Rus siyaset bilimci Aleksandr Dugin verdiği röportajda
NATO’nun Yunanistan’da Türkiye’yi hedef alan tatbikatını değerlendirdi. “Türkiye
NATO üyesi. NATO, Türkiye'ye karşı askeri eğitim düzenliyor ve Türkiye'nin
bundan hoşlanması, bundan mutlu olması bekleniyor. Ve eğer biri bunu
eleştirirse, onu Türk faşisti, vatansever falan diye suçlayacaklar.” diyen
Dugin şu örneği verdi: “İş NATO çıkarlarına gelince, Erdoğan'dan NATO çıkarları
için savaşmasını talep ediyor. Aynı zamanda Türkiye'yi yok etmek ve Erdoğan'ı
öldürmek için Kürtleri destekliyor. Bunun için Yidiş dilinde bir ifade var:
Hutzpa.
“Bu şu demek: örneğin sen bir katilsin, masum insanlara
tecavüz ettin, çocukları öldürdün. Ve bu suçu işlerken yakalandığında, tamamen
masum olduğunu iddia ediyorsun ve etrafındaki herkes, yerde yatan tüm kurbanlar
birbirlerini öldürmüş ve ona saldırmışlar. İşte bu utanmazlık, hutzpa. Avrupa
Birliği hutzpadır. Macron, NATO, Van der Leyen, Merz, Steyr, kendi toplumlarını
yok ediyorlar ve Türkiye'yi kolayca feda edebilirler.”
Polemik Medya Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Kılıç, Rus
siyaset bilimci Aleksandr Dugin ile Rusya’nın başkenti Moskova’da görüştü,
geniş bir röportaj yaptı. Dugün Rusya-Ukrayna savaşı, Türkiye-Rusya ilişkileri,
ABD’nin Ortadoğu’daki politikaları, Suriye meselesi hakkında önemli
değerlendirmeler yaptı.
Kılıç’ın Dugin röportajı şöyle:
Önce Suriye ile başlamak istiyorum. 13 yıl direnen Suriye ve
arkasında duran Rusya, nasıl oldu da 13 günde Esad’ı, Suriye’yi HTŞ’ye bıraktı?
Rusya neden çekildi?
Bu gerçekten zor bir soru. Her şeyden önce, Rusya'nın amacı
Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak ve Suriye halkının küçük azınlıklarının
çıkarlarını güvence altına almaktı. Aleviler, Dürziler, İsmaililer, Şiiler ve
Ermeni Hristiyanlar gibi grupların çıkarlarını.
Temel amaç, radikal Selefi teröristlerin galip gelmesine
izin vermemekti. Bu planı hazırlayan da Batı'ydı.
Batı, Ortadoğu'yu karıştırmak ve geleneksel rejimleri yıkmak
istedi. Özellikle Baas Partisi, Baasçılar ve Arap milliyetçisi laik rejimleri.
Batı bu amaçla Selefi ideolojiyi kullandı. Bu, Büyük Ortadoğu Projesi'ydi ve
Suriye'de Selefi devrimi bu projenin bir parçasıydı.
Rusya, Beşar Esad'ın davetlisi olarak Suriye birliğini
korumak ve düzeni sağlamak amacıyla müdahale etti ve uzun yıllar boyunca bu
plana karşı etkili bir direniş gösterdi.
Bu Selefi gruplara galip gelmelerine izin vermemek Rusya'nın jeopolitik göreviydi. Bu sadece Lazkiye'deki askeri üsler karşılığında değil, adaletsizliğe karşı durmaktı. Çünkü Rusya, Batı'nın Ortadoğu'da tek aktör olmasına izin vermek istemiyordu. Putin'in, meşru devlet başkanı Beşar Esad'ın davetlisi olarak Suriye'ye müdahale etmesi çok yerinde bir karardı.
Ancak daha sonra özel askeri operasyon başladı ve Rusya, neredeyse tüm Batılı ülkeler ve Batı yanlısı rejimlerin oluşturduğu büyük bir koalisyonla karşı karşıya kaldı. Ukrayna'daki bu çatışma Ukraynalılara karşı değildi, Rusya'ya stratejik bir yenilgi dayatmak isteyen küreselci Batı'ya karşıydı.
Tüm güçlerimiz, tüm askeri kapasitemiz Ukrayna'da
kullanıldığı için artık Beşar Esad'a askeri yardım sağlayamıyorduk.
