Direniş Çadırı Antalya Grubu basın açıklaması şu şekilde;
Besmele…
Kıymetli halkımız, 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan ve
İsraillilere ağır bir hezimet yaşatan Aksa Tufanı Operasyonu’nun 422.
günündeyiz. Gazzeli mücahidlere sahada yanıt veremeyen Siyonist İsrail ve
destekçisi ABD, sivillere karşı soykırım gerçekleştirmeyi seçti. Gazze’yi yakıp
yıktılar. Vicdan adına, hukuk adına, insaniyet adına ne varsa ayaklar altına
aldılar. Gazze’de yaptıkları yetmezmiş gibi İsrail ve ABD, soykırım çemberine
Lübnan’ı da dahil etmişti. Fakat Lübnan halkı ve İslami Direniş Hareketi Hizbullah,
İsrail’e hak ettiği dilden konuşarak Siyonistleri ateşkes imzalamak
mecburiyetinde bıraktı. Bu süreçte Lübnan halkı 3.823 şehid 15.859 yaralı
vererek, Filistin’e olan sadakatlerini gösterdi. Ve Siyonist-emperyalist
cepheyle mücadelenin tek yolunun direniş olduğunu kanıtladılar.
Gelinen noktada Gazze’deki insani durum felaket
boyutundadır. Yerlerinden edilmiş 2 milyondan fazla Filistinli, zorlu hava ve
hayat koşulları altında, geçici çadırlarda hayata tutunmaya çalışıyor. Çünkü
İsrail, Gazzelilerin sığındığı okulların neredeyse tamamını yıktı. Kış mevsimi,
durumu daha da vahim bir evreye taşımaktadır. Gazzeli çocukların %30’u şiddetli
yetersiz beslenme sorunuyla yüzleşmektedir. 2.500 çocuğun çok acil tıbbi
tahliyeye ihtiyacı vardır. Maalesef bu rakamlar felaket tablosunun küçük bir
kısmıdır. Soruyoruz: Tablo ortadayken, İslam ümmeti ve ülkeleri İsrail’e
baskıyı artırmak için neyi beklemektedir? Türkiye’deki siyasi iktidar, İsrail’i
köşeye sıkıştırmak ve Gazze’de geri adım atmasını sağlamak amacıyla harekete
geçmek için daha ne olmasını beklemektedir?
Kıymetli dostlar, Türkiye 2 Mayıs 2024 tarihinde İsrail’le
ticareti durdurma kararı aldı. Bu kararla İsrail’i ateşkese zorlamanın
amaçlandığı söylendi. Fakat eldeki veriler, Türkiye-İsrail arasındaki ticaretin
tamamen durdurulmadığını gösteriyor. Türkiye’den, Filistin’e diye çıkan
malların İsrailli tüccarların eline geçtiği bir sır değil. Birçok gazete bu
durumu haberleştirdi. Ayrıca dolaylı yollarla da bu ticaretin sürdüğü acı bir
gerçek olarak ortada duruyor. Tüm bunlardan siyasi iktidarın haberinin olmaması
mümkün değildir. O halde, İsrail’i köşeye sıkıştırmak amacıyla aldıkları
kararları tam anlamıyla uygulamak için neyi beklemektedirler? Ticareti durdurma
kararının üzerinden neredeyse 7 ay geçti ve bu kadar süre geçmesine rağmen bu
ticaret hala devam edebiliyorsa burada ana sorumlu siyasi iktidardır. Ticaret
adı altında yapılan bu iş birliğine çeşitli hilelerle göz yumulmasa bu ticaret
sürebilir mi? Filistin’deki durumun bu kadar ağırlaştığı bir evrede, Türkiye
halkı olarak hala bu tartışmaları yapıyor olmaktan bizler utanıyoruz, sizler
utanmıyor musunuz?
Ticaret durdurulmadığı gibi Türkiye’nin limanları, Siyonist
sermayeye kayıtsız şartsız bir şekilde açılmaktadır. Bunlardan biri de ZIM
firmasıdır. ZIM, açık şekilde İsrail ordusunun lojistik destekçisidir.
Malezya’ya girişi yasaklanan ZIM, dünyanın birçok limanında işçi protestolarına
maruz kalmıştır. Yemen, ZIM gemilerinin Kızıldeniz’den geçişini engellemiştir.
ZIM’in en üst düzey yöneticisi, savaşın başında İsrail ordusuna destek için
ellerinden ne gelirse yapacaklarını açıklayan azılı bir Siyonist’tir. Türkiye
ise ZIM’i, sıradan bir uluslararası şirket olarak tarif etmektedir. ZIM sıradan
bir şirket değildir. Üstelik Türkiye limanlarından kalkıp İsrail limanlarına
varışlı seferler de düzenlemektedir. Türkiye’nin ZIM’e karşı tutumu Filistin’e
destek konusunda bir tutarsızlık oluşturmaktadır.
