Siyonist rejim acil
şartlarda ateşkesi kabul etti. Yani bu ateşkes İsrail rejiminin tercihi değildi
ama Hizbullah'ın geçen Pazar günü gerçekleştirdiği operasyon (işgal altındaki
bölgelere 340 füze ve insansız hava aracı fırlatılması) göz önüne alındığında
Siyonistlerin savaşı durdurmaktan başka seçeneği yoktu ve ateşkesi mutlak bir
memnuniyetsizlikle kabul ettiler.
İSRAİL'İN LÜBNAN'DA
ATEŞKESTEN BAŞKA SEÇENEĞİ YOKTU
Sadullah Zarei
açıklamalarının devamında şu ifadelerde bulundu: ‘Yaklaşık bir ay önce Siyonist
rejime ateşkes planı sunuldu. Bu plan, mevcut planla karşılaştırıldığında
İsrail rejimine daha fazla fayda sağladı ancak bu rejim, askeri alanda daha
fazla imtiyaz kazanabileceği düşüncesiyle önceki planı reddetti. Burada şunu
söylemek gerekir ki, mevcut ateşkes planı Siyonist rejimin aleyhine düzenlenmiş
olmasına rağmen bu rejimin başbakanı Netanyahu, planı çok hızlı bir şekilde ve
hiçbir maddesi hakkında tek kelime etmeden kabul etti ve 6 saatlik bir süre
içinde savaşın durdurulmasını emretti.
SİYONİSTLER DAHA TERCİH
EDİLİR BİR ATEŞKESİN PEŞİNDE
Sadullah Zarei şunları
söyledi: ‘Artık durum öyle ki Netanyahu içeriden ciddi bir baskı altındayken,
bir yandan da Suriye'de siyasi ve güvenlik konusunda bir değişim yaşandı ve bu
ülkede direniş cephesine yeni bir baskı uygulandı ve Siyonist rejim bu bir
haftalık değişimin bu rejime yeni bir alan açabileceğini ve Siyonistlerin geçen
Salı günü kabul ettikleri anlaşmayı ihlal ederek önümüzdeki haftalarda karşı
taraftan daha olumlu bir ateşkes talep edebileceklerini düşünüyor.
Daha iyi bir konuma
gelmeyi düşünen İsrail rejimi, defalarca ateşkesi ihlal etti ancak Lübnan
Hizbullah Hareketi de Siyonist rejime önemli bir yanıt verdi. Elbette bu cevap
sınırlı ve Hizbullah'ın Siyonist rejime karşı saldırısını yeniden başlatmaya
hazır olduğunu söyleyecek boyuttaydı.’
Bu Batı Asya uzmanı, Lübnan'daki
ateşkesin Siyonist rejim tarafından sürekli olarak ihlal edilmesi hakkında
şunları söyledi: ‘Eğer Siyonistler ciddi bir şekilde yeniden savaşa girerlerse,
bu kez savaşın başlatıcısı İsrail rejimi olacaktır, oysa önceki aşamada
başlatıcı Hizbullah, karşılık veren ise Siyonist rejimdi. Ateşkes bozulursa bu
iki tarafın pozisyonu değişecektir. Bu, İsrail rejiminin saldırgan ve sorumlu
konumda olacağı, Hizbullah'ın ise savunma konumunda olacağı ve savaştan sorumlu
olmayacağı anlamına gelmektedir.
HİZBULLAH'IN
YETENEKLERİ HALA SAĞLAM VE GÜÇLÜ
Sadullah Zarei sözlerine
şöyle devam etti: ‘Bu konu (ateşkes anlaşmasının ihlali) Siyonist rejim
üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Çünkü savunma pozisyonundan saldırı
pozisyonuna geçiş saldırıda bulunana pahalıya mâl olacaktır. Dolayısıyla bu
İsrail rejiminin çıkarına olmayacaktır ve Siyonistler muhtemelen geçen hafta
Çarşamba günü savaşı durduran Lübnan Hizbullah'ının 350 füze ve saldırı İHA’sı
fırlatmak suretiyle gerçekleştirdiği saldırı boyutunda yeni bir saldırıya daha
hazır olduğu ve Hizbullah'ın yeteneklerinin ve kabiliyetinin azalmadığı gerçeğini
bilmiyorlar.’