Bu süreçte çok önemli bir gelişme yaşandı ve Trump seçimleri
kazandı. Rusya'ya karşı savaşan ve hala savaşmaya devam eden küreselciler, tam
da Suriye'de Putin ve Trump için bir tuzak kurmak istediler. Amaçları
Türkiye'yi ikna etmek ve Selefilerin Şam üzerine yürüyüşüne katılmasını
sağlamaktı. Böylece Beşar Esad'ı devirerek Suriye'de Esad sonrası bir rejim
kurulacaktı.
Asıl amaç, göreve gelecek olan Amerika'nın yeni başkanına
Rusya'nın zayıf olduğunu, yetersiz olduğunu ve Ukrayna'da kazanma şansının
olmadığını göstermekti. Bu aslında Suriye meselesi değildi, tamamen Ukrayna ile
ilgiliydi. Rusya'nın Ukrayna'da savaşı kaybettiğine dair yanlış imajı yaratarak
Trump'ı Türkiye'ye yardım etmeye ikna etmek istiyorlardı.
Bu şeytani bir plandı. Ardından Alevilerin soykırımı
başladı. Putin gerçekten Beşar Esad'a yardım edemedi. Çünkü bu planın içinde
yer alan İsrail sürekli Şii üsleri ve İran askeri güçlerini bombaladı, onlar da
Suriye'den çıkmak zorunda kaldılar. Bu yüzden El-Şara ve koalisyonuna karşı
etkili bir direniş gösteremediler. Erdoğan da Putin'in bu zayıflık anını
kullanmayı tercih etti.
Bu Biden yönetimi, MI6, İsrail, Selefiler arasında bir tür
komploydu. Kimse Beşar Esad'ı ya da Selefiliği gerçekten umursamıyordu, asıl
amaçları Rusya'ya stratejik bir yenilgi yaşatmaktı ve hâlâ bu amaçlarını
sürdürüyorlar.
Farklı bir durumda Rusya Suriye'yi asla terk etmezdi, ancak
Ukrayna durumuna tamamen odaklanmış olduğumuz için Putin ikinci bir cephede
mücadeleyi kaldıramayacağına karar verdi.
Çünkü eğer Putin Suriye'yi terk etmeseydi, Rus birliklerinin
tam ölçekli katılımıyla Suriye'de yeni bir cephe açılacaktı. Bu stratejik
açıdan çok zor bir karardı.
Beşar Esad'a siyasi sığınma hakkı tanıdık. Onu ve ailesini
Rusya'da kabul ettik ve asla geri vermeyeceğiz. Ancak aynı zamanda bu,
planlandığı gibi Rus-Türk ilişkilerine ciddi bir darbe vurdu çünkü bu düşmanca
bir paktı. Rusya ile Türkiye arasındaki bağları koparmaya yönelik bir
girişimdi.
Bu, küreselciler ve liberaller tarafından tüm düşmanlarına
karşı - Trump'a, Putin'e, Erdoğan'a karşı - hazırlanmış şeytani bir plandı.
Çünkü şimdi Türkiye'nin Suriye'de çok ciddi sorunları olacak, Amerika ve Batı
Kürtleri destekleyecek.
Aksi takdirde bazı bölgeler İsrail'in sorumluluk alanı
olacak ve Suriye'de yeni çatışmalar, yeni felaketler yaşanacak. Bence
Erdoğan'ın El-Şara'yı desteklemesi stratejik bir hataydı.
Zamanlama çok önemliydi. Eğer şimdi başlasaydı durum tamamen farklı olurdu. Bu zamanlama, Trump göreve gelmeden önce Putin'in konumunu zayıflatmak için seçilmişti. Erdoğan bekleyebilir ya da bunu daha erken yapabilirdi, ama tam o anda değil çünkü bu bize vurulmuş en kötü darbeydi.
Şimdi Putin'in durumu bir şekilde düzeltmeye çalıştığını
düşünüyorum. Ama bence Erdoğan'ın en kritik hatası yaptığı şey değil,
zamanlamasıydı. Erdoğan her zaman Suriye'de Müslüman Kardeşler karşıtı ve diğer
İslamcı grupları destekledi.
Ama zamanlama çok yanlıştı çünkü bu küreselcilerin oyununa
gelmek anlamına geliyordu. Bu egemen bir karar değildi, ulusal çıkarların
hesaplanmasına dayanmıyordu. Bence bu Erdoğan için de gizli bir tuzaktı. Tüm
bunlar benim bireysel değerlendirmemdir.
