Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren Pakistanlı bir grup
öğrenci, Ayetullah Cevad Amuli’nin evine giderek kendisiyle görüştü ve
faaliyetlerine ilişkin bir rapor sundu.
Ayetullah Cevad Amuli bu görüşmede, İslam ülkesi olmayan
ülkelerde dinin tebliğ edilmesi hakkında önemli noktaları dile getirdi ve
İslami öğretilerin yayılmasının önemini vurgulayarak şu ifadelerde bulundu: ‘Bu
ülkelerdeki öğrencilerin ve din âlimlerinin görevi, Peygamber’in (s.a.a) İslam
davetinin başlangıcındaki göreviyle aynıdır. İslam'ın yavaş yavaş Mekke'de
kendini göstermesi gibi, diğer ülkelerde de bu görev, Kur'an öğretilerinden ve
İslam hikmetinden yararlanılarak yavaş yavaş yerine getirilmelidir.
Dinin ilke ve esasları ve Kur'an-ı Kerim'in ilmi sağlam
temelleri tebliğ faaliyetlerinin temel ekseni olmalıdır. İnsan, bu dünyanın bir
düzen içinde olduğunu, bu düzen içindeki dünyanın bir yaratıcısı olduğunu ve
insanın bir hakikati olduğunu ve ölümle yok olmayacağını ve ebedi bir varlık
olduğunu, hiçbir amelin yok olmayacağını idrak ederse, kendisi saadet yolundan
gidecektir. Bu farkındalık ve bilinç, ilahi emirlere göre hareket etmenin bir
başlangıcıdır. Eğer Batı toplumu insanın ebedi bir varlık olduğunu, insanın ölüp
yok olmayacağını anlarsa, ne yolunu şaşırır ne de kimsenin yolunu keser. Eğer
insan, sonsuz bir varlık olduğunu bilirse, mutlaka sonsuz bir iş yapmayı
düşünecektir.
Devlet yönetimi açısından şunu da bilmeliyiz ki, İslam bütün
insanları kardeş olarak görmektedir ve hiçbir insanı aşağılamamaktadır ve her
ne kadar bazı büyük Batılı ülkeler öldürmeye ve kan dökmeye çalışmış ve Birinci
ve İkinci Dünya Savaşlarını başlatmış olsa da şunu bilmeliler ki hiçbir ülke
öldürme ve kan dökmeyle saadete ve refaha ermeyecektir, insan toplumu ancak
diriliş ve eğitimle ıslah edilebilir, dünya baskıyla, vehimle ve silahlarla
değil, adaletle, akılla ve iyilikle yönetilebilir.’
Ayetullah Cevad Amuli, Batı toplumlarındaki mevcut
kapasitelere de değinerek, öğrencileri üniversiteler ve bilim merkezleriyle ilim
ve tebliğ alanında iletişim kurmaya davet etti ve şu ifadelerde bulundu: ‘Kur'an
ve Nehcü’l Belağa öğretileri dünya toplumunun fikri ihtiyaçlarına cevap verecek
zengin bir kaynak olarak tanıtılabilir.’