanı, Siyonist rejime, Filistin'deki
işgaline ve yasadışı varlığına, yerleşim inşası faaliyetlerine ve mevcut
yerleşim yerlerinin boşaltılmasına son vermesi ve etkilenen tüm Filistinlilere
tazminat ödemesi çağrısında bulundu.
Uluslararası Adalet Divanı'nın çıkardığı kararın birçok
boyutu var. Karara göre Siyonist rejimin Filistin'i işgali yasa dışıdır ve sona
erdirilmelidir. İşgal altındaki Filistin'in yapısı 1967'ye döndürülmeli, inşa
edilen yerleşim birimleri tahliye edilmelidir. Siyonist rejim etkilenen tüm
Filistinlilere tazminat ödemelidir. Uluslararası Adalet Divanı bu kararın
uygulanması sorumluluğunu BM Genel Kurulu'na, BM Güvenlik Konseyi'ne ve tüm
ülkelere yüklemiştir. Bütün ülkeler, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi'nin bu
sorumluluğu yerine getirmesine yardımcı olmalıdır. Filistin halkının kendi
kaderini tayin hakkı vardır ve tüm ülkeler Filistin halkının kendi kaderini
belirlemesine yardımcı olmalıdır.
Karara tepkiler
Uluslararası Adalet Divanı'nın Siyonist rejime karşı
çıkardığı karar geniş tepkiyle karşılandı. Bazı Avrupa ülkeleri ve Batı Asya
bölgesindeki ülkelerin çoğu bu kararı memnuniyetle karşıladı. Suudi Arabistan
dışişleri bakanlığı yayınladığı bir bildiride Uluslararası Adalet Divanı'nın
aldığı tavsiye niteliğindeki kararını emnuniyetle karşıladığını ve Tel Aviv'in
işgal altındaki Filistin topraklarında 57 yıl öncesinden bu yana varlığının
hukuka aykırı olduğunu vurguladı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Sözcüsü Ferhan Hak,
Guterres’in, Lahey'in bu kararını Siyonist rejimin işgal altındaki
Filistin'deki eylemlerine ilişkin karar verilmesi için BM Genel Kurulu'na
sunacağını duyurdu. Guterres, işgalin sona erdirilmesi ve çatışmanın çözülmesi
için Siyonist rejimin ve Filistin'in uluslararası yasalar ve BM kararları
doğrultusunda siyasi sürece dönmesi gerektiğini vurguladı.
Siyonist rejimin başbakanı Binyamin Netanyahu ise bu tavsiye niteliğindeki görüşe tepki göstererek şunları iddia etti: "Yahudi halkı, ebedi başkentimiz Kudüs de dahil olmak üzere kendi topraklarında, tarihi vatanımız olan Yahudiye ve Samiriye'de işgalci değildir. Lahey'deki hiçbir saçma görüş, bu tarihsel gerçeği veya İsraillilerin atalarımızın yurdundaki kendi topluluklarında yasal yaşama hakkını inkar edemez."Ayrıca Netanyahu muhafili siyasetçilerin bile bu görüşe karşı çıkması Siyonistlerin ne olursa olsun işgalcilik konusunda hemfikir olduklarını gösterdi. Filistinliler, Uluslararası Adalet Divanı'nın kararını on yıllardır süren adalet mücadelelerinde bir dönüm noktası olarak görüyor.
Uluslararası Adalet Divanı'nın Siyonistleri kızdıran
kararının özellikle siyasi açıdan önemli sonuçları var. Bu sonuçlardan bazıları
şunlardır:
1 -İşgalcilik, toprakları gasp ederek ülke yapmayı meşru
kılmaz
Uluslararası Adalet Divanı'nın kararının en önemli
sonuçlarından biri, zorbalık ve işgalin uluslararası hukukun önemli bir ilkesi
olan kendi kaderini tayin hakkını ortadan kaldırmadığını göstermesidir. Dolayısıyla Siyonistler Filistin toprakları
üzerinde yerleşim yerleri kurarak egemenlik iddiasında bulunamazlar ve işgal
edilen bu topraklar uluslararası hukuka göre her zaman Filistinlilere aittir.
Uluslararası Adalet Divanı Başkanı Nawaf Salam da bu tavsiye niteliğindeki
karara ilişkin şunları söyledi: Filistinlileri kendi kaderini tayin etme hakkından
mahrum bırakmaya devam etmek mümkün değil. İsrail, işgale bir an önce son
vermeli, Filistinlilerden aldığı her binayı iade etmeli, Filistin toprakları
içindeki bariyer duvarının bir kısmını yıkmalıdır. İsrail tüm yeni yerleşim
inşa etme faaliyetlerini durdurmalı.
