Ne hükümetin ihracatı kesme kararı ne de İsrail
sermayeli/bağlantılı şirketlerin ürünlerinin boykot edilmesi gibi çağrılar tek
başına bu bağları aşındırabiliyor. İki ülke sermaye sınıfı arasındaki güçlü
bağlar, ihracat yasağını alternatif yollar ve rotalar ile aşıyor. Ürün boykotu
çağrıları, reklam ve sponsorluk mekanizmaları piyasayı belirleyen şirketler
tarafından kolayca etkisizleştirilebiliyor.
Piyasa tercihinde ısrar edilirken ve emperyalizmin
uluslararası ticaret kurallarına alternatif üretmeden sadece İsrail ile değil
NATO ve Atlantik cephesinin herhangi başka bir ülkesiyle ekonomik bağlarda
belirleyici hale gelinemez.
Filistin halkı ile dayanışma ve İsrail karşıtlığı gerçek
karşılığı, bu karmaşık bağların dağıtılmasından ve Türkiye’de sermaye sınıfının
tahakkümünün ortadan kaldırılmasından geçiyor.
İsrail ile ticaret engel tanımıyor
9 Nisan’da verilen İsrail’e ihracat kısıtlaması kararının 2
Mayıs’tan itibaren ihracat ve ithalatın tamamen kesilmesi uygulamasına
dönüşmesi herhangi bir caydırıcı sonuç yaratmadı. Bu kararın daha ilan edildiği
sırada ihracatçılar, zaten şaşırdıklarını açıklamışlar ve alternatif yollar
arayacaklarını belirtenler olmuştu.
Reuters’e konuşan bazı ihracatçılar o dönem, siparişlerini
üçüncü ülkeler üzerinden İsrail'e gönderme yolları aramakta olduğunu
söylemişlerdi. Yine bir başka ihracatçı Mısır, Lübnan ya da Ürdün üzerinden
siparişleri gönderip gönderemeyeceklerine bakacaklarını ifade etmişti.
İsrail ile ticarette, daha 3 Mayıs’ta Ticaret Bakanı Ömer
Bolat’ın karardan Filistin’in ve Filistin halkının etkilenmemesi için teknik
görüşmelerin yapıldığını açıklaması ile kapı aslında açılmıştı. Bolat’ın ve
Ticaret Bakanlığı bürokratlarının yaptıkları “teknik görüşmeler” ile ilgili
detay vermediler. Ancak bu görüşmelerin Filistin’i abluka altında tutan İsrail
yetkilileri yapıldığı anlaşılıyor.
Nitekim Filistin’e yapılan ihracat, kısıtlama kararlarının
ardından hızla arttı. Filistin’e yapılan ihracat, bu yılın Nisan-Ağustos ayları
arasında yani ihracat kısıtlamasından bu yana geçen yılın aynı dönemine göre
yüzde 605 oranında arttı! 2023 yılı Nisan-Ağustos döneminde Filistin’e
Türkiye’den yaklaşık 55 milyon dolarlık ihracat yapılırken, bu yıl bu rakam 387
milyon dolara fırladı. Aylık verilerde ise bu artışlar daha astronomik oranlara
çıkıyor. Filistin yakılıp yıkılırken böyle olağanüstü artışların tek
açıklaması, İsrail’e Filistin üzerinden ihracatın devam ediyor olması.
Çünkü, Filistin İstatistik Bürosu verilerine göre bu yılın
Nisan-Temmuz ayları arasında Filistin’in ithalatı yüzde 233 oranında gerilemiş.
Gerileme Ocak-Temmuz döneminde yüzde 259 olmuş. Filistin’in ithalatı genel
olarak gerilerken Türkiye’nin bu ülkeye ihracatının hızlı biçimde artması,
Türkiye ile İsrail sermayesinin ortaklaşa kurduğu kirli mekanizmaya işaret
ediyor.
Yani ihracatçı patronların daha ilk günden, “alternatif
yollar arıyoruz” minvalli açıklamaları derhal sonuca ulaşmış ve alternatif
rotalar bulunmuş.
Aynı aylarda bazı başka ülkelere de ihracatın anormal
oranlarda arttığı görülüyor. Örneğin, Cebelitarık’a ihracat 3 milyon dolar
düzeyinden yüzde 2203 artışla 71 milyon doların üzerine çıktı.