- Türk Hükümetinin girişimiyle terör örgütü PKK silah
bırakma çağrısı yaptı. PKK gerçekten silahları bırakır mı? Suriye’de diğer
unsurlarla beraber silahlı faaliyetlerine devam edebilir mi? ABD, YPG’yi gözden
çıkarabilir mi? Bölgede kurulacak bir Kürt Federasyonuyla ilgili ABD ve
İsrail’in ve zaman zaman Rusya’nın da desteği olduğu dillendiriliyor. Bu
konuyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Kürt sorununun ne Şam'ın alınmasıyla ne de PKK'nın
lağvedilmesiyle çözülebileceğini düşünüyorum. PKK bir terör örgütüdür ve
mirasına karşı durmak en olumlu adımdır. Ancak Öcalan'ın açıklamasından veya
PKK'nın lağvı kararından sonra Kürtlerin politik güç olarak varlığının sona
ereceğini hayal etmek çok iyi niyetli bir duruş olur.
Bu kesinlikle imkansız. Yeni formlar bulacaklar. Bugün
Kürtlerin ana hedefleri olan Kürt devletini kurma amacına ulaşmak için
stratejilerini yeniden gözden geçireceklerini düşünüyorum.
İdeolojilerini yeniden şekillendirecekler. Stratejilerini
mevcut duruma göre ayarlayacaklar ve Suriye'de yeni politikalar arayışında
olacaklar. Suriye'de artık çok daha fazla bağımsızlıkları var. İsrail ve
Amerika Birleşik Devletleri tarafından destekleniyorlar.
Amerika Irak'ta, Müslüman Irak'ta Kürtleri destekliyor.
Artık Türkiye'deki Kürtlerin yeni bir kimlik bulacaklarını ve kısmen Erdoğan'a
muhalefet olarak siyasete katılacaklarını düşünüyorum. Ancak radikal Kürt
unsurları kaybolmayacak. Farklı bir strateji bulmaya çalışacaklar.
Gerçek şu ki, Rusya son otuz yıldır Kürtleri desteklemedi.
Önceden, Soğuk Savaş döneminde bu Türkiye'nin NATO'ya katılmasına bir tepkiydi.
Ama son otuz yıldır Rusya Kürtlere verdiği desteği tamamen kesti. Bu duruş
normal şartlar altında yeniden gözden geçirilmeyecektir.
Ama Kürtleri desteklememek yeterli değil. Farklı unsurlar
olabilir. Örneğin Erdoğan şimdi zayıf durumda. Ona karşı olanların hepsi daha
kötü. Onlar pro-liberal, pro-Batıcı.
Ancak Erdoğan'ın kararsız muhalefeti ve Suriye'de Selefileri
tercih etmesi, sadece İslam dünyasında değil, Rusya'da ve Batı'da da
güvenilirliğini sarstı. Şimdi Erdoğan, dünyada herhangi bir müttefiki olduğunu
iddia edemez. İranlılar Türkiye'nin Suriye politikasını ihanet, bir tür vatana
ihanet olarak görüyorlar.
Bugün itibariyle Erdoğan'ın Suriye'de Kürtlere karşı
kazandığı görülüyor. Ama bu bir ‘Pirus Zaferi’ çünkü istikrarsız, ciddi ve
derin bir stratejiye dayanmıyor. Çünkü Doğu Akdeniz'de Osmanlı hakimiyetini
yeniden kurmak kesinlikle gerçekçi değil.
Erdoğan'ın Ortadoğu'daki farklı aktörler nezdinde
güvenilirliğinin bir kısmını kaybettiğini düşünüyorum. Yaşlı bir adam. Peki
Türkiye'nin geleceği ne olacak? Türkiye için çok iyi şeyler yaptı. Türkiye'yi
kurtardı. Çok güçlü ve büyük bir lider.
Ama yaşamının doğal sınırlarına yaklaşırken, gelecek için,
ülkenin geleceği ve hayatı boyunca hizmet ettiği halk için bir şeyler formüle
etmeli. Bir doğru adım atıyor, ardından bir yanlış adım, bir doğru, bir yanlış.