BÖLGEDE SAVAŞ ÇIKMA
İHTİMALİ VAR
Sadullah Zarei, “Bölgedeki
mevcut durum göz önüne alındığında, gelişmelerin sürecini nasıl öngörüyorsunuz,
bu durum bölgesel bir savaşa mı yol açacak, yoksa durum kontrol altına mı
alınacak ve örneğin, Suriye'de direniş üzerindeki bu baskı ortadan kalkacak mı?”
sorusu üzerine şunları söyledi: ‘Suriye'de yaşananlar, savaşın daha da
alevlenmesinin, bölgenin de savaşa girebileceğinin mümkün olduğunu gösterdi. Her
ne kadar tüm taraflar savaşın kapsamının genişlemesinden endişe duysa da
savaşın doğası gereği buna el uzatılırsa pek kontrol edilemeyecek bir şeydir. Yani
mermiyi atan ve daha sonra endişesini dile getiren kişinin, merminin atıldığı
noktaya çarpmasını engellemesi mümkün değildir. Bu nedenle her ne kadar farklı
taraflar savaşın genişlemesinin kendi talepleriyle örtüşmediğini hissetseler ve
savaşın ve kapsamının gelişmesine yardımcı olmasalar da savaşın kapsamının genişlemesi
ihtimali vardır.’
GELECEKTEKİ OLAYLAR
BÖLGESEL GÜÇLERİN STATÜSÜNDE KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLERE NEDEN OLMAYACAK
Sadullah Zarei, “Bölgede
belirsiz bir atmosfer mi hâkim ve önümüzdeki günleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?” sorusuna şöyle yanıt verdi: ‘Bölgede atmosfer belirsiz
değil. Bölgede güçler ölçülmüş durumda. Direnişin gücü de ortadadır.
Türkiye'nin, Amerika'nın ve Avrupa'nın gücü de ortada. Irak, Suudi Arabistan ve
Siyonist rejimin gücü de biliniyor. Bölgede gördüğümüz şey, bu birimlerin her
birinin konumlarını iyileştirme çabasının küresel değişimlerin eşiğinde
olduğudur.
Çeşitli alanlarda yapılan
yoğun çalışmalara rağmen son iki yılda gördüğünüz gibi bölgede büyük bir
değişime tanık olmayacağız ve bölgeye baktığımızda herkesin yerinde olduğunu
görüyoruz; örneğin İran yerindedir ve Amerikalıların rahatsızlığına rağmen
Irak'la ilişkilerini korumuş hatta genişletmiştir. İran ve Suriye ilişkileri ve
Şam hükümeti korunmuştur. Lübnan Hizbullah hareketi de yoğun baskılara rağmen
güvendedir, Filistin ve Yemen direnişi güvendedir. Dolayısıyla bu gelişmelerin
bölgede bir değişim yaratmadığı açık, gelecekte yaşanacak olayların bölgesel
güçlerin statüsünde köklü değişiklikler yaratması da pek mümkün görünmüyor.’
Sadullah Zarei, İmam
Hamanei’nin direnişin gelecekte yayılacağı yönündeki konuşmasına değinerek şu
ifadelerde bulundu: ‘Bu genişleme Doğu Asya'ya veya Afrika'ya kadar uzanabilir
ve ve ben temelde bölgenin ufkunda direnişin zayıflayacağını görmüyorum.’
TÜRKİYE, ASTANA TOPLANTISINDAKİ
SURİYE KARARLARINA UYMADI
Yaklaşan Astana
toplantısına (Türkiye, İran, Rusya ve Suriye) değinen Sadullah Zarei, bu
toplantının bölgesel gelişmelere etkisine değindi ve şunları söyledi: ‘Türkiye'nin
Astana toplantısının yapılmasını talep etmesi Suriye'deki gelişmelerden endişeli
olduğunu gösteriyor. Çünkü savaş Türklerin odun atabileceği sonrada biz bunu
kontrol altına alacağız diyebileceği bir şey değil, dolayısıyla Astana
toplantısının yapılması talebi Ankara'nın kaygısını gösteriyor. Ancak Türklerin
kararlarına uyması halinde Astana toplantısı başarılı olacaktır. Şu an Suriye'de
yaşananlar Türkiye'nin imzalanan Astana kararlarına uymamasından kaynaklanıyor,
Ankara'nın kararlara sadık kalması ve durumun normale dönmesi için de üzerine
düşeni yaptığını göstermesi gerekiyor. Şu anda Türk tarafından böyle bir işaret
göremiyoruz. Ankara'nın bölgeye ve anlaşmalara karşı sorumluluklarını yerine
getirmesi gerekiyor.’