Kıymetli arkadaşlar, dahası da var. Maalesef İsrail’e petrol
akışında da hala rol almaya devam ediyoruz. Bildiğiniz gibi İsrail’in petrol
ihtiyacının %28’i Azerbaycan tarafından karşılanıyor. Bu petrol
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı üzerinden Ceyhan limanına getiriliyor ve
buradan tankerlerle İsrail’e taşınıyor. Bu petrol ham petrol. İsrail bu ham
petrolü işleyerek, Gazze’yi Lübnan’ı bombalayan uçaklarına, tanklarına yakıt
yapıyor. Türkiye de bu petrolün İsrail’e taşınması sürecinde Botaş vasıtasıyla
rol alıyor. 7 ay önce bu rolü reddeden yetkililer 10 Kasım’da yaptıkları
açıklamayla 2 Mayıs’tan sonra Ceyhan limanından İsrail’e petrol tankeri
gitmediğini iddia ediyorlar. Aylar önce inisiyatifimiz yok diyenler şimdi
gururla bu sevkiyatı engellediklerini söylüyorlar. Demek ki inisiyatifleri
varmış. İsteseler daha erken de kapatabilirlermiş vanaları ama kapatmamışlar.
Yüzümüze baka baka aylar önce yalan söyleyenler, şimdi kendilerine inanmamızı
bekliyorlar ama yanılıyorlar. Bu petrol sevkiyatı da hala devam ediyor.
Bütün bu rezaletler yetmezmiş gibi listeye yenilerini de
eklemeye devam ediyorlar. Geçtiğimiz günlerde üç yiğit Müslüman, Birleşik Arap
Emirlikleri'nde yaşayan azılı Siyonist ve İsrail ordusu mensubu sözde hahamı
öldürdü. Üç mücahit kaçarak Türkiye’ye geldi. Fakat siyasi iktidar ne yaptı?
Çok hızlı bir inisiyatifle bu mücahidleri yakaladı ve idam edileceklerini bile
bile Birleşik Arap Emirlikleri’ne teslim etti. Siyonistlerin maşası Birleşik
Arap Emirlikleri Türkiye’ye teşekkür etti. Bu nasıl bir rezalettir? Bu nasıl
bir ihanettir? Birleşik Arap Emirlikleri’nin teşekkürüne konu olmak bir
utançtır.
Siyasi iktidar, emperyalizme ve Siyonizm’e karşı gerçekçi
bir duruş ortaya koymak istiyorsa yapması gerekenler açıktır. İsrail’le
ticarete yönelik aldıkları durdurma kararını göstermelik değil tam olarak
uygulamalıdırlar. Yasağı delen firmaları sert yaptırımlarla
cezalandırmalıdırlar. Türkiye 4 Direniş Çadırı Antalya Grubu üzerinden İsrail’e
gönderilen petrolü tamamen kesmelidirler. ABD ve Siyonizm’e hizmet eden NATO
üslerini derhal kapatmalıdırlar. Hem Türkiye hem İsrail vatandaşı olup,
Filistin’de savaşmış olan Siyonistleri derhal yargılayıp cezalandırmalıdır.
Siyonist İsrail’le ilişkileri geçici ve süreli değil tamamen kesmelidirler.
Siyasi iktidar bu hususlarda samimi ve gerçekçi adımlar attığı ölçüde Filistin
meselesinde konuşma hakkına sahiptir. Bunları yapmadığı takdirde yapılan
konuşmalar hamasetten öteye gitmemektedir, gitmeyecektir. Bizler Filistin
dostları olarak herkesi hamaseti bırakmaya ve vazifesini yapmaya davet ediyor,
direnen halkların yanında olduğumuzu ve olmaya da devam edeceğimizi buradan
ilan ediyoruz.
Hepimiz, dünya üzerindeki bütün ülkeler, insanlar; yönetimlerimizle birlikte hepimiz Siyonizm'in rehinesiyiz. Siyonizm, ne yaparsa doğrulayacak bir şer ittifakı ve kukla yönetimler oluşturmuş. Bu ittifak, Siyonizm'in arkasını toplamak için insan hakları, uluslararası hukuk gibi şeylerin hepsini rafa kaldırıyor. Koşulsuz destek veriyor. İnsan hakları sadece terör örgütü İsrail vatandaşları için söz konusu olabiliyor. Filistin bu büyük bloğa, bu şer ittifakına karşı koyan, yeryüzündeki tek topluluk! Çok trajik bir şekilde yeryüzünün en vahşi ordularına karşı yeryüzünün en silahsız topraklarında yaşayan insanlar karşı duruyorlar. Çeliğe karşı et. Ateşe karşı kan! Yok etme hırsına karşı yaşatma azmi... Bu kuşatmadan ancak direniş ahlakıyla ancak kurtulabiliriz. Direnmekte izzet ve şeref teslim olmada zillet ve onursuzluk var.