Bu salınım ve kararsızlık sadece içinde bulunan duruma
bağlı. Doğru çözümler, yanlış çözümler; iyi ortaklar, yanlış ortaklar; bunların
hepsi Erdoğan için karışık ve belirsiz. Arkasında herhangi bir
fikir/plan/strateji olmadan Türkiye'nin siyasi liderliğinde onun varisini nasıl
düşünebilir veya hayal edebiliriz?
Erdoğan şu an İslamcılık, Osmanlıcılık, Sekülerizm,
Kemalizm, Avrasyacılık, Avrupacılık, Batıcılık arasında bocalıyor. Ama Müslüman
Kardeşler üyesi. Neredeyse tüm siyasi ideolojileri denedi. Bakınız Suudi
Arabistan ile ilişkileri, bir iyi bir kötü.
Bunların hiçbirini bir stratejik plan dahilinde
değerlendiremeyiz. Erdoğan'ın yerini alacak kişi, erkek ya da kadın… Her kimse
artık bunun zamanı giderek yaklaşıyor. Tam bir kafa karışıklığı içinde
olacağız. Ne yapacağız? Erdoğan'ın çizgisini nasıl sürdüreceğiz? Çünkü bir
çizgi yoktu, sadece fırsatçı çözümler vardı, bazıları iyi, bazıları kötü.
Çünkü kimse net olmayan ya da hiç var olmayan bir stratejiye
sadık kalamaz. Bu yüzden çok trajik bir durumda olduğunu düşünüyorum. Örneğin
şimdi Kürtler o kadar agresif değil ama bir sonraki ana kadar. Bir anda her şey
değişebilir ve o an çok yakında gelebilir.
Bu sefer Kuzey Irak'tan, Suriye'den ve Türkiye'den Kürtlerin
birleşerek Kürt devleti kurma iradelerini ortaya koyan Kürt milliyetçi eğilimi
yeniden göreceksiniz. İsrail ve Amerika farklı nedenlerle bunu destekleyebilir.
Belki bazı Araplar da onları destekleyebilir çünkü Araplar
da çok bölünmüş durumda. Arap Müslüman dünyası için ortak bir strateji yok. Çok
sayıda grup ve devlet var. Bu kritik anın yakında geleceğini düşünüyorum, belki
yarın değil ama gelecek ve bu sadece iktidarı korumakla ilgili değil.
Erdoğan bunu yapma kapasitesine sahip, ama iktidarı korumak
ile tarihi bir kişilik olmak iki farklı seçenek. Rusya ile koşulsuz dostluk ve
ittifakın kaybolduğunu düşünüyorum. Bugün ve dün Rusya Kürtleri desteklemedi. Tersini
iddia etmek yanlış. Ama Rusya, Türkiye'den gerçekten dostane bir tavır
görmezse, bu bugünkü gibi fırsatçı olursa, kimse Rusya'nın gelecekte aynı şeyi
yapacağını garanti edemez. Türkiye sadece fırsatçı davranırsa bunun devam
edeceğini kim garanti edebilir?
Rusya da kendi çıkarlarını durumsal olarak hesaplayarak
biraz fırsatçı olabilir. Bizim stratejimizde, Avrasya stratejisinde çok daha
fazla tutarlılık gösteriyoruz. Tek kutupluluğa karşı çok kutupluluk için
savaşıyoruz. Türkiye'ye bu çok kutuplu dünyada kendi yolunu bulmasını
öneriyoruz.
Ama bunu kabul etmek için bazı stratejik ittifaklarla
tutarlı olmanız gerekir. Türkiye'nin stratejik bir çizgiye ihtiyacı olduğunu
düşünüyorum. Erdoğan'ın bugünkü artık geç döneminde bunu önerebileceğinden
şüpheliyim. Her ne kadar şüphesiz güçlü bir lider olsa da.
Büyük bir adam. Ama şimdi siyasi hayatının sonbaharında, geç sonbaharında. Bu çok özel bir durum. Tanrı hakkında, tarih hakkında, Türk tarihindeki ve toplumundaki rolü hakkında daha fazla düşünmeli. Gelecekteki Türk lider nesilleri için bir vasiyetname, stratejik plan, yol haritası hazırlaması gerekiyor. Ancak durum ne yazık böyle değil.
- İlk defa NATO’nun Türkiye sınırlarında yapacağı bir
tatbikata Türkiye’yi almadılar. Tatbikat planlarında bir nehir geçme planı var.
Bu nehir New Jersey’de değil, Tuna değil. Türkiye sınırlarındaki Meriç Nehri.
