İran İslam Cumhuriyeti ile Siyonist rejim arasındaki 12
günlük savaş, işgal altındaki toprakların siyasi, ekonomik ve toplumsal
sahasında çeşitli sonuçlara yol açtı. Bu sonuçların bir kısmı açıkça gözler
önündeydi, bir kısmı ise Siyonist kurumlar tarafından yayımlanan haber ve
raporların satır aralarında gizli kaldı.
Bu bağlamda, İsrail Merkez İstatistik Kurumu’nun verileri ve
rejimin Maliye Bakanlığı Başekonomisti'nin sürekli yaptığı incelemelere göre,
konut kiralama piyasasında fiyatların hızla arttığı ve aylık olarak kiralık
daire arzının azaldığı belirlendi.
İran’la yaşanan savaş sonrası kira artışı endişesi, yaklaşık
15 bin yerleşimcinin evlerinden tahliye edilmesiyle birlikte ortaya çıktı. Bu
daireler çeşitli derecelerde hasar gördü ve şimdi bu insanlar da işgal
altındaki toprakların konut piyasasında yeni talep sahipleri olarak yerlerini
aldılar.
Şu anda kira bedelleri, işgal altındaki topraklardaki tüketici
fiyat endeksinin (hanehalkı sepeti) yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Bu
nedenle kiralardaki artış, enflasyonun yükselmesine neden oluyor.
Bu koşullar altında, İsrail Merkez İstatistik Kurumu’nun
2025 Haziran ayı işsizlik verileri, savaş boyunca 294 bin kişinin “ekonomik
nedenlerle tüm hafta boyunca işyerlerinden uzak kaldığını” yani ücretsiz izne
çıkarıldığını gösteriyor. Oysa rejimin Maliye Bakanlığı, İran’la yaşanan
çatışmaların sadece yaklaşık 100 bin kişiyi evine göndereceğini öngörmüştü.
Buna göre, Haziran ayındaki işsizlik oranı %9.2’ye ulaştı.
Bir önceki ay bu oran sadece %3.4’tü, yani yaklaşık %200’lük bir artış söz
konusu. Savaştan doğrudan zarar gören iş yerlerinin tazminatlarının
karşılanması için gereken miktar 1.215 milyar dolar olarak hesaplandı. Bu
rakamın, ilerleyen değerlendirmelerde daha da artması bekleniyor.
Savaş koşulları ve güvensizlik nedeniyle iş gücü
piyasasındaki kaos, Haziran ayında işgal altındaki topraklarda tam zamanlı çalışan
sayısında %21’lik bir düşüşe neden oldu; bu sayı 3.2 milyondan 2.5 milyona
geriledi. Bu da her çalışanın ortalama çalışma saatini Mayıs ayındaki 36
saatten, Haziran ayında sadece 31 saate düşürdü.
Bu süreçte en fazla zarar gören alan, 2023 Ekim’inden bu
yana Filistinli işçilere çalışma izni verilmemesi nedeniyle ciddi iş gücü
eksikliği yaşayan inşaat sektörü oldu. Bu sektörde iş gücü açığı oranı şu anda
yaklaşık %10’a ulaştı. Bu oran, İran’la savaş öncesinde %6.9 seviyesindeydi.
İran’la yaşanan savaş nedeniyle konaklama ve gıda hizmetleri
sektörü de zarar gördü. Bu sektördeki boş pozisyon oranı %1 artışla %8.2’ye
yükseldi. İnşaat sektörünün İran’la savaş nedeniyle daha fazla iş gücü kaybı
yaşaması göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki aylarda kira fiyatlarının
artması ve konut arzı yetersizliğinin devam etmesi bekleniyor. Bu nedenle,
mevcut durumda işgal altındaki topraklarda yaşayanların yaklaşık %90’ı “geçim
masraflarını” kişisel hayatlarındaki en önemli sorun olarak görmekte ve
Netanyahu kabinesinden bu konuda özel bir çözüm beklemektedir.