2 -UAD'nın kararı İsrail'i izole edebilir
Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletlerin yargı
ayağıdır ve BM'nin temel direklerinden biridir. Dünya Mahkemesi olarak bilinen
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) yargıçlarının tavsiye niteliğindeki görüşleri
bağlayıcı olmasa da uluslararası hukuk açısından önemlidir. Onlarca ülke
tarafından memnuniyetle karşılanan ve saygı duyulan bu karar, Siyonist rejimin
küresel statüsünü zayıflatmak anlamına geliyor ve hatta Batı'nın Siyonist
rejime verdiği desteği de zayıflatabilir. Bu karar, Siyonist yetkililerin
Gazze'deki soykırım suçlamasıyla ilgili davasının Uluslararası Ceza Mahkemesi
ve Uluslararası Adalet Divanı'nda da tartışıldığı bir dönemde verildi.
Dolayısıyla Gazze'de uyguladığı soykırım nedeniyle ABD ve Avrupa ülkelerinde
bile küresel çapta yaygın bir nefretle karşı karşıya kalan Siyonist rejim,
Uluslararası Adalet Divanı'nın kararıyla da dünya çapında izolasyona maruz
kalıyor. Ayrıca bu karar İsrail'i boykot etmeye yönelik küresel kampanyayı güçlendirebilir.
Bu bağlamda Siyonist gazete "Haaretz", Uluslararası Adalet Divanı'nın
kararının muhtemelen yerleşimlere yönelik yaptırımların kapsamını
genişleteceğini bildirdi.
3 -Birleşmiş Milletlerin yargı ayağının güçlendirilmesi
Hukuku siyasetten ve adaleti ise ayrımcılıktan üstün tutmaya
çalışan Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler'in siyasi ayağı olan
Güvenlik Konseyi'ne rağmen etkili bulunmaktadır. Bu konsey, geçtiğimiz 9 ay
boyunca ABD ve iki Avrupa ülkesi olan İngiltere ve Fransa'nın kapsamlı desteği
nedeniyle Gazze'deki Siyonistlere yönelik soykırımı durdurma konusunda fiilen
güçsüz kaldı. BM Güvenlik Konseyi, İsrail'in Filistin' işgalm ettiği 80 yıl
boyunda 1967 savaşı sonrasında Ürdün Nehri'nin Batı Şeria'sı, Gazze, Golan
Tepeleri ve Sina Çölü'nün işgalinden sonraki 242 ve 374 karar da dahil olmak
üzere birçok karar yayınladı.
Siyonist rejim, ABD ve Avrupalı devletlerin desteğiyle bu
kararları uygulamayı reddedip işgalciliğine devam etti; Böylece Filistin
topraklarının yüzde 85'i Tel Aviv rejimi tarafından işgal edildi. Adalettin
yetine siyasete önem veren BM Güvenlik Konseyi, son 9 aydır Gazze'deki
soykırımı durdurmaya yönelik kesin bir karar çıkaramadı. Uluslararası Adalet
Divanı'nın kararı, ABD ile BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olan iki Avrupa
ülkesinin İsrail’in Gazze’de işlediği soykırıma ve savaş suça verdiği desteğin
dünyadaki uyanan vicdanların bu suçları göz yummayacağını göstermiş oldu.
4- Siyonist İsrail’e Yönelik Küresel Baskının Artması
Siyonist İsrail’in Gazze halkına uyguladığı soykırımla
birlikte Siyonistlerin suçlarını açığa çıkarmak için küresel bir süreç başladı.
Güney Afrika, Siyonistlerin suç dosyasını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne
taşıdı. Güney Afrika'nın bu eylemiyle Tel Aviv liderlerinin suç dosyası mahkemede
incelenecek, hatta haklarında tutuklama kararı çıkarılma ihtimali bile var.
Artık Uluslararası Adalet Divanı'nın kararı, Filistinliler için küresel
meşruiyeti açısından bir zafer, Siyonist İsrail için de küresel düzeyde büyük
bir yenilgidir.
Bu bağlamda Al-Quds al-Arabi gazetesi, şunları yazdı: Lahey
Mahkemesi'nin Siyonist İsrail’e yönelik kararı 18 ay gecikmeyle verilmiş
olmasına rağmen önemli bir karar olarak değerlendiriliyor. Bu karar, Filistin
davasını destekleyen Filistinli, Arap ve uluslararası grupların gurur duyduduğu
bir manevi başarıdır, çünkü yasalara uyduğunu ve bölgedeki tek demokratik rejim
olduğunu iddia eden Tel Aviv'in çabasını boşa çıkardı.
Sonuç:
Uluslararası Adalet Divanı daha önce Siyonist İsrail’e karşı
tarihi bir karar vermişti. Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa
ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde, duvarın hukuka aykırı
olduğunu tespit etmesinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu
duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat
malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartı koyması dikkati çekiyor.
Ancak o yıldan bu yana işgalci rejim, Gazze'de birçok duvar ördü.
Uluslararası Adalet Divanı'nın kararı bağlayıcı olmasa da,
bir yandan Siyonist Rejim üzerindeki küresel baskının arttığını, diğer yandan
Filistin'in küresel düzeyde desteklendiğini gösteriyor. Bu karar aynı zamanda
vetonun rehinesi haline gelen BM Güvenlik Konseyi için de bir yenilgidir; Zira
veto hakkını defalarca kötüye kullanan ABD, Gazze’deki soykırımın
durdurulmasını engellemiştir/mehr