Türkiye sınırlarında tatbikat yapabilecekleri başka bir nehir yok. NATO’nun
namluları Türkiye’ye mi dönüyor? Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Küreselciler için sizi canlı tutmak veya köle olarak
kullanmak ya da size karşı savaşmak sıradan. Bu oldukça normal. Şeytani
ideolojiye sahip şeytani insanlarla, küreselciler ve liberallerle uğraşıyoruz.
Onur, adalet, hakkaniyetin ne olduğu hakkında hiçbir fikirleri yok. Sizi onlar
için savaşmaya zorlayabilirler ve aynı zamanda sizi feda etmeye, hemen terk
etmeye hazırlar.
Örneğin Hindistan yakın zamanda böyle bir şey yaşandı. Çin'e
karşı askeri ittifak oluşturmaya çalıştıklarında Hindistan'ı katılmaya davet
ettiler ve Hindistan-Pakistan arasında kısa süreli savaş başladığında,
Amerika'dan, Batı'dan stratejik müttefik Hindistan'a yardım etme konusunda
hiçbir fikir, hiçbir iddia yoktu. Bu çok alaycıdır. Batı çok alaycı. Size karşı
askeri eğitim organize edebilir ve sizi isyana ikna edebilir. Sizi ihlal
edecekler, size tecavüz edecekler ve bunun için minnettar olmanızı
bekleyecekler. Bu onların tavrı.
Batı ırkçı, alaycı ve tamamen insanlık dışı sapıklar
topluluğu. Bugünkü NATO ve Avrupa Birliği bu. Ama aynı zamanda siz olmadan
doğrudan size karşı bu askeri eğitimleri organize edebilirler ve aynı zamanda
NATO'ya sadık olmanızı, o bölgedeki yükümlülüklerinizi yerine getirmenizi
önerirler.
Örneğin şimdi Avrupalı elitler, biraz farklı bir örnek,
Trump'ı Rusya ve Ukrayna'ya karşı savaşmaya ikna etmeye çalışıyorlar ve
Trump'tan nefret ediyorlar.
Romanya'da, Fransa'da, Almanya'da Trump yanlısı tüm insanları yok ediyorlar. Seçimleri iptal ediyorlar, her türlü demokrasiyi tamamen yok ediyorlar, demokrasiyi askıya alıyorlar ve Avrupa'daki Trump yanlısı figürlere saldırıyorlar. Aynı zamanda bu, Trump'a karşı normal tutumun bir tür ihlali.
Amerika Birleşik Devletleri NATO'nun ana gücü ama yine de
Avrupalı elitler Trump'a fiziksel, ideolojik, siyasi olarak hakaret ediyorlar,
Avrupa'daki Trump yanlısı siyasi güçleri, popülist güçleri iptal etmek de
dahil.
Aynı zamanda, nefret ettikleri Trump'ın Rusya'ya karşı
savaşa katılmasını ve tüm yükü üstlenmesini talep ediyorlar. Bu çifte standart.
Yunanistan'daki bu askeri eğitimle aynı şey. Türkiye NATO üyesi. NATO,
Türkiye'ye karşı askeri eğitim düzenliyor ve Türkiye'nin bundan hoşlanması,
bundan mutlu olması bekleniyor. Ve eğer biri bunu eleştirirse, onu Türk
faşisti, vatansever falan diye suçlayacaklar.
Bu en kötünün kampı. Avrupa Birliği ve NATO bugün en kötünün
en kötüsü. Böyle davranmaları şaşırtıcı değil. Örneğin Bernard Lévy, onunla
kişisel olarak konuştum, Erdoğan'dan nefret ediyor.
Ama iş NATO çıkarlarına gelince, Erdoğan'dan NATO çıkarları
için savaşmasını talep ediyor. Aynı zamanda Türkiye'yi yok etmek ve Erdoğan'ı
öldürmek için Kürtleri destekliyor. Bunun için Yidiş dilinde bir ifade var:
Hutzpa.
Bu şu demek: örneğin sen bir katilsin, masum insanlara
tecavüz ettin, çocukları öldürdün. Ve bu suçu işlerken yakalandığında, tamamen
masum olduğunu iddia ediyorsun ve etrafındaki herkes, yerde yatan tüm kurbanlar
birbirlerini öldürmüş ve ona saldırmışlar.
İşte bu utanmazlık, hutzpa. Avrupa Birliği hutzpadır.