Doğrudan İsrail sermayeli 525 şirket var
İsrail ile Türkiye’de sermaye kardeşliğinin bir başka
boyutunu ise İsrail sermayeli şirketler oluşturuyor. Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’na bağlı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü
verilerine göre, 2024 yılı başı itibariyle Türkiye’de İsrail sermayeli 525
şirket faaliyet gösteriyor.
Bu şirketlerden 216’sının metal ve metale bağlı otomotiv,
makine-teçhizat ticareti ile daha az olmak üzere bu sektörlerdeki imalatçı
firmalardan oluştuğu görülüyor. Gayrimenkul ve inşaat faaliyeti yürüten İsrail
sermayeli şirketlerin sayısı ise 52’ye ulaşıyor. Turizm, otel ve lokanta
faaliyeti yürüten 20 şirket, tarım ve gıda bağlantılı 13, kimya ve bağlantılı
sektörlerde 12 firma bulunuyor.
Ancak Bakanlık kayıtlarındaki bu şirketler, İsrail
sermayesinin Türkiye’deki varlığının sadece küçük bir kısmına işaret ediyor.
İsrail sermayesinin hissesi bulunan şirketler, farklı ülkelerdeki iştirakler
yoluyla Türkiye’de yaptıkları yatırımlar ve ortaklıkları bu listeye dahil
değil.
İsrail sermayeli şirketler arasında Türk Nippon Sigorta ve
Türk Tuborg gibi büyük şirketler de var.
İsrail’in gıda ve bağlantılı ihtiyaçlarında Türkiye’nin
payı büyük
Türkiye’nin İsrail’in gıda ürünleri ihtiyacında en önemli
tedarikçilerinden birisi olduğu görülüyor. Ticaret Bakanlığı’nın tarım ve gıda
ürünlerinde İsrail’e ihracat potansiyeli üzerine yaptığı bir çalışmada, 2022
yılı itibariyle birçok gıda ve tarım ürününde İsrail’in ihtiyaçlarını
karşılayan ülkeler arasında Türkiye’nin önemli bir payı bulunuyor.
İsrail, zeytinyağı ihtiyacının yüzde 23,1’ini, makarnanın
yüzde 17,3’ünü, taze elma, armut ve ayvanın yüzde 14,8’ini, konserve sebze
yüzde 15,9’unu, kakao içermeyen şekerli mamullerin yüzde 14,2’sini, yer fıstığı
ve diğer kabuklu yemiş ve meyve konservelerinin yüzde 9,2’sini, tatlı bisküvi
ve gofretlerin yüzde 10,1’ini Türkiye’den yaptığı ihracatla karşılıyor.
Gıda ve tarım ürünlerinde söz konusu ihtiyaçların bir kısmı
Türkiye’de faaliyet gösteren İsrail sermayeli firmalar üzerinden sağlanıyor.
Ancak bu ürünlerde İsrail’in konuyu stratejik bir yaklaşımla ele alıp özellikle
son yıllarda İsrail sermayesinin Türkiye’de bu sektörlerde şirket satın almaya
teşvik ettiği biliniyor.
İsrail sermayesi Türkiye’de şirket satın alıyor
KPMG Birleşme ve Satın Alma Trendleri raporlarına göre, 2022
yılında İsrail içecek zinciri International Beer Breweries Ltd. (IBB Ltd)
şirketine bağlı Gat Foods Mersin’de meyve ve sebze işleme faaliyeti yürüten
Targid A.Ş.’yi satın aldı. IBB Ltd. aynı zamanda Türk Tuborg’un da bağlı olduğu
şirket. Yine 2022’de Ace Games adlı oyun şirketi, İsrail menşeli Playtika
tarafından satın alındı.
2023 yılında ise IBB Ltd. bu kez Erzincan’da faaliyet
gösteren meyve suyu üreticisi Tunay Gıda’yı yine iştiraki Gat Foods vasıtasıyla
satın aldı.
Yine 2023’te Ankara’da kurulu bulunan FTS Filtrasyon Arıtım
Sistemleri şirketinin yüzde 49’luk hissesi tarım ve endüstride sulama
sistemleri üzerine uzmanlığı olan İsrail firması Amiad Water System tarafından
satın alındı.
Aynı yıl Frantic Games şirketinin yüzde 28’i aralarında İsrailli yatırımcıların da olduğu bir konsorsiyum tarafından satın alındı.