İran’la yaşanan savaşın bir diğer etkisi, İsrail’in turizm
sektöründe tekrar yaşanan düşüşte görülüyor. Yeni bir rapora göre, 2025’in ilk
yarısında, 2024’ün aynı dönemine kıyasla, işgal altındaki topraklardaki
turistik otellerde geceleme sayısında belirgin bir azalma yaşandı. Bu düşüş
büyük ölçüde Gazze savaşının yeniden başlaması ve İran’la askeri çatışmaya
girilmesinden kaynaklanıyor. Buna göre, 2025’in ilk altı ayında otel doluluk
oranı ortalama %49 olarak gerçekleşti; bu oran, 2024’ün aynı döneminde %62 idi.
Yani ciddi bir düşüş söz konusu.
Raporda dikkat çeken özel bir nokta da İran’la savaşın
turizm sektörü üzerindeki etkisidir. İran İslam Cumhuriyeti’nin füze ve İHA’lı
yanıtı, hava sahasının kapanmasına, yabancı turist sayısında ciddi bir azalmaya
ve Haziran ayında İsrailli turistlerin tatil planlarının iptaline neden oldu.
Bu durum, otel konaklamalarının Haziran 2024’e kıyasla yarıya düşmesine yol
açtı ve hem özel sektör hem de kamu gelirleri üzerinde olumsuz etki yarattı.
Bu ortamda, işgal altındaki topraklardaki halkın ruhsal
durum göstergeleri de olumlu olamaz. İsrail Travma Mağdurları Ulusal Derneği
(NATAL) tarafından yayımlanan yeni veriler, yalnızca 30 gün içinde bu yardım
hattına 6000’in üzerinde çağrı geldiğini gösteriyor. Bu durum, Haziran ayını
2023 Ekim’inde başlayan savaşın ardından ruhsal açıdan en zor ay yapıyor. Bu
sayı aylık ortalamanın iki katına eşdeğer ve Haziran’ı, Ekim 2023’ten bu yana
yaşanan en ağır ikinci ay haline getiriyor. Dernek raporunda, savaş sona erip
vücut acil durum modundan çıktığında, zihnin sıkışmış korkuları ve bastırılmış
acıları açığa vurduğuna ve bunun ruhsal bir kriz yarattığına dikkat çekiliyor.
Bu durumun bir başka belirgin yansıması ise İsrailli gençler
arasında tersine göç eğiliminin artmasıdır. Kısa süre önce yayımlanan “Alumah
Derneği”nin raporu, işgal altındaki topraklarda yaşayan gençlerin %37’sinin
önümüzdeki yıllarda bu toprakları terk etmeyi düşündüğünü ortaya koyuyor; bu
oranın %26’sı geçici, %12’si ise kalıcı göç planları yapıyor.
Rapor, gençleri endişelendiren temel sorunlardan birinin
istihdam olduğunu ve gençlerin yüzde 52'sinin istihdamı en çok endişe
duydukları üç sorundan biri olarak gösterdiğini ortaya koyuyor. Gençler
açısından bakıldığında, İsrail artık iş bulmak için gerekli becerileri
edinemeyecekleri bir yere dönüştü. Örneğin, ileri teknoloji becerilerinin
edinilmesine ilişkin veriler, gençlerin yalnızca üçte birinin bu becerileri
edinebileceğinden emin olduğunu ve yüzde 23'ünün bu işlerde hiç başarılı olamayacağına
inandığını gösteriyor.
Raporda "beyin göçü" olarak adlandırılan bu sorun,
İsrailli karar vericiler arasında endişeye yol açtı. Bu sorunun bir kısmı,
İsrail toplumunun içinde bulunduğu süregelen güvensizlikten kaynaklanıyor. Ben
Gurion Havalimanı'nın zaman zaman hizmet dışı kalması, yabancı havayolu
seferlerinin askıya alınması ve son 22 ayda askeri politikaların ekonomik ve
sosyal yaklaşımlar üzerindeki hakimiyeti bu sorunun nedenleri ve Siyonist
rejimin orta vadede bu sorunların üstesinden gelebilmesi pek olası
görünmüyor/tesnim