Macron, NATO, Van der Leyen, Merz, Steyr, kendi toplumlarını yok ediyorlar ve
Türkiye'yi kolayca feda edebilirler.
Sadece feda etmekle kalmıyorlar. Size karşı askeri
tatbikatlar düzenliyorlar. Aynı zamanda sizden bunu finanse etmenizi,
enerjinizle, paranızla, silahlarınızla tedarik etmenizi istiyorlar. İşte bu
hutzpa. Bu terim siyasi dilde giderek daha fazla kullanılıyor, hutzpa, Yidiş,
çünkü Netanyahu'nun Gazze'de yaptığı hutzpa.
Her gün öldürüyor. Her gün masum çocukları öldürüyor ve hala
bunun için Hamas'ı ve diğerlerini suçluyor. Bu da hutzpa. Bu özel, çok özel bir
davranış türü.
Bence El-Şara da hutzpa çünkü masum Alevileri ve
Hristiyanları öldürüyor. Ve hala sözde Beşar Esad vahşetinin kurbanı olduğunu
ilan ediyor.
Gerçek Beşar Esad vahşeti yok. El-Şara ve Selefi çetelerinin
işlediği birçok vahşet var. Bugün de devam ediyor ama hala masum ve herkes
suçlu. İşte bu hutzpa bence. Pek çok hükümet insanı ya da askeri örgüt bu
özelliğin, mutlak yalanın, mutlak şiddetin, mutlak diktatörlüğün, mutlak
hakaretlerin, her türlü adalet ve hakkaniyeti mutlak reddin taşıyıcısı
olabilir.
İşte NATO bu. Ve Türkiye'nin hala girmek istediği Avrupa
Birliği de bu. İşte onların gerçek yüzü bu.
- Evet Sayın Dugin; Donald Trump ABD Başkanı seçildiği
günden beri sürekli İran’ı tehdit ediyor. İsrail’i biliyorsunuz zaten.
Önümüzdeki dönemde İran Ortadoğu’nun denklemi dışında kalabilir. Rusya bu
sürece nasıl bakıyor, nasıl bir pozisyon belirliyor?
Trump İran'ı suçlayarak başladı ama şimdi bazı iyi sonuçlar elde etti. Trump'la bir anlaşma yaptılar. Bundan da öte, Trump ile Netanyahu arasındaki ilişkilerin nasıl kötüleştiğini görüyoruz.
Trump İsrail'e koşulsuz bağlı değil. Şimdi İsrail karşısında
çok daha dengeli bir konuma yaklaşıyor. Ve İran'la ilişkilerinin giderek
normalleştiğini düşünüyorum.
İsrail'e koşulsuz destek şimdi yok, Trump İran'la az çok
normal ilişkiler kurma, ilişkileri normalleştirme ve Suudi Arabistan ile
Katar'la iyi ilişkiler kurma kapasitesine sahip. Katar İran'a çok yakın ve
Türkiye için önemli, yakın zamanda Trump'ın bizzat ziyaret ettiği yer.
İki büyük güç olarak Türkiye ve İran stratejik ittifak
kurabilirler ve bu büyük bir şey olur.
Bölünmüş ve ayrılmış halde, her biri daha yerel, daha dar
yolları takip ederek İran zayıflarsa Türkiye de zayıflar. İslam dünyasının
geleceği için tamamen yeni bir vizyona ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Buna Bağdat Hilafeti 2.0 diyorum, İslam dünyasındaki
çelişkilerin dengesi temelinde ortak bir gelecek vizyonuna ulaşmalısınız:
Araplar, Türkler, Farslar, Sünniler, Şiiler, Sufiler, Selefiler.
Sekülerizm, jeopolitik bakış ve felsefik bir temele
ihtiyacımız var. Tüm bu konuları yeniden düşünmeniz gerekiyor. Bu kesinlikle
gerekli. Eski yolları takip ettiğinizde, bunları yenileme, yeniden düşünme
zamanı geldiğinde, gerileme halindeyiz. İran'ın potansiyel olarak Ortadoğu'nun
büyük gücü, çok kutuplu dünyanın kutbu ve çok egemen, ideolojik, ekonomik,
politik olarak çok güçlü bir ülke olduğunu düşünüyorum ama şimdi iyi durumda
değil.
Türkiye de aynı. İslam geleneğinin, İslam dünyasının ve
Ortadoğu'nun canlanmasını istiyorsak bu eğilimi tersine çevirmemiz
gerekiyor/aydınlık