1- Geçtiğimiz Çarşamba günü, Tahran saatiyle sabah 05:30'da,
Hizbullah ile İsrail arasında ateşkes resmi olarak başladı. Bu iki taraf 8 Ekim
2023'te büyük bir savaş başlatmıştı, ancak asıl yüz yüze savaşları, bazen yakın
dövüşlere kadar giden çatışmalar, yaklaşık iki ay sürdü. İsrail, bu süre
zarfında Filistin, Irak ve Yemen gibi diğer Direniş eksenindeki gruplarla da
savaş halindeydi. İsrail, 70 yıllık tarihinde hiç bu kadar uzun ve çok cepheli
bir "nefes kesici" savaşa girmemişti ve bu kadar büyük kayıplar
vermemişti. Her ne olursa olsun, 27 Kasım’da başlayan ateşkes, taraflara bir
nefes alma imkanı sunuyor. Bu ateşkes her an bozulabilir ve 60 günden daha uzun
sürebilir. Ancak şunu gördük ki, bu ateşkesten iki saatten daha kısa bir süre
sonra, Suriye'nin kuzeyinde, Halep'te Direniş Eksenine karşı başka bir savaş
başladı. Bu savaşın tesadüf olma olasılığı neredeyse sıfırdır çünkü bu savaşın
hedefi, 7 Ekim 2023'ten bu yana İsraillilerin boğazını sıkmaya devam eden
Direniş Ekseni'ni zayıflatmaktır. Bu nedenle, Direniş'in İsrail- Batı-Arap
cephesiyle mücadele ederken, yedek bir plan hazırladığına, yani Suriye'nin
kuzeyindeki teröristlere başvurulduğuna dair kesin bir kanaate varılabilir.
2- Askeri uzmanlar, savaşın başlatıcısının her zaman bir
adım önde olduğunu söyler çünkü o, planlarını önceden yapmıştır ve o kişi asla
hazırlıksız yakalanmaz. Halep'ten gelen raporlara göre, teröristlerin ilk hızlı
ilerleyişi (Özbek, Tacik, Uygur, Türk ve Araplar gibi)
şaşırtıcı değildir ve onları, sürpriz etkisiyle bazı bölgeleri ve köyleri ele
geçirmelerini sağlamıştır. Halep Üniversitesi hedef alındı ve Suriye ordusundan
bazı askerler de katledildi. Ancak Direniş cephesi, İran ve Rusya gibi
müttefiklerin yardımıyla, teröristleri bazı bölgelerden geri püskürtmeyi
başarmış ve onlara ağır kayıplar vermiştir. Bu raporun hazırlandığı ana kadar,
bazı bölgelerin ve hatta "Yeni Halep"in düşüşüne dair çelişkili
haberler yayımlanmış olsa da bu teröristlerin bu planlı ilerleyişinin, destek
almadığı sürece mümkün olamayacağına dikkat edilmelidir. Bu durumda, savaşın
medya ayağı da devreye sokulmuş olabilir; bu yüzden, Halep'e yönelik terörist
ilerleyişi hakkındaki tüm haberler henüz kesin olarak doğrulanabilir değildir.
Önümüzdeki birkaç gün içinde, hangi haberlerin doğru, hangilerinin psikolojik
operasyon olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
3- Direniş ekseni, İran ve müttefiklerinin kollarıdır. Son
birkaç gün içinde, Suriye ve Halep savaşında, birkaç İranlı şehit olmuştur. Bu
nedenle, bu yeni savaşın ve "Halep fitnesinin" nihai hedefi
"İran"dır. B Planı'nın tasarımcıları, nihayetinde İran'ı zayıflatmayı
hedefleyen birkaç amaç gütmektedir. Bunlar arasında:
1: Direniş ekseninin ateşkesten faydalanarak nefes almasını
engellemek.
2: Bu savaşla, Lübnan ve Filistin arasındaki önemli
bağlantıyı kesmek.
3: Durumdan faydalanarak, İran ile başladıkları
müzakerelerde avantaj elde etmek.
4: İran ve müttefiklerini Suriye'de meşgul etmek, bu da
Lübnan ve Gazze'deki İsrail'e yönelik baskıları azaltacaktır.
4- Şimdi, daha dikkatlice okuyun: İran liderliğindeki büyük
Direniş ekseni Gazze, Lübnan, Yemen ve Irak'tan şu anki en kirli rejim olan ve
50 bin Filistinli kadın, çocuk ve bebeği öldüren İsrail'e karşı savaşıyor ve
boğazını sıkıyordu. Batı, her şeyiyle İsrail'e yardım etmek için harekete
geçmişti. Halep savaşının tasarımı, Batı'nın İsrail'e yaptığı yardımların bir
parçasıdır. Yani, İran'ın Batı ile dostane bir şekilde müzakerelere başlamayı
planladığı sırada, Batı aslında "Suriye'deki teröristleri yeniden
canlandırmak" için B Planı'nı hazırlıyordu! Müzakere, savaş ve
gerginliklerin tam tersidir. Karşı taraf savaşırken, "müzakere
müzakere" deniyor ve bununla birlikte B Planı tasarlanıyorsa, bu düşmanın
ne kadar kurnaz olduğunu gösterir. Bu ortamda müzakerelerden bahsetmek, sadece
birliği bozmak olur ve bizim için hiçbir kazanım sağlamaz. Çünkü müzakerelerde
–bazı dostlarımızın gözünde– İsrail'e ölüm dilememek, müttefiklerimize yardımcı
olmamak, roket denemeleri yapmamak ve hatta bir roketin üzerine "İsrail
kanserli bir tümördür" yazmamak gerekir!
5- Lübnan'daki ateşkesten önce, bazı Arap ülkelerinin
liderleri, Batı'dan alınan bir mesajla Şam'a bir mesaj gönderdi. Onlar,
"Hamas ve Hizbullah'ın işi bitti" diyerek, eğer İran'ı terk edersen,
hem kendi hayatını ve ailenin güvenliğini garanti ederiz, hem de ülkeni tam
anlamıyla yeniden inşa ederiz" diyerek Esad'ı kandırmaya çalıştılar. Ancak
Esad, bu mesajlara aldanmadı. Bugün Suriye'de başlayan bu gelişmeler, bu
vaatlerin reddedilmesinin bir sonucu olabilir. Burada demek istediğimiz şey,
düşmanla mücadelede –hatta müzakere aşamasında bile– ilk adımın onu tanımak
olduğunu bilmek gerekmektedir. Böyle bir düşmanla, müzakerelerde bulunmak
basitlikten başka bir şey değildir!
(Keyahan gazetesinden tercüme edilmiştir)