ABD’nin Arabuluculuk Yalanı Ve Siyonist İsrail’e Kapsamlı Askeri Desteği

GİRİŞ: 23.09.2024 09:20      GÜNCELLEME: 23.09.2024 09:20
Rasthaber -  Amerika, Batı ve Siyonist rejimle olan askeri-güvenlik koalisyonuna karşı, direniş ağının üyeleri arasındaki bağı derinleştirmek ve stratejik yetenekleri artırmak için en iyi yaklaşım "cephelerin birliği" politikasına dayanarak hareket etmektir.

17 ve 18 Eylül tarihlerinde Mossad’ın Hizbullah’ın iletişim sistemlerine ve elektronik cihazlarına yönelik sabotaj operasyonlarından sonra, Beyrut-Tel Aviv arasındaki gerilimler yeniden arttı. Siyonist rejimin terör eylemlerinin ardından, Lübnan İslami Direnişi, İsrail’in işgali altındaki kuzeydeki Şumire askeri üssü, 810. Tümen’in komuta merkezi, Mutele yerleşkesi, Edamit ve Liman üssünü hedef aldı.

Öte yandan, İsrail ordusu da Lübnan genelinde 50 noktaya saldırıda bulundu. Güney Lübnan’da geniş çaplı bir savaşın başlayabileceği ihtimali artarken, Amerikalılar yeniden "arabulucu" rolünde görünmeye çalıştı. Taraflardan, kuzeydeki krizi diplomatik kanallar aracılığıyla çözmelerini istedi. Ancak bu "insani" görünümün aksine, Amerikalıların son bir yıl içindeki sicili, Tel Aviv’in savaş politikalarıyla tam bir uyum içinde olduklarını ve Siyonist rejimin ordusuna sınırsız silah yardımı sağladıklarını gösteriyor. Bu nedenle, Washington, Gazze ve Lübnan'daki halkın katledilmesinde Siyonist rejimin ilk suç ortağı olarak kabul edilmektedir.

Silah Desteğinden Arabuluculuğa

Biden yönetimi, son bir yıl içinde Lübnan-Siyonist rejimi anlaşmazlığında "arabulucu" rolünde bulunmaya çalışıyor. Washington, görünüşte bölgedeki gerilimin artışını önlemeye çalışmaktadır. Bu süreçte, Beyaz Saray’ın Orta Doğu Özel Danışmanı Amos Hochstein, arabulucu olarak sadece İsrail tarafının taleplerini Beyrut’a iletmektedir. Diğer bir deyişle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararının uygulanması ve seçkin güçler Rıdvan Birliği’nin Litani Nehri’nin yukarısına çekilmesi, Siyonist rejimin göç edenlerin geri dönüşü için tek talebidir.

Oysa ki, şimdiye kadar Amerikalılar, direniş ağının ve İslam ülkelerinin Gazze’deki savaşın sona ermesi ve kapsamlı bir ateşkes ilan edilmesi taleplerini yerine getirmemiştir. Bu konu, bölgesel ve uluslararası tüm aktörler için kesindir. Hizbullah’ın tek talebi, Gazze’deki savaşın sona ermesi ve bu bölgedeki soykırımın durdurulmasıdır.

Amerika, diplomatik ve medya alanında kendini bölgede iyi niyetli ve barış yanlısı bir aktör olarak göstermeye çalışırken, pratikte farklı bir politika izlemektedir. 18 Ekim 2023’te, Amerikan Kongresi, İsrail’e 14.3 milyar dolarlık bir yardım paketi onaylamıştır. Nisan 2024’te, İran ve direniş eksenine karşı İsrail’e yardım amacıyla 17 milyar dolarlık bir başka yardım paketi, Amerika’nın iki ana partisinin oylarına sunulmuştur. Doğrudan mali yardımların yanı sıra, Washington, işgal altındaki Filistin’e önemli askeri teçhizat da göndermiştir.

Bu silahlar arasında F-35 savaş uçakları, F-15 bombardıman uçakları, Patriot füze savunma sistemleri ve çeşitli mühimmat bulunmaktadır. "JDAM" ve "GBU" yönlendirilmiş bombalar, Hellfire füzeleri, 155 mm’lik top mermileri, "MQ-9 Reaper" insansız hava araçları, jet yakıtı ve diğer lojistik malzemeler, Siyonist rejime yardım için yapılan ihraçların içindedir. Ekim 2023 ile Mart 2024 arasında Amerika’nın İsrail’e 100’den fazla askeri malzeme gönderdiği bildirilmektedir. Bu süreç, Biden’ın İsrail ordusunun Rafah’a saldırmaması gerektiği yönündeki uyarısının ardından da devam etmiştir.

Bu nedenle, bazı analistler, Siyonist rejimin, Amerika’nın istihbarat ve teknik yardımları olmaksızın Hizbullah’a ciddi bir güvenlik darbesi vurma kapasitesine sahip olmadığını düşünmektedir. Lübnan’daki telsiz ve çağrı cihazları patlamasının ilk saatlerinde, bazı güvenlik uzmanları Mossad’a "GCHQ" ve "NSA" tarafından olası bir yardım yapılmış olabileceğini bildirmiştir. Bu operasyonun gerçekleştirilmesinden yaklaşık 10 gün önce, Centcom Komutanı General Michael Kurilla, işgal altındaki Filistin’e seyahat etmiş ve Hizbullah’a karşı son operasyon planları hakkında bilgi almıştır. Daha önce, Siyonist rejimin terör eylemleri sırasında, örneğin şehit komutan İmad Muğniye’nin suikastinde, Amerika’nın güvenlik organlarının Mossad ile aktif iş birliği yaptığı açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Eski CIA çalışanı Edward Snowden da bu tür operasyonların CIA’nın özel uzmanlık alanlarından biri olduğunu iddia etmiştir.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM